1990'lı yıllarda başlayan savaşlarla dünya gündemine oturan Çeçenistan Şeyh Şamil'den bugünee Rus işgaline karşı direnişle geçen tarihiyle dikkat çekiyor.
19. yüzyılda, 1944'te ve 1990'lı yıllarda pek çok kez soykırıma maruz kalan Çeçenistan'da "Çeçensizleştirme projesi" başarısız olsa da Çeçenler, halen Rusya güdümünde baskıcı bir yerel yönetim altında, her türlü hürriyetlerinden yoksun ve insan hakları ihlalleri altında yaşıyor.
Çeçenistan'ın coğrafyası ve iklimi
Çeçenistan Cumhuriyeti idari olarak Rusya Federasyonu'na bağlı olup son dönemdeki bazı arazi değişikliklerin ardından 17.300 kilometrekare yüzölçümüne sahiptir. Çeçenistan Gürcistan, Rusya'ya bağlı Dağıstan, İnguşetya, Kuzey Osetya cumhuriyetleri ve Rusya'nın Stravpol iliyle çevrilidir.
Çeçenistan'ın kuzey ve orta kesimleri deniz seviyesine yakın oldukça düz ovalarla kaplıdır. Çeçenistan'ın başkenti Grozni (Cevherkale/Coharkala) da bu ovalarda yer almaktadır. Ülkenin güneyi ise Kafkas Dağları üzerinde yer aldığından çok dağlık ve sık ormanlıktır.
Hazar Denizi'ne dökülen Terek ve Sunca Nehirleri Çeçenistan'dan geçen en önemli su kaynaklarıdır.
Çeçenistan'ın genelinde karasal iklim hüküm sürmektedir. Dağlık bölgelerde bu karasal iklim dağ iklimine, ovalık bölgelerde ise step iklimine dönüşmektedir. Dağlık bölgeler kışları çok soğuk yazları ise serinken, ovalık bölgeler kışın soğuk yazın ise sıcaktır.
Çeçenistan Kafkas Dağları'nın kuzeyinde yer aldığı için Avrupa Kıtası'nda sayılmaktadır.
Çeçenistan'ın nüfusu, dini ve etnik yapısı
Çeçenistan'ın nüfusunun 2021 itibarıyla 1,4 milyona yaklaştığı tahmin edilmektedir. Sovyetler Birliği döneminde Ruslar başta olmak üzere Çeçenistan'a sonradan yerleşen diğer etnik grupların 1990'lı yıllardan itibaren Çeçenistan'daki savaş ortamı nedeniyle ülkeyi terk etmeleri, etnik yapıyı oldukça homojenleştirmiştir.
2020'de yapılan nüfus sayımına göre Çeçenistan'ın %97,4'ü Çeçenlerden, %0,9'u Ruslardan, %0,7'si Kumuklardan, %0,4'ü Avarlardan, %0,2'si Nogaylardan, %0,1'i İnguşlardan, %0,3'ü ise diğer etnik gruplardan müteşekkildir.
1989'da Sovyetler Birliği'nde yapılan son nüfus sayımında ise Çeçenistan'da etnik dağılım şu şekildeydi: Çeçen %66, Rus %24,8, İnguş %2,3, Ermeni %1,4, Ukraynalı %1,1, diğer %4,4.
Çeçenistan'da din esaslı bir nüfus sayımı gerçekleştirilmemekle beraber, etnik dağılımdan yola çıkılarak nüfusun %99'a yakınının Müslüman olduğu tahmin edilmektedir.
Çeçenistan'ın nüfusu oldukça yüksek doğum oranları nedeniyle hızla artmaktadır. Çeçenistan, tüm Rusya Federasyonu'nda doğal nüfus artış hızı en yüksek bölgedir.
Çeçenistan'ın nüfusunun %37'si şehirlerde, %63'ü köylerde yaşamaktadır. Nüfusun 1989'da %57'si şehirlerde, %43'ü köylerde yaşıyorken 1990'lı yıllarda yaşanan savaşların başkent Grozni başta olmak üzere şehirleri ağır şekilde tahrip etmesiyle şehirlerden köylere yoğun şekilde göç gerçekleşmiştir.
Çeçenistan ekonomisi ve para birimi
Çeçenistan ekonomisi büyük ölçüde petrol üretimine ve tarıma dayanmakta, aynı zamanda Rusya'nın federal bütçesinden desteklenmektedir. Çeçenistan'da Rus Çarlığı hakimiyeti döneminde, 1893 gibi küresel petrol piyasası için oldukça erken bir tarihte petrol üretimine başlanılmıştır. Çeçenistan petrolü yüksek kaliteli olmakla beraber, bölgedeki petrol rezervlerinin azalmasından dolayı üretimde düşüş yaşanmıştır.
Grozni'de bu petrolü işlemek üzere Sovyetler Birliği döneminde kurulan, sonrasında savaşlarda ağır hasar gören yüksek kapasiteli bir petrol rafinerisi de bulunmaktadır.
Çeçenistan'ın para birimi tüm Rusya Federasyonu'nda olduğu gibi Rus rublesidir.
Çeçenistan Tarihi
Antik dönemde çeşitli göçlere ve ön kültürlere ev sahipliği yapan Çeçenistan, ilk ciddi devlet tecrübesini 7. yüzyılda Türk kökenli Hazarların denetimine girdiğinde yaşadı.
10. yüzyılda Hazar Devleti'nin dağılmasının ardından bölgeye hakim olan yerel beylikler, 13. yüzyıla girilirken Pakraduni Hanedanı döneminde güçlenen Gürcistan'ın nüfuzuna girdi.
Gürcüler, Çeçenlerin ataları olan Vaynahları Ortodoks Hristiyan yapmaya çalışsalar da Çeçenistan'da o dönemde hakim din Paganlık/Putperestlik olmaya devam etti.
Milattan önce 1250'den günümüze Çeçenistan'ı da kapsayan Kafkasya ve çevresinin tarihi
13. yüzyıl ortalarına doğru gerçekleşen Moğol istilası Çeçenistan'ı da etkiledi. Gürcistan Krallığı'nı da işgal eden Moğollar, Çeçenistan üzerinde nüfuzlarını kurdular. Çeçenistan'da o dönemde şehir düzeyinde bir yerleşim birimi olmadığından, Moğollar diğer istila ettikleri bölgelerin aksine Çeçenistan'ı ciddi derecede tahrip edemediler.
Moğol istilasının ardından Gürcü Krallığı yeniden kurulsa da eski gücüne ulaşamadı. Bu sebeple Çeçenistan'daki yerel beylikler üzerinde eski nüfuzunu kuramadı.
16. yüzyılda Çeçenistan'daki önemli gelişmeler
16. yüzyılda Çeçenistan'da önemli gelişmeler yaşandı.
Bu döneme kadar Çeçenlerin çoğu Pagan, azınlığı Hristiyan ve çok daha azı ise Müslümanken bu dönemde yaygın bir İslamlaşma başladı. 19. yüzyıla kadar sürecek olan bu süreçle beraber Çeçenlerin tamamı Müslüman oldu. Sünni olan Çeçenler Şafii mezhebini benimsediler.
16. yüzyılda başlayan ve Kafkasya'yı da etkileyen Sünni Osmanlı-Şii İran savaşları Çeçenistan'ı dolaylı olsa da tesiri altına alacaktı. İki güç de Çeçenistan'ı ele geçirememekle beraber, Çeçenler bu savaşta Sünni olduğu için Osmanlı Devleti'nin tarafını tuttular.
16. yüzyılda Rusya da ilk kez Çeçenistan'a ulaştı. Daha önceleri önemsenmeyen bir güç olan Rusya, "Grozni" (Korkunç) İvan olarak da bilinen Rus hükümdarı 5. İvan döneminde (1533-1584), komşusu Müslüman devletlerin birbirleriyle savaşlarından istifade ederek güçlenmiş ve bu devletlerden bazılarını yutmuştu.
1552'de Kazan Hanlığı'nı, 1556'da Astrahan Hanlığı'nı ele geçiren Rusya Hazar Denizi'ne ulaşmış, Sibirya ve Kafkasya yönünde ilerleme imkanı bulmuştu.
1558'de Kabardey kavminin reislerinden Temurko, Korkunç İvan'dan Vaynah (Çeçen) kabilelere karşı yardım istedi. Bu fırsatı değerlendirmek isteyen Korkunç İvan Temruko'nun kızı Goşevnay İdar ile evlendi. Vaftiz edilip Hristiyan Ortodoks yapılan Goşevnay İdar'ın adı Maria Temrukovna olarak değiştirildi. Rus ordusu güneye ilerleyerek bugünkü Çeçenistan topraklarına, Terek Nehri kıyılarına ulaşarak Kabardeylerle beraber Çeçenlere karşı savaşa katıldı.
Bu tarihten itibaren Rusya'nın Kafkasya politikası yerli halkların birbirleriyle ihtilaflarından istifade ederek hakimiyetini geliştirme üzerine kurulu olacaktı. Rusya yeni ihtilaflar üretmeye, mevcut ihtilafları kışkırtmaya çalışacaktı.
Fakat Rusya 1558'de henüz yeterli güce kavuşmadığından ve dönemin teknik imkanları yetersiz olduğu için Kafkas Dağları'nın kuzeyini ele geçirmeye çalışmayarak bölgede nüfuzunu dışarıdan artırmayı uzun vadeli bir politika olarak benimsedi.
Kafkasya'daki gelişmeler ve Çeçenistan'a yönelik Rus tehdidinin artması (18. yüzyıl)
İlerleyen dönemde Ortodoks Don Kazaklarının yıkıcı talan saldırıları Çeçenistan'ın kuzey düzlüklerine ulaştı. Don Kazaklarının 17. yüzyılda Rus Çarlığı ile anlaşıp bu devletin himayesine girmesi ise Çeçenistan'a yönelik Rus tehdidini daha da artırmış oldu.
Rusya'yı 1682-1725 döneminde yöneten Çar 1. Petro (Deli Petro) döneminde Rusya oldukça güçlendi ve modernleşti. 1722-1723 döneminde Rusya ve İran arasında gerçekleşen savaşta Ruslar Hazar Denizi'nin batı sahilini takip ederek Dağıstan, bugünkü Azerbaycan kıyılarını aştı ve İran'ın Geylan ile Mazenderan bölgelerine kadar ulaştı.
Daha sonra İran'ın başına geçen Nadir Şah'ın seferleriyle Rusya bu bölgelerden çekilmek zorunda kalsa da bu savaş ve istila Rusların Kafkaslara yayılmasında kritik bir tarihi eşik olarak kabul edilmektedir. 1720'li yıllarda Rusların Dağıstan üzerinden Çeçenistan'a sefer düzenlemesiyle ilk büyük Çeçen-Rus savaşı da gerçekleşmiştir.
1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı hem Osmanlı hem de Rus tarihinin en önemli kırılma noktalarından biri olarak görülmektedir. Bu savaşla Osmanlı Devleti'ni kesin bir şekilde yenen Rusya Kafkaslarda ve Karadeniz'de üstünlük sağlamıştır. 1774'ten itibaren Rusya, İngiltere ve Fransa'nın ardından dünyanın üçüncü büyük gücü olarak görülmeye başlamıştır.
Rusya bu savaşın ardından tüm Kafkasya'yı yutma politikası izlemeye başladı. Rusya 19. yüzyılın ikinci yarısında ulaştığı hedefi kapsamında bugünkü Gürcistan'ın batısı gibi Osmanlı, Azerbaycan gibi İran topraklarını ve Çeçenistan gibi yerel beylerce yönetilen toprakları ele geçirmeyi planladı.
