Somali merkezli olmak üzere Doğu Afrika'da faaliyet gösteren Eş Şebab Hareketi etki alanını gittikçe genişletmesiyle dikkat çekiyor.
"Eş Şebab Hareketi" ismiyle tanınan kökeni 90'lı yıllara kadar uzanan ve günümüzde El Kaide'nin Doğu Afrika kolu olan yapının tam adı "Genç Mücahitler Hareketi". (Hareket eş-Şebab el-Mücahidin)
Eş Şebab'ın tarihi kökeni ne?
Eş Şebab'ın tarihi kökenini ortaya koyabilmek için Somali'nin yakın dönem tarihini incelemek gerekiyor.
Doğu Afrika'nin en stratejik konumlarından birinde yer alan Somali, tarih boyunca birçok farklı gücün ilgi odağında oldu.
17'nci yüzyılın ardından bölgedeki Müslüman yönetimler büyük ölçüde zayıflarken, tüm Afrika kıtasının Avrupalılarca sömürgeleştirildiği 19'uncu yüzyılda, Somali de iki ayrı Batılı güç tarafından işgal edilecekti.
Somali'nin kuzey bölgesi İngiliz, güneyi ise İtalyanlarca işgal edilerek sömürgeleştirildi. Sömürgeci işgal karşısında Somali halkı İslami liderler etrafında toplanarak uzun soluklu bir savaş verdi. Bu direnişte en çok Muhammed Abdullah Hasan (1856-1920) öne çıktı. Hasan'ın 'Derviş Hareketi' ismiyle din adamlarından müteşekkil yapılanması zamanla devletleşecekti.
Derviş Hareketi'nin bölgede direniş amacıyla inşa ettiği onlarca kale savaşta önemli rol oynadı. Bu kalelerin bir kısmı halen ayaktadır. Derviş Hareketi bugün de Somali'de dış etkilere karşı mücadelede atıf yapılan bir hareket niteliğindedir.
1920 yılına kadar bölgede süren mücadele neticesinde Derviş Hareketi İngiliz ve İtalyan güçlere karşı tutunamayarak Ogaden bölgesine geri çekilmek zorunda kaldı. Hasan'ın 1920 yılındaki vefatıyla hareketin fiili varlığı da sona erdi.
Ardından gelen İkinci Dünya Savaşı sürecinde İtalya ve İngiltere arasında çatışmalara sahne olan Somali, İngilizlerin kontrolüne girdi. İlerleyen yıllarda Somali toprakları bölündü ve Ogaden, Hristiyan Etiyopya'ya bırakıldı. 1960'da Somali'ye bağımsızlık verilirken, Ortadoğu ve Afrika'daki birçok ülke gibi burada da istikrar sağlanamadı. 1969'da Siyad Berri (1910-1995) öncülüğünde yapılan darbe, ardından dış destekli grup ve yönetimlerin iktidar savaşı tüm ülkeyi içerisine aldı.
Öncü gruplar
Somali'de İslami yapıların tamamına öncülük eden üç temel grup bulunuyor. Bu grupların üçü de 1960'lı yıllarda kurulan Vahda Eş Şebab El İslami, Cemaat Ehl el İslami ve Munazamat Nahda el İslamiyye, ülkenin siyasi krizine İslami bir çözüm bulunmasını öneriyordu. Bu hareketler genel olarak geleneksel İslami anlayışı temel alan ve Müslüman Kardeşler'in Ortadoğu'daki çalışmalarından etkilenerek topluma dönük çalışmalar yapan hareketlerdi.
Eş Şebab'ı oluşturan temeller özellikle Vahda Eş Şebab El İslami'ye dayanıyor. Söz konusu grup, 1983'te kurulan ve Eş Şebab'ın öncüsü sayılan El İttihad el İslamiyye'nin temel kurucu unsurları arasındaydı. El İttihad el İslamiyye içerisindeki kadroların bir kısmı daha sonra Eş Şebab'ı oluşturacaktı. El İttihad el İslamiyye ilerleyen yıllarda ABD tarafından terör örgütü ilan edilecekti.
Vahda Eş Şebab el İslami grubu ilerleyen yıllarda, 1979 yılında Somali'nin güneyinde kurulan Cemaaca İslamiyye ile birleşme yoluna gitti.
Bu grupların siyasi, ideolojik ve İslami tutumları zaman içerisinde cihat yanlısı bir noktaya varacaktı.
Somali'deki iç savaş
Komünist olan Siyad Berri'nin çeşitli uygulamaları halktan tepki çekerken, 1978 yılında farklı bir klan tarafından Berri'ye yönelik gerçekleştirilen darbe girişimi, iç savaşı başlatan süreç oldu.
Farklı grup, klan ve bölgeler arasındaki kanlı iç savaşta on binlerce sivil hayatını kaybetti, yerleşim yerleri harap oldu ve ülke istikrarsızlığın içerisine sürüklendi.
Bu süreçte Somali'deki güvenlik ortamı tamamen kaybolurken, halkın bugüne kadar yaşadığı sorunlar o dönemde patlak verdi.
1991 yılında rejim devrildi ve Siyad Berri ülkeden kaçtı. Ancak bu durum iç savaşı bitirmek yerine daha da derin hale getirdi.
Ülkenin kuzeyindeki Somaliland ve Puntland bölgeleri Mogadişu denetiminden çıktı ve özerk, hatta neredeyse bağımsız hareket etmeye başladılar.
Haziran 1995'te Somali'de farklı silahlı grupların hakimiyet alanları
Güçlenen silahlı grup ve çeteler ülke genelinde birçok bölgeyi kontrol altına almaya başladı. Tüm Somali bu dönemde farklı grupların egemenliği altında bölünürken, devlet otoritesi tamamen ortadan kayboldu. Ülke siyasi ve askeri çıkmaz içerisine girerken, sivillerin de hedef alındığı katliamlar, etnik klanlara dayalı şiddet olayları devam etti.
Bu süreçte ABD de Somali geneline müdahil olmaya çalıştıysa da, Mogadişu'da verdiği ağır kayıplar nedeniyle başarısız oldu.
Eş Şebab'ı oluşturan siyasi ve sosyal şartlar
İç savaş dönemi oldukça şiddetli bir şekilde devam ederken, ortaya çıkan yaşamsal şartlar da oldukça ağırdı.
Yoksulluğun derinden etkilediği Somali halkı, 19'uncu yüzyıldaki sömürgecilik döneminden bu yana ciddi bir devlet yatırımı ve yardımına tanıklık etmiyordu. Bunun üzerine bağımsızlıktan kısa bir süre sonra patlak veren gerilim ve iç savaşın eklenmesi, ülkede krizi daha da derinleştirmişti.
