Hindistan Müslümanları Saharanpur'da bir kez daha esir edilmiş bir halkın kaderini yaşadılar.
Barış, adalet, kardeşlik gibi kelimeler bu dünyanın mazlumları için anlamsız. Böyle hayali kelimelerin belirlenmesine veya kimin bu hakları hak edip hak etmediğine gücü elinde bulunduran ülkeler karar veriyor.
Müslümanların bu Temmuz ayında Saharanpur'da katledilmesi daha önceden Assam ve Muzafarnagar'da yapılan soykırımlar gibi rastgele olan plansız faaliyetler değil. Bunlar dünyanın sözde en geniş demokrasisi diyerek kutsanan bir yerde kasten yapılan soykırım eylemleri.
65 yıldır Hindistan'da Müslümanlar katledilmesine rağmen hala Müslümanların Hindistan'da özgür olduğu, eşit haklardan faydalandığı, mallarının ve canlarının güvende olduğu iddia ediliyor.
Neler oluyor?
Sayısız katliama rağmen hala Müslümanların canlarının ve mallarının güvende olduğunu iddia edenler, dünyayı kasten yanlış bilgilendirerek bu toplumun çaresizliğini gizlemeye çalışıyorlar. Sıradan Hindistan Müslümanları için nasıl olsa bu iddialar ucuz TV reklamlarından farksız. Bahavalpur'da, Muradabad'ta, Babri Mescidinin imha edilmesiyle birlikte Müslümanların acımasızca katledilmesi, elektrikle öldürülmesi ya da Saharanpur'daki son isyanlarda, yani her seferinde ümmetin kadınlarının namusları güpegündüz çiğnendi. Bu trajediler eskiden kastın üst kısmında bulunan Hintlilerin kastın alt kısmındaki insanların onurunu zedelemek için meydanlarda ve pazarlarda yaptıklarını hatırlatıyor. Bugün bile Hindistanlı tarihçiler ve insan hakları savunucuları bu vahşetle ilgili herhangi bir rahatsızlık hissetmiyorlar. Sebebi çok basitti: inanç hakkının kastın üst kısmındaki insanlara ait olduğunu; alt kısımdaki esir halkın ise efendileri tarafından verilen "özgürlük", "adalet", "haklar" gibi terimlerle yaşamak zorunda olduğunu düşünüyorlar.
Aynı sorun bugün Müslümanlar üzerinde tekrar ederek günümüzün eğitimli modern Hindistan toplumunda yaşanıyor.
Peki Müslümanları hedef alan bu saldırılardan kim sorumlu tutulmalı? Gizli servisler? Hindistan Halk Partisi (BJJ)? Ulusal Gönüllüler Partisi (RSS)? Uttar Pradeş'teki eyalet hükümeti? Yoksa merkezi hükümet mi?
Eğer bu olayları aldatıcı Hint medyası üzerinden takip ederseniz sonsuz bir karışıklık ve yalan labirenti içinde bulursunuz. Hindistan'ın dışında olup ilk elden kaynaklara ulaşamayan Müslümanların, Hint Müslümanlarının kötü durumunu anlamaları neredeyse imkansız. Dışarıdan gözlemleyen birisi için en basit sorular bile cevapsız kalıyor: Hint Müslümanları gerçekten özgür mü? Hindistanlılar ile aynı haklara sahipler mi? Hindistan'da vatandaş olarak saygı görüyorlar mı? Durumları dokunulmaz olanlardan farklı mı? Toplumda kastın alt tabakasında mı yer alıyorlar? Dışarıdan gözlem yapan ve Hindistan'da yaşamayan, yalnızca aldatıcı medyanın gözünden olayları takip eden birisinin meseleyi kavraması zordur. Bu durumlarla karşılaşacak olsan durumu sözde Müslüman liderlerin bakış açısıyla mı anlamaya çalışırsın? Söylediğim için üzgünüm ama bu sadece zaman kaybına değil yanlış anlaşılmalara da yol açacaktır. Bunun nedeni ise Brahmanilerin yalnızca Hint kurumlarını ve liderliği değil devlet güçlerini oluşturan bütün enstrümanları ellerinde bulundurup bu gücü de hem Hint Müslümanlarını hem de tüm dünyayı Hindistan'ın bütün vatandaşlarının "özgürlük" ve "insan hakları" çerçevesinde en hakiki demokrasiyi yaşadığına inandırmak için kullanılıyor. Aynı zamanda Müslümanların isyanları ve katledilmesini gizli güçlerin oyunu olarak gösteriyorlar. Aynı şekilde bu boş iddiaları güçlendirmek isteyen bazı siyasi partiler kendilerini öne çıkartıp Müslümanların savunucusu olarak sunuyor. Bir diğer yandan Hindistan Yüksek Mahkemesi rutin davalar dışında büyük bir gösteriş yaparak birkaç suçluya hafif cezalar verir ve Hindistan'ın aslında hukuka saygı duyan seküler bir devlet olduğuyla ilgili gerçeği yansıtmayan bir algı uyandırmaya çalışır. Eğer hiçbiri başarılı olmazsa, Bollywood gerçek suçun Müslümanlarda olduğunu kanıtlayacak bir filmle çıkageliyor ve Hindistan devleti, sınırsız bağışlayıcılığından çıkarak, adaleti sağlıyor ve suçluları cezalandırıyor.
