Birçok yorumcuya göre Narendra Modi ve Hindu milliyetçisi Bharatiya Janata Partisi'nin (BJP) kesin zaferi, Hindistan'da devam etmekte olan genel seçimlerin kaçınılmaz sonucu. Sorulması gereken sorunun Modi'nin kazanıp kazanmayacağı değil, sandalye ve oy bakımından ne kadar kazanacağı olduğunda ısrar ediyorlar.
Ancak seçimlerin sonucuna ilişkin bu kesinliğe rağmen iktidar partisi ve lideri tedirgin görünüyor. Kazananın ilan edilmesinin ardından daha karanlık ve baskıcı günlerin gelmesinden endişe ediyorum.
Hindistan seçimleri gerçekten de büyük bir olay. Kayıtlı 2600 siyasi parti için alt mecliste toplam 543 sandalye kapışılacak. Seçme hakkına sahip 969 milyon seçmenle bu aynı zamanda dünyanın en büyük seçimi. Hindistan Seçim Komisyonu (ECI) seçimleri izlemek ve kolaylaştırmak için 15 milyon kişiyi istihdam ediyor. Oy verme işlemi de 44 güne yayılıyor. Bu süre zarfında, üçüncü dönem için arayışta olan görevdeki Başbakan Modi'nin 200'den fazla kamuya açık etkinliğe katıldığı ve 80 röportaj verdiği bildirildi.
Tanık olduğumuz şeyin bir demokrasi şöleni olduğunu söylemek kolaydır. Ancak rakamlar aldatıcı olabilir.
Hindistan birkaç yıldır sürekli bir demokratik gerilemeye tanıklık ediyor. Medya ve basın özgürlükleri baskı altına alınmış durumda ve ana akımda gazetecilik bağımsızlığından söz etmek pek mümkün değil. Genellikle Godi medyası olarak adlandırılan (Modi'nin ismi ve "fino köpekleri" kelimesinin bir birleşimi) ana akım gazeteciliğin BJP propaganda makinesinin bir kolu olarak faaliyet göstermesi alışılmadık bir durum değil. Eleştirel gazeteciler de Başbakan'ın kadrolarının yanı sıra federal ekonomi ve soruşturma ajansları tarafından hedef alınıyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü 2024 yılında Hindistan medyasının "gayri resmi bir olağanüstü hal durumunda olduğunu" ilan etmiştir. Azınlık gruplarının hakları da sistematik olarak saldırı altında. Cezalandırıcı önlemler arasında keyfi gözaltı ve tutuklamalar, halka açık kırbaçlamalar ve evlerin, iş yerlerinin ve ibadethanelerin yıkılması yer alıyor.
Tüm bu önlemler Modi liderliğindeki Hindu milliyetçilerinin seçimlerden çok önce Hindistan siyasetinde hegemonik bir güç haline gelmesine yardımcı oldu. Ancak bu seçimlerin öncesinde, durumlarından emin değilmiş gibi görünüyorlardı. Peki ama neden?
Yorumcular, Modi'nin seçimleri kazanacağından kimsenin şüphesi olmamasına rağmen, üçüncü dönemine başlayan bir lider olarak etrafındaki jingoizmin gözle görülür derecede cansız olduğunu belirttiler. Seçimler ilerledikçe bu durum seçmen katılımının biraz düşük olmasına da yansıdı. BJP'nin "yolsuzluk avcısı" olarak sahip olduğu imaj, Mart ayının sonlarında Yüksek Mahkeme öncülüğünde, Modi hükümeti tarafından 2017 Finansman Yasası'nda tanıtılan son derece gizli bir "seçim finansmanı" programı olan Seçim Tahvilleri programının ifşa edilmesi ve BJP'nin en büyük yararlanıcısı olduğunun ortaya çıkmasıyla darbe aldı. Muhalefet, bizzat başbakan tarafından yürütülen bu programı "dünyanın en büyük haraç çetesi" olarak nitelendirdi.
