İsrail yanlısı kurumlar, serbest konuşma özgürlüğüne karşı verdikleri savaş çerçevesinde yeni bir hedef bulmuş görünüyor. Bu seferki kurbanları ise, yaptığı tek şey sadece İsrail aleyhine konuşmak olan Columbia Üniversitesinin kadrolu bir profesörü.
İsrail yanlısı aktivistlerden müteşekkil ağ, sosyal medyada İranlı Profesör Hamid Dabashi tarafından yapılan yorumlara çok şiddetli bir şekilde saldırı başlattı. New York Üniversitesi bünyesinde İran Çalışmaları ve Karşılaştırmalı Sanat alanlarında profesörlük yapan Dabashi, İran’ın taraf olduğu “Nükleer Anlaşmayı” bozmak için çaba sarfeden İsrail’i eleştiren yorumlarda bulundu. Konuşulanlara göre Trump’ın anlaşmadan çekilmesinin ardındaki en büyük neden Tel Aviv’in oval ofisteki etkisiydi. Nükleer Anlaşma imzalandığı tarihte herkes tarafından küresel güvenlik için iyi bir adım olarak sevinçle karşılanmıştı.
Nükleer Anlaşmanın çöpe gitmesinin ardından hissettiklerini Facebook sayfasında paylaşan Dabashi, İran ile yapılan anlaşmaya en başından beri karşı çıkan tek cephe olan, “Siyonistler, Suudiler ve ABD’li neoconlar” üçlüsünü “gülen sırtlanlar” olarak adlandırdı ve onların “aptal” ve “cahil” olduğunu ve “yanlış ülkeyle uğraştıklarını” yazdı.
Profesör başka bir paylaşımında ise, New York Times’ta çıkan konu ile alakalı bir haberi paylaşarak, İran’a muhalif olanların Barack Obama yönetiminde görev yapan devlet yetkililerini araştırmaları ve geçmişlerinde kendilerine karşı kullanılabilecek koz bulmaları için özel dedektifler tuttuklarını ve bu sayede İran’la yapılan anlaşmayı itibarsızlaştırmayı amaçladıklarını iddia etti.
İsrail Suudi Arabistan’a nükleer bilgiler satıyor
Geçmişte İsrail ordusunda istihbarat analisti olarak görev yapan kişiler tarafından kurulan bir özel dedektiflik firmasının ABD’li devlet görevlilerine şantaj yapmak amacıyla raporlar tutup, veriler toplamasının gün yüzüne çıkmasını sağlayan haberlere atıfta bulunan Dabashi, “İsrail’in çirkin isminin her kalleş, çirkin, hain ve kirli işin” altından çıktığını ima eden bir başka paylaşımda daha bulunmuştu. Times dergisinde yayınlanan bir makaleye göre, sözü geçen “Black Cube (Siyah Küp) isimli İsrailli firma adı birçok cinsel istismar suçlamasına karışan ünlü isim Harvey Weinstein’ı suçlayan kadınlara karşı koz olarak kullanılmak üzere bir şeyler bulmak adına bu kadınların hayatlarını didik didik etmiş.
Bu meselelerin gün yüzüne çıkması Cambridge Analytica skandanlının patlak vermesinin hemen ardından oldu. Cambridge Analytica isimli İngiliz şirketinin, siyasi muhaliflere karşı algı operasyonları yapmak ve milyonlarca insanın oy verme kararlarını manipüle etmek amacıyla sosyal medya üzerindeki kullanıcı verilerini kanunsuz bir şekilde toplamak için İsrailli firmalara para ödediği ortaya çıkmıştı.
Dabashi’nin yaptığı yorumlar, İsrail yanlısı gruplar tarafından anti-Semist yani Yahudi karşıtı olduğu gerekçesiyle kınandı. Profesörün özellikle, “ölümüne fanatik Beşinci Sütun Siyonistleri Amerika’nın ve İsrail’in çıkarlarına karşı çalışıyor” yorumundan rahatsız olmuşa benziyorlar. Kendilerini “Alums for Campus Fairness (AFC) (Kampüste Eşitlik Taraflısı Mezunlar)” olarak adlandıran ve yine kendi deyimleriyle “herhangi bir kar amacı gütmeyen, mezunların Yahudi karşıtlığı ile mücadele etmesi için oluşturdukları bir platform” olduklarını iddia eden grup Columbia Üniversitesine gönderdikleri itiraz mektubunda üniversite yönetimini Dabashi’yi “Yahudi karşıtı yorumlarından” dolayı “aynı sertlikte kınamaya” ve hocanın “Yahudi karşıtı paylaşımlar yapmaktan vazgeçene kadar” profesör olarak ders vermesini engellemeye çağırdı.
Yönetim Dabashi ile suçlamalar hakkında görüşmek üzere iletişime geçti ancak profesör iddiaları reddetti. Kendisine karşı yürütülen algı operasyonuna öncülük eden “Siyonist organizasyonları”, “ahlaki olarak yozlaşmış ve entelektüel manada da iflas etmiş” olarak nitelendirdi. ACF ve benzeri ideolojiye sahip olanların, “en sevdikleri işgalci koloninin kanuna aykırı gaddarlıklarını eleştiren herkesi, adeta sadece tek kelime bilen birinin Tourette hastası olması gibi resmen insanları terörize edecek şekilde 'Yahudi karşıtı' olmakla suçlayan” bir seviyeye düşmüş zavallılar olduğunu söyledi. Profesör ayrıca, bu şekilde suçlanan kişiler arasında pop şarkıcısı Shakira ve Arjantin Milli Futbol Takımının da bulunduğunu hatırlattı.