Savaşan tarafların klan ve etnik kökenleri sebebiyle katliamlar gerçekleştirmesi, yerleşim yerlerinin tahribi, sivillerin öldürülmesi, yollarda emniyetin kalmaması ve halkın tamamen silahlı grupların insafına kalmış olması artık Somali'nin "normali" halini almıştı.
90'lı yıllarda Somali'de durum, tıpkı Afganistan'da Sovyetler Birliği'nin çekilmesi sonrası yaşanan iç savaş sürecini andırıyordu. Tüm bu süreç Afganistan'da Taliban'ı ortaya çıkardığı gibi, Somali'de de sonunda Eş Şebab'ın kurulmasına kadar varacak bir süreci başlatacaktı.
İslam, Somali krizine bir çözüm olarak ilk kez Berri rejiminin son dönemlerinde birçok alim tarafından yüksek sesle dile getirilmişti. Bunun ardından ise ilk defa 1990'lı yılların başında, başkent Mogadişu çevresinde bazı İslam mahkemeleri kurularak istikrar sağlanmaya çalışılmıştı.
Söz konusu mahkemeler, bazı etkin figürlerin çevresinde yerel halkın ve ilim talebelerinin toplanmasıyla bir güç alanı oluşturmaya başladı. Yerel halk, tüccarlar, aşiretlerin ileri gelenleri gibi kişilerin bir araya gelmesi, Somali'de yeni bir dönemi başlatacaktı.
İslami Mahkemeler Birliği
Kayıtlara geçen ilk İslami mahkeme 1992 yılında kuruldu. Bundan bir yıl sonra, Mogadişu'nun en sorunlu bölgelerinden birinde Şeyh Ali Dhere (ilerleyen yıllarda benzer bir ismi olan Eş Şebab lideriyle karıştırılmamalı) isimli bir alim liderliğinde yeni bir mahkeme daha kuruldu. Bu mahkemeler hırsızlık ve gasp gibi suçları cezalandırıyor, anlaşmazlıkları çözüyor ve en azından lokal bir çevrede emniyeti sağlıyordu.
Somali halkı zaman içerisinde bu mahkemeler etrafında birleşmeye başladı, birçok din adamı da yerel halkla birlikte inisiyatif alarak benzer mahkemeler kuruyordu.
Şeyh Ali Dhere
Mahkemelerin şeriat kurallarını uygulaması, hırsız ve katilleri cezalandırması, yerel halkın ilgisini çekiyordu. Zamanla, İslami mahkemelerin kontrolü altındaki bölgelerde suç oranları ciddi derecede azalmaya başladı.
Mogadişu'daki iktidar mücadelesinde en öne çıkan isim Farah Aydid (1934-1996) İslami mahkemelerin yayılmasına en fazla karşı çıkan isimlerden biriydi. Mahkemeler kendisinin güç alanını daralttığından, ölümüne kadarki süreçte bu oluşumların siyasi bir güce sahip olmasına engel olmaya çalıştı. Ancak Aydid'in ölümünden sonra, İslami mahkemelerin etki alanı ve yayılma hızı azalmanın aksine daha da arttı.
Ölümü sonrasında Mogadişu merkezli savaş ağalarının Aydid'in yerini alacak kadar güçlenememesi mahkemelerin önünü daha da açtı. 1998'e gelindiğinde farklı bölgelerde kurulan İslami mahkemeler, birlikte hareket etmeye başlayarak gücünü konsolide etmişti. Ciddi bir silahlı güce de sahip olan birlik, ilk kez 1999 yılında siyasi olarak bir yapı halini almaya başladı.
1999'un Nisan ayında Mogadişu'daki Bakara Market (Şu an ülkenin en büyük açık pazarı) tamamen İslami mahkemelerin kontrolü altına girdi. 2000 yılıyla birlikte savaş ağaları başkent Mogadişu ve çevresinden savaşarak sürüldü ce İslami Mahkemeler Birliği'nin kuruluşu resmen ilan edildi.
Ciddi bir sivil idarenin kurulduğu ülkede asırlar sonrasında ilk kez istikrarlı bir süreç tesis edilebilmişti. Bu süreç Birleştmiş Milletler yetkilileri tarafından da "Altın Dönem" olarak adlandırılacaktı.
Öncül yapılar
Somali'deki Eş Şebab varlığının temeli İslami Mahkemeler Birliği ve diğer cihat yanlısı yapılara dayanıyor.
El Kaide'nin kurucu lideri Usame bin Ladin'in 1990'lı yıllarda Sudan ve Somali'de faaliyet gösterdiği, buradaki gruplara destek sağladığı biliniyordu. Uzun süredir Somali'de etkisi olan yapı, buradaki varlığını resmi olarak ilan etmemişti.
Gerek El Kaide'nin verdiği destek, gerek yerel İslami gruplar, gerekse İslami Mahkemeler'in oluşturduğu anlayış, Somali'de cihat yanlısı köklü bir geleneğin oluşmasına yol açtı. İlmi çalışmaları ve medreseleri bulunan, mahkemeler temelinde organize olan bu gelenek birçok silahlı grubu ortaya çıkardı.
Bunlardan en çok bilinen El İttihad el İslamiyye isimli gruptu. El Kaide ile 1980'lerin sonundan itibaren temas kuran grup da çok sayıda mahkeme kurmuştu. Etiyopya kontrolü altındaki Ogaden'de de savaşan yapının, El Kaide'nin 1998 yılında Kenya ve Tanzanya'da düzenlediği saldırılarda da rol oynadığı ifade edilmektedir.
El İttihad el İslamiyye, 1990'lı yılların ortalarında ülkedeki BM varlığına karşı savaşta da rol oynadı. Grup bu dönemde içerisine girdiği şiddetli çatışma süreçlerinde ciddi kayıplar yaşadı. Yaşadığı çatışma ve kayıpların tesiriyle parçalanan grubun bir kısmı pasifize olurken, grup içerisinden çıkan yapıların önemli bir bölümü ise savaşa devam etti. Bu yapılar arasında Eş Şebab başat rolü oynayacaktı.
11 Eylül sonrasında ABD tarafından doğrudan ve dolaylı olarak hedef alınan grubun birçok mensubunun Yemen'e gittiği belirtiliyordu.
Hasan Tahir Aveys ve Hasan Abdullah Hersi el Türki gibi önemli liderleri bulunan grup 2006 yılında İslami Mahkemeler Birliği'ne katıldı. Eş Şebab'ın ana omurgasını da bu grup teşkil edecekti. Bu grupların içerisinden Cephetul İslamiyye, Hizbul İslam, Hizbul Şebab (sonradan Eş Şebab'a dönüştü), Muasker Ras Kamboni, Muasker Anole gibi gruplar doğarken, bunların tamamına yakını da zamanla Eş Şebab çatısı altında bir araya geldi.
