Biraz aceleyle yazılmış bu satırlara, Filistin'de yüz yılı aşkın süredir devam eden bir savaş olduğunu bu sabah fark edenlere "günaydın" diyerek başlamak isterim.
Bu kimseler belki de İsrail'in bölgedeki Yahudi devletini yüz binlerce Filistinliyi evlerinden zorla çıkarıp on binlercesini öldürerek, Avrupa'dan ve dünyanın dört bir yanından bölgeye taşıdığı Yahudileri kullanarak kurmuş olduğunu da bilmiyor olabilirler. Sadece Filistin'de değil, tüm dünyada yaşanan olayları televizyon ekranlarından ve yabancı ajansların bilgilerinden öğrendiklerinden olsa gerek.
Evet, Filistin'de bir savaş var ve bu savaş sadece her iki tarafın silahlı unsurları arasında cereyan etmiyor. Zira bu savaş iki ayrı topluluğun, iki ayrı milletin savaşı. İsrail, vatandaşlarını dünyanın farklı bölgelerinden toplayarak bölgeye getirdiği ve Filistinlileri zorla çıkardığı arazilere yerleştirdiği için, İsrail'in vatandaşlarının, yani Yahudi yerleşimcilerin de bu savaşın bir parçası haline neden geldiğini anlamak zor değil.
Nihayetinde, İsrail yüz binlerce Filistinliyi evlerinden çıkardığında, on binlercesini katledip tecavüz ettiğinde, evlerini yıktığında ve her türlü zulme maruz bıraktığında, ortada bugünkü Filistin-İsrail savaşı yoktu. İnsanların topraklarına dünyanın dört bir yanından toplanan yabancıları yerleştirmenin ve bu insanları her türlü baskıya uğratmanın sonuçlarının olması anlaşılır bir durum.
Çatışmanın son safhası
Bölgeyi yakından takip edenler için Filistin'de özellikle Gazze'yi içerisine alacak bir çatışmanın elinin kulağında olduğu açıktı.
Özellikle son yıllarda, İsrail'de iktidara gelen aşırı sağcı hükümetin faaliyetlerinin de etkisiyle, Gazze ve Batı Şeria kaynayan bir kazan haline gelmişti.
2023 yılının başından bu yana yaklaşık 250 Filistinlinin öldürülmesi, her gün yüzlerce Yahudi yerleşimcinin Mescid-i Aksa içerisine girmesi, Filistin halkına küfür ve hakaretlerde bulunmaları, gerilimi sürekli olarak artırıyordu.
Ayrıca İsrail, Filistin halkının evlerini yıkmaya devam ediyor, işgal ettiği topraklarda yerleşimler inşa ederek dünya genelinden Yahudileri bölgeye iskan etmeyi sürdürüyordu. Ukrayna'daki savaşın ardından da binlerce Yahudi bölgeye getirildi.
İsrail'in ihlallerinin daha önce görülmemiş bir seviyeye yükselmiş olmasına rağmen İslam dünyasında hızlı bir normalleşme süreci yaşanıyordu. Suudi Arabistan'ın İsrail ile normalleşmek üzere olduğu bir düzlemde, Filistin meselesinin artık oldukça güçsüz bir pozisyona düşeceği ve uluslararası desteğini kaybedeceği konuşuluyordu.
Bu derece bir baskının, aşağılamanın, cinayetlerin ve umutsuzluğun bir araya gelmesi, Filistin'de büyük bir patlamanın yaşanacağını açıkça gösteriyordu. Ki bu patlama da bugün yaşandı.
7 Ekim sabahı yaşananlar
Filistin'de bu sabahın diğer sabahlardan pek bir farkı yokmuş gibi görünüyordu.
Yahudilerin şabbat günü dolayısıyla çalışmadığı bir gün olan 7 Ekim ayrıca Simhat Torah isimli Yahudi bayramının da ilk günüydü. İsrail güçleri de olası bir saldırıya ilişkin bir istihbarat almamış olacak ki sınır hattında ciddi bir teyakkuz da görünürde yoktu.
Tüm bu normal gidişat sabah 06.30'daki saldırılarla altüst oldu.
Başta Filistin İslami Direniş Hareketi'nin (Hamas) silahlı kanadı İzzeddin el Kassam Tugayları olmak üzere Filistinli silahlı gruplar Gazze Şeridi'nden İsrail'e roketler fırlatmaya başladı.
