Zengin kaynakları ve stratejik konumuyla bilinen büyük Türk ülkesi Doğu Türkistan Türk, Moğol ve Çin tarihinde de önemli gelişmelere sahne olmuş bir coğrafya.
Doğu Türkistan'ın tarihine dair dosyamızın ikinci bölümünde, bölgenin 14'üncü yüzyıldan 20'nci yüzyıl başlarına kadar olan tarihini ilginize sunuyoruz.
Doğu Türkistan 14. ve 15. yüzyılı 'Türkistan İmparatorluğu' olarak bilinen, 15. yüzyılın ilk yarısında tarihçilerce dünyanın en güçlü ülkelerinden sayılan Çağatay Hanlığı'nın idaresinde geçirdi. Doğu Türkistan'da bu dönemde İslamlaşma tamamlandığı gibi Müslüman olan Moğollar da Türkleşip genellikle göçebelikten yerleşik hayata geçti.
Çağatay Hanlığı'nın dağılıp zayıflaması üzerine bu hanlığın en doğu ucunu teşkil eden Doğu Türkistan'da 16. yüzyılda Yarkend Hanlığı kuruldu. Hanlık yine Çağatay, yani Cengiz Hanedanı'nın bir kolunun devamıydı. 17. yüzyıl sonunda Çungarlar Devleti Doğu Türkistan'ı zaptetti. Çungar Müslüman olarak Türkleşen Moğol kökenli bir aile olup, Cengiz Han'ın 13. yüzyılda yaşayan komutanlarından Kutuga Bey'in soyundan gelen bir aileydi.
Çungarlar bir müddet daha meşruiyet sağlamak için Cengiz soyundan hanedanı dışarıdan yöneterek devam ettirdilerse de 1705'te bu uygulamaya da son verdiler, resmiyette de kendi hanedanlarını kurdular.
Çin-Çungar Savaşları ve Doğu Türkistan (18. yüzyıl)
1644 yılında Çin'de tahta uzun mücadeleler sonucunda Çing Hanedanı çıktı. Ülkeyi, cumhuriyet ilan edileceği 1912'ye kadar yönetecek olan bu hanedan, Çin İmparatorluğu'nun son hanedanı olacaktı. Çing Hanedanı Çin'in çeperinde yer alan Moğolistan, Tibet ve Doğu Türkistan'ı topraklarına katma hedefindeydi.
Çin öncelikle daha kolay bir hedef olarak gördüğü Moğol topraklarına 1687'de saldırdı. Çungarlar Moğollarla müttefik olduklarından kendilerini Çin ile savaşta buldular. Fakat zaten Çungarlar da savaşı fırsat bilmekte ve Çin'in Doğu Türkistan sınırındaki topraklarını fethetmek istemekteydi. Ama imkanları daha geniş olan Çinliler Moğolları da Çungarları da yenerek bugün Çin'e bağlı İç Moğolistan Özerk Bölgesi olarak bilinen arazinin fethini 1689'da tamamladı. Bununla beraber Çin-Çungar Savaşı devam etti. 1720'de Tibet'i, 1723'te Tibet'in kuzeydoğusunda, Doğu Türkistan'ın güneydoğusundaki Çinghay'ı alan Çing Hanedanı yönetimindeki Çin artık kendisine hedef olarak Doğu Türkistan'ı belirlemişti.
Uzun süren bu savaşta Çinliler büyük nüfuslarına dayanarak devasa büyüklükte ordular kurdular ve verdikleri kayıplara aldırmadılar. 70 yıl süren bir savaşla nihayet 1755-1757'de Doğu Türkistan'ı tamamen işgal edip Çungar Devleti'ne son verdiler.
Çin işgaline karşı başlayan 'Altışehir Hocaları' ismiyle bilinen isyan 1759'da Çin tarafından bastırıldı. İzleyen yıllarda da Doğu Türkistan'da Çin'e karşı silahlı direniş hiç bitmedi. Birbiri ardına çıkan isyanlarda Uygurlar Çin hakimiyetinden kurtulmak için çabaladılar.