İslami gruplar arasında bugüne kadar uzanacak en net ayrılık ise 2006 yılının sonundaki Etiyopya işgali sonrasında yaşanacaktı.
Savaşa giden yol
ABD bir süre sonra "Teröre Karşı Savaş" sürecinde Somali'yi de hedef tahtasına oturtacaktı. Somali'de İslami Mahkemeler Birliği'nin güç kazanması ve ülkenin istikrara kavuşması ABD tarafından 'olumsuz bir süreç' olarak yorumlanıyordu.
İslami Mahkemeler Birliği bu dönemde özellikle Somali'nin güneyinde etkinliğini artırırken, savaş ağalarını ve Batı destekli yapıları büyük ölçüde saf dışı bıraktı. Ancak ABD Somalili savaş ağalarına ve bunların yanı sıra Somali'nin komşularına, İslami Mahkemeler Birliği'ne karşı yoğun bir destek vermeye devam etti. Bu destek özellikle 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından ciddi bir düzeye ulaştı. ABD'nin yoğun desteğiyle savaş ağaları Somali'de yeniden güçlenmeye başladı.
2006 yılının Mayıs-Haziran aylarında ABD destekli savaş ağaları başkent Mogadişu'yu ele geçirmek ve buradaki İslami yönetimi sona erdirmek üzere büyük bir saldırı başlattı. İslami Mahkemeler Birliği ve kendisine destek veren İslami gruplar söz konusu saldırıyı püskürtmeyi başardı.
Bunun ardından 2006 Haziran-Aralık döneminde İslami Mahkemeler Birliği ve müttefiki gruplar kapsamlı bir saldırıya geçtiler. İslami Mahkemeler Birliği bu dönemeçte, Somali'nin en büyük İslami silahlı yapılarından olan ve El Kaide desteğiyle anılan El İttihad El İslamiyye ile birleşti. Bu birleşme İslami Mahkemeler Birliği'nin gücünü çok daha ileri bir noktaya taşıyacaktı.
Kapsamlı bir harekatla ilk olarak Mogadişu'nun çevresi savaş ağalarından tamamen ele geçirildi. Böylece İslami Mahkemeler Birliği, bağımsızlıktan bu yana ilk kez Mogadişu ve çevresinin tamamını tek başına kontrol altına alan ilk yapı oldu. İlerleyiş, ABD destekli savaş ağaları ve Batı destekli tüm gruplar tamamen mağlup edilene kadar devam etti.
İçeride de gücünü konsolide eden yapı, Mogadişu Havalimanı'nı ve şehrin limanını açtı. Uyuşturucuyu tamamen yasakladı, ekonomiyi kalkındırmak üzere adımlar attı. Somali açıklarındaki korsanlık faaliyetleri tamamen sona erdirildi.
ABD-Etiyopya işgali öncesinde Somali'de son durum. Kasım 2006
İslami Mahkemeler Birliği'nin ilerleyişi ve Etiyopya kontrolündeki Ogaden'e kadar dayanması süreci değiştiren bir adım oldu. ABD bu kez Etiyopya'ya destek vererek Somali'nin işgaline kapı aralayacaktı. Somali topraklarına giren yabancı güçleri ülkedeki iç savaş sürecinde yeni bir döneme işaret ediyordu.
ABD ve Afrikalı müttefiklerin işgali
2006 yılının yaz aylarında hızlanan işgal hazırlığı, Aralık ayında hayata geçti. Etiyopya ordusu ABD, İngiltere, Afrika Birliği, Uganda, Burundi gibi tarafların desteğiyle Somali'yi işgale başladı.
Somali içerisindeki bazı yerel gruplar, Puntland ve Galmudug bölgeleri, ayrıca Batı tarafından desteklenen "Federal Geçiş Hükümeti" de Etiyopya ordusuna destek verdi. ABD'nin uzun süredir desteklediği savaş ağaları da bu sürece katıldı.
Etiyopya ordusunun işgali büyük bir kırılmayı da beraberinde getirdi. İslami Mahkemeler Birliği içerisindeki bazı isimler yapıdan ayrılarak Batı destekli işgal güçlerine katıldı. Bunlar arasında Şerif Şeyh Ahmed (1964-) de bulunuyordu. Birlikten ayrılmaya ve ABD destekli bu işgal hareketini desteklemeye ikna edilen Ahmed, İslami kesimlerce "ihanetle" suçlandı ve rüşvet aldığı iddia edildi.
Bu dönemde İslami gruplar arasında yaşanan kırılmayla, 1990'lardan bu yana süren İslami grupların birlikteliği de parçalanacaktı. İslami grupların bir kısmı Batı destekli hükümete katılırken, bir kısmı ise 90'lardan beri devam ettikleri siyasi ve askeri hayatı bırakarak faaliyetlerini sona erdirdi. İslami Mahkemeler Birliği ve diğer silahlı grupların içerisinde yer alan bir kısım ise silah bırakmayarak, ABD destekli Etiyopya ordusuna karşı savaşa devam etti.
İslami Mahkemeler Birliği içerisine yaşanan çözülme, ayrıca birliğin liderlerinin şehirlerin çatışmalara sahne olmasını istememesi, Etiyopya güçlerinin hızla ilerlemesini sağladı. Yaklaşık 30 bin Etiyopya askeri Somali'ye girerken, düzenli Etiyopya ordusu karşısında İslami Mahkemeler Birliği'nin güçlü bir askeri mevcudiyeti yoktu. 2006 yılı sonunda İslami Mahkemeler Birliği liderleri tamamen dağıldı ve birlik feshedildi. 29 Aralık 2006 günü başkent Mogadişu ABD destekli Etiyopya ve geçiş hükümetinin eline geçti.
İslami Mahkemeler Birliği'nin bazı eski mensupları siyasete atılarak, kurulan yeni hükümette yer aldı. Bunlardan Şerif Şeyh Ahmed, 31 Ocak 2009'da cumhurbaşkanı seçilecekti.
Somali'de ayrımcı olmakla suçlanan 4.5 sistemi isimli bir yönetim yapısı kuruldu.
Mart 2009'da Bağdat'taki Arap Birliği Zirvesi'ne katılan Şerif Şeyh Ahmed, Arap ülkelerinden Eş Şebab'a karşı savaşta yardım istedi.
İşgal sürecinde Etiyopya güçleri birçok katliama imza attı.
Mogadişu ve çevresi Etiyopya kontrolündeyken, Somali'nin güney kırsalında ise İslami gruplar hakimdi. Çatışmalar, Etiyopya'nın ülkeden çekileceği 2009 yılı başlarına kadar şiddetle devam etti.
Ülkede yaşanan sivil katliamları, savaşın ideolojik boyutu, 90'lardan bu yana ABD'nin ülkedeki çalışmalarının daha açık hale gelmesi gibi etkenler öne çıkıyordu. Tüm bu etkenler, Somali'de devam edecek olan savaşın fikri altyapısını hazırladı.