Georgievsk Anlaşması (1787) ve Rusya'nın Gürcistan'ı yutması
1787'de Georgievsk Anlaşması'yla Rus Çarlığı diplomatik çabaları sonucunda daha önce İran'ın nüfuzunda olsa da bağımsız olan Gürcistan Krallığı'nı nüfuzuna aldı. Rus Çarlığı ve Gürcistan Krallığı'nın Ortodoks olmasının motivasyonuyla gerçekleşen bu anlaşmayla Gürcistan iç işlerinde bağımsız dış işlerinde ise Rus Çarlığı'na bağlı bir krallık olarak Rusya'nın korumasına ve garantörlüğüne alındı.
Fakat Gürcistan Krallığı üzerinde mutlak nüfuzunu sağlamasının ardından 1801'de Rusya bu anlaşmayı çiğneyerek Gürcistan'ı Rusya'ya ilhak etti. Böylece Gürcistan'ı 8 asırdır yöneten Pakraduni (Bagrationi) Hanedanı'nın yönetimi sona erdi.
Rusya Gürcistan'ı yutarak Osmanlı Devleti'nin Karadeniz sahillerine, bugünkü Ermenistan'ı oluşturan İran'ın Revan bölgesine komşu olduğu gibi Çeçenistan'ı da güneyden sardı.
İmam Mansur dönemi Çeçenistan ve Kafkasya (1784-1791)
Rusların 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı'nın ardından Çeçenistan'ı ele geçirme çabaları Çeçenistan'da infiale neden oldu. Çeçenistan'ı yöneten beyler, dış tehditlere aldırmadan birbirleriyle rekabete odaklanmışlardı. Bu zaman değin Rus tehdidini yeterince ciddiye almayan yöneticiler, artık Ruslara direnemeyeceklerini düşünüyorlardı.
Çeçenistan'da 16. yüzyılda başlayan İslamlaşma süreci 18. yüzyıl sonunda henüz tamamlanmamış, halk arasında halen putperest olanlar kalmıştı. Müslüman olan halk arasında da, Çeçenistan'ın izole yapısı nedeniyle İslami bilgi oldukça azdı. Uşurma (Oççurma) isimli, sıradan bir aileden gelen bir genç, İslami ilmini geliştirmek üzere, Çeçenistan'ın aksine medreselerin bulunduğu Dağıstan'a gitmişti. Uşurma, burada Nakşibendi medreselerinde de dini eğitim alırken dünyaya daha açık olması nedeniyle Rus tehdidine dair de bilgi edinmişti.
1784'te Çeçenistan'a dönen Uşurma, karizmatik kişiliği, dini ve dünyevi bilgisinin de fazlalığından istifade ederek Çeçen beylerinin nüfuzunu aşmış, Çeçenleri birleştiren bir isim olarak dikkat çekmişti. Çeçenistan'ı o dönem ilk kez birleştiren ve bu nedenle Çeçenistan'ın ilk lideri olarak anılan Uşurma 'Mansur' ismini almış ve İmam Mansur olarak bilinmişti.
İmam Mansur kendisine şu hedefleri belirlemişti:
- Çeçenistan'ı bir şeriat devleti çatısı altında birleştirmek
- Çeçenler arasındaki son putperestlerin de Müslüman olmasını sağlamak. Çeçenlerin İslami bilgi ve pratiklerini artırmak
- Rusların Çeçenistan'ı ve mümkünse Kafkasya'nın herhangi bir yerini işgalini savaşarak önlemek
İmam Mansur Çeçenistan'ın başına geçince, Ferah Ali Paşa yoluyla Osmanlı Devleti'yle de temasa ve yardımlaşmaya geçti. Ferah Ali Paşa, Osmanlı Devleti'nin bugün Rusya elinde bulunan kuzeydoğu Karadeniz sahilindeki Anapa'da üslenmiş bulunan komutanıydı.
1785'te Rusların Çeçenistan'ı istila etmek için ordu göndermesi üzerine, İmam Mansur cihat ve seferberlik ilan etti. Rusların bu ilk büyük istila girişimleri İmam Mansur komutasındaki Çeçenlerce yenilgiye uğratıldı. Bu gelişme İmam Mansur'a Kafkasya'da ve Osmanlı Devleti'nde verilen önemi artırdı.
Fakat Dağıstan'da bazı yerel beylerin Ruslarca devşirilmesi ve 1787'den itibaren Gürcistan'ın Rusların kontrolüne geçmesi İmam Mansur'un ve Çeçen devletinin işini zorlaştırdı. Bununla beraber ilerleyen dönemde Çeçen devleti, Çeçenistan'ı Rus istilasına karşı korumuş, tüm istila girişimlerini bozguna uğrattı.
1787'de başlayan yeni Osmanlı-Rus Savaşı, Osmanlı Devleti'nin İmam Mansur'a verdiği önemi daha da artırdı. Dönemin padişahı 1. Abdülhamid İmam Mansur'a bazı hediyeler gönderdi ve ondan Çeçen toprakları dışında Batı Kafkasya'da da Osmanlı ve Rus güçleri arasında geçen savaşlara katılmasını talep etti.
Bu dönemde Ruslar Çeçenistan'dan çok Çerkeslerin yaşadığı Batı Kafkasya'yı, Doğu Karadeniz'deki bugünkü Gürcistan ve Rusya kıyılarını oluşturan stratejik Osmanlı topraklarını ele geçirmeyi hedefliyordu. Ruslar özellikle Kırım'a yakınlığı ve oldukça kuzeyde yer alması nedeniyle tehdit olarak gördükleri Anapa Kalesi'ni ele geçirmek istiyordu.
1787'de İmam Mansur Çeçenlerin yönetimini kendisine yakın isimlere emanet ederek ordusunun ana kısmıyla Anapa'ya geçti. 1787 ve 1789'da Rus güçlerine karşı Anapa'nın savunmasında kilit rol oynadı. Fakat Osmanlı Devleti kuşatmalarda zarar gören Anapa Kalesi'nin tamirinde ve bölgedeki güçlerin ikmalinde başarılı olamadı.
1791'de oldukça kalabalık ve teknolojik açıdan üstün Rus ordusu, kaynaklarını tüketmiş halde bulunan Anapa'daki Osmanlı birliğini ve İmam Mansur'un güçlerini kuşattı. Ruslar ağır zayiat verme pahasına düzenledikleri taarruzlarla kaleyi ele geçirdiler ve Temmuz 1791'de İmam Mansur'u esir aldılar.
Ruslarca oldukça önemsendiğinden tedavi edilen İmam Mansur Ekim 1791'de Moskova'ya gönderildi ve o dönem Rusya'yı yöneten ünlü Çariçe 2. Katerina'nın emriyle Çariçe ile görüştürüldü. İddialara göre Çariçe Kafkasya'nın Rusya'nın kontrolüne geçmesinde İmam Mansur'a iş birliği teklif etti, aksi takdirde ömür boyu kötü şartlarda hapiste yatacağı tehdidinde bulundu. Fakat İmam Mansur bu teklifi kabul etmedi.
Bunun üzerine İmam Mansur Rusya'nın kuzeybatısındaki Lagoda Gölü'nün Orekhovy Adası'ndaki Şlisselburg Kalesi'nde hapsedildi.
1792'de Osmanlı-Rus Savaşı'nı Osmanlı yenilgisiyle bitiren Yaş Anlaşması'nda Osmanlı tarafı İmam Mansur'un Osmanlı Devleti'ne teslimini talep ettiyse de Rusya bu teklifi kabul etmedi. Ruslar, İmam Mansur'un Osmanlı tebaasından olmadığını bu sebeple bir anlaşmaya konu edilemeyeceğini söyledi.
Nisan 1794'te İmam Mansur Şlisselburg Kalesi'nde kötü şartlar ve işkence nedeniyle hayatını kaybetti.
İmam Mansur Çeçenleri birleştirmesi, Rus istilacılığının güçlendiği bir dönemde Kafkasya'nın kuzeyinde organize bir mücadeleyle örnek olması, Çeçenlerin İslam'a geçiş sürecini tamamlaması ve İslam'a geçen Çeçenlerin İslami bilgi ve pratiklerini sistematik bir artış sürecine sokması gibi nedenlerle Çeçenistan tarihinin en önemli isimlerinin başında gelmektedir.
İmam Mansur öncülüğünde kurulan devlet 1859'a kadar Ruslara karşı Kafkasya'da en büyük direniş savaşını vermiş, Rusları tek başına çok ağır bir zayiata sokarak Rusların Anadolu'ya sarkmasını da engellemiştir. Bu nedenle İmam Mansur'un sadece Çeçenistan değil tüm bölge açısından kalıcı etki bırakan bir isim olduğu söylenebilir.
İmam Mansur sonrası Çeçenistan'da durgunluk
İmam Mansur'la düzene giren Çeçenistan 1791'de İmam Mansur'un esaretiyle bu düzenini tümüyle yitirmese de içine kapandı. Rusların 19. yüzyıl başında Güney Kafkasya'da girdiği savaşlar nedeniyle Çeçenistan'a müdahaleyi ertelemeleri, Çeçenistan'ı almaktan vazgeçtikleri şeklinde yanlış yorumlanarak, yaklaşan Rus tehdidine karşı ciddi bir hazırlık yapılmadı.
Uzun savaşlardan sonra 1828'de İran'ı, 1829'da Osmanlı Devleti'ni yenen Rusya bu devletlerle imzaladığı anlaşmalarla bugünkü Azerbaycan'ı, Ermenistan'ı ve Batum dışında Gürcistan topraklarını ele geçirdi. Rusya böylelikle Dağıstan ve Çeçenistan'ı tamamen sarınca bu bölgeleri tamamen ele geçirmeye yöneldi.
Gazi Muhammed ve Hamzat Bek dönemleri (1820'ler-1834)
Çeçenistan'da İmam Mansur sonrasında yaşanan durgunluk nedeniyle Dağıstan ve Çeçenistan hattında mücadelede liderlik, Türk kökenli olduklarına dair iddialar bulunan ve Dağıstan'ın en kalabalık kavmi olan Avarlara geçti.
Dağıstan'daki medreselerde eğitim gören Gazi Muhammed (1793-1832) 1820'li yıllarda Rus baskısının Çeçenistan'dan daha çok hissedildiği Dağıstan'da direniş, örgütlemeye başladı. Gazi Muhammed'in hedefinde Rusların yanı sıra Ruslarla iş birliği yapan yerli beyler ve yardımcıları vardı. Gazi Muhammed'in bu çabaları İmam Mansur tecrübesine sahip Çeçenistan'da da etkili oldu.
1829 itibariyle İran ve Osmanlı devletlerini Kafkasya'dan tamamen çıkarıp barış anlaşmasına mecbur eden Rusya aynı yıl Dağıstan ve Çeçenistan'da görülmemiş büyüklükte seferlere başladı. Gazi Muhammed Dağıstan'ın dağlık, Çeçenistan'ın ormanlık arazilerini düzenli Rus ordusuna karşı yıpratmada doğal stratejik unsurlar edinip başarılı bir direniş savaşına girişti ve Ruslara ağır kayıplar verdirdi.
1830'da, Dağıstan'ın Hunzah şehrini yöneten ve Ruslarla iş birliği yapan kadın hükümdar Pakubike ile Gazi Muhammed şiddetli bir savaşa tutuştular. 1832'de Gazi Muhammed Kuzey Osetya'ya kadar ulaştı. Bunun üzerine 1832'de Ruslar büyük bir orduyla Gazi Muhammed'in üzerine yüklendiler. Gazi Muhammed Rus ordusuna karşı Gimri'yi savunurken 1832'de hayatını kaybetti.
