Büyümeye devam eden dünya nüfusunun artış hızının hızla azalıyor olması dikkat çekiyor.
2024'te 8 milyara ulaşması beklenen dünya nüfusunun artış hızının düzenli azalmasıyla bir noktadan sonra daha da aşağı seviyelere çekilmesi bekleniyor.
Daha önce yapılan hesaplamalarda 2100 yılında küresel olarak doğurgan yaştaki kadın başına düşen çocuk sayısının 2'nin altına gerileyeceği öngörülmüş, 22. yüzyılın ikinci çeyreğinin girişinde; 2125-2130 döneminde insan sayısının 14. yüzyıldan bu yana ilk kez düşüşe geçeceği tahmin edilmişti.
21. yüzyılın sonunda azalma başlayacak
Fakat küresel çaptaki doğum oranlarının şu an önceki tahminlerden hızlı bir düşüş kaydetmesi dikkat çekiyor. Yapılan yeni araştırmalar insan sayısında azalmanın 21. yüzyıl sonunda başlayabileceğini belirtiyor.
Bu yeni araştırmalara göre 2100 yılına gelmeden küresel çapta insan nüfusu 10 milyara ulaşamadan azalmaya başlayacak. Azalma eğiliminin en azından uzun bir dönem sürmesi bekleniyor. Fakat tarihteki önceki azalmalardan farklı olarak bu gelecekteki azalma sürecinin nüfusun oldukça yaşlanmasıyla beraber gerçekleşecek olmasından ötürü bu azalmanın kalıcı olabileceği tahmin ediliyor.
İnsan sayısının azalması iyi mi kötü mü?
İnsan sayısının azalmasının iyi mi kötü mü olduğuna dair farklı görüşler bulunuyor. Azalışa geçmesinin hatta bu azalışın kalıcı hale gelmesinin dünyanın kaynaklarının git gide daha az yıpratılması açısından faydalı olabileceği ifade ediliyor.
"Hem azalma hem yaşlanma bir felaket"
Fakat bu kez nüfusun azalışının yaşlanmayla beraber gerçekleşecek olması bazı uzmanlara göre tam bir felaket senaryosu.
Çünkü doğum oranlarının düşüşü kaynaklı kalıcı hale gelebilecek bu küresel nüfus azalışı, nüfusun git gide yaşlanmasını da beraberinde getireceğinden bakıma muhtaç insan sayısının çalışabilir insan sayısına oranını git gide artıracağı tahmin ediliyor.
Nüfusun kalıcı düşüşün olumlu olmadığını savunan uzmanlar tarihteki bazı nüfus azalış dönemleri örneklerini de delil olarak veriyorlar. Örneğin sıklıkla Roma İmparatorluğunun nüfusunun düşüşe geçtiği 3. yüzyılda başlayan dönem veri olarak kullanılıyor. Bu dönemde imparatorluğun nüfusunun azalması işçi açığı doğurduğundan üretimdeki düşüş nedeniyle kıtlıklar başlamıştı.
İnsan nüfusunun azalması önlenemez
Bu gidişatın olumlu ya da olumsuz olmasına dair görüş ayrılıklarının ötesinde önlenemez göründüğüne dikkat çekiliyor.
Avrupa, Kuzey Amerika ve Okyanusya kıtaları nüfusun kendini yenileyebilme gücünü kaybetmiş ve nüfus azalmasını, çalışan açığını göçle tamamlamaya çalışır durumda.
Asya ve Güney Amerika kıtaları da hızla bu seviyeye doğru düşüyor.
Tek istisna Afrika
Nüfus artış hızının halen tek yüksek olduğu kıta ise Afrika.
Afrika'nın hesaba katılmadığı durumda diğer kıtaların toplamında insan sayısının azalışa geçmesinin 2050 civarında başlayabileceği tahmin ediliyor.
Afrika'da halen sürmekte olan hızlı nüfus artışı nedeniyle 22. yüzyıla girerken dünyanın en çok nüfuslu ülkeleri listesinin Afrikalı ülkelerle dolması bekleniyor. Kıtaların nüfuslara göre sıralanmasında da Afrika'nın uzak olmayan bir gelecekte nüfusunun düşüşe geçmesi beklenen Asya'nın önüne geçeceği tahmin ediliyor.
Afrika ülkelerinin çoğunda halen doğurganlık oranları çok yüksek olsa da önceki dönemlerle kıyaslandığından bu ülkelerde de nüfus artış hızındaki düşüşün kalıcılaştığı gözlemleniyor. Bu nedenle Afrika'daki nüfus artışının her ne kadar küresel çapta insan sayısının azalmasını geciktirecek en büyük faktör olduğu belirtilse de önümüzdeki yüzyıllarda Afrika'daki nüfus artış hızının da düşüşüyle küresel çapta insan sayısının azalmasının kaçınılmaz olduğunun altı çiziliyor.
Türkiye'nin nüfusu da azalmadan etkilenecek
Türkiye'de nüfus artış hızının düşüşünün bir noktadan sonra negatife döneceği tahmin ediliyordu.
Daha önce yapılan tahminler de bu noktanın 21. yüzyılın son çeyreğine sarkabileceği boyutundaydı. Fakat Türkiye'de son yıllarda doğum oranlarının hızla düşmesi, 2020'de doğurganlık oranının 1.76'ya gerilemesi ve bu hızlı gerileme sürecinin devam edeceğine dair emareler tahminleri değiştirdi.
Dışarıdan alınan göçün hesaba katılmadığı, doğal nüfus artış hızına odaklanılan bu tahminlerde artık 21. yüzyılın ikinci yarısının başında Türkiye'de ölümlerin doğumları geçebileceği tahmin ediliyor.
Yine göç ihtimali istisna edilerek doğal sürecinde Türkiye nüfusunun 100 milyonu göremeden azalmaya başlayacağı belirtiliyor.
Kaynak: Mepa News