Lübnan'da ve Arap dünyasının diğer bölgelerinde, özellikle bölgede önemli gelişmeler olduğunda Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın konuşmalarını dinlemek neredeyse bir gelenek haline geldi.
Araştırmacılar Nasrallah'ın Lübnan'da, Suriye'de ya da başka bir yerde Hizbullah için ne gibi kararlar açıklayabileceğini tahmin etmeye çalışıyor.
Ancak Lübnan Hizbullah Hareketi'nin savaşçıları sınır boyunca İsrail askerleriyle çatışırken Nasrallah'ın kendisinin ortalıkta görünmemesi ve herhangi bir konuşma yapmaması insanları şaşırtıyor.
Hizbullah-İsrail çatışmaları şimdilik sınırın her iki tarafındaki küçük hedeflerle sınırlı. Hizbullah en az 36 savaşçısının çatışmalarda öldüğünü, İsrailli kayıpların sayısının ise belirsiz olduğunu açıkladı.
Hizbullah Hareketi, 7 Ekim'de Hamas öncülüğünde Gazze Şeridi yakınlarındaki İsrail yerleşimlerine düzenlenen ve yaklaşık 1.400 İsraillinin ölümüne yol açan saldırıdan kısa bir süre sonra İsrail'e saldırmaya başladı. İsrail'in Gazze'ye yönelik aralıksız bombardımanı o tarihten bu yana 5,700'den fazla Filistinlinin ölümüne neden oldu.
Pek çok kişi Lübnan-İsrail sınırındaki bu çatışmaların, 2006 yılında Hizbullah'ın İsrail'e karşı bir ay süren ve çıkmaza giren çatışmasından daha yıkıcı olabilecek bölgesel bir savaşa dönüşmesinden korkuyor.
Hizbullah mitingler düzenledi, ölen savaşçıları için cenaze törenleri düzenledi ve üst düzey yetkilileri mevcut durumun gerektirmesi halinde savaşı tırmandırma tehdidinde bulundu.
Sadece sınır çatışmaları bile İsrail'in Lübnan yakınlarındaki bölgeleri boşaltmasına neden oldu ve 19.000'den fazla Lübnanlı ülke içinde yerinden edildi.
Nasrallah'ın sessizliği belirsizliği daha da arttırırken, uzmanlar İsrail'in Gazze'ye düzenlemesi beklenen kara harekatının Hizbullah liderinin tepkisini çekebileceğine inanıyor.
Middle East Eye'a (MEE) konuşan akademisyen ve Hizbullah üzerine bir kitabın yazarı Joseph Daher, "Asıl mesele kara işgalinin niteliğinin ne olacağı" dedi.
Daher'e göre şiddetin boyutu ve İsrail'in Hamas'a ne kadar zarar verebileceği belirleyici faktörler olacak.
"Düşmanın kafasını karıştırıyor"
Hizbullah yanlısı yayın organı Al Mayadeen'e bir röportaj veren Hizbullah milletvekili Hasan Fadlallah, Nasrallah'ın "grubun savaşlarını perde arkasından yönettiğini ve kamuoyunun gözünden uzak kalmasının bu stratejinin bir parçası olduğunu" söyledi.
Fadlallah, "Bu aynı zamanda düşmanın kafasını daha da karıştırıyor" dedi.
Bir Hizbullah sözcüsü MEE'ye grubun şu anda konuyla ilgili açıklama yapmadığını söyledi. Ancak Salı günü Hizbullah'a ait El Manar'dan bir gazeteci Nasrallah'ın konuşmasına ait olduğu anlaşılan bir tanıtım paylaşarak "onu bekleyin" başlığını attı.
Harekete yakın bir siyasi analist olan Qassim Qassir MEE'ye yaptığı açıklamada Hizbullah yetkililerinin siyaset ve medya sahnesinde yaşanan gelişmelere "ayak uydurduklarını" ve Nasrallah'ın ortaya çıkmasına henüz ihtiyaç duymadıklarını söyledi.