Gazi Muhammed'in yerine Kafkas İmamlığı'nın başına yine Avar olan arkadaşı Hamzat Bek (1789-1834) geçti. Hamzat Bek kendisine öncelikle Hunzah'ı hedef seçti. Uzun bir kuşatmanın ardından Hunzah'ı ele geçiren Hamzat Bek Ruslarla iş birliği yapan Hunzah'ın hükümdarı Pakubike ve oğullarını öldürdü.
Fakat Hunzah halkında Hamzat Bek'e karşı yaygın bir muhalefet oluştu. Hunzah halkından örgütlenen bazı isimler birleşerek Hamzat Bek'i 1834'te bir suikastle öldürdüler. Hamzat Bek'in 2 yıl süren döneminde Ruslara karşı pek çok savaş yapıldı.
Şeyh Şamil dönemi (1834-1859)
1834'te Hamzat Bek'in yerini, Gazi Muhammed ve Hamzat Bek'in arkadaşı ve yine Avar olan Şeyh Şamil (1797-1871) aldı. Aynı zamanda bir Nakşibendi şeyhi olan Şeyh Şamil, Gazi Muhammed ve Hamzat Bek döneminde Ruslara karşı yürütülen başarılı savaş taktiklerini daha da geliştirdi. Bölgedeki beyleri kazanmada ve Ruslarla iş birliği yapanları vazgeçirmede, Gazi Muhammed ve Hamzat Bek'e oranla daha yumuşak ve diplomatik taktikler benimsedi.
Şeyh Şamil'in artan etkinliği üzerine Ruslar üzerine büyük bir sefer düzenleyerek 1839'da merkezi Ahulgoh kasabasını kuşattılar. 2 ay süren kuşatmada Ruslar ağır kayıp vermekle beraber Ahulgoh'u ele geçirirken Şeyh Şamil ve güçleri Rusları yarmayı başardılar. Bu savaştan itibaren Şeyh Şamil Dağıstan'dan çok Çeçenistan'a ağırlık verdi.
Şeyh Şamil 1839'dan itibaren oluşturduğu gerilla stratejisiyle, Rus ordularının elindeki merkezlere ulaşmadan imha veya ağır tahribini önemsedi. Teknolojik güç ve insan gücü arasında iki taraf arasında uçurum olduğundan, merkez ve kalelerde beklenerek verilen savaşların yenilgiyle biteceğini tecrübeleriyle görmüştü.
Bu yeni stratejiyle 1840'lı yıllarda Kafkasya İmamlığı en parlak günlerini yaşadı, Ruslar ise en ağır kayıplarını verdiler. Çeçenistan'a sefer düzenleyen Rus orduları dağlarda ve bilhassa ormanlarda ağır kayıplar vererek Çeçenlerin merkezlerine varamadan imha edildiler.
Örneğin 1845 yazında düzenlenen Dargo seferinde Çeçenler tarafından ormanlarda tuzağa çekilen Rus orduları, önceden ormanlara üslenen savaşçılarca imha edildiler. Sadece bu Dargo seferinde Rus ordusunun 17 binin üzerinde kayıp verdiği tahmin edilmektedir.
Şeyh Şamil'in 1840'lı yıllardaki başarıları onun Osmanlı Devleti'nde de tanınıp sevilmesini sağlamıştır.
Kırım Harbi olarak bilinen 1853-1856 Osmanlı-Rus Savaşı'nın üç cephesinden birini Kafkasya oluşturmuştu. Osmanlı Devleti'nde ve Şeyh Şamil'de, Şeyh Şamil'in Ruslara cephe gerisinden yapacağı saldırılarla Rusların iki ateş arasında kalıp Kafkasya'da yenileceği ümidi vardı.
Fakat Osmanlı ordusu Şeyh Şamil'in desteğine rağmen bu cephede beklenen ilerlemeyi sağlayamadığı gibi yenilgiye uğrayarak Kars'ı Ruslara kaybetti. 1856'da savaş Balkanlarda Osmanlı'nın başarısı, Kırım'da İngiltere, Fransa ve Osmanlı ittifakının zaferi, Kafkas Cephesi'nde ise Osmanlı'nın yenilgisiyle sona erdi. Bu yenilgi Kafkas İmamlığı için de büyük bir hayal kırıklığı oldu ve kaçırılan bir fırsat olarak görüldü.
Savaşın ardından Ruslar Şeyh Şamil ve Kafkas İmamlığı'nın Rusya'ya yönelik en büyük tehdit olduğuna karar vererek, masraf ve insan kaybından kaçınmadılar, çok büyük bir ordu teçhiz ederek Çeçenistan'a gönderdiler. 1857-1859 seferinde Rus ordusu çok büyük olduğu için Kafkasya İmamlığı tarafından ne kadar yıpratılırsa yıpratılsın bozguna uğratılamadı ve Çeçenistan'ı ele geçirdi. Eylül 1859'da gücü tamamen tükenen Şeyh Şamil ailesiyle beraber Ruslara teslim olmak zorunda kaldı.
Ruslar Şeyh Şamil'e kötü muamelede bulunmadılar. Şeyh Şamil, dönemin Rus başkenti Saint Petersburg'a götürülüp Çar 2. Aleksandr ile görüştü. Çarın emriyle Şeyh Şamil ve ailesi Moskova yakınlarındaki Kaluga kasabasında zorunlu ikamete tabi tutuldu.
Kaluga'nın soğuk ikliminin kendisini hasta etmesi nedeniyle Şeyh Şamil Rus Çarlığı'ndan iklimi daha uygun bir yere yerleştirilmesi talebinde bulundu. Bu talebi kabul edilen Şeyh Şamil 1868'de Kiev'e yerleştirildi. 1869'da Şeyh Şamil hac ibadetini yerine getirebilmek üzere Çarlıktan izin alarak kalıcı olarak Osmanlı topraklarına yerleşti. 1869'da İstanbul'a varan Şeyh Şamil dönemin padişahı Sultan Abdülaziz tarafından taltifle karşılandı.1870'te hac ibadetini Mekke'de yerine getiren Şeyh Şamil ardından Medine'ye yerleşti ve 1871'de Medine'de vefat etti. Cennetul Baki mezarlığına defnedildi.
Şeyh Şamil'in esir düşmesine rağmen Çeçenistan ve Dağıstan'da savaş azalarak 1864'e kadar sürdü. Bu tarihte bu bölgelere hakim olan Ruslar Kafkasların yerli halkını yok etme projesine giriştiler. Ruslar Çeçenistan ve Dağıstan halkına da katliamlar uygulamakla beraber asıl hedef olarak Karadeniz kıyılarına yakın oldukları için Çerkesleri seçmişti.
Bu süreçte Çerkes nüfusun %90'ı katledildi veya Osmanlı topraklarına sürüldü. Çeçenistan ve Dağıstan ise o dönem Çerkeslerin uğradığı kadar büyük bir soykırıma uğramadı.
Çarlık idaresinde Çeçenistan (1864-1917)
Çeçenistan'da direnişin sona ermesi ve bölgenin Çarlık idaresine geçmesiyle Çeçenler üzerinde her türden büyük bir baskı başladı. Dini hayattan kültüre her alanda baskı gören Çeçenlerin mülklerine el koyarak bölgeye Rus nüfus yerleştirilmesine başlandı. Ruslar özellikle Terek ve Sunca nehirleri kıyısındaki tarımsal üretime uygun ovalara yerleştirilmekteydi.
Savaş ve katliamlardan çok yıpranan, silahlı gücü artık bulunmayan Çeçenler Rusların tüm baskılarına rağmen bu dönemde isyan edemediler.
Bu dönemde en önemli gelişme Çeçenistan'da petrolün bulunması oldu. 1818'de Rusların, Çeçenlerin Sölce Kale olarak isimlendirdikleri mevkide Sunca nehri kıyılarında kurdukları ve Grozny/Grozni (Rusçada anlamı korkunç) kalesi etrafında Çeçen direnişinin sona ermesiyle bir kasaba oluşmuştu. 1893'te henüz Ortadoğu'da petrol üretimi başlamamışken Grozni'de petrol bulundu ve üretimine geçildi. Bu gelişme nedeniyle Grozni hızla büyümeye başladı ve Çeçenistan'ın en önemli şehri oldu.
Bu dönemde Çeçenistan'da ilk modern Çeçen milliyetçiliği de ortaya çıktı. Dönemin baskıcı ortamı nedeniyle Çeçen milliyetçiler bu dönemde bağımsızlık çabalarından çok kültürel konularla ilgilendiler.
1905'te Rusya'da meşrutiyetin ilan edilmesi görece özgür bir ortam oluşturduğundan Çeçenistan'daki kültürel ve dini faaliyetlerde artış gerçekleşti.
1. Dünya Savaşı, Bolşevik Devrimi ve Kuzey Kafkas Cumhuriyeti
1914'te patlak veren 1. Dünya Savaşı'nda seferberlik ilan eden Rusya Çarlığı Çeçenleri de zorla askere aldı. Pek çok Çeçen bu dönem askere alınmamak için kaçıp dağlarda saklandı.
İttifak Devletleri'nin Rusya'ya uyguladığı abluka Rusya'nın yer aldığı İtilaf Devletleri'nin yardımını engelleyince Rusya'da 1915'te başlayıp 1916'da ağırlaşan ekonomik kriz ve kıtlık, Şubat 1917'de halk ayaklanmasıyla yüzlerce yıllık Çarlık rejiminin devrilmesine neden oldu.
Rusya'da kurulan geçici Kerenski Hükümeti Çeçenistan gibi bölgelerde zayıf bir otorite kurabildiğinden Kafkasya'da bağımsızlık yanlısı hareketlenmeler yaşandı. Mart 1917'de Kuzey Kafkasya halkları bir kongre tertip ederek bağımsızlık konusunda birlikte hareket etme ve konfederasyon tarzında bir birlik kurma kararı aldı.
Dağıstanlılar, Çeçenistanlılar ve İnguşetyalılar, Karaçaylar, Kabardinler ve Çerkesler bu kongrede başı çekiyordu. Böylece Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti kuruldu. Konfederasyonun merkezi Dağıstan'ın Temir Han Şura (Buynaksk) şehri oldu. Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti anayasa olarak 1847'de Şeyh Şamil'in kabul ettiği anayasayı aynen kabul etti ve bu anayasanın maddelerinde değişiklik yapılması konusunu, devletin istikrar kazanması sonrasına erteleme kararı aldı.
Mart 1917'de Kuzey Kafkasya kongresinden bir resim, önde oturanlardan açık renkli giyimli Şeyh Şamil'in torunu Said Şamil
6 Kasım 1917'de (eski Rus takvimiyle Ekim'de) Lenin öncülüğünde Rusya'da gerçekleşen Bolşevik Devrimi'yle 5 yıl sürecek ve milyonlarca kişinin katledildiği Rus İç Savaşı başladı.
Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti bu savaşa karışmamaya ve kendi içerisindeki etnik çeşitlilikten kaynaklanabilecek sorunları çözmeye odaklanmaya çalıştı.
Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nin üzerinde hak iddia ettiği alan Hazar Denizi'nden Karadeniz'e kadar uzanıyor ve 400 bin kilometrekareyi aşıyordu.
Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nin 1917-1919 döneminde girdiği diplomatik çabalar sonucunda bu cumhuriyeti resmen tanıyan devletler şunlardı: Osmanlı, Almanya, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Ukrayna, Bulgaristan, Belarus, Letonya, Estonya, Fransa, Finlandiya, İngiltere, ABD, İtalya, Avusturya-Macaristan, Poloya, Don Cumhuriyeti, Japonya, Kuban Cumhuriyeti.