Ayrıca Hristiyan Doğu Afrika ülkelerinin bir araya geldiği bu işgal süreci de savaşın fikri boyutuna zemin teşkil etti.
ABD, 2007 yılından başlayarak Somali'deki savaşa doğrudan müdahil oldu. Çok sayıda ABD hava saldırısının düzenlendiği ülkedeki bombardımanlarda yüzlerce sivil de hayatını kaybedecekti.
Aralık 2007-Şubat 2009 arasında Somali'de kontrol durumu
Eş Şebab'ın doğuşu ve yükselişi
Bu süreç içerisinde İslami Mahkemeler Birliği'nin çöküşüyle yeni oluşumlar ortaya çıkmaya başladı. Bunlardan biri de resmi olarak 2006'da kurulan Eş Şebab oldu.
Grubun kökleri 1996 yılında ülkenin güneyinde teşkil edilen bir eğitim kampına kadar uzanıyordu.
Eş Şebab'ın kurulma sürecine dair farklı anlatılar var olsa da, grubun temelinin dayandığı belirtilen ana oluşum "Muasker Mahkemat" (Mahkemelerin Eğitim Kampları) idi. İslami Mahkemler Birliği'nin askeri eğitim kamplarında doğan yapılar, Birliğin "ani müdahale gücü" olarak öne çıkıyordu. İslami Mahkemeler Birliği'nin askeri unsurları arasında en aktif yapı olan bu oluşum "Cemaat Eş Şebab" ve "Hizbuş Şebab" olarak da anılmaktaydı. Özellikle 2003 dönemine gelindiğinde "Eş Şebab" ismi sıklıkla duyulmaya başlanmıştı.
Bu yıllarda Eş Şebab daha çok, İslami Mahkemeler Birliği içerisinde, kendine has bir teşkilatlanması olan ancak sıkı bir idari formu bulunmayan bir hizip konumundaydı. Bu hizbin ana omurgası ise, 1979-1989 yılları arasında Afganistan'da Sovyetler Birliği'ne karşı savaşmaya giden Somalililerden müteşekkildi. Afganistan'da savaşan ve ülkelerine geri dönen bu kişiler, El İttihad el İslamiyye'nin içerisinde bulunan bir grubu oluşturacaktı.
Afganistan'da, dünyanın geri kalanından gelen Müslüman gönüllülerle yakın ilişki kuran bu kişiler, Seyyid Kutub, Abdullah Azzam ve Usame bin Ladin başta olmak üzere birçok önde gelen ismin fikirlerinden de etkilenecekti. 1980'li yıllardan itibaren tüm İslam dünyasında öne çıkan bu fikirler Somali'ye de taşındı. Sudan'daki El Kaide varlığı ile de ilişkiler kuran bu kişiler, Afganistan'da da Usame Bin Ladin ile temaslarda bulundu.
El İttihad el İslamiyye yapısı İslami Mahkemeler Birliği ile iç içe geçtiğinde, Afganistan'dan dönenler de Birliğin içerisinde yer aldı. Afganistan'dan dönen bu Somalililer, Eş Şebab'ı oluşturacak olan ana omurgayı teşkil edecekti. İlerleyen dönemde İslami Mahkemeler Birliği ve El İttihad el İslamiyye dağılırken, 1960'lardan bu yana gelen organizasyon geleneği bu kişilerin üzerinden devam edecekti.
El İttihad el İslamiyye içerisindeki bir alt grup olarak görülen bu isimler Eş Şebab'ın kurucu kadrosu oldu. Söz konusu kişiler, 3-4 Ekim 1993 tarihlerinde ABD'nin Somali'nin başkenti Mogadişu'da düzenlediği baskında da ABD'ye karşı savaşanlar arasındaydı. "Kara Şahin Düştü" ismiyle anılan bu çatışmalarda ABD ağır kayıplar yaşamıştı.
İslami Mahkemeler Birliği'nin ve özellikle El İttihad el İslamiyye'nin eski mensuplarının büyük bir kısmı bu yeni gruba katıldı. Grubun liderliğini, mensup olduğu aşiretin Arap kökenli olduğu belirtilen Muhtar Ali Zubeyr (Ahmed Abdi Cudan) yapıyordu. Liderler arasında Aden Haşi Ferah Ayro, Hasan Tahir Aveys, Muhtar Robov gibi birçok isim de bulunuyordu.
Muhtar Ali Zubeyr (Ahmed Abdi Cudan veya Godane)
1977 yılında Somali'nin kuzeyindeki Hargeisa şehrinde dünyaya gelen Cudan, Kuran ve İslami ilimler eğitimini de burada almıştı. Sudan ve Pakistan gibi ülkelerde de eğitim aldığı, Afganistan'da da savaştığı belirtilen Cudan, genç yaşlarında El İttihad el İslamiyye'ye katıldı ve grup içerisinde yükseldi.
Cudan, 2006 yılının ortalarında İslami Mahkemeler Birliği'nin Şura Konseyi'nin başına getirildi.
Grup içerisindeki anlaşmazlıklarda fikrine danışılan ve hakem yapılan bir isim olarak öne çıkıyordu. Eş Şebab'ın lideri olarak 2014'e kadar görev yapan Cudan, 1 Eylül 2014'te ABD saldırısında öldürülecekti.
Zaman içerisinde güç kazanan, El Kaide ile daha yakın ilişkiler kuran ve askeri kapasitesini artıran Eş Şebab, Afrika'nın en etkin cihat yanlısı gruplarından biri haline gelecekti.
Eş Şebab ve diğer gruplar, Batı destekli hükümete karşı savaşa devam ederken, bu hükümete katılan eski İslami figürlere de seküler ve Batı destekli bir sistemi kabul ettikleri gerekçesiyle savaş açtı.
2009 yılının Şubat ayında savaş, başkent Mogadişu da dahil olmak üzere ülkenin birçok kesiminde aynı şiddetle devam ediyordu. Göreve yeni başlayan hükümet de kendisini şiddetli bir savaşın içerisinde buldu.
Afrika Birliği güçleri ve Batı destekli Mogadişu hükümeti, birbiri ardına gelen saldırıları karşılamakta oldukça zorlandı. Etiyopya güçlerinin ülkeden çekilmesiyle hükümet büyük ölçüde zayıflamıştı.
Batı destekli hükümet Afrika Birliği'nin ülkeden çekileceğini ve şeriat hukukunun uygulanacağını savunsa da, İslami gruplar bunu inandırıcı bulmayarak kabul etmedi. Bu dönemde, 2009-2010 sürecinde Hizbul İslam ile Eş Şebab arasında da yer yer çatışmalar yaşanırken, bu gerilim tüm cihat yanlısı grupların Eş Şebab'a dahil olmasıyla son buldu.
