Beşar Esed rejiminin Doğu Guta’ya tüm cephelerden eş zamanlı olarak nihai bir saldırı başlatmasının üzerinden 5 hafta geçti, ve muhaliflerin Şam'daki kalesinin yüzde doksanı Esed rejiminin eline geçti. Esed rejiminin ve Rusya'nın yoğun hava ve kara bombardımanları neticesinde 1500'den fazla sivilin yaşamını yitirdiği, çok sayıda insanın da yaralandığı ifade ediliyor.
Tahliyeler başladı
Saldırılar sonucunda muhaliflerin elinde tuttuğu bölgeler üçe ayrılırken Rusya öncülüğünde bu bölgelerdeki muhaliflerin ve sivillerin tahliyesi için ayrı ayrı anlaşmalara varıldı. Doğu Guta’daki en büyük iki muhalif gruptan biri olan Feylaku’r Rahman da bu anlaşmalardan birine imza atan gruplar arasında. Anlaşma kapsamında geçtiğimiz pazar gününden beri bölgeden otobüslerle tahliyeler yapılıyor. Cumartesi ve pazar gününden itibaren başlayan tahliyelere Rus askeri personeli nezaret ediyor.
Manevi yıkım had safhada
Bölgeden tahliye edilenler Suriye'nin kuzeyinde muhaliflerin elinde olan bölgelere gönderiliyor. Şu anda Arbin, Zamalka ve Cobar’dan 7000 kişi tahliye edilmiş durumda. Geçtiğimiz hafta sonu tahliye anlaşması kapsamında 20 boş otobüs ve birçok ambulans muhaliflerin elinde tuttuğu bölgelere girdi. Ardından yanlarına alabildikleri çok az sayıda eşyayı çantalarına dolduran siviller, son kez bölgelerine bakarak ve sırayla otobüslere bindi. Bu esnada birçok kişinin gözyaşlarına boğulduğu ve topraklarını terk etmek zorunda kalmış olmaları nedeniyle büyük bir manevi yıkım yaşadığı belirtildi.
"Ailemi öldürenlerle beraber nasıl yaşarım?"
Zamalka şehri yakınlarında bir muhalif aktivist olan Hamza Abbas durumla ilgili şunları ifade etti: “İnsanlar evlerini, topraklarını, çocukluk anılarını ve çocukluklarının en güzel günlerinin geçtiği yerleri terk ediyor oldukları için üzgünler. Paraları yok, evleri yok, mobilyaları yok ve hatta bu bombardıman nedeniyle yanlarına alabilecek kıyafetleri bile yok.” Rusya'nın teklif ettiği anlaşmada isteyen sivillerin bölgede kalabileceği öngörülüyordu ancak bölgedeki siviller bunu reddetti. Aktivist Abbas, bu konuyla ilgili şunları söyledi: “Guta’yı terk etmeye karar verdim çünkü ailemi, kardeşlerimi, arkadaşlarımı öldürenler ile birlikte nasıl yaşayabilirim ki? Beni, hayatımı ve geleceğimi yok edenlerle?”
Duma için görüşmeler sürüyor
Doğu Guta’nın en büyük yerleşim yeri olan Ceyşu’l İslam’ın elindeki Duma’da da tahliye için görüşmeler sürüyor, ancak şu an bir uzlaşıya varılmış değil. Varılan tahliye anlaşmaları neticesinde fiili olarak Doğu Guta'da muhaliflerin elinde bulunan tek bölge Duma, fakat yakın zamanda bu bölgenin de tahliye edileceği düşünülüyor. Dera’a’da yer alan bir Ceyşu’l İslam komutanının el Arabi el Cedid’e şunları söyledi: “Başkentin yakınlarında mücahitlerin varlığı Suriye devrimi için bir zaferdir.”
Suriye devlet televizyonu en az 107 bin sivilin bölgede süren çatışmalardan kaçtığını ifade etmişti. Bölgeden ilk çıkışlar Ahraru’ş Şam’ın elindeki Harasta’da yaşanmıştı. Doğu Guta üçe bölündüğünde muhalifler elinde kalan en küçük yerleşim yeri olan Harasta birkaç gün boyunca aralıksız şekilde fosfor ve napalmin yanı sıra ağır bombardımanlara maruz bırakılmıştı. Daha sonra bölgedeki muhalifler tahliye anlaşması imzalamak zorunda kalmıştı.
İlk kafile Kuzey'e ulaştı
Öte yandan Arbin, Zamalka ve Cobar’dan tahliye edilen ilk siviller ise Kuzey Suriye'ye ulaştı. Muhaliflerin elindeki Kuzey Suriye'ye, Hama ilinde yer alan Kalaat el Mudik bölgesinden giriş yapan Guta’lı sivillerin bir kısmının bölgedeki akrabaları ve tanıdıkları ile kalacağı ancak büyük bir kısmının bölgede yer alan mülteci kamplarında hayatını sürdüreceği ifade ediliyor. Doğu Guta’dan çok sayıda daha sivilin tahliye edilip Kuzey Suriye'ye geleceği düşünülüyor.
Dünyanın sessizliği endişe verici
Esed rejimin ve Rusya ittifakının bölgede kuşatma ve katliam politikası Halep'in ardından Doğu Guta'da da uygulandı. Öldürülen binlerce sivile ve artık gündelik bir hal alan insan hakları ihlallerine rağmen uluslararası toplumdan Esed rejimi ve Rusya'yı durdurabilecek herhangi bir tepkinin gelmeyişi ve özellikle nüfusu Müslüman olan ülkelerin de bu soruna ciddi bir tepki vermeyişi, İdlib'de de bu durumun tekrar edilebileceği endişesini doruğa çıkarıyor.
Kaynak: Mepa News