1917-1918'de bölgeyi ziyaret eden Osmanlı diplomatları Osmanlı Devleti'nin Kuzey Kafkasya'nın bağımsızlığını desteklediğini, İstanbul'daki Halife'nin bu devleti meşru kabul ettiğini, bu yeni devletin yetkililerine bildirerek manevi desteklerini sundu.
Rusya'nın yeni lideri Lenin başlangıçta çarlık sınırları içerisindeki her milletin dilerlerse bağımsız olabileceklerini belirtmişti. Fakat daha sonra tüm bu milletlere Sovyetler Birliği altında birleşme ve birlikte kalkınmaya çalışma çağrısında bulunarak küçük milletlerin tek başına kalkınamayacağı ve güvende olamayacağı iddiasında bulunmuştu.
Aynı dönemde Lenin ve yardımcısı Troçki, İslam hakkında çok olumlu açıklamalarda bulunmakta ve Çarlık döneminin aksine Sovyetler Birliği'nde tüm dinlere ve pratiklerine tam bir özgürlük sağlanacağı sözü vermekteydi.
1918'den itibaren Kuzey Kafkasya'da bazıları Lenin'in bu söylemlerine sıcak bakmaya başlamıştı. Etnik ayrılıklar ve Lenin'in söylemlerinden etkilenenler 1918'de Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nde önemli fikir ayrılıklarını ve çıkar çatışmalarını su yüzüne çıkardı.
Aynı dönemde sürmekte olan Rus İç Savaşı'nda İngiltere'nin Bolşeviklerin Kızıl ordusuna karşı desteklediği Çar yanlılarının Beyaz ordusu Kafkasya'yı ele geçirmeyi hedefleyen bir saldırı başlattı. Beyaz Ordu Kuzey Kafkasya'yı elde edip burayı üs haline getirerek buradan kuzeye Moskova yönüne ilerlemek istiyordu.
Beyaz Ordu Kuzey Kafkasyalılara öncelikle Çarlık idaresine geri dönmelerini teklif etti. Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nin bu teklifi reddetmesi üzerine İngiliz destekli Beyaz Ordu'nun Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'ne saldırısı başladı.
Henüz düzene girmeyen ve tek merkezden yönetilemeyen Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti güçleri Beyaz Ordu'yu yenilgiye uğratıp püskürttü ama bu savaş nedeniyle Kuzey Kafkasyalıların askeri gücü de önemli oranda yıprandı.
Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'ndeki görüş ayrılıklarını ve etnik sorunları gidermek üzere 1918'in son aylarında yapılan görüşmeler anlaşmazlıkların artması ve merkezi yönetimin gücünün tamamen kaybolmasıyla sonuçlandı. 1919'da etnik ve ideolojik ayrılıklar nedeniyle her bölge kendisi hareket etmeye başlarken birliğin bozulması Lenin'in Kuzey Kafkasya'da inandırıcılığını da artırdı.
1919'da Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'nden ümidini kesen Dağıstanlı Avar bir molla olan Uzun Hacı Saltınski (1848-1920) Çeçenistan'ın Vedeno şehri merkezli olarak 1859'da yıkılan Kafkasya İmamlığı'nı canlandırmaya girişti. Dönemin Osmanlı padişahı ve halifesi olan 6. Mehmed Vahdeddin'den de icazet alan Uzun Hacı Eylül 1919'da Vedeno'da cuma hutbesinde Kafkasya İmamlığının yeniden kurulduğunu ve kendisinin imam olduğunu ilan etti.
Uzun Hacı'nın ‘Kuzey Kafkasya Emirliği’ tarafından bastırılan 50 ruble, 1919
Vedeno merkezli bu yeni imamlık Çeçenistan'ın güneyine ve Dağıstan'ın güneybatısına hakim oldu. Binlerce askeri olan Uzun Hacı adına para bastırdı, kendisi ve Osmanlı padişahı 6. Mehmed Vahdeddin adına hutbe okuttu.
Aynı dönemde Kuzey Kafkasya'da Lenin'in propagandaları da yoğunlaştı. İslam'ın Komünizme uygun olduğu, yeni Sovyet yönetiminde İslam'a ve Müslümanlara baskı yapılmayacağı propagandası bölgede Necmeddin Molla gibi din adamları tarafından bile yayılmaktaydı.
1920'de Sovyet ordusu "Kuzey Kafkasya'yı Beyaz ordunun tehdidinden ve saldırılarından kurtarmak için" bölgeye müdahil olacağını duyurdu. Mart 1920'de Uzun Hacı'nın vefatı, Vedeno merkezli imamlığının dağılmaya başlamasına neden oldu.
1920'nin ortalarında diğer cephelerde Beyaz Ordu'yu yenen ve oldukça güçlenen Kızıl Ordu Kuzey Kafkasya harekatını başlattı. İç ayrılıklar sebebiyle tek merkezden komuta edilmeyen Kuzey Kafkasya güçlerinin direnişinin zayıf kalmasıyla 1921'de bölge tamamen Kızıl Ordu'nun işgaline girdi.
Sovyet yönetimi 1921'de yaptığı idari düzenlemeyle Dağıstan'ı ayrı, Kuzey Kafkasya'nın diğer bölgelerini ayrı bir özerk Sovyet cumhuriyeti yaptı. 1924'te ise Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti'ni de kabataslak bugünkü şeklini oluşturacak şekilde böldü.
Sovyet döneminde Çeçenistan
Sovyet döneminde Çeçenistan daha önce verilen sözlerin aksine Çarlık döneminden çok daha büyük baskılarla karşılaştı. 1930'lu yıllarda zirveye ulaşan baskılarla geçmişte Lenin'i destekleyenler de dahil tüm mollaların katledilerek yok edilmesine çalışıldı. Tüm muhalifler ve muhalif olabileceğinden şüphelenilenler katledildi. Tüm İslami uygulamalar yasaklandı.
Sovyet yönetimi ayrıca Çeçenlerin arazilerine el koyarak bölgeye Rusları yerleştirmeye başladı. 1926'daki Sovyetler Birliği nüfus sayımına göre Çeçenistan'ın %67,3'ü Çeçenlerden %23,5'i Ruslardan oluşurken Çeçenlerin doğal nüfus artışı Ruslarınkinden fazla olmasına rağmen 1939'daki sayımda Çeçenistan'da Çeçenlerin oranı %58'e gerilerken Rusların oranı %34,3'e yükseldi.
Baskıların ve katliamların dayanılmaz boyuta ulaştığı bir dönemde 1939'da 2. Dünya Savaşı başladı. 1940'da 30 yaşında bir Çeçen olan Hasan İsrailov ve arkadaşları savaş durumundan yararlanmak üzere Çeçenistan'ın güneyindeki Kafkas dağlarına çekilerek gerilla savaşı vermeye başladı.
Haziran 1941'de Almanya, Sovyetler Birliği'ne yönelik geniş çaplı bir istilaya girişti. 1942'de Kuzey Kafkasya'ya yaklaşan Almanlar Çeçenlere yardımcı olmak üzere uzmanlar gönderdiler ve gerilla faaliyetlerini kışkırttılar. Sovyet otoritesinin zayıflamasıyla Çeçenistan'daki isyan büyüdü ve katılımcıları arttı.
1944'te Almanları yenen Sovyetler Birliği Çeçenistan'daki direnişi bitirmek üzere harekat başlattı. 1944'te Hasan İsrailov çatışmalarda hayatını kaybetti ve direniş büyük ölçüde sona erdi.
Çeçenleri topluca hain ilan eden Sovyet lideri Stalin tüm Çeçenlerin Orta Asya'ya sürülmesi emri verdi. Yüzbinlerce Çeçen sürülürken kötü şartlar veya Sovyet güçlerinin katliamları nedeniyle yaklaşık 150 bin Çeçen hayatını kaybetti. Böylece 1944'te Çeçenistan tüm Çeçenlerden boşaltılmış oldu.
Stalin'in ardından Sovyet lideri olan Kruşçev Stalin'in uygulamalarını eleştirerek sürülen topluluklarının anavatanlarına dönüşlerine izin verileceğini açıkladı. 1957'de bu karar doğrultusunda Çeçenlerin Çeçenistan'a geri dönüşü başladı.
Çeçenistan'a dönen Çeçenler özellikle şehirlerde tüm mülklerini kaybettiklerini gördüler. Çeçenlerin şehirlerine yerleşmesini istemeyen Grozni'nin Rus sakinleriyle Çeçenler arasında 1958'de çatışma çıktı. Çeçenceye gayrıresmi bir yasak uygulandı.
1959'daki Sovyet nüfus sayımına göre Çeçenistan'ın %49,4'ü Ruslardan oluşurken %39,7'si Çeçenlerden oluşmaktaydı. İlerleyen dönemde Çeçenistan'a Rus göçü durduğundan ve tersine döndüğünden bu oranlar düzenli şekilde Çeçenlerin lehine değişecekti.
1985'te Sovyetler Birliği'nde iktidara gelen Gorbaçov'un başlatmak zorunda kaldığı açılma politikaları Çeçenlerin de taleplerini yükseltmesine yol açtı. Çeçenler, Çeçen dili ve kültürüne, İslami pratiklerine baskıların kaldırılmasını talep etmekteydi.
1989'da gerçekleştirilen nüfus sayımına göre Çeçenistan nüfusunun %66'sı Çeçenlerden, %24,8'i Ruslardan oluşmaktaydı. Çeçenistan'daki 270 bin Rus'tan 200 bini, 399 bin nüfuslu başkent Grozni'de yaşamaktaydı. Grozni'de Ruslar çoğunlukta olup 170 bin civarında da Çeçen yaşamaktaydı.
Cevher Dudayev ve Çeçenistan'ın bağımsızlığı
1987'de Sovyet ordusunda tümgeneral olan Çeçen Cevher Dudayev, aynı tarihte NATO ülkelerine yakınlığı sebebiyle ileri hat olarak görülen Baltık Denizi kıyısındaki Estonya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nde nükleer silahların da bulunduğu Tartu Üssü'nün başına getirildi. Dudayev bu dönemde Estonyalılar ile iyi ilişkiler kurarken, gelişen Estonya milliyetçiliğini üstü örtülü himaye etti.
18 Mart 1990’da Estonya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşen ilk çok partili seçimde Halk Cephesi, Komünist Parti’yi yenmeyi başardı. Estonya’da iktidara Komünist olmayan bir idarenin gelmesinin ülke çapında doğuracağı sonuçlardan korkan Moskova, Dudayev’e Estonya’da askeri müdahale yapması, meclis ve televizyonu kapatması emrini verdi.
Dudayev bu emre karşı gelerek müdahalede bulunmadığı gibi müdahale yanlısı askerleri de engelledi. Bu gelişme üzerine Dudayev Estonya’da kahraman ilan edilirken Sovyet ordusu’nda daha fazla yer alamayacağını bilen Dudayev ihraç edilmeyi beklemeksizin kendisi istifa etti.
Dudayev Mayıs 1990’da Çeçenistan’a geri döndü. Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine girdiği bu dönemde Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlı özerk bir cumhuriyet olan Çeçenistan’ı yöneten Komünistlere karşı ‘Çeçen Milli Kongresi’ ismiyle muhalif bir yapılanmaya gitti, Çeçen halkından yoğun destek aldı.