Seçmenleri harekete geçirecek önemli seçim konuları da yok gibi görünüyor. Ayodhya'da 1992 yılında bir Hindu çetesi tarafından yıkılan Babri Camii'nin kalıntıları üzerine Ram tapınağının inşa edilmesi ve Cammu ve Keşmir eyaletinin anayasal güvence altındaki özel statüsünün iptal edilmesi gibi çok abartılan seçim vaatleri çoktan yerine getirildi. Dikkatler "ekmek parası meselelerine" çevrildi ve iktidar partisinin "ekonomik büyüme, istihdam yaratma ve yoksulluğu azaltma" konusundaki performansı pek de parlak değil. Yaklaşık 800 milyon insan devlet yardımlarına bağımlı kalmaya devam ediyor. 20-24 yaş arası gençler arasında işsizlik oranı yüzde 50 civarında seyrediyor. Hindistan bugün ayrıca İngiliz sömürge yönetimi altında olduğundan daha eşitsiz. Modi döneminde en üstteki yüzde birin gelir ve servet payları sırasıyla yüzde 22.6 ve yüzde 40.1'e ulaştı. Hindistan'ın en tepedeki yüzde birlik kesiminin gelir payı Güney Afrika, Brezilya ve Amerika Birleşik Devletleri'nin üzerinde, "dünyanın en yüksekleri" arasında yer alıyor.
Bu konuların iktidar partisinin seçim beklentilerini nasıl etkileyeceği konusunda endişeli olan hükümet taviz vermiyor.
İktidardaki BJP partisi diğer tüm siyasi partilerin toplamından daha fazla paraya sahip. Ancak Hindistan'ın en büyük muhalefet partisi olan Hindistan Ulusal Kongresi küçük, bireysel bağışları çekmeye çalıştığında hükümet Gelir Vergisi Dairesini silah haline getirdi ve partinin banka hesaplarını dondurdu. Vergi makamları da partinin 14 milyon dolarına el koydu.
Eski parti başkanı Rahul Gandhi, Kongre'nin seçimlerden önce kampanya yapamadığını söyledi. Gazetecilere verdiği demeçte şunları söyledi:
"Çalışanlarımızı destekleyemiyoruz. Adaylarımız ve liderlerimiz hava yolu veya trenle seyahat edemiyor. Bu, başbakan ve içişleri bakanı tarafından Kongre partisine yapılan bir suç eylemidir. Hindistan'ın bir demokrasi olduğu fikri bir yalandır. Bugün Hindistan'da demokrasi yok."
Seçimlerin başlamasına bir aydan kısa bir süre kala Delhi Eyaleti Başbakanı ve Aam Aadmi Partisi (AAP) lideri Arvind Kejriwal, Delhi'nin içki politikasıyla ilgili "yolsuzluk iddiaları" nedeniyle federal mali suçlar dairesi tarafından gözaltına alındı. Parti üyeleri bunun siyasi amaçlı bir hareket olduğunu ve kampanya yapmasını engellemek için yapıldığını söyledi. Üst düzey AAP lideri ve Delhi'nin finans lideri Atishi, "Bu seçimleri çalmanın bir yoluydu" dedi.
BJP ayrıca seçmenlere "başlangıç hikayesini", yani İslamofobik ahlakını ve özlemlerini hatırlatmaya çalıştı. Modi genellikle BJP kadrosundaki diğer kişilerin açıkça İslamofobik söylemlerde bulunmasına izin verirken, kendisi de metanetli bir ruhani lider havasını koruyordu. Ancak bu kez İslamofobiyi üstlenme ihtiyacı hissetti. Kampanya sürecinde düzenli olarak cemaatçi bir dil kullandı ve Müslümanları "büyük ailelere sahip sızıntı kimseler" olarak adlandırdı. Modi, herhangi bir kanıt olmaksızın, Kongre yönetimi altında Müslümanların "kaynaklar üzerinde öncelikli hakka sahip olduğunu" iddia etti. Muhalefet partisinin Hinduların tüm servetini toplayacağı ve "sızıntılar" arasında yeniden dağıtacağı uyarısında bulundu. Modi ayrıca Hindu kadınları da muhalefet partisinin altınlarını ellerinden alıp "Müslümanlara yeniden dağıtacağı" konusunda uyardı. Madhya Pradesh'in Khargone kentinde düzenlenen bir mitingde Modi ayrıca Kongre'nin Müslümanları kendisine karşı birleştirerek "oy cihadı" yaptığını söyledi.
4 Haziran'da Modi büyük olasılıkla kazanan ilan edilecek. Ancak bu zafer, iktidar partisinin ya da liderinin Hindistan siyaseti üzerindeki hakimiyetinden duyduğu endişeyi azaltmayacak. Seçimler öncesinde olduğu gibi, BJP ve Modi'nin Hindu milliyetçi hegemonyayı ve hakimiyeti daha da sağlamlaştırma çabalarını sürdürmesi muhtemel. Ne yazık ki, zaten gerilemekte olan bir demokraside bu, daha baskıcı önlemler ve muhtemelen Hindu milliyetçi hegemonyaya karşı kalan tüm protesto ve muhalefet yollarının bastırılması anlamına gelecek.
Al Jazeera'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.