Rasha Jalal | New Arab | Tercüme: Mepa News
31 yaşındaki Vefa Mehna, yedi yıl boyunca çocuk sahibi olmaya çalıştıktan sonra ilk çocuğuna hamile olduğunun anlaşılması üzerine büyük bir sevinç yaşadı, ancak bu sevinç İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik savaşı nedeniyle düşük yapması sebebiyle uzun sürmedi.
Mehna The New Arab'a yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Savaş bizi Gazze'deki evimizden kaçmaya zorladı. O gün yerlerinden edilenleri taşıyacak araç yoktu, bu yüzden akrabalarımızın evine ulaşana kadar altı kilometreye varan uzun bir mesafeyi yürümek zorunda kaldım."
Birkaç saat sonra Mehna karnında ve belinde şiddetli bir ağrı hissetmeye başladı:
"Sonra çamaşırımda kan hissettim ve o zaman hamileliğimin üçüncü ayında bebeğimi kaybedeceğimi anladım. Bu savaş benim adımı söyleyen ya da bana 'anne' diyen bir çocuğa sahip olma hayallerimi öldürdü. Bu çocukların, bebeklerin ve ceninlerin suçu ne ki, suçlu olmadıkları bir savaşta öldürülsünler?"
Düşüklerde ve doğum kusurlarında artış
İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'nde devam eden savaşı, psikolojik travma, tekrarlanan yerinden edilme, yetersiz beslenme ve doğum sürecine yardımcı olacak gerekli ilaç ve aşıların veya tesislerin eksikliği nedeniyle hamile kadınlar arasında düşüklerde önemli bir artışa neden oldu.
Dünya Sağlık Örgütü, Gazze'deki hamile ve emziren kadınların yaklaşık yüzde 95'inin "günde iki veya daha az çeşit gıda grubunu tüketmekle sınırlı oldukları ve mevcut gıdaların besin değeri düşük olduğu için" ciddi gıda yoksulluğu çektiğini bildirdi.
Gazze Şehri'nden Gazze'nin merkezindeki Deyr el Belah kampına göç ettirilen 29 yaşındaki Merve Murteca'nın başına gelen de buydu. Yetersiz beslenme ve uygun ilaçlara erişememe nedeniyle geçen Ocak ayında hamileliğinin ikinci ayında üçüncü çocuğunu düşürdü.
New Arab'a konuşan Murteca, "Hamileliğim sırasında yetersiz beslenme nedeniyle zor haftalar geçirdim,. dedi ve doktorunun deformasyonları önlemek için vitamin ve folik asit, hamileliği stabilize etmek için de ilaç almasını tavsiye ettiğini belirtti.
Murteca, UNRWA'nın tıbbi kliniklerinde folik asit bulabildiğini, ancak hamilelik stabilizasyonu için ilaç alamadığını, çünkü bu ilacın kliniklerde ve hatta özel eczanelerde bile bulunmadığını belirtti.
"Savaş nedeniyle bebeğimi düşürdüm. O zaman, hamile kadınlar için herhangi bir uluslararası koruma olmaksızın haklarımızın nasıl boşa harcandığını ve ihlal edildiğini hissettim." diye ekledi.
BM İnsan Hakları Ofisi 8 Kasım'da yayınladığı bir bildiride İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşında ölen Filistinlilerin yaklaşık yüzde 70'inin kadın ve çocuk olduğunu belirtti.
Ofis, İsrail'in uluslararası insancıl hukukun temel ilkelerini sistematik olarak ihlal etmesini kınadı.
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Tıp Kompleksi'nde kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olarak görev yapan Dr. Mahir Kavari, New Arab'a yaptığı açıklamada düşük ve fetüslerde doğum kusurları oranlarının savaş sırasında önemli ölçüde arttığını doğruladı.
Komplekste günde yaklaşık 10 düşük ve 20-30 sezaryen vakası kaydedildiğini, savaştan önce ise günde iki düşük ve 10 sezaryen vakası kaydedildiğini belirtti.
Doktor, sürekli bombardıman ve İsrail saldırıları sırasında akrabaların öldürülmesinden kaynaklanan psikolojik baskıların yanı sıra tekrarlanan yer değiştirme ve yetersiz beslenmenin bu dönemde düşüklerin en önemli nedenleri olduğunu vurguladı.
Kavari, hamile kadınlar için gerekli aşıların eksikliğinin de yüksek düşük oranını artırdığını, ayrıca yeni doğan bebeklerin sağlığının korunmasını sağlayan temel hijyen malzemelerinin eksikliğinin, bulaşıcı hastalıkların aralarında yayılmasına yol açtığını ve bu nedenle ölüm oranlarını artırdığını belirtti.
Kavari ayrıca bazı bebekleri doğuştan deformasyonlarla ya da akciğerleri tam olarak gelişmeden doğduğunu ve bunun da ölüm olasılığını arttırdığını belirtti. Kavari, yeni doğan bebeklerin büyümesinin annelerin beslenme yetersizliğinden ve marketlerdeki doğal ve yapay süt eksikliğinden de etkilendiğini açıkladı.
Doktor ayrıca Gazze'de doğum sayısındaki önemli düşüşün, sürekli yerinden edilme koşullarının ve ailelerin yaşam alanı istikrarını kaybetmesinin yanı sıra sığınaklarda ve yerinden edilme kamplarında mahremiyetin olmamasının bir sonucu olduğuna dikkat çekti.
Gazze'de hamile kadınlara koruma yok
Uluslararası Filistin Halkının Haklarını Destekleme Komitesi Başkanı Salah Abdulati'nin New Arab'a yaptığı açıklamaya göre, uluslararası hukuk hamile kadınların savaş sırasında düşük yapma riskine karşı korunmasını yasal olarak garanti altına alıyor.
Abdulati, hamile kadınlar için özel koruma sağlayan ve onların güvenlik ve bakım haklarını teyit eden birçok anlaşma ve yasal metin olduğunu açıkladı.
Abdulati, 1949 Cenevre Sözleşmeleri ve ek protokollerinin, özellikle de 1977'de yayınlanan ilk ek protokolün, savaşan tarafları hamile kadınlara gerekli tıbbi bakımı sağlamak ve zarar görmelerini veya şiddete maruz kalmalarını önlemekle yükümlü kıldığını belirtti.
Ayrıca uluslararası insancıl hukukun savaşan tarafları hamile kadınlar da dahil olmak üzere sivillere zarar vermemek için tüm tedbirleri almakla yükümlü kıldığını ve onlara tıbbi bakım sağlayan sağlık tesislerinin hedef alınmasının yasak olduğunu vurguladı.
Abdulati ayrıca, silahlı çatışmalar sırasında kadınların ve kız çocuklarının korunmasının önemini pekiştiren ve sağlık güvenliği haklarını garanti altına alan, 2000 yılında kadın, barış ve güvenlik konusunda çıkarılan 1325 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararına da atıfta bulundu.
Hukuk uzmanı, uluslararası hukukun şiddet veya işkence sonucu meydana gelen kürtajı savaş suçu veya insanlığa karşı suç olarak kabul ettiğini ve savaşan tarafları hamile kadınları şiddet ve ihlallerden korumak için gerekli tedbirleri almakla yükümlü kıldığını belirtti.