19 Ağustos 1991’de Sovyetler Birliği yöneticilerinden sertlik yanlısı muhafazakar Komünistler, birliğin dağılma sürecini sertlikle bastırmadığı gerekçesiyle Sovyetler Birliği cumhurbaşkanı Mihail Gorbaçov’a (1931-) karşı darbe tertip etti. Çeçenistan’da idarede bulunan Komünist Doku Zavgayev’in pek çok yerel cumhuriyetin aksine darbeyi kınamaması üzerine darbe ortamında Çeçenistan’daki Sovyet birliklerinin de hiyerarşisinin bozulmasından faydalanarak Dudayev arkasındaki halk desteğiyle yönetime el koydu.
22 Ağustos 1991’de Rusya'daki darbe girişimi başarısızlıkla sona erdi, Gorbaçov yönetime eli zayıflayarak geri döndü. Darbe girişimi, Sovyetler Birliği’nin dağılmasını hızlandırdı.
Darbe günlerinde Dudayev, Grozni TV’de:
Çeçenistan’ın fiilen Dudayev idaresine geçip Moskova’dan koptuğu bu dönemde, Sovyetler Birliği’nin merkez idaresi pek çok sorunla birden uğraşmak zorunda kaldığından Çeçenistan’a müdahale edemedi.
Dudayev önderliğinde Çeçenistan’daki Komünist idareye karşı gerçekleştirilen, Groznili Rus ve Ermenilerin de katıldığı halk ayaklanması:
Ekim 1991’de Çeçenistan’da gerçekleştirilen referandumla Çeçen İçkerya Cumhuriyeti ilan edildi, Dudayev cumhurbaşkanı seçildi. Sovyetler Birliği’ni oluşturan cumhuriyetlerin bağımsızlıklarını ilan etmeye devam ettiği bir dönemde 1 Kasım 1991’de Dudayev yeni cumhuriyetin Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını ilan ettiğini duyurdu.
Rusya’nın Çeçenistan’a müdahale girişimi (Kasım 1991)
Bağımsızlık kararı üzerine darbe girişiminin ardından öne çıkan isim Rusya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti lideri Boris Yeltsin (1931-2007) Çeçenistan’a müdahale emri verdi. "Diğer bağımsızlık ilan edenler ayrı Sovyet cumhuriyetleri olup, Çeçenistan Rusya Sovyet’ine bağlı özerk bir cumhuriyet olduğundan bu müdahalede bulunduklarını" ilan eden Yeltsin uçaklarla Çeçenistan’ın başkenti Grozni’nin havaalanı olan Svemi’ye Çeçenistan’ı işgal etmek üzere komandolar gönderdi.
Dudayev’in askerlerinden ziyade Çeçen halkı havaalanını kuşattı. Büyük bir kargaşa içinde olan Sovyetler Birliği merkezi idaresi beklemediği bu tepki karşısında müdahale edemezken üç gün süren kuşatmanın ardından Sovyet komandoları Çeçenlere teslim oldu. Silahlarını Çeçenlere teslim eden komandolar Çeçenlerce Rusya’ya gönderildi.
Yeltsin bu gelişme üzerine Çeçenistan’da olağanüstü hal ilan etse de birliğin dağılması sürecinin başına açtığı sorunlar sebebiyle, Çeçenistan ile doğrudan uğraşmayı bir müddet ertelemeye karar vererek Çeçenistan’ın bağımsızlığını tanımaksızın ilan ettiği olağanüstü hali kaldırdı.
30 Kasım 1991’de Çeçenistan ile birlik içinde olan İnguşetya’da yapılan referandumla İnguşetya’nın Çeçenistan’dan ayrılarak Rusya içerisinde özerk bir cumhuriyet olması kararı alındı. Çeçenler bu karara engel olmadılar.
Aralık 1991’de Sovyetler Birliği’nin resmen sona erdiği ilan edilirken Boris Yeltsin Rusya Federasyonu’nun cumhurbaşkanı oldu.
Dudayev idaresinde Çeçenistan
Çeçenistan artık 17.300 kilometrekare toprağı ve 1989 Sovyet nüfus sayımına göre yaklaşık %66’sı Çeçen, % 24,8’i Rus ve kalanı diğer etnik gruplardan olmak üzere 1,1 milyon nüfusuyla fiilen bağımsız bir ülkeydi.
6 Ocak 1992’de Gürcistan’ın Rusya karşıtı cumhurbaşkanı Zviad Gamsahurdia (1939-1993) Rusya’nın tertiplediği bir darbe ile devrildiğinde Tiflis’e Gamsahurdia’yı almak üzere özel ekip gönderen Dudayev, Gamsahurdia’nın hayatını kurtardı.
5 Şubat 1992’de Yeltsin, Çeçenistan’da halen garnizonlarında olan Rus askerlerine Dudayev’e müdahale emri verdi ama askerler emri dinlenmediği gibi izinsiz olarak ağır silahlarını Çeçenlere bırakıp Rusya’ya kaçmaya başladılar.
12 Mart 1992’de Çeçenistan meclisi anayasasını kabul etti. 31 Mart 1992’de Rusya Federasyonu’na bağlı 19 özerk cumhuriyet yeni birlik anlaşmasını imzalarken Çeçenistan bağımsız bir ülke olduğu gerekçesiyle bu anlaşmaya katılmadı.
Rusya Çeçenistan’ın bağımsızlığını kabul etmemekle beraber Nisan 1992’de Çeçenistan İçkerya Cumhuriyeti ile yaptığı anlaşmayla Çeçenistan’da garnizonlarında kalan son Rus askerlerini de Çeçenistan’dan çekti.
Bu dönemde tüm eski Sovyet coğrafyası derin bir yapısal çöküş nedeniyle büyük bir ekonomik kriz yaşamaktaydı. Bu kriz Çeçenistan’ı da etkilemekle beraber Dudayev’in başarılı bulunan ekonomi politikaları nedeniyle Çeçenistan ekonomik krizi diğer Sovyet coğrafyaları kadar derinden hissetmedi.
Dudayev Çeçenistan’ın bağımsızlığını tanınması çabasında
Dudayev, Çeçenistan’ın bağımsızlığının tanınması için dünyaya genel çağrıda bulunsa da karşılık alamadı.
Bunun üzerine Çeçenistan’ın bağımsızlığını tanımasından ümitvar olduğu ülkelere ziyaretler gerçekleştirerek ikili ilişkiler yoluyla bunu denedi.
Suudi Arabistan, Kuveyt ve Ürdün yönetimleriyle temasa geçen Dudayev bu ülkelerden davet alarak Ortadoğu gezi turuna çıktı. Ürdün, Rusya’nın baskısıyla ziyareti iptal etse de Dudayev Ağustos 1992’de Kuveyt ve Suudi Arabistan’da üst düzeyde ve sıcak karşılandı, Kuveyt Emiri Cabir bin Ahmed es-Sabah (1926-2006) ve Suudi kralı Fehd bin Abdulaziz (1921-2005) ile görüştü, Umre yaptı.
Suudi kralı ve Kuveyt emiri Çeçenistan’ın bağımsızlığını tanımaya ve Çeçenistan ile diplomatik ilişki kurmaya hazır olduklarını belirtti. Ziyaretin ardından Çeçenistan ile bu iki ülke arasında ilişkiler tesis edilse de tanıma gerçekleşmedi.
Türkiye ve KKTC ziyaretleri
Dudayev’in Türkiye’yi ziyaret taleplerinin Türkiye’den olumlu karşılık bulmaması üzerine Dudayev program ayarlanmaksızın kendi kullandığı uçak ile Ankara’ya indi fakat resmi düzeyde karşılanmadı. Başbakan Süleyman Demirel Dudayev’in görüşme talebini kabul etmedi. Karşılanmadığı ve kendisiyle görüşülmediği gibi Dudayev’in Ankara’dan ayrılacağı sıra uçağının kalkışına izin verilmedi, tüm bunlar Dudayev’i büyük bir hayal kırıklığına uğrattığı gibi oldukça kızdırdı. Kriz, cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın müdahil olup Dudayev’in uçağının kalkışına izin verilmesini sağlamasıyla aşılabildi.
Ankara’dan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başkenti Lefkoşa’ya uçan Dudayev burada Türkiye’nin aksine sıcak karşılandı. Havaalanında Dudayev’i karşılayan KKTC cumhurbaşkanı Rauf Denktaş (1924-2012) görüşmeleri sonucunda Çeçenistan ve KKTC’nin karşılıklı birbirlerini tanımaya hazır oldukları açıklamasında bulundular. Dudayev buradan savaş altındaki Bosna-Hersek’e, sonra da ABD’ye geçti.
KKTC, Dudayev’in ziyaretinin ardından Çeçenistan’ın bağımsızlığını tanımadığı gibi, Çeçenistan ile herhangi bir ilişki kurma noktasında da bir adım atmadı. Dudayev ve Denktaş’ın ortak açıklamasının ardından Demirel liderliğindeki DYP-SHP hükümetinin Denktaş’a bu konuyu kapatması konusunda baskı yaptığı iddia edildi.
Çeçenistan’ı tanıyan tek ülke: Taliban idaresindeki Afganistan
Dudayev’in tüm çabalarına rağmen Dudayev hayattayken hiçbir devlet Çeçenistan’ın bağımsızlığını tanımadı. Dudayev’in hayatını kaybetmesinin ardından Eylül 1996’da Afganistan’ın başkenti Kabil’i ele geçirip yönetime gelen Taliban dönemindeki Afganistan, Çeçenistan’ın bağımsızlığını tanıyan yegane devlet oldu.
Dudayev’in 1990’da aldığı tavra duydukları sempati nedeniyle Estonya da Çeçenistan’ı tanıma kararı alsa da, bu kararından ABD ve AB tarafından baskıyla vazgeçirildi.
Dudayev Bosna Savaşı’na dahil olmak istiyor
Dudayev 1992’den itibaren Sırp ve Hırvatlar tarafından sarılmış olan, yoğun bir savaş ve soykırımın sürdüğü Bosna-Hersek’e 10 bin eğitimli ve silahlı Çeçen'i göndermeye hazır olduklarını ama yol bulamadıklarını belirterek İslam ülkelerine kendilerine yol açmaları için çaba göstermeleri çağrısında bulundu. 10 bin Çeçen savaşçının Bosna Savaşı’nın gidişatını kökten değiştireceğini iddia etti.
Dudayev’in Şubat 1993 tarihli bir röportajı:
Rusya’nın iç savaşın eşiğinden dönmesi ve Çeçenistan’ı ele geçirme çabası (1993)
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ekonomik ve idari büyük bir krize düşen Rusya, kendi iç sorunlarıyla uğraşmaktan Çeçenistan’a doğrudan bir müdahalede bulunmaya fırsat bulamamıştı. 1993 itibariyle Rusya’nın iç sorunlarının bir nebze çözüldüğünü düşünen Yeltsin, Çeçenistan’ı yeniden ele geçirmenin yollarını aramaya başladı. Başlangıçta Çeçenistan’a doğrudan müdahale yerine Rus yanlısı Çeçenlerle Dudayev’i içeriden devirme yolunun denendiği iddia edildi.
8 Ağustos 1993’te Dudayev Rusya’yı sorumlu tutacağı bir suikast girişiminden kurtuldu.
20 Eylül 1993’te Ömer Artuhanov ismindeki Rus yanlısı bir Çeçen, Rusya’dan aldığı silahlı ve maddi destekle Dudayev’e isyan etti.
Aynı dönemde Moskova’da kanlı bir çatışmaya dönecek olan büyük bir siyasi kriz yaşanıyordu. Cumhurbaşkanı yardımcısı Aleksandr Rutskoy (1947-) ile meclis başkanı Ruslan Hasbulatov (1942-) ittifak halinde cumhurbaşkanı Yeltsin ile siyasi rekabete girmişlerdi. 21 Eylül 1993’te Yeltsin yetkisi olmamasına rağmen meclisi feshettiğini ilan etti. Bunun üzerine Rus meclisi Yeltsin’i azledip Rutskoy’u cumhurbaşkanı ilan etti.
