İslam aleminin tarihten bugüne en önemli, en çok hatıra gelen şehirleri hangileridir?
İslam coğrafyasını ve tarihini iyi kötü bilen bir kimseyi yolda çevirip bu soruyu sorsanız, Halep şehrine de şüphesiz cevapları içerisinde yer verecektir.
637 yılında, sahabeden Ebu Ubeyde bin Cerrah radiyallahu anh komutasındaki ordunun fethettiği Halep, bu tarihten itibaren İslam'ın önemli merkezleri arasında yerini korumuştur.
Müslüman Türklerin, özellikle Batı'daki Türk devletlerinin tarihi açısından da Halep şehri büyük bir önem taşımaktadır. Yani Halep şehrinin bizler nazarında hem umumi hem de hususi bir yeri bulunmaktadır.
*
Doğrusunu söylemek gerekirse, bu satırları kaleme alırken, cümlelerimi hangi zaman ekleriyle kuracağım konusunda tereddüt ettim.
Zira bu kıymetli Halep şehrinden geriye işgal, enkaz ve acı hatıralardan başka pek az şey kaldı. Fakat açıkçası, Halep'ten bahsederken "öyle idi" diyerek, sona ermiş bir geçmişten bahseder gibi konuşmaya da gönlümün razı geldiğini söyleyemeyeceğim.
Halep, tarihi açıdan kısa sayılacak bir süre önce hayatımızdan, hafızalarımızdan ve sınırlarımızdan kopartıldı ve coğrafyamız parçalara ayrıldı. Oysa ki Halep şehri, içerisinde yaşamakta olduğumuz ve dünyamızın ayrılmaz bir parçası haline gelen İstanbul şehrinden 8 asır evvel bize ait olmuştu. Buna rağmen bizler bugün maalesef, bize ait olanı düşünmek şöyle dursun, yasını dahi tutacak bir hafızaya bile sahip değiliz.
Halep harap olduktan sonra
Ba'de harab el-Haleb... Öyle değildi bu söz, biliyorum. Bugün Halep'e dair edilen her söz, boşluğa söylenen, beyhude bir sözden ibaret gelecek kulaklara. Yine de söylemeden edemiyorum.
Böylesine kıymetli bir şehir, senelerdir dünyanın envai çeşit milletinin tasallutuyla, bombalarıyla anılıyor.
Açıkçası, Halep ve çevresi son yıllarda her müstekbir tarafından vuruldu desek yanılmış olmayız. Rusya'dan ABD'ye, İran'dan İsrail'e, İngiltere'den Fransa'ya dek her devlet, Halep Müslümanlarına en az birer bomba atmıştır. Öyle ki bugün Halep'i bombalamak, insanlarını katletmek sanki bir zulüm yarışı haline gelmiş durumda.
Rusya ile İran'ın Halep şehrini nasıl yerle bir ettiği, ABD'nin Halep için mücadele eden Müslümanları nasıl hedef aldığı, İsrail'in tüm bunlara tuz biber ekercesine keyfi saldırılarını nasıl düzenlediğini düşünmek, insana tarif edilmez acılar yaşatıyor.
İşte Rasulullah'ın ashabının eliyle İslam olan, 14 asırdır İslam'ı sokaklarında barındıran bu şehir, bugün İslam coğrafyasında süregiden zulüm depremlerinin merkez üslerinden yalnızca biri.
Daha acı olan ise San'a gibi, Kudüs gibi, Kahire gibi, Bağdat gibi, Mekke ve Medine gibi birçok İslam şehrinin, Halep'in bu öyküsüne eşlik eder şekilde acılara düçar olmuş vaziyeti.
Müslümanlar olarak, Rasulullah'ın "bir kap yemeğe üşüşenler" ifadesiyle bahsettiği zulüm ve tasallut asrını yaşıyoruz. Buna rağmen, hiçbir şey olmuyor gibi, kendi küçük hayatlarımızın rutin akışında sürüklenmeyi yaşamak sanıyoruz.
(Fotoğraf:
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.