Mogadişu'nun çevresinde çatışmalar uzun süre devam ederken, Eş Şebab şehri ele geçirmek için birçok girişimde bulundu. Ancak bu çabalar sonuç vermezken, grup Mogadişu ve çevresinden 2011 yılında tamamen çıkarıldı.
İdeoloji, dini görüşler ve toplum içerisindeki konum
Eş Şebab içerisinde farklı etnik, milli, siyasi ve mezhebi aidiyetlere sahip kişiler bulunmakla beraber, grubun kökeni daha çok 1980'li yıllarla beraber İslam dünyasının genelinde doğan "uyanış" fikirlerine dayanıyor.
Hasan el Benna, Seyyid Kutub, Abdullah Azzam gibi düşünürlerin fikirlerinden beslenen bu ekoller, geleneksel mezheplerin yanı sıra çağdaş İslami fikir akımlarından da etkilendi.
Somali'de 1990'lı yıllarda kurulan İslami yapıların büyük çoğunluğu Selefi ve Şafi düşünceyi temel alıyordu. Geleneksel yapılar çoğunlukla siyasete ve sosyal faaliyetlere katılmamayı tercih ederken, İslamcı fikirleri benimseyenler ise özellikle 90'lardaki iç savaş sürecini aşmak için fiili çalışmalara dahil oldu.
Bu eksende Eş Şebab'ın ideolojisi de söz konusu düşünceden beslendi. Bir yandan İslami Mahkemeler Birliği'nin ortaya koyduğu anlayış ve çalışma metodu, diğer yandan El İttihad el İslammiye'nin duruşu ve Afganistan'a savaşmaya giderek ülkesine geri dönenlerin etkinliği, Eş Şebab'ın ideolojisini doğuran etkenler oldu.
Söz konusu görüş temelinde dini anlayışını şekillendiren grup, zamanla toplum içerisinde de önemli bir yer elde etti. Kuruluş döneminde tüm klan ve aşiret unsurlarının üzerinde bir yapı olarak tasarlanan Eş Şebab, ilerleyen süreçte de bu özelliğini sürdürdü. Belirli klanların grup içerisinde ağırlığı olmasına rağmen, Eş Şebab Somali'nin klanlara ayrıcalık tanınan yapısını reddettiğini sıklıkla beyan etti.
Zaman içerisinde kırsal bölgelerde kontrol alanları elde eden Eş Şebab, bu bölgelerde devletin sağladığı hizmetleri sivillere sağladı, vergi topladı, kıtlık ve kuraklıktan etkilenen insanlara yardım ulaştırdı. Bölgede kömür ve şeker gibi maddelerin ihracatını yapan grup, kontrolü altındaki bölgeleri idari ve adli birimlere göre ayırdı. "İslami Vilayetler" olarak andığı bölgelere yöneticiler ve yetkililer atayan Eş Şebab, böylece Somali'nin güneyinde hakimiyeti altında tuttuğu alanlarda kendi devlet yapılanmasını teşkil etti.
Bu doğrultuda Afganistan'da olduğuna benzer bir şekilde sosyal ve siyasi bir ayrım oluştu. Halkın yüzde 55'inden fazlasının kırsal bölgelerde yaşadığı ülkede, kırsal alanlarda yaşayan kitlelerin Eş Şebab ile daha olumlu ilişkileri olurken, Batı destekli Mogadişu hükümeti kontrolündeki şehirlerde yaşayan halkın yaklaşımı ise daha olumsuz seyretti.
Ülke dışına çıkan ve medya araçlarına ulaşımı olan Somalililerin Eş Şebab'a yaklaşımı da bu doğrultuda dünyaya ulaşırken, kırsal bölgelerin yaklaşımı ise bu imkanların bulunmaması sebebiyle dış dünyaya yansımadı.
Somali'nin klan yapısı
Ülkenin yüzde 85'inden fazlasını Somali etnik kökeninden olan kişiler oluştururken, geriye kalan yüzde 15'lik kısım ise Bantu, Bajuni, Etiyopyalı, Hint, Pakistanlı, Farısi, Arap gibi gruplardan müteşekkil.
Somali'nin asıl ayrım konusu ise birbirinden farklı klanlar. Hepsi temelde Somali halkından olmakla beraber, klanlar çeşitli aile geçmişlerine göre ayrılıyor. Birçok klanda Arap etnik kökeni de mevcut.
Büyük klanlar ve onların alt klanları şöyle
- Dir
- Quranyow-Garre
- Surre
- Barsug
- Madigan
- İshak
- Arap (Etnik bir grup olan Araplarla karıştırılmamalı)
- Eyyub
- Garhajis
- Habar Awal
- Habar Jeclo
- Tol Jecle
- Sanbuur
- Cibraan
- Darod
- Awrtable
- Dhulbahante
- Dishiishe
- Jidwaq
- Leelkase
- Majeerteen
- Marehan
- Mora'ase
- Ogaden
- Moorsaante (Warsangali)
- Geri Koombe
- Haviye
- Abgal
- Mudulood
- Gugundhabe
- Xawaadle
- Sheekhaal loobage
- Baadi Cade
- Jajeele
- Geel-Jecel
- Duduble
- Habar Gidir
- Murusade
- Gorgate
- Rahanveyn
- Digil
- Dabarre
- Jiddu
- Garre
- Tunni
- Geledi
- Mirifle
- Sagaal
- Geeladle
- Jilible
- Gasaargude
- Gawaweeyn
- Baroosile
- Luwaay
- Hadame
- Yantaar
- Hubeer
- Sideed
- Elaay
- Leysaan
- Eemid
- Diisow
- Maallan Wiin
- Harin
- Jiron
- Naasiye
- Sagaal
- Saransor
- Isse
- Masare
- Gaaljecel
- Degodia
- Mayle
- Hawadle
Küçük klanları ise Eşref, Bravani, Benadiri, Eyle, Carab Salaax, Gaboye (Madhiban), Muse, Tumaal, Yibir gibi klanlar oluşturuyor.
Her klan kendi içerisinde birçok alt klana ayrılıyor.
2002 yılında Somali'deki klan dağılımını gösteren bir harita
Somali'deki Mogadişu hükümeti, geçmişten bugüne ayrımcı bir klan sistemi üzerine bina edilmiş durumda. 2000’de Arta Konferansı'nda "4.5 Sistemi" isimli ayrımcı bir sistem inşa edildi. Bu sisteme göre, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık makamında yalnızca Darod veya Haviye klanına mensup bir isim oturabiliyor. Artık bir norm halinde gelen bu durum siyasi bir gelenek halini almış durumda.
