Şam’da düzenlenen ve iki gün süren konferansı İngiliz-Suriye Toplumu Girişimi, -ki başkanlığını Esed’in Londra’da yaşayan bir fizikçi olan kayınpederi Favaz Akras yapmakta- organize etti. Her ne kadar özelde toplantının amacının rejimin önemli isimlerine uluslararası toplum tarafından getirilen kısıtlamaların kaldırılmasını sağlamak olsa da; genel anlamda rejime savaşını sürdürebilmesi için maddi sponsorlar bulmak olduğunu anlamak için dahi olmak gerekmiyor.
Katılımcıların büyük bir çoğunluğu Sunday Times gazetesinden Christina Lamb gibi Akras’ın Londra’daki bağlantılardan seçilmiş.
Yaptırımlara uğrayan kişiler ve gazeteciler aynı masada
Toplantı ile ilgili dikkat çeken en önemli noktalardan biri ise konseptin İngiliz ambiyansı taşımasıydı zira organizasyon gayri resmi İngiliz Dışişleri örgütü olarak nitelendirilen “Chatham House Kuralları”na sadık kalınarak tertiplenmişti. Böylesi bir atmosfere sahip konferansın ana teması rejimin mesajını lüks bir ortamda, batı tarzı fikir ve metotlar aracılığı ile (yabancı gazetecilerin katılımı hatta panelist olarak yer almaları en bariz göstergesidir.) verilerek meşruiyet kazandırması çabasıdır.
Toplantılar esnasında bir masanın etrafında oturan 8 kişiden dördü yaptırımlara maruz kalmış Esed’in işlediği savaş suçlarının önemli figürleri iken; diğer dört kişi New York Times Beyrut muhabiri Anne Barnard, NPR’dan Alison Meuse ve The New Yorker’dan Dexter Filkins idi.
"Neden gidiyorsunuz? Yandaş olduğunuz için mi?"
Muhtemelen gazeteciler bu toplantıya katılmalarını, “Çok karmaşık bir krizin biraz da diğer tarafını dinleme fırsatını değerlendirmek istedik. Hem Şam’a başka türlü güvenli bir yoldan girme şansımız da yoktu. Başka türlü buraya gelemezdik!” şeklindeki sözlerle meşru hale getirmeye çalışacaklardır.
Bu tür mazeretlerin kolaylıkla test edebiliriz: Esed yönetimi rejim karşıtı kimselerle irtibat kurmanızı sağlayacak mı? Mesela açıklıktan ölüme terk ettiği Madaya halkına? Rejim barışçıl gösterilere katılırken zindana atıp işkence ettiği insanlarla görüşmenizi de sağlayacak mı? Cevap belli; tabii ki hayır!
Öyle ise neden gidiyorsunuz? Yandaş olduğunuz için mi? Masasında oturduğunuz diktatörün harabeye çevirdiği Halep şehrinde yüzbinlerce insan açlık ve hastalıklarla boğuşurken, meslektaşlarınızla felekten bir gece çalmak için mi? Yoksa muhteşem Ortadoğu yemeklerine olan düşkünlüğünüzden mi?
Önce fotoğrafı koydu, sonra kaldırdı
Bu konferansa katılmakla ilgili zihnimizde bir şeyler canlandırabilmek için toplantının bir başka katılımcısı olan Washington Post muhabiri Suzan Haidamous’un önce Twitter’a
koyduğu ancak sonra kaldırdığı fotoğrafları paylaşıyorum.
İlk resim, soldan sağa, The New Yorker’dan Dexter Filkins, Haidamous; Nour Samaha (Foreign Policy) ve The Atlantic’den Rania Abouzeid (TIME ve The New Yorker’da da yazıları yer almıştı); ve Nabih Bulos (Los Angeles Times özel muhabiri). Bu resimler için kullanılan Hashtag’ler #Goodtimes and #journalism (#güzelvakit ve #gazetecilik!).
İkinci resimde soldan sağa, Anne Barnard, (The New York Times Beyrut Bürosu Şefi), Heba Saleh (Financial Times); Hwaida Saad (The New York Times); and Haidamous. Hashtagler yine ilginç #news and #reporting (#haberler #bildiriyoruz).
Organizasyonu fiyasko olarak nitelendirmemize neden olabilecek birçok şey yaşandı. Mesela Sunday Times’ın dış haberler muhabiri Christina Lamb yanlışlıkla konuşmacı olarak sunulduğunu ancak kendisinin sadece dinleyici olarak orada bulunduğunu katılımcılara aktardığını attığı twit’ten öğreniyoruz. Bir başka örnek ise "Elektronik İntifada" hareketinden Rania Khalek de dinleyici olmasına rağmen konuşmacı olarak ilan edilenlerden bir başkası. Rania da daha sonra mensubu olduğu hareketten bu programda yer aldığı için tepki görünce istifa ettiğini söylüyor olsa da grup kendisinin işten kovulduğunu açıklıyor.
Amaç; rejimi meşrulaştırmak!
Bir bakıma bu organizasyonla amaçlanan düşünce; eğer New York Times gazetesinin Beyrut şefi, Esed’in 2001 yılında Amerikan Hazine Bakanlığı tarafından kırmızı listeye alınmış olan danışmanı ile aynı panele katılıyorsa, aynı masada yemek yiyor ve lobide arkadaşları ile sohbet ediyorsa; her ikisi de aynı suçsuzdur! Meşrudur!
Böylesi bir enformasyon harekatı, Suriye rejimi için az çok standart bir prosedür halini almıştır. Zira rejim çok karmaşık mesajlar vermek için bile basit görüntüler paylaşmayı ilke edinmiştir. Son 50 yılda Amerikan yönetimi tarafından rejime yapılan ziyaretlerde anlatılmak istenenler baba ve oğul Esed’ler tarafından duymazdan gelinmiştir. Zira onlar için ziyaret ediliyor olmak en önemli mesajdır ve halka ve bölgeye şunu anlatır; “Yapılan yanlışlar var ama sizinleyiz!”. Bu yazımıza konu olan organizasyon da bu mantıktan yola çıkarak gerçekleştirilmiştir.
Rejim beş buçuk yıllık çatışma ortamını meşrulaştırmak istiyor:
"Sizin masum siviller olduğunu zannettiğiniz tüm bu insanlar cihadçı teröristlerdir. Hepsi IŞİD’çıdır. Silahlı olsun veya olmasın. Hayatını kaybetmiş olan on binlerce bebek savaş zayiatıdır. Bazı gazetecilerin buradan çıktıktan sonra kendi ülkelerinde bu anlatılanlardan başka şeyler aktarması hiç de umurumuzda değil. Rejim her zaman özgür düşünceyi desteklemiştir. Herkesin bir hikayesi vardır. Bizimki de en az onlarınki kadar meşrudur."
İkinci amaç, rejime maddi destek sağlamak!
Gerçekleşen basın konferansının bir başka amacı ise yaptırımlar ve uzun süren çatışmalar ile gittikçe kırılgan hale gelen rejime maddi destek sağlamak. Bu sebepten Shaaban, Ali Haydar, Faris Şehabi, Humam El-Cezeri gibi ekonomik yaptırımlarla boğuşan isimler de etkinliklerde gazetecilere seslenerek meşruiyetlerini sasvundular.
Irak asıllı İngiliz iş adamı Nadhmi Auchi (şuan hapiste olan finansçı Tony Rezko’nun ortağı) de konferans katılımcılarının arasında yer aldı. “Suriye tekrar inşa edilecek, bu İngiltereli iş adamı da sahaya indi. Ey Amerika! Gelecek için kavga etmeyi bırakalım, uzlaşalım!” Bence bu Esad rejiminin Amerikan halkına mesajı olacaktır. Demokrasileri Koruma Vakfı Araştırmacısı Tony Badran, “Rejim ana teması Suriye’yi yeniden imar etmek olan, modern bir basın toplantısı tertip etti. Özellikle ABD ve Avrupa Birliği tarafından yaptırımlar uygulanan rejime uluslararası bağışçılar tarafından nasıl parasal destek sağlanabileceği anlatıldı. Suriye Hristiyan Toplumu liderlerinin de hazır bulunduğu toplantıda uygulanan yaptırımların sivil halka ne gibi zararları olduğu da gündeme alındı.” şeklinde bir açıklama yaptı. .
Toplantıya katılan gazetecilerden bazıları, örneğin Nour Samaha ve Khalek çeşitli basın organlarında yaptırımların kalkmasını destekler nitelikte yazılar kaleme aldılar.
Maalesef artık büyük medya kuruluşlarının ve Beyaz Saray’ın odalarında, artık akan kanları durdurmanın vakti geldi. Esed Suriye’nin başkanıdır. Bu pek tabii kabul edilebilir ve bu senaryonun geleceği tahmin edilebilir. Suriye’nin yeniden inşa edilmeye ihtiyacı var dolayısı ile de yaptırımların kaldırılmasına. Kaldıralım gitsin (!).
Tablet Mag'te Lee Smith imzası ile yayımlanan bu analiz Mepa News okurları için tercüme edildi.