Hizbullah'ın ötesinde: Lübnan ile İsrail arasındaki gerilimin tarihi

Gerginlik yeniden alevlenme tehlikesi taşırken, Lübnan-İsrail çatışmasının tarihi hakkında bilmeniz gerekenler burada.

(Fotoğraf: Hizbullah'ın Lübnan sınırındaki İsrail askeri merkezine yönelik saldırısı - 14 Ekim 2023)

Lübnanlı silahlı grup Hizbullah ve İsrail ordusunun geçtiğimiz hafta boyunca sınır hattında karşılıklı topçu ateşi ve diğer saldırılarda bulunması, bölgesel bir savaşın patlak verebileceği endişelerini de giderek arttırdı.

Şiddet olayları, İsrai ile Filistinli gruplar arasındaki çatışmanın merkezinde yer alan Filistin toprağı Gazze Şeridi'ne yönelik bombardıman ve ablukanın devam ettiği bir dönemde meydana geldi.

İsrail, Hamas öncülüğündeki Filistinli grupların Gazze'den başlattığı ve tahminen 1.400 İsraillinin ölümüne yol açan sürpriz saldırıdan bir gün sonra, 8 Ekim'de Hamas'a savaş ilan etti.

Ancak savaş ilanının ardından İsrail Gazze Şeridi'ni yoğun şekilde sivil-asker ayrımı gözetmeksizin hedef aldı ve şu ana kadar ölen Filistinlilerin sayısının çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 2.800'e yükseldiği biliniyor.

Yaşananlar, İran destekli Hizbullah'ı Filistin halkıyla "dayanışma içinde" olacağını söylemeye teşvik etti. Ardından gelen saldırılar ve İsrail'in Gazze'de sivilleri hedef aldığı misillemeler iki güç arasında 2006'dan beri nispeten durgun olan çatışma günlerini yeniden canlandırdı.

Gerginlik yeniden alevlenme tehlikesi taşırken, Lübnan-İsrail çatışmasının tarihi hakkında bilmeniz gerekenler burada.

1948 öncesi: Beyrut Amerikan Üniversitesi tarih bölümü öğretim görevlisi Makram Rabah'a göre İsrail devleti kurulmadan önce Lübnan, Filistin'deki Siyonistlerle nasıl bir ilişki kuracağını konusunda stratejiler geliştirmeye çalışıyordu.

Lübnan 1943 yılında Fransa'dan bağımsızlığını kazandı. Yeni kurulan cumhuriyetteki bazı milliyetçiler, Hıristiyan-Lübnanlı bir ulusun Siyonistlerle işbirliği yapmasını sağlayacak bir azınlıklar ittifakına bel bağlamıştı.

Ancak Rabah'a göre Lübnan'ın kurucuları -başta Riad al-Solh ve Bechara el-Khoury olmak üzere- hem İsrail ile ilişki kurup hem de komşu Arap devletleriyle iyi ilişkiler sürdüremeyeceklerini düşünüyorlardı.

1948: İsrail devleti 14 Mayıs'ta bağımsızlığını ilan etti. Ertesi gün Mısır, Suriye, Ürdün, Irak ve Lübnan İsrail'e savaş ilan etti. Lübnan Arap ülkeleri arasında en küçük orduya sahip olan ülkeydi.

İsrail kuvvetleri Arap savaşçıları püskürttü ve güney Lübnan'ın bir kısmını geçici olarak işgal etti. Ateşkes 23 Mart 1949'da imzalandı ve İsrail birlikleri uluslararası alanda kendilerine tanınan sınıra çekildi.

1965: Filistinli milliyetçi bir grup olan El Fetih'in bölgede güçlü bir unsur olarak ortaya çıkması, sınır çatışmalarının yeniden başladığı bir döneme denk geldi.

Beyrut Amerikan Üniversitesi'nde siyaset bilimi profesörü olan Hilal Khashan Al Jazeera'ya yaptığı açıklamada "Lübnan-İsrail sınırı, El Fetih hareketinin İsrail mevzilerine düşük yoğunluklu saldırılar düzenlemeye başladığı 1965 yılına kadar sakindi" dedi.