Ekonomik çöküşün de etkisiyle Yeltsin’e genelde tepkili olan halk sokaklara dökülerek durumu protesto etti. İlerleyen günlerde protestocular ile polis arasında kanlı sokak çatışmaları yaşandı. Protestocuların artan gerilimle devlet televizyonunu ele geçirmek üzere saldırıya geçmesiyle Moskova’daki çatışmalar katliama dönüştü.
Başlangıçta tarafsız bir tutumda olan ordu, 2 Ekim 1993’ten itibaren Yeltsin tarafında yer alıp sokağa indi, Rus meclisini topa tuttu ve 4 Ekim 1993’te Moskova’nın ve meclisin hakimiyetini ele geçirdi. Rutskoy ve Hasbulatov görevlerinden zorla alındı. Moskova’daki bu çatışmalarda resmi açıklamaya göre yaklaşık 200, muhaliflerin açıklamasına göre ise 2 bin kişi hayatını kaybetti.
Bu gelişme üzerine Rus siyasetine tamamen hakim olan Yeltsin, istediği anayasa taslağını kabul ettirdi. Ekim 1993’te Çeçenistan’a şimdiye kadar göz yumduklarını, bu durumun devam etmesine izin vermeyeceklerini, Çeçenistan’ın yeni anayasayı kabul ederek özerk cumhuriyet statüsüne razı olması gerektiğini açıkladı. Bu talep Dudayev tarafından kesin bir dille reddedildi.
Çeçenistan’a doğrudan büyük bir askeri müdahalenin çok masraflı ve kayıplı olmasından öte dünyadan da tepki çekeceğini düşünen Yeltsin, Dudayev’i Rus yanlısı Çeçenleri kullanarak devirmeye karar verdi.
Çeçenistan İç Savaşı (1994)
Rusya’nın 1993’ten beri yaptığı çalışmalar sonucunda Şubat 1994’te Çeçenistan’ın çoğunlukla kuzeyinde Dudayev’e karşı Rus yanlısı isyanlar gerçekleşti. Rusya asilere bolca yardım gönderdiği gibi resmi bir ilanda bulunmaksızın Rus ordu mensuplarını da Çeçenistan’a büyük gruplar halinde sızdırıp asilerin yanında Dudayev’e karşı savaştırdı. Rusların büyük desteğine rağmen asiler başkent Grozni üzerine yürümeyi başaramadılar.
Artan çatışmalar üzerine Dudayev Ağustos 1994’te savaş durumu ve seferberlik ilan etti. Olanlardan Rusya’yı sorumlu tuttuğunu, asilerin arasında birçok Rus askeri olduğunu açıkladı. Bunun üzerine Rusya’dan sızdırılan asker ve malzeme daha da arttı.
28-30 Eylül 1994 ve 24-26 Kasım 1994’te Rus ordusuyla beraber asiler başkente girme teşebbüsünde bulunsalar da iki saldırı da başarısızlık ve Ruslarla asiler için ağır kayıpla sonuçlandı.
Dudayev ikinci saldırıda esir aldıkları Rus askerlerini teşhir edip “Rusya bu askerlerin kendilerinin olduğunu itiraf ederse onlara savaş esiri muamelesi yapacağım, etmezse onları asi olarak idam ettireceğim” diyerek Rusya’nın Çeçenistan’a asker sızdırdığını itiraf etmesini sağladı ve diplomatik bir zafer kazandı.
Yeltsin, Rus ordusunun geniş çaplı doğrudan bir müdahalesi olmaksızın Dudayev’i deviremeyeceğini düşünerek Aralık 1994’te Çeçenistan’ı doğrudan istilaya karar verdi.
Rus ordusu Çeçenistan’ı işgale başlıyor (Aralık 1994)
Eylül 1994’ten beri Çeçenistan’a zaman zaman havadan saldıran Rus ordusu, 11 Aralık 1994’te havadan ve karadan Çeçenistan’a büyük bir saldırı başlattı. Başkent ile Rusya sınırı arasındaki Kuzey Çeçenistan’ın düz bir coğrafi yapıya olmasından istifadeyle Rus ordusu Aralık sonunda hava saldırılarıyla yerle bir olan başkentin kuzeyine ulaştı.
(Ocak-Şubat 1995 Grozni Savaşı)
Rus askeri planı başkenti alarak direnişi kırma planı üzerine kuruluydu. Grozni’yi ele geçirdikleri takdirde hayatta kalsa dahi Dudayev’in çaresizlik içinde savaşı bırakacağını düşünüyorlar, başkenti de zorlanmadan ele geçireceklerini hesap ediyorlardı. 31 Aralık 1994’te başkentin merkezine ilerlemeye başlayan Rus birlikleri planlarına uygun olarak yüksek bir direniş görmeden ilerliyorlardı. Tuzağa çekildiklerinin farkında olmayan Rus birlikleri 1 ve 2 Ocak 1995’te şehir merkezinde yoğun bir saldırı ile imha edildiler. Binlerce Rus askerinin bu iki günde öldürüldüğü iddia edilmektedir.
Bu sürpriz gelişme üzerine dünya basınında 3 Ocak 1995’te Grozni Savaşı gündemin birinci maddesi haline gelirken “Kurt Kapanı”, Çeçen Destanı” manşetleri pek çok ülkenin gazetelerinde yer aldı.
Rus ordusu toparlanıp yeniden şehre yoğun bir şekilde saldırarak 19 Ocak 1995’te harabe haline gelen başkanlık sarayını ele geçirdi. Bunun üzerine Çeçenler taktik değiştirerek Grozni ve Çeçenistan’da gerilla savaşına yöneldiler. Grozni’de çatışmalar Mart 1995’e kadar devam etti.
Grozni Savaşı’nda büyük sivil kayıp
1989 Nüfus Sayımı’na göre 399 bin nüfuslu olan Grozni bu savaşla yerle bir oldu. Grozni’de 30 binden fazla sivil birkaç ay içerisinde katledildi. Katledilen siviller arasında en az Çeçenler kadar Ruslar da vardı. Şehrin halkının yarısına yakınını oluşturan Çeçenlerden kırsal kesimde akrabası olanlar çatışmaların artmasıyla onların yanına yerleşirken şehir halkının yarısını oluşturan Ruslar kırsal kesimle böyle bir bağa sahip olmadığından şehirde kalmak zorunda kalmış ve Rus ordusunun yoğun saldırısı altında can vermişti. Grozni’nin Rus nüfusunun çok büyük kısmı Rus ordusunun eline geçmesinin ardından şehri kalıcı olarak terk edip Rusya’ya yerleşti.
Gerilla savaşı (1995-1996)
Başkenti ele geçiren Rus ordusunun planı tutmamış, Çeçenler taşra şehirlerinde ve Çeçenistan’ın kırsalında Dudayev komutasında yoğun bir direnişe geçmişti. Rus ordusu Çeçenistan’ın güneyindeki dağlık araziye yoğun direnişten girememişti, ülkenin ancak %30’unu kontrol altında tutabiliyordu.
İslam dünyası başta olmak üzere Rusya’nın Çeçenistan’ı işgali ve katliamları büyük tepki çekmişti.
1995, Çeçenler için başarılı bir yıpratma savaşı yılı olmuş, Rus tarafının morali oldukça düşmüştü.
Dudayev’in 1995 tarihli bir röportajı:
Dudayev, “İslam Devleti” ilan ediyor
Dudayev 10 Mart 1995’te Şali şehrinde cuma namazında Çeçenistan’da İslam Devleti’ne geçiş yaptıklarını, yürürlükteki 1992 Anayasası’nı askıya aldıklarını duyurdu. 1992 Anayasası laiklik vurgusu taşımamakla beraber devletin yönetim şeklini İslam dinine dayandıran bir anayasa da değildi.
Hattab-Dudayev görüşmesi
Bu dönemde Çeçenistan'a dünyanın ilgisi artarken, Müslüman ülkelerden ilk yabancı savaşçılar da Çeçen topraklarına ayak basacaktı.
Bunların arasında, daha sonra adı Çeçen mücadelesiyle özdeşleşecek olan Komutan Hattab (Samir bin Salih es Suveylim) da vardı.
Hattab Çeçenistan'a ilk gittiğinde, buradaki savaşın İslami bir yapısı olmadığına, Cevher Dudayev'in bir Rus generali, Çeçenlerin de Sufi olduğuna ve buradaki savaşta yer alınamayacağına dair eleştirilerle ilgili, Dudayev ile bir görüşme gerçekleştirdi.
Daha sonra kaleme aldığı anılarında Dudayev ile görüşmesini şöyle aktaracaktı:
"Gördüğüm izzet ve güçlü bir kişiliğe sahip bu karakterden dolayı şaşırmıştım. Onlarla birlikte oturdum ve Cevher'e ilk soruyu sordum:
'Savaşınızın hedefi nedir? İslam için mi savaşıyorsunuz?' Şöyle cevapladı:
'Onlarca yıldır diasporaya sürülmüş her Kafkasyalı ve Çeçen çocuk bir gün bunu hayal eder, İslam bir gün tüm Kafkasya'ya geri dönecek ve yalnızca kendi topraklarına da değil. Ben de Kafkasya topraklarına İslam'ın dönüşünü düşleyen o çocuklardan biriyim.'
Bu, bende tokat etkisi oluşturan çok derin bir cevaptı. Şöyle sordum:
'Peki, 91-92-93'ten 94'e kadar 3 yıldır Ruslar yoktu. Neden İslam cumhuriyetini ilan etmediniz ve bu 3 yıl içinde meseleleri yoluna koymadınız?' Şöyle cevapladı:
'Eğer Ruslardan ayrılsaydık ertesi gün bize saldıracaklarını biliyorduk. Rus cehenneminden kaçmayı deneyen demokratlar olduğumuzu göstermeye çalışarak onları aldatmaya çalışıyoruz. Fakat Ruslar habistir, bizim sadece İslam yolunda olduğumuzu biliyorlardı, bu nedenle bizi işgal ettiler.' Şöyle dedim:
'Tamam, İslam dünyası sebebin ne oldugunu bilmiyor. Çünkü siz, devletinizin adını bile Çeçen İslam Cumhuriyeti şeklinde adlandırmadınız ki insanlar burada bir zorunluluklarının olduğunu bilsin. İslam dünyası Çeçenistan'da olan olayları bilmiyor.' dedim. Şöyle söyledi:
'Sen, Çeçenistan içinde neler olduğunu bilmek istemiyorsun, farz edelim ki bu olaylar dünyanın herhangi bir noktasında gerçekleşmiş olsun, kim kime karşı savaşıyor ve ne için savaşıyor diye sebebini araştırmak için bir delegasyon ya da komite göndermeleri Müslümanlar üzerine farz degil midir?'
Dürüst olmak gerekirse bu sözler bir saldırıydı ve onunla güreşe devam edemedim. Sonra şöyle dedi:
'Bu bir farzdır. Farz edelim ki olaylar Çeçenistan'da başladı ve biliyorsunuz ki burası bir Müslüman toprağıdır, öyleyse Müslümanların buraya gelmeleri gerekmektedir. Biz bombardıman altındayken BBC ve CNN'den ve tüm Batı dünyasından gazeteciler gelip ayağımızın dibine çökerek bizimle röportaj yapıyor ve ne için savaştığımızı, durumun ne olduğunu bizim Hıristiyan mı ya da Müslüman mı olduğumuzu öğrenmek istiyor ve şaşırtıcı sorular soruyorken bana bu soruları soran ilk Müslüman gazetecisin. Bugüne kadar gelen gazeteciler arasında kaç tane Müslüman gazeteci geldiğine bak, savaş hakkında yazmak ya da soru sormak için bir tane bile Müslüman gazeteci gelmedi.'