Somali meclisinde, ülkedeki dört büyük klan olan Haviye, Rahanveyn, Dir (İshak klanı da dahil) ve Darod klanlarından her biri 61 vekil kotasına sahip. Geriye kalan 31 vekil kotası ise, ülkenin geri kalanındaki klanlara ve etnik gruplara ayrılıyor.
Yani Somali'deki 4.5 sistemine göre, siyasi arenada ülkenin 4 büyük aşireti birer pay, geri kalan tüm aşiretler ise yarım pay alıyor. Ayrımcı bir yönetim şekli olarak dikkat çeken bu sistem, Eş Şebab'ın da temel eleştiri noktalarından birisi olarak öne çıkıyor.
ABD müdahalesi, Eş Şebab'ın düşüşü
ABD 2007 yılında doğrudan müdahil olduğu Somali'ye ilerleyen yıllarda asker de gönderdi. Amerikan askerleri Mogadişu hükümetine eğitim verirken sahada operasyonlara da katıldı. 2008 yılında Eş Şebab ABD tarafından terör örgütü ilan edildi. ABD'yi diğer birçok ülke de takip etti.
Özellikle ABD tarafından desteklenen ve teşvik edilen Doğu Afrika'daki Hristiyan devletler de Somali'ye Afrika Birliği bünyesinde asker gönderdi. Afrika Birliği Somali Misyonu (AMISOM), Birleşmiş Milletler ve ABD öncülüğünde 2007 yılında kuruldu.
Çoğunluğu bölgedeki Hristiyan güçlerden oluşan AMISOM, Somali'de İslami Mahkemeler Birliği yönetiminin devrilmesi sonrası Batı destekli bir yönetim kurulması sürecinde başat rol oynadı.
Bu doğrultuda Burundi (2007'de), Cibuti (2011'de), Etiyopya (2014'te), Gana, Kenya (2011'de), Nijerya (2010'da), Sierra Leone (2013'te), Uganda (2007'de) ülkeye asker gönderdi.
AMISOM'un ve ardılı olarak 2022'de faaliyete geçen Afrika Birliği Somali Geçiş Misyonu'nun (ATMIS) ana omurgasını Kenya, Etiyopya, Uganda ve Burundi orduları oluşturuyordu.
Binlerce askerin ABD desteği ve koordinasyonu ile Somali'ye girmesi, ayrıca ABD'nin de hem karadan hem havadan bu güçlere destek vermesi, sürecin Eş Şebab aleyhine işlemesine yol açtı. Bu dönemde ayrıca uluslararası yardım ve destekler de kullanılarak Mogadişu'daki Batı destekli hükümetin güç kazanmasına çalışıldı. Bu süreçte insani yardım paralarının da istismar edildiği belirtilmektedir.
2011 ve devamında ABD ile Afrika Birliği güçlerinin destek olduğu Mogadişu hükümeti Eş Şebab'a karşı ilerlemeye başladı. Bu süreçle beraber Eş Şebab'ın gerileme dönemi yaşamaya başlayacağı göze çarpacaktı. Eş Şebab 2011'de Mogadişu, 2012'de ise Kismayo ve Baydabo gibi büyük şehirlerden çıkarıldı.
2015 yılına kadar yoğun bir askeri güç kullanan Afrikalı ordular ve ABD, Eş Şebab'ı büyük ölçüde geriletti, özellikle yerleşim yerlerinden çıkardı. Bu süreçte özellikle ABD'nin düzenlediği hava saldırıları ve Eş Şebab liderlerine yönelik suikastlar ciddi biçimde arttı.
Amerikan SİHA saldırıları
Somali de, Yemen, Afganistan ve Pakistan gibi, Amerikan drone saldırıları ile anılan bir bölge olageldi.
Somali'de 2001 sonrası ilk operasyonunu 2003 yılında gerçekleştiren ABD, drone saldırılarına ise 2007 yılında başladı.
Saldırılarda Eş Şebab mensuplarının yanı sıra çok sayıda sivil de hedef oldu. Sivillerin öldüğü saldırılar ABD ordusu tarafından kasıtlı olarak gizlenirken, yerel kaynaklar ise sivil ölümlerini bağımsız bir şekilde rapor etmeye devam etti. Ancak saldırıların gerçekleştirildiği kırsal bölgelerde medya faaliyeti ve gözlemci kuruluşların yetkilileri varlık göstermediğinden, sivil ölümleri büyük ölçüde kamuoyundan gizli kaldı.
ABD'nin yıllara göre gerçekleştirdiği silahlı insansız hava aracı (SİHA) ve diğer hava saldırılarının sayısı ise şu şekilde:
- 2007: 5
- 2008: 2
- 2009: 1
- 2010: 0
- 2011: 11
- 2012: 2
- 2013: 2
- 2014: 3
- 2015: 8
- 2016: 16
- 2017: 34
- 2018: 41
- 2019: 61
- 2020: 49
- 2021: 11
- 2022: 1
ABD saldırılarında Eş Şebab'ın savaşçılarının yanı sıra birçok lideri de öldü. Bunlar arasında Somalili liderler olduğu gibi yabancı savaşçılardan olan liderler de mevcuttu.
Eş Şebab'ın lideri Ahmed Abdi Cudan (Godane) de 2014 yılında bir Amerikan SİHA saldırısında yaşamını yitirdi. Grubun başına, bugüne dek Eş Şebab'ı yöneten Ahmed Ömer, diğer bir ismiyle Ahmed Diriye veya Ebu Ubeyde es Somali geçti.
Amerikan SİHA saldırıları Somali'de savaşın seyrini ciddi bir biçimde etkilerken, bu saldırılarda Eş Şebab'ın çok sayıda lideri hedef alındı. Zaman içerisinde Eş Şebab liderleri hava saldırılarından korunma yöntemlerini sistemleştirdikçe, üst düzey isimlerin öldüğü saldırılar kısmen de olsa azaldı.
El Kaide'ye bağlılık-biat
1990'lı yıllardan bu yana El Kaide Somali'de etkin bir rol üstlense de, bu rol genel olarak iktisadi, organizasyonel ve askeri yardım ile sınırlı kaldı. Grup 2012 yılına kadar Somali'de varlığını resmi olarak ilan etmedi.
Eş Şebab, özellikle 2009 sonrasında El Kaide'ye biat etmek yönünde görüşleri benimsemeye başladı.
El Kaide lideri Usame bin Ladin'in Somali'deki temsilcileri ve diğer Eş Şebab liderleri ile yaptığı yazışmalarda da bu konu öne çıktı. Bin Ladin, Eş Şebab'a bir süre daha El Kaide'ye biat etmemeyi ve "düşman güçler" zayıflayana kadar bir devlet ilan etmemeyi tavsiye etti. Bunun sebebi olarak da, 'El Kaide'ye biat halinde daha yoğun saldırılara hedef olabileceklerini, ayrıca ihtiyaç sahibi Somali halkına yönelik insani yardımların sekteye uğrayabileceğini' gösterdi. Aynı zamanda Eş Şebab liderlerine 'nazik ve sabırlı olmayı, halkla ilişkileri geliştirmeyi' tavsiye etti.