Yirmi dakika içerisinde Gazze'den İsrail'e yaklaşık 2 bin 500 roket atıldığı ifade edildi. Atılan roketlerin yoğunluğu İsrail'in Demir Kubbe hava savunma sisteminin büyük ölçüde etkisiz kalmasına neden oldu. Tel Aviv ve Kudüs de dahil olmak üzere onlarca kent roketlerin hedefi olurken çok sayıda İsrailli yaralandı. Bu satırların kaleme alındığı dakikalarda ölü ve yaralılara dair net bir rakam bilinmiyor.
Roket atışlarıyla beraber Filistinli gruplar Gazze'den İsrail içlerine akın etti.
Filistinliler bir yandan motorlu paraşütlerle, diğer yandan deniz üzerinden botlarla ve son olarak motosikletler ve pikap türü araçlarla Gazze sınırından İsrail içerisine girdi. Filistinlilerin ilk hedefi sınırdaki karakollar, ikinci hedef ise İsrail kentleriydi. Buradaki saldırılarda çok sayıda İsrail askeri ve sivil vatandaş öldürüldü, birçoğu yakalanarak Gazze'ye götürüldü.
Saldırıların amacı ne?
En çok sorulan sorulardan biri, net bir askeri sonuç vermeyeceği ve ağır bir karşılık alınacağı bilinmesine rağmen böylesi bir saldırının neden yapıldığı.
Bu sorunun yanıtını ancak Filistin'deki savaşın özünü anlayarak bulabiliriz. Sorulan bu soru, iki düzenli gücün, belki iki büyük devletin savaşını anlamak için gerekli olabilir. Ama daha ziyade sosyal, dini, siyasi, fikri temellere dayanan bir savaşta böyle bir sorunun genellikle karşılığı bulunmuyor.
Böyle bir saldırı yaşanıyor çünkü Filistin'de İsrail bir asırdır Filistinlilere benzer şeyleri reva görüyor. Büyük bir kazanım elde edilemeyecek bile olsa Filistinli gruplar İsrail'in canını yakmak, onlara bedel ödetmek gibi bir düşünceye sahip.
Bunun temelinde de yukarıda belirttiğimiz genel durum yatıyor. Kısacası Filistinlilerin içerisine itildiği umutsuzluk, maruz bırakıldıkları mağduriyetler ve kendilerine dayatılan kuşatma, farklı bir seçeneği mümkün kılmıyor. Ya tamamen teslim olarak bölgeden çıkıp gitmek yahut bu gibi saldırılara başvurmak. Çünkü uluslararası girişimler bir sonuç vermiyor ve bölge ülkeleri Filistinlilerin yaşadıklarını pek de umursamadan, kendi çıkarlarını sağlamak için İsrail ile ilişki kuruyor.
Bölgeyi ne bekliyor?
Çatışmaların çeşitli sonuçları olacağı açık ve bu sonuçların hepsini şimdiden kestirmek mümkün değil.
Fakat söylenmesi gereken ilk şey, daha önce benzeri görülmeyen bu olayın bölge için büyük gelişmelere gebe olduğu.
İsrail'in Gazze Şeridi'ne kapsamlı bir harekat düzenlemesi yüksek olasılık. Bu harekat muhtemelen geniş ölçekli hava saldırılarını, sivil altyapının yok edilmesini, yüksek profilli suikastları ve bir kara harekatını içerecek. Bu harekat ve neticeleri ilerleyen günlerde net olarak tartışılabilir.
Bir diğer netice Batı Şeria'daki Filistin yönetiminin dağılması ve "Filistin Devleti"nin İsrail tarafından tamamen ortadan kaldırılması olarak ortaya çıkabilir.
İsrail bu bölgenin ötesinde, İran'a yönelik hamlelerde bulunarak saldırının "intikamını" almayı da düşünebilir. Zira İsrail'de bu süreçte İran'ın rolü olduğu, bunu bilhassa Suudi Arabistan-İsrail normalleşmesine karşılık olarak desteklediği düşüncesi hakim.
Hepimiz bu sabah farklı bir Filistin'e ve farklı bir Ortadoğu'ya uyandık. Yaşananların oldukça uzun vadeli sonuçları olacağı açık. Bunları bugünden kestirmek zor ancak bölgedeki genel statükoyu değiştirecek çapta olaylar yaşanacağını söylemek mümkün.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.