Çin Hanedanı'nın ilerleyişi. Sarı: Hanedan öncesi elde olan bölgeler Kırmızı: 1644 öncesindeki Mançu ilerleyişi Yeşil: 1800 yılına kadar kontrol altına alınan bölgeler Turuncu: Haraç ödeyen devletler
Doğu Türkistan'da Çin işgali ve soykırım (18. yüzyıl)
Çin, kendisine en büyük tehdit olarak gördüğü Çungarları özellikle yok etmeyi hedefledi. Bu dönemde Çungar nüfusunun %80'inin Çin tarafından yok edildiği, Doğu Türkistan'daki Müslüman ve daha kuzeydeki Budist Çungarlardan toplam 600 bin kişinin öldürüldüğü tahmin edilmektedir. Çin'in Doğu Türkistan Uygur Türkleri'nden katlettikleri de eklendiğinde, Çin'in Doğu Türkistan ve çevresini işgalle o dönem katlettiği nüfusun 1 milyona yakın olduğu tahmin edilmektedir.
Çin, o dönemde Çinlileri Doğu Türkistan'a, özellikle de tarım havzalarına yerleştirme, Doğu Türkistan'daki Müslüman Türk nüfusu azaltma politikası uygulamıştır. Katliamın yanında Uygur kadınlara Çin askerlerinin ve görevlilerinin tecavüz etmesi sık karşılanan bir durum olup Uygurların isyanlarına neden olan konuların başında gelmekteydi. Örneğin 1765 Uş ve 1818 Cihangir Hoca isyanları bu sebeple çıkmıştır.
Çin'in zayıflaması (19. yüzyıl)
Çin'in güçlenmesiyle geçen 18. yüzyılın ardından 19. yüzyılın başından itibaren Çin'de patlak veren isyanlar Çin'i yıpratmaya başlamıştı. 1839-1842'de Çin ve İngiltere arasında geçen Afyon Savaşı Çin'in yenilgisiyle sonuçlandı. Böylece Çin'de, komünist rejimin resmi tarih görüşünün "Aşağılanma Asrı" adını verdiği ve 1839-1949 dönemini kapsadığını belirttiği dönem başladı. Bu dönemde Çin önce Batılı devletlerin sonra da onlardan çok daha yıkıcı biçimde Japonya'nın saldırılarına uğradı.
Fakat Çin'e 19. yüzyılda asıl darbe içeriden geldi. 1850'de Hristiyanlıktan esinlenerek yeni bir din kuran ve Hz. İsa'nın kardeşi olduğunu iddia eden bir Çinli, Hong Xiuquan, Çin İmparatorluğu'na isyan etti. Çin halkındaki memnuniyetsizlikle beraber hızla yayılan ve büyük bir iç savaşa dönüşen Taiping Ayaklanması 1864'te Çin İmparatorluğu'nca kesin olarak bastırılsa da 20-30 milyon Çinlinin ölümüne, Çin ekonomisinin yıkımına yol açarak ülkeye büyük zarar verdi, Çin zayıfladı.
Taiping Ayaklanması'nda bölgesel kontrol
"Dungan Kıyamı" ve Doğu Türkistan'ın bağımsızlığı (1862-1877)
Doğu Türkistan'da Çin'in işgalinden sonra Türklerin bağımsızlık ve baskılardan kurtulmak için sürdürdüğü silahlı isyanlar hiç kesilmemişti. 1850'li yıllardan itibaren Çin'in zayıflamasına paralel olarak Uygur direnişçiler Çin'in isyanı bastırma çabalarında zayıflama gördüler ve daha organize halde bundan yararlanıp Çin'i Doğu Türkistan'dan çıkarma çabasına ve hazırlığına girdiler.
Doğu Türkistan'a komşu iki eyalet olan Gansu ve Şensi'de de Müslüman Çinli olan Huiler baskı gördükleri ve Çin İmparatorluğu'nun Huileri yok etme planı olduğu iddia edildiği için Uygurlarla beraber Çin'e isyan etme ve bağımsızlık kazanma arayışına dahil oldu.
1862'de Uygur ve Huilerin "Dungan Kıyamı" ismi verilen, Çin'den bağımsızlığı hedefleyen organize büyük isyanı başladı. Dungan Çinli Müslümanlara verilen isimdi, isyan öncelikle Huiler/Dunganlar arasında başladığından bu ismi almıştı. Çin, Uygur ve Huilerin tahmininden daha fazla bu direnişin bastırılmasına özen göstererek para ve insan kaynaklarını harcamaktan çekinmedi. 1864'te Çin'in Taiping Ayaklanması'nı tamamen bastırması üzerine Uygur ve Huilere daha büyük ordular göndermesinden çekinen Uygur ve Huiler, Doğu Türkistan'ın batısında ve bağımsız bulunan, bugünkü Kırgızistan ve Özbekistan toprakları üzerindeki Hokand Hanlığı'ndan yardım istediler.