Zamanla bu konudaki temas ve görüşmeler hızlanırken, 2011'de El Kaide lideri Usame bin Ladin'in Pakistan topraklarında ABD tarafından gerçekleştirilen bir operasyon sonucu hayatını kaybetmesinden yaklaşık bir yıl sonra, Şubat 2012 tarihinde Eş Şebab resmi olarak El Kaide'ye biat ettiğini açıkladı.
El Kaide'nin yeni lideri Eymen ez Zevahiri söz konusu biatı kabul etti. Bu tarihin ardından Eş Şebab, El Kaide'nin Doğu Afrika kolu olarak faaliyet göstermeye devam etti.
Bu durumun Eş Şebab içerisinde bazı ayrılıklara sebep olduğu belirtilirken, ilerleyen yıllarda bazı figürler grubu terk etse de, El Kaide'ye biat süreci grup içerisinde büyük bir bölünme olmadan tamamlanacaktı. Bu dönemde grup, ABD ve Afrika Birliği saldırıları karşısında gerilediği bir dönemdeydi. Çeşitli ihtilaflar bu gerileme sürecini Eş Şebab için daha zor bir hale soktu. Grup içerisindeki ideolojik, idari ve siyasi farklılıklar, Afrika Birliği güçleri ilerledikçe daha büyük krizlere neden olmaya başladı. Çeşitli liderlerin ön plana çıktığı ve Eş Şebab içerisinde bölünmelere kadar ulaşma tehdidi doğan bir döneme girildi.
Bu kriz döneminin ilerleyen süreçte aşılabilmesiyle Eş Şebab yeniden güç kazanma imkanı bulacaktı. 1990'lı yıllardan bu yana bölgedeki yapıların, Somali'nin saha gerçekleri sebebiyle sahip olmak durumunda kaldığı alt-grupların etkisine son verilme ve merkezileşme yoluna gidildi.
Ayrıca 2013 ve sonrasında IŞİD'in bölgede varlık gösterme çalışmaları krizi derinleştiren bir etken olacaktı.
Savaşın yeni dönemi: Eş Şebab'ın Somali ve ötesindeki yeniden yükselişi
Sert önlemler ve şiddetli çatışmalarla IŞİD krizini sınırlamayı başaran Eş Şebab, iç ihtilaflarda da benzer bir yol izleyerek, merkezi idarenin kararlarına karşı çıktığı ifade edilen kesimlerin gücünü kırarak grubu yeni bir sürece sokabildi.
Somali'nin güney kırsalının yanı sıra, kuzeydeki Puntland ve Somaliland bölgelerinde de grubun saldırıları arttı. Kırsal bölgelerde 2015 ve sonrasında gücünü pekiştiren grup, Mogadişu hükümetine ve Afrika Birliği askerlerine ağır saldırılar gerçekleştirdi. Bu saldırılarda yüzlerce yabancı asker öldü.
ABD, Donald Trump'ın döneminde, 2017 ve sonrasında Somali'deki saldırılarına hız verdi. Ancak Eş Şebab ülkede gücünü pekiştirmeye devam etti. Bu durumda, Mogadişu hükümetinin yaşadığı iç ihtilaflar ve Doğu Afrika ülkelerinin yaşadığı iç sorunlar da büyük rol oynadı.
Bilhassa Etiyopya ve Kenya'daki siyasi krizler, ayrıca 2020 yılında patlak veren koronavirüs pandemisi sonrasında yaşanan ekonomik kriz, Afrika Birliği'nin Somali'ye müdahale alanını sınırladı. Bu durum Eş Şebab'ın etkisini artırmasına alan açacaktı.
2022 yılına gelindiğinde ABD kara güçlerini Somali'den tamamen çekerken, Eş Şebab Güney Somali'de gücünün zirvesine doğru ilerlemeye başladı.
Eş Şebab'ın Somali'deki ilerleyişine paralel olarak, Doğu Afrika ülkelerinde de yapının etkileri hissedilmeye başlandı. Özellikle Kenya'nın kuzeydoğusunda Müslüman Somali nüfusun varlık gösterdiği bölgelerde Eş Şebab Kenya güçlerine yönelik düzenli saldırılar gerçekleştirmeye başladı. Kenyalı yetkililer, son süreçte ülkenin kuzey bölgelerinin yarısının Eş Şebab hakimiyetinde olduğunu dile getiriyordu.
Eş Şebab, Kenya'nın Somali sınırdaki saldırılarda çoğunlukla Kenya ordusu ve polis güçlerini hedef aldı. 5 Ocak 2020 tarihinde ise Kenya'nun Lamu bölgesindeki Camp Simba Amerikan üssüne bir saldırı düzenlendi. Saldırıda Eş Şebab en az 7 Amerikan uçağını ve çok sayıda askeri aracı tahrip etti. En az 3 Amerikan askeri de saldırıda öldürüldü.
Bu saldırıların yanı sıra Eş Şebab'ın etkinliği Doğu Afrika şehirlerinin içlerine de uzandı. 2010 yılında Uganda'nın başkenti Kampala'da aralarında yabancıların da olduğu siviller hedef alındı. 2013 yılında Kenya'nın başkenti Nairobi'deki Westgate alışveriş merkezi hedef alındı. Saldırılarında aralarında yabancıların da olduğu, çoğu iş adamı ve diplomat birçok kişi öldürüldü. 2015 yılında Kenya'nın Garissa bölgesinde Hıristiyanlara ait bir üniversite hedef alınarak çok sayıda sivil öldürüldü. Eş Şebab'ın bu saldırıları Somali'de Kenya'nın gerçekleştirdiği sivil katliamlarına misilleme olarak düzenlediği belirtti.
2019 yılında Nairobi'de 'DusitD2' oteli başta olmak üzere Batılıların kullandığı merkezler hedef alındı. Bu saldırıda da yabancılar da dahil olmak üzere birçok iş adamı ve diplomatın öldüğü belirtildi. Saldırıların Kenya'yı Somali'den çıkarmak için düzenlendiği kaydedildi. Zaman içerisinde Kenya'nın Somali içerisindeki askeri etkisi azalırken, Kenya kendi içerisinde krizler yaşamaya başlayacaktı.