"Yakınlaşma her iki rejimin de sonu olacak"
Dabashi normal şartlar altında böyle haksız suçlamaları edepsizlik olarak görüp ciddiye almadığını ancak İsrail ordusunun barışçıl bir şekilde Gazze’de protesto gösterileri yapanların üzerine ateş açarak onları katlettikleri dönemde gelen bu saldırının kendisini adeta çileden çıkarttığını söyledi.
Direkt olarak kendi şahsına yönlendirilen suçlamalar içinse profesör: şunu söyledi “Ben devletlerin şiddet uygulamasını ve bütün şiddet yanlısı fikirleri istisnasız şekilde eleştirim. İran’ı, Suudi Arabistan’ı, Mısır’ı, Türkiye’yi ve ABD’yi açıkçası İsrail’den daha fazla eleştiriyorum. Kimse bana bu yüzden Fars karşıtı, Arab karşıtı, Müslüman karşıtı veya Amerikan karşıtı demiyor."
Dabashi, bu tür İsrail yanlısı organizasyonları rahatsız eden asıl noktanın kendisinin “sağlam bir Yahudi yanlısı ve Siyonist karşıtı” olduğu gerçeği olduğunu düşünüyor. “Bu organizasyonlar eğer durum tam tersi olursa gayet memnun oluyorlar. Buna örnek olarak, aşırı şekilde Yahudi karşıtı olan Donald Trump ve Steve Bannon’ın ve hatta Richard Spencer ve Sebastian Gorka gibi neo-Nazilerin Yahudilerden nefret etmesi ancak İsrail devletine aşık olmalarını verebiliz.”
Profesör, aşırı sağcılar ve İsrail arasındaki birliktelik hakkındaki düşüncelerini ise şu kelimelerle açıklıyor; “Ben nasıl Müslüman yanlısı ve IŞİD karşıtı, Fars yanlısı ve İslam Cumhuriyeti karşıtı, Mısırlı yanlısı ve General Sisi cuntası karşıtı, Arap yanlısı ve Arap diktatörler karşıtı isem aynı şekilde Yahudi yanlısı ve Siyonist karşıtıyım. Kısacası, şiddet yanlısı devletlere ve bütün çatışma yaratan fikirlere istisnasız karşıyım. Ben hiç bir insandan nefret etmiyorum. Mesele bu kadar basittir.”
Profesörün “sinsi” olarak nitelediği suçlamalara verdiği cevap ise gayet basit; “Her yahudi Siyonist değildir ve her Siyonist de Yahudi değildir. Aslına bakılırsa en sağlam Siyonistler Hristiyanlar arasından çıkar. Birçok Müslüman ve Hindu Siyonist de vardır. Bunlara ek olarak bir de kendilerini “laik” Siyonistler olarak adlandıran, bildiğiniz ateistler ve agnostikler vardır. Dabashi ilgi uyandıran bir yorumda bulunarak; “Bugün dünyanın en zengin ve güçlü Siyonisti Sheldon Adelsohn değildir. Bu sıfatı elinde bulunduran isim bizzat Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Selman’ın ta kendisidir.
Dabashi, serbest konuşma özgürlüğüne fiili olarak savaş açmış İsrail yanlısı organizasyonların kurbanlarından sadece bir tanesidir. ABD’de İsrail’i en sert şekilde eleştirenlerin hareket alanını olabildiğince kısıtlamak için yürütülen operasyonu aslında ağır bir tezat içermektedir. Atlantik'in her iki tarafındaki üniversitelerde, İsrail’i eleştiren akademisyenleri susturmak artık normal bir uygulama halini almışken, ABD, İsrail’i korumanın kendi halkını korumaktan daha öncelikli bir konu olduğuna inanan tek ülkedir.
ABD’de silahların daha sıkı şekilde kontrol edilmesi için yapılan girişimler her zaman başarısız olmuştur zira bu tür kontrol yasalarına karşı olan grup her defasında bunun anayasaya (Second Amendment) aykırı olduğunu dile getirir. Ancak mesele İsrail devletini korumaya geldiğinde anayasanın daha önemli maddeleri (First Amendment) tarafından koruma altında olan haklar hiçe sayılabiliyor. En az 20 eyalette Amerikalılar anayasal hakları olan “kim olursa olsun boykot edebilme hakkını” kullanmaktan İsrail devletini korumak adına men edilmiştir. ABD Kongresi de hem demokrat hem de cumhuriyetçi cenaha mensup, sadık İsrail devleti yanlısı senatörler tarafından Boykot, Tasfiye ve Yaptırım (BDS) hareketini kanun dışı göstermek için hazırlanan ve senatodan geçirilmeye çalışılan kanun tasarılarına defalarca şahit oldu. Birçok kişi bu tür yasa tasarılarının kanunlaşması halinde anayasanın ilk maddesinde koruma altında alınan “konuşma özgürlüğünün” ihlal edileceğini savunuyor.
Dabashi, Columbia’nın köklü bir üniversite olduğunu, bu tür “rüzgarların” kurumu “sarsamayacağından” ve üniversitenin “sağlam” olduğundan aynı zamanda da “ehil kişiler tarafından yönetildiğinden” emin olduğunu sözlerine ekledi. Kendisi bizlere son olarak; “bizlere saldıran insanların gücünü asla hafife almamalıyız” nasihatinde bulundu.
Middle East Eye'nın siyasi analisti Nasim Ahmed tarafından yazılan yazı Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Bu makalede yer alan görüşler Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir