7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Filistin ve çevresinde tansiyon sürekli olarak yükseldi. Lübnan cephesi de Gazze ve Batı Şeria'nın ardından gözlerin sürekli olarak çevrildiği ve geniş çaplı bir savaşın çıkmasının beklendiği bir cepheydi.
Tüm bu beklentilere rağmen aradan geçen yaklaşık 12 aylık süre boyunca, Lübnan hattındaki gerilim kısıtlı ve kontrollü saldırılardan ibaret kaldı. İsrail özellikle Güney Lübnan'da hava ve kara bombardımanları düzenlerken Hizbullah ise İsrail kuzeyindeki yerleşimlere roket atmakla yetindi. Taraflar arasındaki çatışmalarda ölü sayısı yaklaşık 700 olarak lanse ediliyor, ki bunların büyük bir kısmını Hizbullah mensupları oluşturuyor.
Bir kıyas yapacak olursak, aynı süre zarfında Batı Şeria'da İsrail güçleri ve silahlı Yahudi işgalciler tarafından 600'den fazla Filistinli öldürüldü. Yine aynı süre içerisinde Filistinliler İsrail askerleri ve Yahudi işgalcilerden 30 kişiyi öldürdü.
Ancak son günlerde İsrail'in Lübnan'da gerçekleştirdiği saldırılar çatışmanın dozunu 12 ayın zirvesine taşıdı. Takip ettiğim kadarıyla yaşanan bu olayların 2006'dan bu yana bölgedeki en büyük gerilim olduğunu söylemek mümkün. İsrail'in önce Hizbullah'a ait çağrı cihazlarını ve telsizleri patlatması (17-18 Eylül), ardından Güney Lübnan'daki yoğun bombardımanları (19 Eylül) ve bugün Beyrut'ta başta İbrahim Akil olmak üzere üst düzey Hizbullah komutanlarını hedef alan suikast, Lübnan'da yeni bir savaşın fitilini ateşlemek üzere.
Bu noktada, beklenen savaş yaklaşırken, Hamas ile Hizbullah'ın stratejik açıdan içerisinde bulunduğu duruma dair bir mukayese yapmak, Lübnan'da yaşanacak çatışmalara dair az da olsa bilgi verebilir.
Stratejik bir mukayese
Hizbullah'ın askeri kapasite ve teknik imkanlar bakımından Hamas'tan daha güçlü olduğunda şüphe yok. Hizbullah İran'dan Hamas'ın almadığı (veya alamadığı) ölçüde destek alıyor. Ayrıca Lübnan'da Gazze Şeridi benzeri bir ablukanın da olmaması Hizbullah'ın elini muazzam oranda rahatlatıyor.
Fakat Hizbullah'ın Lübnan'da içerisinde bulunduğu stratejik şartlar, bazı yönlerden İsrail'e karşı pozisyonunu gözle görülür şekilde zayıflatıyor. 12 ay boyunca Gazze gibi küçük ve abluka altındaki bir bölgede Hamas'ın ve Kassam Tugayları'nın birçok liderinin İsrail tarafından bulunamamış olması, ancak bu süreçte Hizbullah'ın kritik isimlerinin sürekli olarak vurulabilmesi bu durumun bir örneği.
Bu açıdan, beklenen savaş öncesinde "Hamas'ı yenemeyen İsrail'in Hizbullah karşısında üstün gelme şansı yok" gibi bir ön kabul pek isabetli olmayabilir. Zira savaşlarda neticeyi yalnızca askeri potansiyel değil stratejik şartlar da belirliyor ve stratejik açıdan Hamas'a kıyasla Hizbullah'ın elini zayıflatan birkaç durum var:
1- Genel olarak Lübnan'ın ve özel olarak da Hizbullah'ın içerisinde çok sayıda casus bulunması, Hizbullah'ı büyük riskler içerisine sokuyor. Gazze'de az da olsa İsrail casusları bulunduğuna dair raporlar var, fakat bunların sayısı oldukça az olduğundan, Hamas açısından bu durum Hizbullah aleyhinde olduğu kadar büyük bir tehdit oluşturmuyor. Hizbullah ise bu durumdan büyük ölçüde muzdarip ki son çağrı cihazı patlamaları ve İbrahim Akil suikastı da bunu gösterdi.
2- Lübnan içerisinde, çeşitli Hristiyan gruplar başta olmak üzere, Hizbullah'ın birçok düşmanı ve rakibi var. Gazze'de ise birçok farklı grup bulunsa da Hamas'ın böyle büyük bir rakibi veya düşmanı yok. Bir dönem Hamas ile çatışan El Fetih'in bileşenlerinin bile bölgede Hamas'a sırt çevirerek İsrail ile iş birliği yapması imkansıza yakın. Örneğin bir senedir Gazze'de hiçbir kesim Hamas'a karşı İsrail ile iş birliği yapmadı fakat Lübnan'da bunu yapan birçok yapı vardır ve olacaktır. Bu durumu daha iyi anlamak için 1975-1990 döneminde yaşanan Lübnan İç Savaşı'ndaki ittifaklar meselesine, İsrail ile iş birliği içerisine giren taraflara göz atılabilir.
3- Gazze neredeyse bir bütün olarak Hamas'ın yanında duruyor. Bölgenin tamamı demografik olarak Hamas'ın destek tabanı olanlardan oluşuyor. Etnik ve dini olarak bölünmüş bir ülke olan Lübnan'da ise Hizbullah'ın destek tabanı olan kesim, nüfusun yaklaşık yüzde 35'i civarında. 2022'deki genel seçimlerde Hizbullah yüzde 19.89, Hizbullah müttefiki Emel Hareketi ise yüzde 10.52 oy aldı.
4- İsrail'in Gazze'deki askeri hedefleri oldukça muğlak ve erişilmesi imkansıza yakın hedefler. Ulaşılmasının mümkün olmadığı İsrailli isimlerce de itiraf edilen "Hamas'ı yok etme" söylemi gibi. Bu sebeple savaşın bir çıkmaza dönmesi ve hedeflerine ulaşılamaması olası. Zira bu savaş askeri hedefleri olan bir savaş olmaktan ziyade bir cezalandırma savaşı. İsrail Gazze halkını cezalandırmak istiyor. Lübnan cephesinde ise İsrail'in "Hizbullah'ı yok etmek" gibi bir söylemi veya hedefi yok. Daha ziyade Güney Lübnan'da kısıtlı ve askeri hedeflerle -tampon bölge oluşturmak gibi- belirli bir harekat gerçekleştirileceği düşünülüyor. Dolayısıyla Lübnan'a yönelik bir saldırının hedefleri İsrail açısından daha erişilebilir olacak, bu da savaşı Gazze'deki gibi bir savaş olmaktan uzak tutacaktır.
5- Hamas tamamen kuşatma altında olduğu için bir ölüm-kalım savaşı veriyor. Bu askeri açıdan büyük bir motivasyon. Ayrıca, Hamas'ın silahlı güçlerinin tüneller haricinde çekilebilecekleri hiçbir alan olmaması, Gazze'nin tamamını bir cephe hattı yapıyor ve İsrail'in işini zorlaştırıyor. Bölgenin tamamında bir şehir savaşı veriliyor. Lübnan'da ise İsrail'in saldırmayı hedeflediği Güney Lübnan, Hizbullah kontrolündeki bölgelerden sadece biri. Hizbullah burada ciddi bir direniş sergilese de nihayetinde askeri açıdan işler zorlaşırsa Litani Nehri'nin kuzeyindeki diğer bölgelerine çekilip kısmi bir yenilgiyi kabul edebilir.
Bu durum da Lübnan'da beklenen savaşı Hizbullah aleyhine çevirebilir. Hizbullah (gerek bir grup olarak gerekse fertleri bazında) Hamas gibi kalıcı ve uzun vadeli bir savaş vermeye kendini mecbur hissetmeyebilir. Nihayetinde İsrail'in Güney Lübnan'ı ele bile geçirse ilerleyen yıllarda buradan çekileceği düşünülebilir. 1982 yılında Güney Lübnan'ı işgal eden İsrail 2000 yılında bölgeden çekilmiş, ardından bölgede Hizbullah egemen olmuştu.
Her ne olursa olsun Lübnan'da beklenen savaş, 2006'daki savaş da göz önüne alınırsa, özellikle İsrail için basit bir savaş olmayacaktır. Son 12 aylık dönemde Hizbullah İsrail'e karşı bir başarı elde edememiş olsa da savaşın karaya taşınması dengelerde değişikliğe yol açabilir. İsrail bu sebeple, Hizbullah ise yukarıdaki sebeplerle savaşı 12 ay boyunca ertelemeyi başarmış olsa da sanırım artık bölgede bir savaş çıkma ihtimali oldukça artmış durumda.
Ancak her şeye rağmen gerilim ne kadar artarsa artsın iki tarafın da konuyu savaşmadan masada halledebilecek potansiyele sahip olduğunu da eklemek gerekli.
Olası bir savaşın gidişatı her ne olursa olsun maalesef en büyük bedeli, tıpkı Gazze'de olduğu gibi, Lübnan'daki masum halk ödeyecek. Böyle bir savaşın başlaması durumunda gerek güneydeki yerleşimlerden gerekse Beyrut ve çevresinden sivil katliamı haberleri duyacağız. Allah bölgedeki masum sivillerin yardımcısı olsun.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.