Lübnan ordusu El Fetih'in operasyonlarına karşı koymaya çalıştı ancak kamuoyu ikiye bölündü.

Ülkenin Müslüman toplumunda ve laik ya da Arap milliyetçisi solda birçok kişi Filistin davasına sempati duyuyordu. Ancak Lübnan'ın milliyetçi sağı -ağırlıklı olarak büyük Maruni partilerinden oluşan ve büyük ölçüde Hıristiyan bir tabanı temsil eden- kendilerini ilgilendirmediğini düşündükleri bir çatışmaya dahil olmak istemedi.

1967: İsrail ve komşu Arap devletleri arasındaki gerilim 5 Haziran'da Altı Gün Savaşı'na dönüştü.

Ancak Khashan, "Arap orduları bir hafta içinde İsrailliler tarafından ağır bir yenilgiye uğratıldı" dedi. İsrail'in zaferinin bir sonucu olarak Filistinliler Kudüs, Batı Şeria ve Gazze'den sürüldü.

Lübnan'ın Altı Gün Savaşı'na askeri katılımı asgari düzeydeydi, ancak etkileri önemliydi. Binlerce Filistinli mülteci Lübnan'a kaçtı ve Lübnan'ın Yahudi nüfusuna karşı şiddet kışkırtılarak birçoğunun göç etmesine neden oldu.

Bir yıl sonra Yaser Arafat'ın El Fetih'i, Filistin halkını temsil eden geniş bir koalisyon olan Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) kontrolünü ele geçirdi.

Khashan, "Filistinliler artık FKÖ çatısı altındaki 14 grupla İsrail'e karşı operasyonlar düzenlemeye başladı" dedi.

1969: 2 Kasım'da FKÖ lideri Arafat ve Lübnan ordusundan General Emile Bustani liderliğindeki heyetler Kahire Anlaşması'nı imzaladı.

Anlaşma, Lübnan'daki 16 Filistin mülteci kampının kontrolünü FKÖ tarafından kurulan Filistin Silahlı Mücadele Komutanlığı'na devretti.

Rabah, "Kahire Anlaşması, FKÖ'ye Lübnan'dan işgal altındaki Filistin'e operasyonlar düzenlemesi için resmi tanınma sağladı" dedi.

1970: Filistinli savaşçılar Ürdün'de başarısız bir ayaklanmaya önderlik etti ve bu gelişme Eylül ayında Kral Hüseyin tarafından sınır dışı edilmelerine neden oldu. Olay Kara Eylül olarak adlandırılacaktı.

Bunun ardından FKÖ ana karargahını Ürdün'den Lübnan'ın başkenti Beyrut'a, askeri karargahını da güney Lübnan'a taşıdı.

1973: İsrail özel kuvvetleri 9 Nisan gecesi ve 10 Nisan'ın erken saatlerinde sürat teknelerine binerek Lübnan sahillerine indi. Üç FKÖ liderine suikast düzenlediler. İsrail'in "Tanrı'nın Gazabı Operasyonunun bir parçası olan bu baskın Arapça'da Verdun Katliamı olarak bilinir.

1978: Lübnan merkezli Filistinli savaşçılar sınır ötesi baskınlar düzenlemeye devam etti ve Mart ayında İsrail, Litani Nehri'ne kadar ilerleyerek Lübnan'ı işgal etti.

Bunun üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, İsrail güçlerinin derhal geri çekilmesini isteyen 425 sayılı kararı kabul etti. Bu karar aynı zamanda bugün hala faaliyet gösteren Lübnan'daki BM Geçici Gücü'nü (UNIFIL) kurdu.

O dönemde İsrailliler, Lübnanlı Hıristiyanlardan oluşan Güney Lübnan Ordusunu silahlandırıyor ve finanse ediyordu. Filistinli gruplar ise Suriye'deki rejim tarafından destekleniyordu.

1979: Mısır ve İsrail arasında bir önceki yıl imzalanan Camp David Anlaşması Ortadoğu'daki güç dengesini değiştirdi.