Hindistan'da Müslüman "liderlerden" oluşan ve bu filmlerdeki kurguyu gerçek olarak kabul eden, dünyayı dolaşıp Hindistan'ın ne kadar barış ve adalet dolu bir ülke olduğunu anlatan resmi bir zümre olduğunu duyduğunuza şaşıracaksınız. Bu "liderler" sık sık Suudi Arabistan ve Pakistan'a gidip Hindistan'da sadece Müslümanların değil bütün herkesin özgürlük ve haklara sahip olduğunu, kimsenin onlara haksızlık yapamadığı gibi saçmalıkları anlatıyorlar.
Bu şeytani tiyatroda en kötü rol Hint Müslümanlarını parlamentoda veya senatoda bir koltuk uğruna satmakta tereddüt etmeyen bu sözde "liderler" tarafından oynanıyor. Her dönemde Hindistan devletinin çirkin yüzünü demokrasi ve laikliğin arkasına saklayan böyle liderler var olmuştur. Gerçek şu ki, ne Hindistanlı Müslümanlara gizli güçler tarafından komplo kurulduğu ne de oy toplamak isteyen siyasilerin anlattıkları doğru değil. Doğru olan ise tüm bu olayların arkasında Hindistan devletinin olmasıdır. Düzenli olarak Müslümanları en alt kast sınıfına indirerek Hindulara karşı koyma güçlerini ve isteklerini kırmak istiyorlar.
Muzafarnagar'da Müslümanların katledilmesi, kadınların tecavüze uğraması, çocukların canlı canlı yakılması ve Müslümanların evlerinin, arazilerinin küle dönmesi, mülteci kamplarında yaşamaya zorlanmasının ardından aylar geçti. 1857 yılı cihadında İngilizleri mağlup eden alimlerin yaşadığı Şamili şimdi Müslümanların yaşadığı bir mülteci kampına döndü. Şamili'den 40 km uzaklıkta Müslüman fatihlerin Delhi'ye açılan kapısı Panipat bulunuyor. Günümüz Hint Müslümanlarının unuttuğu (Hinduların unutmadığı), Müslüman hakimiyetinin sembolü. Bu fatihler Afganistan ve Orta Asya'dan neredeyse sırf büyük Hindu ordularını bozguna uğratma niyetiyle gelirlerdi.
Yüzyıllarca Hindistan'ı hakimiyeti altında tutanların şimdi evlerinden çıkmaya ve mülteci kamplarında yaşamaya zorlanması kaderin bir cilvesi. Yakın zamanda uluslararası endişeleri yatıştırmak için mültecilerin evlerine döneceği açıklandı. Nereye dönecekler? Hindistan devleti zaten arazilerine Hinduların yerleşmesi için onları zorla yerinden etti.
Hangi Müslüman genç bunu unutur?
Hindistan Müslümanları artık bu hilelere ve aldatmacalara katlanamaz. Uzun yıllardır "Hindistan demokrasisi", "laik devlet", "barış", "Gandhi'nin toprağı" gibi boş boş sloganlarla aptal yerine koyuldular. Bu boş sloganlar Müslümanların evlerini küllere çeviren Hindu nefretini perdeleyemez. . Masum çocuklar sanki insan değil de akrep yavrularıymış gibi yanan ateşlere atıldılar. Müslüman kızların kalpleri dağlayan çığlıkları Müslüman gençler yaşadığı sürece unutulmayacaktır. Hindu devleti hafızalarına kazımışken Muhammed bin Kasım'ın, Gazneli Mahmut'un, Evrengzib'in, Tipu Sultan'ın manevi oğulları bu rezillikleri hiç unutur mu? Hangi Müslüman genç Muzafarnagar'da ve Saharanpur'da kalplerine sürülen bu lekeyi unutabilir? Hayır, Hint Müslümanları bu boş sloganlarla aldatılamayacak. Hiçbir parti, resmi Müslüman "lider", parlamento ya da yüksek mahkeme o gencin acısını dindiremez. Bu durum 65 yıldır devam ediyor ve her geçen gün Müslümanların durumu sadece daha da kötüye gitti. Hakikatte hepsi bir ve aynıdır: Müslümanların düşmanları, dinimizin düşmanları, sevgili Peygamberimizin düşmanları (s.a.v.). Canımızın, malımızın, onurumuzun gerçek düşmanları onlar.
