Hizbullah'ın İsrail'e karşı zafer kazanma şansı var mı?

Samer Jaber

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın 28 Eylül'de öldürülmesiyle birlikte İsrail, süregelen çatışmayı kritik bir noktaya getirdi. Beyrut'un yoğun nüfuslu güney banliyölerine düzinelerce 900 kiloluk bomba atılmasını içeren bu suikast, 24 saat içinde 500'den fazla kişinin ölümüne neden olan şiddetli bir hava saldırılarının ardından geldi. Bu saldırıdan önce Hizbullah mensuplarına tuzaklı çağrı cihazları ve diğer iletişim araçlarıyla eşi benzeri görülmemiş saldırılar düzenlenmişti.

Tüm bunlar İsrail'e önemli bir taktik avantaj sağladı. Diğer taktik operasyonlarla birlikte sürdürülmesi halinde bu çabalar Hizbullah'ın etkili karşılık verme kabiliyetini zayıflatabilir. Saldırılar, Hizbullah'ın özel askeri birimi Rıdvan Gücü'nün komuta zincirine büyük bir darbe vurmuştur. Hizbullah'ın güney cephesi komutanı Ali Karaki'nin öldürülmesi sembolik bir öneme sahip olsa da örgütün İsrail şehirlerine yönelik ateş menzilini genişletmeye devam etme kapasitesini etkileyecek gibi görünmüyor.

İsrail'in bu saldırılarla nihai hedefi Gazze'deki savaşını Lübnan'daki çatışmadan ayırmak, yani Hizbullah'ı İsrail'in kuzeyine saldırarak Hamas'ı desteklemekten vazgeçmeye zorlamak. İsrail hükümeti bu hedefe ulaşmak için gerilimi tırmandırmayı bir araç olarak kullanıyor. İsrailliler başarılı bir ayrışmanın, Hamas ve Hizbullah'ın da parçası olduğu direniş ekseninin üyeleri arasında bir çatlak yaratacağına inanıyor.

Ancak İsrail'in bu yaklaşımının geri tepme riski var. Aslında İsrail kendisini, daha güçlü taraf olduğu halde tırmanma paradoksu nedeniyle Hizbullah'la çatışmayı kaybettiği 2006'dakine benzer bir durumda bulabilir. Zira asimetrik savaşta nispeten daha zayıf olan taraflar sadece stratejik sabır göstererek, savaşı uzatarak ve güçlü rakibini önemli miktarda kaynak harcamaya zorlayarak ve nihayetinde bu kaynakların tükenmesine neden olarak savaşı kazanabilir.

Hizbullah liderlerinin hayatları pahasına da olsa bu çatışmadan geri adım atamayacağını belirtmek önemlidir. Riskler son derece yüksek; geri çekilmesi halinde sadece destekçilerinin güven ve itimadını kaybetmekle kalmayacak, aynı zamanda 2006'da İsrail'le yaptığı savaştan bu yana inşa ettiği stratejik caydırıcılığı da tehlikeye atacaktır. Bu nedenle, hayatta kalan Hizbullah liderliğinin sonuna kadar savaşması muhtemeldir.

Mevcut durumda Hizbullah'ın yapması gereken tek şey, İsrail'in kuzeyine yönelik roket saldırılarını sürdürmek için kalan imkanlarını seferber etmek, böylece İsrail ordusunun tahliye edilen sakinlerin geri dönüşünü sağlamasını engellemek ve İsrail'in kara harekatıyla kuvvetlerini Litani Nehri'nin kuzeyine itme girişimlerine direnmektir.

İsrail ordusu şiddetli bir direnişle karşılaşmasa bile, yeni ilan ettiği “sınırlı kara harekatında” elde edeceği ilerlemeler geçici olabilir. Dolayısıyla operasyonu genişletip genişletmeme tercihiyle karşı karşıya kalacaktır.
Hizbullah, İsrail'in tırmanışına ölçülü bir yaklaşımla karşılık vermeye devam ediyor ve İsrail'i geniş çaplı bir işgal başlatması için kışkırtmayı umuyor. Hizbullah için kara savaşının başlaması önemli taktik avantajlar sunuyor.

