Tam olarak 309 gündür Gazze Şeridi’ndeki katliamlarına devam eden İsrail geride bıraktığımız saatlerde Gazze şehrinde yerinden edilmiş Filistinlilerin sığındığı bir okulu hedef aldı. İlk belirlemelere göre saldırıda en az 100 Filistinli hayatını kaybetti, onlarcası da yaralandı.
Sosyal medyada gördüğüm bazı haberler bunun “şimdiye kadarki en büyük İsrail katliamı” olduğunu ifade ediyordu. Ancak aslında öyle değildi, zira bundan çok daha büyüğünü Mamedani Hastanesi’ne yönelik saldırıda görmüştük. Böyle bir kıyas yapmamın nedeni Yahudi devletinin Gazze’deki katliamlarının unutuluyor olması. İsrail 7 Ekim’den bu yana Gazze’de çok sayıda toplu katliama imza attı. Ancak bu katliamların sayısı o kadar fazla ki her biri unutuldu.
Asıl değinmek istediğim konuya gelecek olursak, katliamlar başlayalı tam 309 gün oldu. ABD, Batılı ülkeler ve bu ülkelerin müttefiklerinin desteğini arkasına alan İsrail bu süre içinde işlediği katliamlara bir yenisini daha ekledi. Hiçbir uluslararası kınama, hiçbir ülkenin dışişleri bakanının gösterdiği tepki, hiçbir ülkenin cumhurbaşkanının İsrail hakkında söylediği o “çok sert” ifadeler, hiçbiri işe yaramadı. Geçen süre zarfından İsrail Gazze’deki ehlimizi, Gazze’deki Müslümanları tüm dünyanın gözleri önünde, canlı olarak yayınlanan bir soykırımda katletmeye devam etti.
Yine İsrail katliamlarının başladığı günden bu yana başta batılı ülkeler olmak üzere Türkiye’de de İsrail konsolosluğu önünde yapılan eylemler, sokakları dolduran yüzlerce hatta binlerce kişinin “katil İsrail”, “soykırımcı İsrail” sloganları Yahudi devletini bu sabah Gazze’de namaz vaktinde 100’den fazla Müslümanı katletmesinin önüne geçemedi. Batı Şeria’daki işgal ve bölgenin Yahudileştirilmesi sürecinden bahsetmiyorum bile. Düm dünya Gazze’deki katliama odaklanmışken Yahudiler bu bölgeye yönelik planlarını da son sürat uygulamaya koymuş durumdalar.
Artık Gazze özelinde ve Filistin genelinde söylenecek bir söz kalmadı. Artık dünya üzerinde Filistin’de nelerin yaşandığından haberi olmayan insan sayısı geçmiş döneme oranla çok çok az. Artık kimseye İsrail’in oradaki katliamlarını anlatmak gerekmiyor çünkü sabah akşam tüm dünya bu görüntüleri izliyor.
Artık Gazze’de Yahudi işgalcilerin attıkları bombalarla paramparça olan çocuklar, kadınlar ve erkekler için sokaklarda yürümekten daha fazlasını yapmak gerekiyor. Herkesin bulunduğu ülkenin yönetimine İsrail’e karşı aksiyon alması adına daha fazla baskı yapması gerekiyor. Sokaklarında İsrail’e lanet okunan bir ülkenin limanlarından İsrail’e petrol akıtılması ortada çok büyük bir mantık hatasının olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla Filistin’de katledilen ehlimiz için düzenlenen her eylem, katliama destek olan ülke yönetimlerine bu desteği kesmeleri yönünde güçlü bir mesaj da vermelidir.
Peki çözüm ne mi? Çözüm dünya ve bölge barışının tesis edilebilmesi için ABD ve İsrail’in tarih sayfalarından sökülüp gitmesi, yok olmasıdır. Bugün İsrail’in Gazze’deki Hamas’a karşı dahi başlattığı saldırıda ABD’nin desteğini almadan hareket etmesi mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla İsrail, askeri açıdan ABD’nin desteğine mahkum bir konumdadır. Tüm dünyada ABD çıkarları adına varlık gösteren kukla yönetimler de dahil olmak üzere coğrafyalarımıza refahın gelmesi ancak ABD ve İsrail’in zayıflamasıyla, gücünün yok olmasıyla mümkündür. Bunun ise muhtelif yolları vardır.
Yine bugüne kadarki süreç, “diplomatik çözüm”, “iki devletli çözüm” gibi saçma sapan yolların hiçbir krizi çözme konusunda işe yaramadığını göstermektedir. 309 gündür denenmemiş sözümona diplomatik çözüm yolu kalmamıştır. Ancak İsrail halen hiçbir şey olmamış gibi bir sabah Gazze’de 100’den fazla sivili rahatlıkla katledebilmektedir. Bu saldırıdan sonra da birçok ülke diplomatik yollardan İsrail’i kınayıp okkalı ifadeler kullanıp televizyon ekranlarında tüm retorik becerilerini sergileyecekler. Ancak bunların hiçbiri bugünün bize gösterdiği gibi hiçbir işe yaramayacak.
Hükümetler “iki devletli çözüm” denilen şeyle de halklarına yalan söylemekteler. İsrail bölgede var olduğu sürece hiçbir çözüm mümkün değildir. Bizler ise Filistin’deki ehlimiz güven içerisinde topraklarına yaşayıncaya kadar bu mücadeleyi sürdürmekle sorumluyuz. Ancak bu mücadelenin hiçbir siyasal iktidarın gölgesi altında yapılamayacağını da unutmamalıyız.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.