Yakup Bey (1820-1877) ve Orta Asya'daki gelişmeler
Hokand Hanlığı'nda görev olan bir Özbek olan Yakup Bey 1850'li ve 1860'lı yıllarda Orta Asya'yı işgal eden Rus Çarlığı'na karşı başarılı savunmalarıyla ünlenmişti. 19. yüzyılda bugünkü Kazakistan topraklarında ilerleyen Rus Çarlığı daha sonraki dönemde Orta Asya'nın daha yerleşik ve bol nüfuslu, Buhara ve Semerkand gibi önemli şehirlerini kapsayan Maveraünnehir Bölgesi'ne ulaşmıştı. Yakup Bey gibi bazı Türk komutanların başarılı savunma stratejileriyle yavaşlayan bu Rus ilerleyişi, Rusların askeri üstünlüğü ve Orta Asya Türkleri'nin asırlardır yerinde sayması, Rus Ordusu'na nispetle ilkel kalan silahları ve bölünmüşlükleri nedenleriyle1884'te Merv şehrinin de Ruslara düşmesiyle tamamlanacaktı. Böylece Rus Çarlığı İran ve Afganistan'a kadar bugün Türki cumhuriyetler olarak ifade edilen tüm Batı Türkistan'ı ele geçirmiş olacaktı.
Yakup Bey'in tüfekli askerleri talim sırasında
1864'te Hokand Hanlığı'ndan Uygur ve Huilerin yardım istemesi üzerine hanlıktan Yakup Bey Doğu Türkistan'a geçti. İlk adresi Hokand Hanlığı sınırındaki Doğu Türkistan'ın isyanla Çin işgalinden kurtarılan kültürel başkenti Kaşgar şehri olmuştu. Burada kendi birlikleriyle yerel Uygur birliklerinden bir ordu kuran Yakup Bey Çinlilere karşı başarılı oldu ve Çin ordularını adım adım Doğu Türkistan'dan çıkardı.
İngiltere ve Rusya'nın rekabeti ve Doğu Türkistan
Fakat aynı dönemde Rus orduları Orta Asya'da git gide ilerlemekteydi. 1868'de Rusya'ya yenilen Hokand Hanlığı Rusya'ya boyun eğip Rus hakimiyetine girdi. 1876'da Rusya Hokand Hanlığı'nı tamamen ortadan kaldırıp topraklarını doğrudan ele geçirecekti. Aynı dönemde Orta Asya üzerinde İngiltere ve Rusya 'Büyük Oyun' ismi verilen bir rekabete girmişti. Yakup Bey'in Hokand Hanlığı'ndan olmasından ve Doğu Türkistan'a geçmeden önce Ruslara karşı savaşmasından dolayı Ruslarla olan düşmanlığından haberdar olan İngilizler Yakup Bey'in güçlenmesinden memnun oldular. 1868'de Hokand Hanlığı'nın Rus tabiyetine geçmesiyle Doğu Türkistan'ın batıdan Ruslarca sarılması üzerine Yakup Bey İngilizlerin politikasından istifadeyle İngiltere'nin elinde bulunan Hindistan üzerinden silah satın almaya başladı. Bu sayede kanlı savaşlarla 1871'de tüm Doğu Türkistan'dan Çin'i çıkarmayı tamamladı.
İyi bir teşkilatçı olarak tanımlanan Yakup Bey'in Doğu Türkistan'da İslami hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasına ve merkezi otoriteli bir devlet yapısının kurulmasına özel önem verdiği belirtilmektedir. Yakup Bey'in Doğu Türkistan'da kurduğu hanlığın Batı Türkistan'daki hanlıklardan farklı olarak modern devlet mekanizmalarına sahip olduğu, bu açıdan Orta Asya'nın ilk modern devleti sayılabileceği de vurgulanmaktadır.
