Soru şu: Türkiye’nin bir Suriye politikası var mı?
"Biz yıllardır bu meseleyi konuştuğumuz için Türkiye’nin bir Suriye politikası olduğunu düşünüyoruz. Hayır, Türkiye’nin bir Suriye politikası yok. Türkiye’nin Suriye’ye yapacağı operasyonlar var. Operasyonlara dair bir kafa netliği var. Ama siyaseten kendi iç bütünlüğü olan bir politikası yok ve bunun yansımasını da zaten Fırat’ın doğusu ile batısı arasındaki devasa makasta görebiliyoruz.
Fırat’ın batısında Türkiye’nin izlediği politika ile Fırat’ın doğusunda izlediği politika taban tabana zıt.
Suriye’de var olan aktörler arasında en fazla üniterlik ve merkezîlik vurgusu yapan ülke Türkiye. Ama Fırat’ın batısında Türkiye oradaki aktörler arasında en derin otonomi projesini uygulayan ülke. Orada farklı bir güvenlik, farklı bir idare, farklı bir siyasal ortam, farklı bir ekonomi, farklı bir eğitim sistemi var. Ve hatta orada inşa edilen silahlı gruplardan müteşekkil yapıya da “Suriye Milli Ordusu” ismi veriliyor.
Bunu yaparken, Fırat’ın doğusunda ise zinhar herhangi bir adem-i merkeziyetçi yapının önünün açılmaması gerektiğini savunuyor. Burada PYD-YPG konusunda Türkiye’nin son derece haklı kaygıları var. Bu konuda Türkiye’nin sahip olduğu güvenlik isteği var. Fakat PYD-YPG’nin ötesini gören bir Kürt siyaseti yok, Kürtlerin ötesini gören de bir Suriye meselesi yok. Kürt meselesi, Türkiye’nin Suriye konusundaki tek odak noktası.
Türkiye, gittikçe güvenlikçi bir yaklaşımla kangrenleştirilen kendi Kürt meselesini demokratik perspektifle çözmek yerine Suriye’ye ihraç etti. Suriye’ye ihraç ettiği bu Kürt sorununun da tüm komplikasyonlarını yaşıyor.
Türkiye’nin bir Suriye politikasının olabilmesi için öncelikle bir Kürt politikasının olması lazım. Kürt politikasının olabilmesi için bu meselenin sadece ve sadece bir güvenlik meselesi olmadığının kavranması lazım.
Nitekim Afrin’de ortaya çıkan görüntüler bu siyasetin ne kadar sıkıntılı olduğunu ortaya çıkartıyor. Afrin, Türkiye için güzel bir model sunuyordu. Türkiye orada demografik meşruiyeti yüksek bir yönetim inşa edebilirdi. Böylece hem Fırat’ın doğusundaki adam için hem de İdlib’teki adam için “Bakın, El-Nusra’dan da, SDG’den de, rejimden de daha iyi bir model var burada”yı sunabilirdi. Fakat geldiğimiz noktada bunu yapamadı.
Eğer siz cadde ve sokak isimlerindeki Kürtçeyi silmekle mesai harcıyorsanız, müfredattan Kürtçeyi çıkartmakla mesai harcıyorsanız orada her şeyden önce demografiyle, kimlikle sorununuz olduğunu gösteriyorsunuz. Kürtçe alerjiniz varsa orada sadece bir PYD sorununuz olduğu tezinizin altını boşaltırsınız. Çünkü Kürtçe sadece PYD-YPG-PKK’nın konuştuğu bir dil değil. Kürtçe, Kürtlerin konuştuğu bir dil.
Türkiye’nin öncelikle Suriye’de güvenliğin ötesini gören bir siyaset ortaya koyması lazım. İkincisi de, Kürt ve Kürtçe alerjisi üzerinden ortaya çıkan, Türkiye’nin ciddi anlamda ufkunu kapatan bu politik çerçeveyi aşması gerekir. Bunu yapmadığı sürece Türkiye’nin bir Suriye politikasının olmasının mümkün olduğu kanaatinde değilim.
Türkiye’nin Suriye’de elde etmek istediği belirli başlıklar olabilir. Fakat A başlığı ile B başlığı birbiri ile çeliştiği için günün sonunda çok da bir şey elde edemeyebileceği kanaatindeyim. Bu noktada şu anda ne yazık ki çok iyimser bir tablo yok.
Şu soruyu sorabiliriz: Türkiye, Suriye’de daha fazla kalabilir mi? Evet, Türkiye operasyonel anlamda Suriye’deki varlığını daha uzun süre sürdürebilir. Bunun maliyeti ödenerek sürdürülür. Peki Türkiye’nin Suriye’de elde etmek istediği siyasal hedefler elde edilebilir mi? Açıkçası bunları elde edebileceğini düşünmüyorum. Çünkü bu hedefler arasında iç çelişki var. Bunun da temel sebebi, Türkiye’nin Suriye siyasetinin Kürt meselesine takılıp kalmış olması.
Normalde aslında Türkiye kimlik eksenli bir adem-i merkeziyetçi çerçeveden ziyade idari üniteler merkezli ve toplumsal yapıların taleplerini de tatmin eden bir bakış açısı geliştirebilirdi. Çatışma bölgeleri için bu daha uygun bir çözüm olurdu. Fakat Kürt meselesinin yarattığı komplikasyonlarla karşı karşıya gelinmiş durumda. Hasılı Türkiye, Kürt meselesinde tutturduğu rotayı gözden geçirmediği sürece Suriye meselesinde anlamlı bir rota tutturmasının pek olası olmadığını düşünüyorum."
Yazının tamamı için tıklayınız
Kaynak: Serbestiyet