İsrail kara birliklerinin varlığı İsrail hava kuvvetlerinin etkinliğini sınırlayacaktır. Örneğin F-35, İsrail askerlerinin bu tür bir bombardımanda ölme riski nedeniyle İsrail birliklerinin Hizbullah ile çatıştığı bölgelerde kullanılmayacaktır. Hizbullah'ın elinde uçaksavar füzeleri olabileceğinden diğer uçaklar da sınırlı bir şekilde kullanılabilir.

Ayrıca Hizbullah güçleri güney Lübnan'ın zorlu arazisine daha aşinadır ve bu da onlara büyük bir avantaj sağlamaktadır. Hizbullah yıllar içinde bu bölgede uzun süreli kara savaşını sürdürmek üzere tasarlanmış sağlam bir lojistik ve askeri altyapı da geliştirmiştir.

Dahası, Hizbullah için İsrail birlikleriyle karada savaşmak, Suriye savaşına müdahil olması nedeniyle nispeten yorulmuş olan Arap kamuoyundaki "direniş grubu" imajını daha da sağlamlaştırma fırsatı sunuyor.

İsrail ile açık ve uzun süreli bir çatışma Hizbullah'ı Arap dünyasının önde gelen direniş grubu olarak yeniden konumlandıracak ve Filistin ve Arap çıkarlarının sadık bir savunucusu olarak imajını güçlendirecektir. Bu yenilenen konum, Hizbullah'ın bölgedeki etkisini arttıracak ve gönüllü toplama ve Arap ve Müslüman topluluklardan destek alma kabiliyetini güçlendirecektir.

İsrail muhtemelen birliklerinin sınırın derinliklerinden Lübnan'a yeniden konuşlandırılmasını gerektirecek uzun süreli ve açık bir çatışmaya girmekten kaçınmaya çalışacaktır. Yüksek personel kayıpları İsrail hükümeti üzerinde çekilme baskısının artmasına yol açarak Hizbullah'a bir zafer hediye edebilir.

Ancak İsrail'in Hizbullah'ı İsrail şartlarında bir ateşkesi kabul etmeye zorlamak için uyguladığı yoğun bombardıman stratejisinin sınırları var. Mevcut ABD yönetimi İsrail'in tükenen silah ve mühimmat stoklarını kolayca doldururken, bunu giderek artan bir maliyetle yapıyor.

ABD müesses nizamı İsrail'e tam destek vermeye devam etse de, siyasi yelpazenin her iki tarafındaki Amerikalı seçmenlerin önemli bir bölümü etik ve ekonomik nedenlerle bu desteğe karşı çıkmaktadır. ABD başkanlık seçimlerinde kim seçilirse seçilsin, muhtemelen silah tedarikini kesmekle tehdit ederek İsrail'in bitmek bilmeyen tırmanışına bir son vermek zorunda hissedecektir. Bu nedenle İsrail seçimlerden önce bölgede yeni gerçekler ortaya koyma telaşında.

Öte yandan Hizbullah ve diğer direniş hareketleri için bu, İsrail bazı erken başarılar elde etmeyi başarsa bile devam edecek bir yıpratma savaşıdır. Hizbullah son iki haftada önemli kayıplar vermiş olsa da İsrail'e karşı yeni bir zafer ilan etme potansiyeline hala sahip. Gazze'deki Hamas'a benzer şekilde, hayatta kalmak bile tek başına bir başarı sayılabilir. Beyrut'ta ve Tahran'daki stratejik destekçileri tarafından yapılan hesaplar muhtemelen bunlar.

Sonuçta İsrail'in direniş ekseni içinde bir çatlak yaratma çabaları tam tersi bir etki yaratabilir. Yakın tarih, İsrail operasyonlarının tırmanmasının bölünmeye neden olmak yerine direnişe yönelik kamuoyu desteğini arttırdığını ve aynı zamanda Lübnan, Filistin ve ötesindeki üyeleri arasındaki birliği güçlendirdiğini göstermektedir.


Al Jazeera'de yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Yorum Yap
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.