Unutulmamalıdır ki zayıfı ve mazlumu ezmek, Hindunun inancında vardır. Dini inancına göre Hindu güce ibadet eder. Kendinden güçlü olan kimseyi Tanrısı olarak kabul eder; Hindu toplumunda zayıf olana karşı ilkeler, etik, ahlak, hoşgörü, iyilik yoktur.
Hayatı koruyan ölüm
Hindistan'daki sevgili Müslümanlar! Bu aşağılık iki yüzlülerin sizi kandırmasına izin vermeyin. Hindistan'ı bin yıldır yöneten sizsiniz. Sizin çağınızda Hindistan altın bir serçe idi. Hindistan'ı ihtişamlı hale getirenler Müslümanlardı.
Kendi geleceğimize karar verme zamanı geldi. Bu aşağılamalardan kurtulmak için yıllardır üzerinde yürümeye çalıştığımız yolu terk etmeliyiz. Onurlu bir yaşamı ve şerefli bir ölümü garanti eden yol üzerinde yürümeliyiz. Acı çekmeyeceğimiz ve hayatımız için yalvarmayacağımız güne gelene dek her gün çalışmalıyız. Ölümün bizzat kendisinin koruduğu hayatı benimsemeliyiz!
Hindistan'daki sevgili Müslüman erkek ve kız kardeşlerim! Allah ve Peygamber (S.a.v.) düşmanlarının önünde dökülen hiçbir gözyaşı haklarınızı geri getirmeyecek. Haklarınızı ve onurunuzu korumak için gücünüzü nasıl kullanacağınızı öğrenmediğiniz sürece kimse size haklarınızı vermeyecek. Eğer bugün onurunuzu geri kazanmak ve şanlı tarihinize, zorla çıkartıldığınız Panipat ovalarına mülteci olarak değil fatih olarak geri dönmek istiyorsanız özgürlüğün topraklarına Afganistan'a gelin. Cihadı öğrenin ve Hindistan Müslümanlarını onur ve şeref yoluna geri götürün. Bu cihat yolunda yakın geçmişte kibirli bir süper güç düşüp öldü ve bugün bir başka süper güç benzer bir kaderi yaşamanın eşiğinde.
Afganistan şehitlerinin yolu İslam Halifeliği'nin yoludur. Allah'ın dininin egemenliğinin yoludur. Yer yüzünde Allah'ın hak halifesi olmak için uğraşanların yoludur. Zayıfın güçlü olan üzerine çıkmasının yoludur. Sizi bu dünyanın darlığından kurtarıp öbür dünyanın muazzam ferahlığına götürecek olan yoldur. On yılladır süren bu boyun eğmeler tüm dünyadaki Müslümanların bir şeyi fark etmesini sağladı: eski şanlı günlere dönmek ve onurumuzu kazanmak için tek yol bu ümmetin öncülerinin yolunu takip etmek. Bu yol ise Kur'andır, sahabeler tarafından benimsenen Peygamber metodudur.
Hindu devletinin korkusu
Şunda ufak bir endişemiz olsa da Hindistan Müslümanları da er ya da geç geleceklerinin Afgan cihadının başarısıyla bağlantılı olduğunun farkına varacaklar. Hint kurumları, Brahmani entellektüeller ve siyaset uzmanları bu etkeni tamamen anlamış durumdalar. Afganistan'da Taliban'ın zaferinin Hindistan'da Hindu egemenliğine önemli bir tehdit oluşturacağını biliyorlar. Bu sebepten dolayı Hint hükümeti Müslümanları bu hareketten uzak tutmaya çalışıyor. Bu hareketin en ufak bir tozu dahi Müslüman nüfusa ulaşsa, uykuda olan ve topraklarında uzun yıllar hüküm süren müthiş gücün sonunda uyanacağından korkuyorlar.
Şu anda gerçekleşen olaylar Hindistan Müslümanları için parlak bir geleceği de müjdeliyor; Afganistan'daki İslam Emirliği ile bağlantılı bir gelecek. Hindistan Müslümanları için Afganistan cihadında proaktif bir rol alma ve 40 yıllık cihat tecrübesinden faydalanma vakti geldi ki böylece gelecek jenerasyonlar için daha iyi bir gelecek inşa edebilsinler.
Resurgence dergisinde yer alan bu makale, Mepa News okurları için tercüme edilmiştir.
Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.