Bunun ardından soru soramadım ve savunmaya başladım, şöyle dedim:
'Topraklarınız kuşatılmış bir halde ve ulaşılması zor.' Şöyle cevap verdi:
'Oradaki (Müslüman ülkelerdeki) sorun rejimlerle ilgilidir. Batı dünyası Çeçenistan’ın içinde bulunan bizlere ulaşan insanlar gönderirken tüm Müslüman dünyası bir delegasyon, komite veya herhangi bir kimseyi Müslümanların davasına göz atmak için gönderemez mi? Yardıma ihtiyacı olan sizlersiniz, bizler değil. Bu meseleyi hallettikten sonra gelip size yardım edeceğiz inşallah.'
Onunla sonunu getiremedim ve şöyle söyledim:
'Allah seni hayırla mükafatlandırsın.'"
Komutan Hattab ve Cevher Dudayev, 11 Nisan 1995
Dudayev Suikasti (21 Nisan 1996)
Savaşın Çeçenler açısından hem askeri hem de diplomatik anlamda başarılı gittiği, Rus ordusunun ağır kayıplar verdiği bir süreçte Çeçenistan cumhurbaşkanı Cevher Dudayev, Gehi-Çu köyünden uydu telefonuyla Rus milletvekili Konstantin Borovoi ile konuştuğu sırada Rus füzeleriyle vurularak hayatını kaybetti.
Dudayev’in vurulma anına ait olduğu iddia edilen fotoğraf
Dudayev’den sonra savaş ve zafer
Dudayev’in hayatını kaybetmesi Çeçenistan ve bazı İslam ülkelerinde derin üzüntüye sebep oldu. Dudayev’in yerine Zelimhan Yandarbiyev (1952-2004) Çeçenistan cumhurbaşkanı oldu ve savaşı devam ettirdi.
Dudayev’in öldürülmesiyle zayıflayacağı düşünülen Çeçen direnişi akamete uğramadı. Ağustos 1996’da Çeçenler Grozni’ye gerçekleştirdiği taarruzla şehri Rus ordusundan geri almayı başardılar. Yenilgiyi kabul eden Rus tarafı ateşkes istedi ve akabinde 31 Ağustos 1996’da Yeltsin ve Yandarbiyev Dağıstan’ın Hasavyurt şehrinde antlaşma imzaladılar. Rus ordusu Çeçenistan’ı terk etti, iki taraf arasında Çeçenistan’ın 5 sene içerisinde bağımsız olmasına dair bir takvim oluşturuldu.
1994-1996 döneminde Rusya'nın on binlerce asker kaybettiği tahmin edilmektedir. Çeçen tarafının askeri kaybı ise 3-4 bin seviyesinde kalmıştır. Bununla beraber Rus saldırılarında bu dönemde katledilen sivil sayısına ilişkin tahminler 80 bine kadar yükselmektedir.
Zaferin ardından Çeçenler, Rusçada “korkunç” anlamına gelen başkent Grozni’nin ismini Coharkala (Cevherkale) olarak değiştirdiler.
İki savaş arası Çeçenistan
Çeçenler Rusları ülkelerinden çıkarıp tekrar ülkelerinde egemen olmakla beraber yıkıntı halinde bir ülke devralmış oldular. Ülkenin sanayisinin %80'i, büyük ölçüde başkenti yıkılmış bir ortamda Çeçenistan kışı karşıladı. Bu dönemde diğer Müslüman ülkelerden Çeçenistan'a yetersiz kalsa da yardımlar ulaştırılmaktaydı.
27 Ocak 1997'de yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde üçü de Dudayev'e bağlı olarak savaşa katılan üç isim olan Zelimhan Yandarbiyev (1952-2004) , Aslan Maşadov (1951-2005) ve Şamil Basayev (1965-2006) yarıştı. Aslan Maşadov açık farkla %64,8 oy alırken ikinci sırada yer alan Şamil Basayev %22,7 oy aldı.
Maşadov döneminde, Dudayev döneminde planlandığı gibi ülkenin ismine 'İslam Cumhuriyeti' ibaresi eklendi ve İslam Şeriatı'nın geçerli hukuk sistemi olduğu duyuruldu.
Zorlu ekonomik koşullarda ülkeyi yeniden imar etmeye çalışan Çeçen yönetimi, Rusya'yı verdiği sözlere rağmen oluşturduğu tahribatı tazmin etmemek ve Çeçenistan'ı istikrarsızlaştırmaya yönelik provokasyonlarla suçladı.
1998'de Çeçenistan'da daha çok yabancıları hedef alan kaçırma ve fidye isteme eylemleri arttı. 1998 ve 1999 döneminde savaş döneminde silahlanan ve bağımsız hareket eden grupların çatışmaları nedeniyle Maşadov olağanüstü hal ilan etti.
Rusya aynı dönemde Çeçenistan'da yaşanan ve Rusların da hedef alındığı kaçırma eylemleri ve çatışmaları gerekçe göstererek Çeçenistan'ın terör ve suç merkezine dönüştüğü propagandası yapmaktaydı.
2. Çeçenistan Savaşı
19. yüzyıldaki Kafkasya İmamlığı'nın merkezi olan Dağıstan'ın Çeçenistan'a sınır bölgeleri bağımsızlığını kazanan Çeçenistan'a imrenmekte ve Rus baskılarından bunaldıklarını belirtmekteydi. 1997'den itibaren bu bölgelerdeki Avarlar Dağıstan'ın bağımsızlığı için örgütlenmeye başladılar.
Ocak 1999'dan itibaren Ruslar bu bölgelerde askeri harekatlara girişmeye başladılar. Nisan 1999'da bölge halkı Rusların kendilerine karşı katliama giriştiğinden şikayet etmekte ve Çeçenistan başta olmak üzere İslam aleminden yardım istemekteydi.
4 Ağustos 1999'da, 1994-1996 Savaşı'nda kendilerine yoğun şekilde yardım eden bu Avarları sahipsiz bırakamayacaklarına karar veren Çeçenler ve Çeçenistan'daki Müslüman gönüllüler, yaklaşık 2 bin kişilik bir güçle Dağıstan'a geçip bölge halkını katletmekte olan Ruslarla çatışmaya girdiler.
Dağıstan'ın Çeçenistan sınırındaki bölgelerinden Rus güçlerinin çıkarılmasının ardından Çeçenistan'dan gelen gönüllüler ve bölge halkı 10 Ağustos 1999'da 'Dağıstan İslam Devleti'ni ilan ettiler.
Bu gelişmeler yaşanırken Rusya'da 9 Ağustos 1999'da Sovyet döneminde KGB çalışanı olan Vladimir Putin başbakanlığa getirildi. 1 Ocak 2000'de cumhurbaşkanı olacak olan Putin, başbakanlığından itibaren Rusya'da yönetimi devralarak cumhurbaşkanı Yeltsin'i etkisiz kıldı.
Dağıstan Savaşı'nın yönetimini bizzat devralan Putin, Dağıstan'ın Çeçenistan sınırındaki bölgelerine karadan ve havadan büyük bir operasyon başlattı. Dağıstan'daki savaş 14 Eylül 1999'da Çeçenistan'dan gelen güçlerin Dağıstan'dan çıkarılmasıyla sona erdi.
Rusya'da Eylül ayında çeşitli şehirlerde bombalı saldırılar gerçekleşti. 300'den fazla kişinin öldüğü bu saldırılardan Rusya, Çeçen yönetimini mesul tuttu. Daha sonra Rus istihbaratının Çeçenistan'ın işgalini meşrulaştırabilmek için bu saldırıları gerçekleştirdiği iddia edildi.
Rus hava kuvvetleri Eylül başından itibaren Çeçenistan'ı hedef ayırt etmeksizin yoğun biçimde bombalamaya başladı. Eylül ayının ilerleyen günlerinde Rusya Başbakanı Putin Çeçenistan'ı terörizmin ve suçun merkezi olmakla nitelendirerek Rusya'nın yeniden Çeçenistan'a döneceğini açıkladı.
İlk savaştaki hatalarını inceleyen Ruslar Çeçenistan'ı ele geçirmede acele etmemeye karar verdiler. Yapılan plana göre Çeçenistan önce sadece havadan bombalanarak yıpratılacak, sonra kara harekatı saldırılara eklenecek, başkente doğrudan yüklenilmeyip başkentin güneyden de kuşatılmasına çalışılacaktı. Bu planla başkenti savunacak olan Çeçenlerin başkentin düşmesinin ardından Kafkas Dağları'na çekilmesinin engellenmesi hedeflenmekteydi.
Bu plan doğrultusunda Eylül ayı boyunca süren hava saldırılarının ardından 1 Ekim 1999'da Rus orduları Çeçenistan'ı işgale başladı. Kara harekatı öncesinde Rusların yürüttüğü pazarlıklar neticesinde bazı Çeçenlerin Rus tarafına geçmesi sağlanmıştı. Kara harekatının ardından bu isimler Rus işgalini desteklediklerine dair açıklamalar yaptılar ve yapabildikleri kadarıyla Rus işgalini sahada da desteklediler.
Bu isimlerden en önemlisi Ahmed Kadirov'du (1951-2004). Sovyet döneminde Özbekistan'ın Buhara şehrinde Mir-i Arab Medresesi'nde dini eğitim alan ve 1995'te Dudayev tarafından Çeçenistan Başmüftüsü olarak atanan Kadirov ilk savaşta verdiği "öldürülen her Çeçen'e karşı 150 Rus'un öldürülmesi gerekir" fetvasıyla meşhur olmuştu.
Maşadov, Rusları desteklediğini ilanı eden Kadirov'u başmüftülükten azlettiğini duyurdu. Kadirov ve benzeri isimlerin Rus tarafına geçmesi Çeçenlerin sadece morallerinin hedef alınması için değildi. Bu gibi saf değiştirmeler 12 Kasım 1999'da Rusların Çeçenistan'ın ikinci büyük şehri Gudermes'i neredeyse çatışmasız ele geçirmesine neden olacaktı.
Ekim ayında Çeçenistan'ın kuzeyindeki düzlükleri ele geçiren Ruslar Kasım ve Aralık ayında başkenti güneyden sarmaya odaklandılar. Bir yandan da Çeçenistan'da Ruslar havadan ve karadan yoğun katliamlarını sürdürmekteydi.
Cevherkale'yi (Grozni) güneyden de kuşatan Ruslar 25 Aralık 1999'da şehre yönelik yoğun saldırılarını başlattılar. Saldırı stratejisi şehri havadan ve karadan yerle bir ederek ele geçirme üzerine kuruluydu. Çeçen güçleri yoğun saldırılar karşısında Ocak sonunda kuşatmayı yararak Kafkas Dağları'na çekilme planı yaptılar.
Rus güçleri başkentteki Çeçen güçlerinin kuşatmayı yarma çabalarını durdurmada başarısız oldular. 100 bin kişilik Rus ordusunu yaran Çeçen güçleri Şubat başında Kafkas Dağlarına çekilmeyi başardı. 6 Şubat 2000'de Cevherkale tamamen Rusların eline düştü.
İlk savaşın tahribatını üzerinde taşıyan Cevherkale ikinci ve daha yıkıcı olan bu savaşla tamamen yerle bir oldu. Çeçen güçleriyle Kafkas Dağları'na çekilen Çeçenistan Cumhurbaşkanı Aslan Maşadov ilk savaşta olduğu gibi gerilla savaşına devam edeceklerini açıkladı.
