Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uluslararası basının Türkiye'nin başarılarına kasıtlı bir şekilde yer vermediğini söyledi. Erdoğan, "Uluslararası basında Türkiye'nin başarıları kasıtlı bir şekilde görülmüyor." dedi.
Radyo ve Televizyon Gazetecileri Derneğinin düzenlediği Ödül Töreni'nde konuşan ve "Dünyanın en dinamik basın yayın sektörlerinden biri ülkemizde bulunuyor." diyen Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Uluslararası medya organlarının Türkiye'ye yönelik tavırları objektiflikten uzaktır. Bunun arka planında da ülkemizin aldığı bölgesel konulardaki tutumlardır. Filistin davası başta olmak üzere Suriye, Mısır, Libya, Yemen meselelerinde sergilediğimiz ilkeli duruş, belli güçleri rahatsız etmektedir. Kendilerini özgür ve tarafsız diye tanımlayan yabancı medya organlarının mesele Türkiye olunca gazetecilik yapmak yerine nasıl birer propaganda makinesine dönüştüğünü hep birlikte gördük. Özellikle 15 Temmuz gecesi yapılan haberleri bir utanç belgesi olarak halen hatırlıyoruz. Darbenin başarısız olmasının getirdiği hayal kırıklığına ertesi gün atılan manşetlerde bizzat şahitlik ettik. Türk hükümeti aleyhine konuşacak insan bulamamaktan şikayet eden uluslararası basın kuruluşları oldu, bunları da gördük. Birçok medya kuruluşu darbecileri aklamaya çalışırken Türk milletinin dünya demokrasi tarihine geçecek şanlı direnişi ısrarla görmezden gelindi. Bu tarafgirliğin varlığını güçlü bir şekilde devam ettirdiği de bir hakikattir."
"Ekonomi ve demokrasideki adımlarımız hak ettiği karşılığı bulmuyor"
Erdoğan, Türkiye ile ilgili sıkıntıların yabancı medyada abartılı şekilde manşete taşındığını ancak Türkiye'nin attığı başarılı adımların aynı derecede karşılık bulmadığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şu sözlerle devam ettirdi:
"Ekonomide, demokraside, terörle mücadelede bölgesel barış ve istikrarı koruma yönünde attığımız adımlar uluslararası medyada bugün de hak ettiği karşılığı bulmuyor. Dünyanın hemen her ülkesinde yaşanacak sıkıntılar abartılarak manşetlere taşınırken Türkiye'nin başarıları kasıtlı bir şekilde görülmüyor. Söz konusu milletimiz olunca bağımsızlığın yerini yandaşlık, doğrunun yerini çarpıtma, tarafsızlığı yerini ise ön yargılar alıyor."
"Siyasetçinin görevi de gerçekleri söylemektir"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'deki kimi medya kuruluşlarının da manşetleriyle bu değirmene su taşıdığını söyleyerek, "Buradan şu hususun altını özellikle çizmek istiyorum, gerçeği bilmek, doğru bilgiye ulaşmak, her insanın en tabii hakkıdır. Gazetecilik hakikati ortaya çıkarmak mücadelesi ise siyasetçinin görevi de gerçekleri söylemektir." şeklinde konuştu.
Gazeteciler gibi siyasetçinin de en büyük sermayesinin, doğruluk ve dürüstlük olduğunu belirten Erdoğan, itibarını ve inandırıcılığını yitirmiş bir medyanın ne topluma ne takipçilerine ne de insanlığa katkısının olabileceğini söyledi.
"Demokrasisi daha güçlü, basını daha özgür bir Türkiye arzuluyoruz"
"Biz sadece ekonomisi, savunması, ticareti, altyapısı, diplomasisi sağlam bir Türkiye istemiyoruz. Aynı zamanda demokrasisi çok daha güçlü bir ülke de istiyoruz." ifadesini kullanan Erdoğan, "Biz basını daha özgür, daha çoğulcu bir Türkiye arzuluyoruz. Biz şiddete bulaşmadığı, hakarete varmadığı sürece ne kadar aykırı olursa olsun tüm fikirlerin temsil edildiği bir basın arzu ediyoruz. Biz kendi halkına tepeden bakan değil, halk adına gözcülük yapan bir medya düzenini savunuyoruz. Şüphesiz bunun yolu da medyanın demokrasilerdeki rolünü layıkıyla oynamasından geçiyor. İnsanı, ahlakı, basın etik ilkelerini merkeze alan bir bakış açısıyla bu süreci yönetmek zorundayız. Türkiye ne basın hürriyetinden ne de milli güvenliğinden taviz verebilir.
Bunun için özgürlük, güvenlik dengesini sağlamak suretiyle yolumuza devam etmek mecburiyetindeyiz. Uzun yıllar medyamıza hakim olan vesayetçi tonun artık değişmesi gerekiyor. Türk medyasının, milleti ile daha barışık bir düzlemi yakalaması önemlidir. İnşallah kendi bakış açısını genişlettikçe, dilini düzelttikçe, seviyesini yükselttikçe toplumdaki itibarını da güçlendirecektir. Biz de bu amaçla yeni medya düzeninin ihtiyaçlarına uygun kamu politikalarını İletişim Başkanlığımız ve diğer ilgili kurumlarımız vasıtasıyla hayata geçirmeye çalışıyoruz." ifadelerine yer verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Provokatörler ve itibar suikastçileri, internetin dehlizlerinde izlerini rahatça kaybettiriyor. Hayatı bir anda altüst olan mağdurlar çoğu zaman hesap soracak muhatap dahi bulamıyorlar. Yalan haber, sadece insanı değil, günümüz demokrasilerini de tehdit eden unsurlardan biridir. Dünyanın birçok ülkesi gibi Türkiye ve Türk demokrasisi de bu tehditten azade değildir." dedi.
"Türkiye'nin ekonomide rekorlar kırdığı bir dönemde Gezi olaylarının fitili ateşlendi"
Türkiye'nin ekonomide rekorlar kırdığı, faizlerin en düşük seviyelere ulaştığı, IMF'ye borcun sıfırlandığı bir dönemde önce ağaç bahanesiyle Gezi olaylarının fitilinin ateşlendiğini söyleyen Erdoğan, 'kimi sözde sanatçıların merkezinde olduğu bu olaylarla Türkiye'nin sokaklarının karıştırılmak istendiğini' dile getirdi.
Erdoğan, bilhassa sosyal medyanın Gezi olaylarında adeta provokasyon üssü olarak kullanıldığını kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ülkemizle hiçbir alakası olmayan nice yalan haberlerle milletimiz, özellikle de gençlerimiz galeyana getirilmeye çalışıldı. Sokaklarımız ateşe verildi. Esnafımızın malı yağmalandı. İçinde yolcuların olduğu belediye otobüsleri yakıldı. İnsanımız huzursuz edildi. Bundan başarı elde edemeyince 17-25 Aralık'ta bu sefer farklı bir yol denediler. Türk demokrasisinin en çetin mücadelelerinden birinde ana muhalefet, muhalefet, demokrasiyi korumak, milli iradeyi savunmak yerine ne yazık ki Fetö'nün siyasi uzantısı gibi davranmayı tercih etti."