Yakup Bey
Yakup Bey'in Osmanlı Devleti'yle ilişkileri
Yakup Bey Doğu Türkistan'ı idaresi altında birleştirerek oldukça güçlenmişti. İngiltere Yakup Bey'e Doğu Türkistan hükümdarı olarak İngiltere tabiyetine girmesi teklifinde bulundu. Böylece İngiltere Rusya'ya komşu olacak ve Çin sınırında da stratejik, büyük bir ülke sahibi olacaktı. Fakat Yakup Bey bu teklifi reddederek Doğu Türkistan'ı Osmanlı tabiyetine sokmaya karar verdi. 1872'de Yakup Han Kaşgari (1818-1899) ismindeki diplomatını İstanbul'a gönderen Yakup Bey, Osmanlı Devleti'nden hem yardım istedi hem de Doğu Türkistan'ı Osmanlı Devleti'ne kattığını duyurdu. Bu gelişme İstanbul'da olumlu karşılanmakla beraber Doğu Türkistan'a istenen yardımlar gönderilemedi.
Türkistan'da Yakup Bey'in adına bastırdığı paralar
Yakup Bey Osmanlı Devleti'nden istediği yardımı alamayınca Çin'in olası bir karşı harekatına karşı tedbir almak kastıyla Rusya ve İngiltere ile ticari anlaşmalar imzaladı. Böylece Doğu Türkistan'ın bağımsızlığı Osmanlı, Rusya ve İngiltere tarafından tanınmış oldu. Bu devlet Yedişehir Uygur Hanlığı ve Kaşgarya Hanlığı olarak da bilinir.
Çin'in Doğu Türkistan'ı yeniden işgali (1876-1878)
Çin, 1871'de Doğu Türkistan'dan tamamen çıkarılmasının ardından Yakup Bey tehlikesini önemseyerek Doğu Türkistan'a çok iyi hazırlanıp saldırmaya karar vermiş, izleyen yıllarda Doğu Türkistan'ı geri almayı ertelemişti. Aynı dönemde Gansu ve Şensi'de Çin İmparatorluğu ile Hui Müslümanlar arasında kanlı savaşlar devam etmekte, Çin buradaki Müslümanları tamamen yok etmeye uğraşmaktaydı.
Huiler isyana beraber başlamalarına rağmen Uygurların Yakup Bey altında ayrı bir devlet kurup Gansu ve Şensi'deki Çin İmparatorluğu güçlerine saldırmamalarına tepkiliydi. Fakat Yakup Bey buralarda Çin'i yenemeyeceğini düşünerek Doğu Türkistan'ın bağımsızlığını savunmada kalarak korumaya odaklanma taraftarıydı. 1876'da Gansu ve Şensi'deki Huileri büyük ölçüde yok etmeyi tamamlayan, Hui isyanını tamamen bastıran Çin, Doğu Türkistan seferini başlattı.
Çin'in Türkistan'daki askeri ilerleyişi kırmızı oklarla tasvir edilmiş
Çin, tedbir olarak Doğu Türkistan hakkında Rusya ile bir anlaşmaya vardı. Doğu Türkistan'daki Müslüman Türk hanlığın Rusya'yı da tehdit ettiği konusunda Rusya'yı kışkırtan Çin, başlayacağı seferde sınırı kapatıp Çin'e yardımcı olması karşılığında Doğu Türkistan'ın Kaşgar'ın batısında kalan bazı arazilerini de Rusya'ya bırakacağı sözü verdi.
İyi hazırlanmış büyük Çin orduları, ünlü Çin generali Zuo Zongtang komutasına Doğu Türkistan'a girdi ve ilerlemeye başladı. Doğu Türkistan güçleri Çin ordularına ağır kayıplar verdirmekle beraber Çin orduları kayıplarına aldırmayarak ilerlemeye devam etti.
"Çin Osmanlı'ya saldırıyor"
1877'de Doğu Türkistanlı diplomat Yakup Han Kaşgari İstanbul'a gelerek Osmanlı padişahı Sultan 2. Abdülhamid ile görüştü. Doğu Türkistan'ın Osmanlı tabiyetinde bir Osmanlı toprağı olduğunu hatırlatarak padişaha Çin'in bu saldırılarıyla aslında bir Osmanlı toprağını işgal ettiğini söyledi, padişahtan Çin'e karşı yüklü miktarda askeri ve mali destek istedi. Fakat o dönem 93 Harbi'nde Rusya'ya karşı büyük bir savaş ve ağır kayıplar veren Osmanlı Devleti bu teklifleri karşılıksız bıraktı. Kaşgari, İngiltere ve Rusya'yı da ziyaret edip destek istediyse de sonuç alamadı.