İkinci işgal de ilkindeki gibi Çeçen halkına karşı büyük insanlık suçları işlenmesine, katliamlara neden oldu. İlk savaştan farklı olarak Çeçenistan'ın tümünün Rus işgaline girmesine yol açan bu savaş, bu açıdan da insan hakları ihlalleri ve katliamların tüm ülkeye yayılmasına yol açtı.
Rusya 2000'de Çeçenistan'ın özerkliğini geçici olarak kaldırdığını, bir süre Çeçenistan'ın doğrudan Moskova tarafından yönetileceğini duyurdu. Bu dönemde Çeçenler gerilla saldırılarıyla Ruslara ağır kayıp verdirmekteydi.
11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Rusya yıllardır Çeçenistan'da aslında El Kaide ile savaşanın kendileri olduğunu iddia ederek ABD'nin "terörle savaş" politikasına destek verdiğini açıkladı. 11 Eylül süreciyle dünyanın değişen yapısı Çeçenistan'a diğer İslam ülkelerinden, özellikle Suudi Arabistan'daki şahıslardan gelen yardımlara engel olduğundan Çeçenistan'daki direniş faaliyetleri mali açıdan zorluk yaşamaya başladı.
20 Mart 2002'de Rus istihbaratı gerçekleştirdiği bir sızma operasyonuyla diğer ülkelerden gelip Çeçenlerin safında savaşan gönüllülerin lideri Komutan Hattab'ı zehirleyerek öldürdü. Hattab'ın hayatını kaybetmesi de, Çeçenlerin Ruslara karşı direnişine zarar verdi.
2002'de Ruslar tarafından Çeçenistan'da gerçekleştirilen nüfus sayımının ülkeyi yerle bir etmesinin yanı sıra Rus nüfusu da Çeçenistan'dan kaçırdığı ortaya çıktı. Çeçenistan'da 1989'da %66 olan Çeçen oranı 2002'de %93,5'e yükselirken 1989'da %24,8 olan Rus oranı %3,7'ye düşmüştü.
Çeçenistan'daki Çeçen oranı 2010 sayımında %95,3'e, 2020 sayımında %97,4'e yükselirken Rus oranı 2010'da %1,9'a, 2020'de %0,9'a gerileyecekti. Sovyet döneminde Kuzey Kafkasya'da en çok Rus nüfusun yaşadığı şehir olan Cevherkalde'de (Grozni) 2021 itibariyle Rus nüfusun 10 bine kadar gerilediği tahmin edilmektedir.
2003'te Rusya Çeçenistan'da özerk yönetimi yeniden oluşturup Çeçenistan'ın işgalinde kendisiyle işbirliği yapan Ahmed Kadirov'u Çeçenistan cumhurbaşkanı yaptı. Rusların bu hamlesinin altında asıl yatan neden Çeçen direnişine karşı savaşacak olan bir Çeçen ordusu oluşturup Rus ordusunun kayıplarını azaltmak ve Çeçen halkına yönelik işgalci imajını biraz olsun ortadan kaldırmaktı.
Fakat 9 Mayıs 2004'te Ahmed Kadirov Çeçen direnişçiler tarafından bombalı saldırıyla öldürüldü. Yerini Alu Alhanov (1957-) aldı. Alhanov'un yerini ise Şubat 2007'de Çeçenistan'da halen iktidarda olan Ahmed Kadirov'un oğlu Ramazan Kadirov (1976-) alacaktı.
2004'te, 2000'de Cevherkale kuşatmasını yarma harekatında bir ayağını kaybeden Şamil Basayev, Çeçenistan'daki direniş faaliyetlerini geliştirmek üzere yeni hamle ve organizasyonlara girişti. Bu girişimler 2003'te Gürcistan'daki iktidar değişikliğinin Çeçenistan'daki direnişin ikmaline fayda sağlayacağı hesabına da dayanıyordu.
Basayev yaptığı çağrıda diğer ülkelerde mülteci Çeçen erkeklerin Çeçenistan'a dönmesini ve direnişe katılmasını bekledi. Fakat binlerce kişinin bu çağrıya icabet etmesi beklenirken katılım sayısı çok sınırlı kaldı.
Buna rağmen direnişin boyutunu artırmak isteyen Basayev 2004'te savaşı Dağıstan, İnguşetya ve Kuzey Osetya'ya yayma stratejisine girişti.
2000'li yılların ortalarından itibaren Rusya Çeçenistan'ın harabeye dönen halinin direnişe yaradığını düşünerek ülkeyi imara başladı. Çünkü Rusya Çeçenistan'ın bağımsızlığının diğer Kafkas bölgelerine de örnek olmasından endişe ediyordu.
8 Mart 2005'te Çeçenistan Cumhurbaşkanı Aslan Maşadov Çeçenistan kırsalında Rus komandolarca öldürüldü. Daha sonra Maşadov'un Ruslar ve Rusların desteklediği Çeçen yönetimince görüşmeye çağırılıp tuzağa düşürüldüğü iddia edildi.
Çeçenistan cumhurbaşkanlığında Maşadov'un yerini alan Abdulhalim Sadullayev de 17 Haziran 2006'da Çeçenistan'ın Argun şehri yakınlarında Rus güçleriyle girdiği bir çatışmada hayatını kaybetti ve yerini Dokka Umarov (1964-2013) aldı.
Dokka Umarov 27 Haziran 2006'da Şamil Basayev'i cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atadı. Fakat 10 Temmuz 2006'da Basayev İnguşetya'nın Kuzey Osetya sınırındaki ormanlık bir bölgede yaşanan bir patlama sonucu hayatını kaybetti. Bu patlamanın kaza sonucu gerçekleştiği iddia edildiği gibi Rus istihbaratının bir sızma operasyonuyla bilinçli olarak gerçekleştirildiği de iddia edilmektedir.
Kafkasya Emirliği
Dokka Umarov Ekim 2007'de yaptıkları istişareler sonucu 1991'de ilan edilen Çeçenistan / İçkerya Cumhuriyeti'nin feshedildiğini ve yerine tüm Kuzey Kafkasya'da ve hatta ötesinde hak iddia eden Kafkasya Emirliği'nin kurulduğunu ilan etti.
Kafkasya Emirliği haritası
2007-2008 döneminde Çeçenistan'daki savaşı Kadirov'un güçlerine devretmeye başlayan Rusya, 16 Nisan 2009'da Çeçenistan'da 1999'da başlayan savaşın bittiğini ilan etti.
Savaşın bitmediğini göstermek isteyen Kafkasya Emirliği tarafı ise 2009'da Çeçenistan ve Kuzey Kafkasya'nın diğer bölgelerinde saldırılarını yoğunlaştırdı.
Fakat zorlu şartlar, lider kadrosunda eksilme imkansızlıklar nedeniyle Kafkasya Emirliği'nin askeri eylemlerinde 2010-2014 döneminde düzenli bir düşüş görüldü. Aynı dönemde Kafkasya Emirliği'nin yönetiminde bazı ihtilaflar ve ayrılıklar da yaşandı.
Bu süreçte, Ağustos 2013 tarihinde Umarov'un zehirlendiği ve Eylül ayında hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Bu durum Çeçen savaşçılarca Mart 2014'te açıklandı.
Umarov'un yerine Kafkasya Emirliği lideri olan Dağıstanlı Avar kökenli, Ali Ebu Muhammed olarak anılan Aliashab Kebekov'un (1967-2015) da girdiği bir çatışmada Rus güçlerince 19 Nisan 2015'te öldürüldüğü ifade edildi. Onun yerini alan yine Dağıstanlı Avar Magomed Süleymanov'un (1976-2015) ve ardından Kabardino Balkaryalı Kabardey Selim Şebzuhov'un (1986-2016) da Rus güçlerince öldürülmesi üzerine Kafkasya Emirliği'nin liderlik pozisyonunda kimin olduğu bilinmiyor.
Çeçenistan ve Kuzey Kafkasya'nın diğer bölgelerinde Rus güçlerine ve Rusya tarafından desteklenen yerel güçlere karşı verilen savaşın oldukça düşük seviyede halen sürdüğü belirtiliyor. Kafkas savaşçıların büyük kısmı Suriye'ye giderken, bölgede kalanların ise hücre yapılanmaları halinde oldukça seyrek de olsa faal olduğu ifade ediliyor.
Savaşların bilançosu
Çeçenistan'da 1994-1996 ve 1999-2009 döneminde süren savaşlarda Çeçen tarafının tahminine göre 200 binden fazla Çeçen ve yaklaşık 90 binden fazla Rus hayatını kaybetmiştir. Başkent Cevherkale (Grozni) başta olmak üzere ülke baştan başa bu savaşlarda harap olmuş, insani kuruluşların belirttiğine göre ülkede insan hakları ihlallerinin her çeşidi işlenmiştir.
Çeçenistan'ın mevcut durumu
Çeçenistan'ın stratejik konumunu önemseyen ve Çeçenistan'ın bağımsızlığının diğer Kuzey Kafkasya cumhuriyetlerine örnek teşkil etmesinden endişe eden Rusya, 2000'li yıllardan itibaren Çeçenistan'a merkezi bütçeden ödenekler ayırma ve Çeçenistan'ı imar etme siyaseti gütmüştür.
Rusya'nın doğrudan yönetiminin Çeçenler için kışkırtıcı olacağını düşünen Rus yönetimi Çeçenistan'da özerkliği canlandırarak yönetimi görünürde Ramazan Kadirov'da tutmaya özen göstermiştir.
Kendi aşiretinden bir yönetici elit ve polis gücü kuran, 2007'den beri Çeçenistan'ın özerk yönetiminin başında bulunan Kadirov'un Çeçenistan'da bir "korku cumhuriyeti" kurduğu gözlenmektedir. Kadirov ve Rus yönetimini eleştiren hiç kimsenin Çeçenistan'da can emniyetinin bulunmadığı, Kadirov'un hayatın her alanında kendi tercihlerini Çeçenistan halkına dayattığı dikkat çekmektedir.
İnsan hakları kuruluşlarının raporlarına göre Kadirov yönetimi tarafından siyasi muhalif olarak görülen kimseler aileleriyle de tehdit edilmekte, sadece tutuklulara değil yakınlarına da sistematik işkence ve tecavüz gibi suçlar işlenmektedir.
Çeçenistan'daki petrol rezervleri oldukça azaldığından petrol Çeçenistan'ın ekonomisinde eskisi kadar yer tutmamaktadır. Tarımın ekonomideki ağırlığının arttığı gözlenen Çeçenistan ekonomisi Rusya'nın merkezi yönetiminden gelen ödeneklerle ayakta durabilmektedir.
Savaşlar Ruslar başta olmak üzere 19. yüzyıldan itibaren Çeçenistan'a önce Çarlık, sonra Sovyet rejimlerince yerleştirilen nüfusu büyük ölçüde kaçırdığından Çeçenistan nüfusu oldukça homojenleşmiş bir durumdadır.
Çeçenistan'da en son gerçekleştirilen 2020 tarihli nüfus sayımına göre 1.347.740 nüfusa sahip olan Çeçenistan'ın etnik dağılımı şu şekildedir:
- Çeçen: %97,4 / 1 milyon 306 bin 551
- Rus: %0,9 / 13 bin 382
- Kumuk: %0,7 / 9 bin 411
- Avar: %0.4 / 5 bin 264
- Nogay: %0,2 / 3 bin 102
- İnguş %0,1 / 1.121
- Diğer: 8 bin 639
Kaynak: Mepa News Akademi