"Gerektiğinde ortaya çıkacaktır" diyen Qassir, bir ateşkesin ya da "topyekün savaş" ilanının tetikleyici olabileceğini iddia etti.
Beyrut merkezli Carnegie Orta Doğu Merkezi'nde araştırmacı olan Mohanad Hage Ali'ye göre "Nasrallah'ın sessizliği Hizbullah'ın Hamas'ın saldırısı karşısında duyduğu şaşkınlığın" bir işareti olarak da yorumlanabilir.
"Nasrallah'ın mesajları her zaman güçlüdür, İsraillilere karşı kırmızı çizgileri zorlar ve tehdit eder" dedi. "Örgütün bu yeni tırmanma düzeyine hazırlıklı olmadığı düşünüldüğünde, sanırım tüm seçenekleri açık tutmaya çalışıyor."
Pazar günü İsrail'in kuzey sınırına yaptığı bir ziyaret sırasında Başbakan Binyamin Netanyahu, Hizbullah'ın savaşa resmen katılmayı seçmesi halinde "hayatının hatasını" yapmış olacağını söyledi.
Netanyahu hazır bulunan askerlere "Hizbullah ve Lübnan devleti için sonuçları yıkıcı olacaktır" dedi.
Potansiyel tepki
Hizbullah'ın Hamas'tan çok daha güçlü bir cephaneliğe sahip olması ve geçmişte İsrail'i durdurmak için savaştığını kanıtlamış olması, uzmanların geniş çaplı bir çatışmanın sonucu konusunda daha az emin olmalarına yol açıyor.
Hizbullah ayrıca yakın geçmişte Suriye'de Beşar Esed'in güçlerinin yanında savaşarak ciddi bir savaş deneyimi de kazanmıştır.
Ancak Hizbullah'ın olası bir savaş nedeniyle içeride karşılaşabileceği tepki çok şiddetli olabilir.
Hage Ali, "Bu çatışma Lübnan'daki siyasi tartışmaları ve kutuplaşmanın sonrasını da belirleyecek," diyor ve ekliyor: "Çatışma bittikten sonra Hizbullah'ın siyasi olarak paçayı kurtarabileceğini sanmıyorum."
Daher, Filistin davasına sempati duyan siyasi gruplar da dahil olmak üzere Lübnan'daki pek çok kişinin ekonomik kriz içindeki ülkelerinin mevcut çatışmaya dahil olmasını istemediğini söylüyor.
Ancak İsrail'in Gazze'yi bombalamaya devam etmesi, Gazze'deki ölü sayısının hızla artması ve sınırdaki çatışmaların uzaması Lübnan halkı arasındaki öfke ve hayal kırıklığını arttırdı.
İsrail'in 17 Ekim'de El-Ahli Arap Hastanesi'ne düzenlediği bildirilen saldırının ardından Lübnan sokakları İsrail'i kınayan göstericilerle doldu. Bir bölgede Hizbullah destekçilerinin Nasrallah'a savaş ilan etmesi için yalvardıkları biliniyor.
Mısır'da Filistin yanlısı bir mitingde bazı protestocuların Nasrallah'a tezahürat yaparak "Tel Aviv'i bombalamasını" ve "özgür insanların sesine kulak vermesini" söyledikleri görüldü.
Qassir'e göreyse "Hizbullah ve Hasan Nasrallah'tan emir bekleyen sloganlara geri dönülmesi" Hizbullah'ın İsrail'e karşı Arap direnişinin sembolü olduğunu ve bir tırmanma durumunda oynayabileceği rolü teyit ediyor.
Bölgesel ölçekte ise Hage Ali bunu, Hizbullah ve destekçisi İran'ın 2006 savaşı ve 2000 yılında Güney Lübnan'ın İsrail işgalinden kurtarılmasının ardından Arap kamuoyunda sahip oldukları önemli cazibeyi yeniden kazanmaları için bir şans olarak görüyor.
Hage Ali , "Eğer bunu başarırlarsa, tüm bunlar İranlılar için belirleyici bir an olacak" dedi.
Kaynak: Mepa News, Middle East Eye