Eş Şebab'ın sivil hedeflerdeki saldırıları ve eleştiriler
Eş Şebab'a yönelik eleştirilerden biri de, grubun sivil alanlardaki saldırıları. Bu eleştiriyi iki ana eksende ele almak mümkün:
- Somali içerisindeki saldırılarda sivil alanlara karşı bir hassasiyet gözetilmediği eleştirisi
- Somali dışındaki saldırılarda, özellikle Kenya'da sivil hedeflerin doğrudan hedef alındığı eleştirisi
Eş Şebab, özellikle başkent Mogadişu'da Batı destekli hükümet mensuplarını ve askeri güçlerini bombalı saldırılarla sık sık hedef almakta. Bu saldırılarda hükümete bağlı üst düzey sivil memurların yanı sıra askeri unsurlar da hedef oluyor. Gruba yönelik bir eleştiri, bu saldırıların gerçekleştirildiği bölgelerde sivillerin de bulunması ve sivillerin saldırılardan doğrudan etkilenmesi.
Eş Şebab, saldırılarında sivillerin öldüğüne yönelik Mogadişu hükümeti kaynaklı açıklamaları genellikle kabul etmezken, savaşın seyri içerisinde sivillerin de saldırı ve çatışmalardan zarar gördüğünü söylemek mümkün.
Örneğin, 14 Ekim 2017 tarihinde başkent Mogadişu'da bomba yüklü bir aracın infilak etmesi neticesinde yüzlerce sivil hayatını kaybetmiş ve yaralanmıştı. Eş Şebab patlamanın sorumluluğunu üstlenmezken, olaya ilişkin yapılan soruşturmalarda bombalı aracın normalde havalimanındaki askeri merkezleri hedef almak için yola çıktığı, ancak yolda araç durdurulmaya çalışılırken yaşanan kazanın ardından infilak ettiği ortaya çıkmıştı. Şehrin merkezinde infilak eden bombalı araç çok sayıda sivilin ölümüne neden olmuştu.
Eş Şebab'ın kasıtlı olarak sivil hedeflere saldırı düzenlediği bölgeler ise, Somali sınırları dışındaki ülkeler ve özellikle Kenya. Kenya'nın Somali'de 'işgalci bir güç olduğunu ve halkı katlettiğini' ifade eden grup, Kenya ordusunu Somali topraklarından çıkarabilmek için bu gibi saldırılar düzenlediğini savunuyor.
Kenya'daki saldırıların odağı ise daha çok Batılıların yaşadığı bölgeler. Kenya, Doğu Afrika için oldukça stratejik bir ülke olduğundan, birçok Batılı bu ülkede iş, yatırım, diplomatik faaliyet, misyonerlik gibi çeşitli amaçlarla bulunuyor. Eş Şebab ise Batılı sivillerin gittiği merkezleri hedef alarak, Batı'nın kendisine karşı savaşına bir yanıt verdiği görüşünde.
Ayrıca 'Kenya kontrolündeki birçok toprağın da Müslüman Somali halkına ait olduğunu' belirten grup, bu işgali de saldırılarına gerekçe olarak gösteriyor.
Somali ve Eş Şebab'ın bugünü, etkinlik alanı
2022 yılına gelindiğinde Eş Şebab, Somali'nin güney kesimindeki kırsal alanların büyük bir bölümünde hakimiyet sahibi.
Yönettiği bölgelerde sivillere devlet hizmetleri ulaştıran grup vergi alıyor, çeşitli ürünleri ihraç ediyor ve küçük bir devlet gibi çalışma yürütüyor.
Bir yandan da Mogadişu hükümetine ve Afrika Birliği güçlerine saldırılar düzenleyen grup, Afganistan'da Taliban'ın izlediğine benzer bir şekilde, kırsal alanlarda gücünü pekiştirme ve rakibinin gücünü etkisiz hale getirme stratejisi izliyor.
Bu doğrultuda Afrika Birliği'nin kırsaldaki üsleri saldırılarla hedef alınıyor. Bölgede devriye gezen konvoylar sıklıkla saldırıların hedefi oluyor. Öte yandan Mogadişu içerisinde de hükümet yetkilileri bombalı saldırılar ve nokta suikastlarla hedef alınıyor.
Güney Somali'nin yanı sıra Eş Şebab, Somali'nin kuzeyindeki Somaliland ve Puntland'da da çeşitli bölgelerde etkinlik gösteriyor. Buralarda da, Güney Somali kadar sık olmasa da Eş Şebab saldırıları devam ediyor.
Eş Şebab Kenya'nın bazı kuzey bölgelerinde de etkinlik ve kontrol sahibi.
Halihazırda Somali'de Doğu Afrika ülkeleri, ABD ve diğer Avrupa ülkelerinin yanı sıra aralarında Türkiye'nin de olduğu birçok diğer ülke aktif durumda.
Özellikle uzun yıllardır bölgede aktif olarak Mogadişu hükümetini destekleyen Türkiye, ABD'nin ülkeden çekilmesinin ardından oluşan boşluğu da doldurmak istiyor.
Türkiye'nin uzun süredir Katar ile birlikte Mogadişu hükümetine bağlı özel güçlere Eş Şebab'a karşı gerçekleştirilen operasyonlarda silah ve eğitim sağladığı biliniyor.
Bunun yanı sıra Çin de, Afrika kıtasındaki faaliyetleri doğrultusunda Somali'de ekonomik gücünü kullanarak ağırlığını artırma arayışında.
Eş Şebab ABD, Türkiye ve Çin de dahil olmak üzere tüm bu güçlere saldırılar düzenleyerek, yabancı güçleri ülkeden çıkarmaya çalışıyor.
(Yüksek çözünürlük için haritaya tıklayın.)
Eş Şebab ve Somali'nin geleceği
Ülkede özellikle 2015 yılının ardından etkisini artıran Eş Şebab, Somali'nin geleceğinde söz sahibi olma iddiasını güçlendiren bir pozisyonda duruyor.
Grup, başkent Mogadişu'ya girerek buradaki Batı destekli hükümeti yıkmak ve ülkenin tamamını kendilerinin kuracağı İslami bir sistemle yönetmek istiyor.
Bu doğrultuda grubun ana hedefi Afrika Birliği güçlerinin ülkeden çıkarılması ve Mogadişu hükümetinin yıkılması. Ancak hükümet halen ABD ve Batı ülkeleri tarafından yoğun olarak desteklendiğinden, bu ihtimal için henüz oldukça erken olduğu değerlendirmeleri yapılıyor.
Grup bu amaçlarını gerçekleştirdiği takdirde, Somali'nin güneyindeki gücünü pekiştirip, kuzeydeki özerk Galmudug, Puntland ve Somaliland'e ilerlemek, ülkenin üniter yapısını tesis etmek gibi bir gelecek perspektifine sahip. Ancak tüm bunlar oldukça uzun vadeli bir tartışma konusu.
Aynı şekilde Etiyopya'da Müslüman Somali halkının yaşadığı Ogaden ve Kenya'da Müslüman Somalilerin yaşadığı bölgeler de Eş Şebab'ın hedefleri arasında.
Kaynak: Mepa News Akademi