Çin ordularının ilerlediği bir sırada 1877'de Yakup Bey şaibeli bir biçimde öldü. Yakup Bey'in öldürüldüğü iddia edilse de üzüntüsünden aniden ölmüş olabileceği de belirtilmektedir. Yakup Bey'in ani ölümüyle devletinde kargaşa baş göstermiş ve Çin'e karşı savunma daha da zorlaşmıştır.
1878'de Kaşgar'ı da ele geçiren Çin Yakup Bey'in Doğu Türkistan'da kurduğu devlete tamamen son verdi. 1881'de Rus Çarlığı'nın başkenti St. Petersburg'da Çin ve Rusya arasında yapılan anlaşmayla Çin Rusya'ya daha önce söz verdiği gibi Kaşgar'ın batısındaki bazı Doğu Türkistan arazilerini bırakarak iki ülkenin sınırını belirledi. Rusya'ya bırakılan bu araziler bugün Tacikistan ve Kırgızistan'ın Doğu Türkistan ile komşu doğu bölgelerinde bulunmaktadır.
"Dungan Kıyamında 20 milyon kişi öldü"
Bazı tarihçiler 1862-1878 döneminde Doğu Türkistan, Gansu ve Şensi'de ölen Çin askerleri de dahil süren savaşların doğrudan ve dolaylı sonuçlarıyla 20 milyona yakın kişinin öldüğünü belirtmektedirler. Çin Ordusu savaş boyunca ve Doğu Türkistan'ı yeniden işgal ettiğinde halkı yok etmeyi amaçlayan büyük katliamlar yapmış, bazı yerleşim birimlerinden kurtulan bile olmamıştır. Şehirler yerle bir edilmiş, Doğu Türkistanlı ve Hui kadınlara tecavüz edilmiş, Yakup Bey'in ailesi de katledilmiştir.
Dungan Kıyamı sırasında saldırıya uğrayan bir Çin kalesinin kalıntıları, Barkul yakınları, 1875
Gansu ve Şensi'de Huilere yönelik katliamlar ise Doğu Türkistan'dakini bile aşmıştır. Örneğin savaştan önce 4 milyon Hui'nin yaşadığı Şensi'de savaştan sonra sadece 20 bin Hui hayatta kalmıştı.
Bölgeye Şincan/Şinciang ismi veriliyor
Çin, 1882'de Doğu Türkistan'a Çince'de "Yeni Bölge" anlamına gelen 'Şinciang' ismini verdi, 1884'te bu isimle Doğu Türkistan'da idari bir yapılanma organize etti. Bu tarihten sonra Doğu Türkistan için kullanılan bu ifade, özellikle bölgedeki Uygurlarca reddedilmekte, bölgenin bu isimle anılması tepki çekmektedir.
Çin'in yeni idari yapılanmasında Doğu Türkistan kuzeydeki Çungarya ve güneydeki Tarim Havzası olarak iki alt idari yapıya bölünmüştür. Çin idaresinde halka yönelik baskılar sürmüş, kadınlara tecavüz ve onları Çinliler ile evlenmeye zorlama gibi uygulamalar gerçekleşmiştir.
1895-1896'da Gansu'da Huiler yeniden Çin İmparatorluğu'na isyan etmiş, yaklaşık 100 bin kişinin öldüğü bu isyan Çin tarafından bastırılmıştır. Bu isyan, savaşlarla tüm enerjisi tükenen Doğu Türkistan'da yeni bir isyanı tetiklememiştir.
Çin cumhuriyet oluyor
1911'de Çin'de imparatorluğa karşı başlayan ayaklanmalar 1912'de başarıya ulaştı ve Çin'de 2 bin yıldan fazladır süren imparatorluk sona ererken cumhuriyet rejimi kuruldu. Bu olaylar esnasında Çin'in Doğu Türkistan valisi Sibirya'ya kaçtı.
Fakat Doğu Türkistanlılar bu dönem yeni bir isyana girişemediler. Böylece Doğu Türkistan Çin Cumhuriyeti'nin bir parçası olarak devam etti. Rejim değişikliği Doğu Türkistan'da nisbi de olsa halka baskının azalmasıyla sonuçlanmıştı.
Kaynak: Mepa News Akademi