Khashan, "Arap devletleri Mısır olmadan İsrail'e saldıramayacakları sonucuna vardılar" dedi.

1982: 6 Haziran 1982'de İsrail, sınırındaki FKÖ baskınlarını durdurma bahanesiyle Lübnan'ı işgal etti. Ancak İsrail güçleri başkent Beyrut'un kuzeyine kadar ilerleyerek büyük ölçüde Filistin yanlısı olan Batı Beyrut'u kuşattı.

İşgal, FKÖ'nün 1 Eylül'de çok uluslu bir barış gücü gözetiminde Lübnan'dan ayrılmasına yol açtı.

İsrail'in Lübnan'ı işgali aynı zamanda İran Devrim Muhafızlarının desteğiyle Hizbullah'ın kurulmasına da yol açacaktı. Khashan, "Arap ülkelerinin Filistin davasını terk ettiği bir dönemde İran bu davanın sorumluluğunu üstlendi" dedi.

Bu arada 14 Eylül'de Lübnan Güçleri (LF) lideri ve seçilmiş Cumhurbaşkanı Beşir Gemayel, Suriye Sosyal Milliyetçi Partisi'nin bir üyesi tarafından öldürüldü. İki gün sonra LF lideri Elie Hobeika, İsrail ordusunun koruması altında sağcı Hıristiyan güçleri bir araya getirerek binlerce olmasa da yüzlerce Filistinliyi ve Lübnanlı Şiiyi öldürdü.

Bu olay bugün Sabra ve Şatilla katliamı olarak bilinmektedir. Kayıpların tam sayısı belirsizliğini korusa da, bazı tahminlere göre ölü sayısı 2.000 ila 3.500 arasındadır.

1985: İsrail Lübnan'ın güneyindeki Litani Nehri'ne çekildi ve burada "güvenlik bölgesi" adını verdiği bir bölge oluşturdu. İsrail'in güney bölgesini işgali 2000 yılına kadar devam etti.

1993: İsrail, Hizbullah operasyonlarında en az beş askerinin öldürülmesinin ardından Lübnan'da "Hesap Verebilirlik Operasyonu" adını verdiği operasyonu başlattı. Yedi Gün Savaşı olarak da bilinen bu çatışmada binlerce bina bombalandı, 118 Lübnanlı sivil öldü ve 500'den fazlası da yaralandı.

1996: Lübnan-İsrail sınırının her iki tarafındaki kayıplar 11 Nisan'da "Gazap Üzümleri Operasyonuna" kapı araladı. İsrail, Lübnan'ı top atışları ve hava saldırılarıyla bombaladı ve bunun sonucunda aralarında en az 37 çocuğun da bulunduğu 100'den fazla Lübnanlı Kana Katliamı'na kurban gitti.

2000: 24 Mayıs'ta İsrail, kuvvetlerini BM tarafından belirlenen sınır olan Mavi Hat'a çekeceğini açıkladı. Bu karar İsrail'in Güney Lübnan'daki işgalini fiilen sona erdirdi. Lübnan halkı 25 Mayıs'ı ulusal bayram olarak kutladı.

Khashan, Lübnan'daki işgale karşı "İsrail'de yaygın bir muhalefet vardı" diyor.

Ancak İsrail güçleri Lübnan'dan çekerken Güney Lübnan Ordusu'nun pek çok mensubu da çekilmeyle birlikte onlara katıldı.

2006: Hizbullah, İsrail topraklarında düzenlenen bir operasyonda üç askeri öldürdü ve ikisini esir aldı. Hizbullah İsrailli askerlere karşılık Lübnanlı mahkumların serbest bırakılmasını talep etti. Ancak Hizbullah'ın roketler fırlatması ve İsrail'in buna hava saldırılarıyla karşılık vermesi üzerine Temmuz Savaşı patlak verdi ve 34 gün sürdü.

Bu savaşta da çoğu sivil olmak üzere yaklaşık 1.200 Lübnanlı öldü ve 4.400 kişi yaralandı. İsrail ise çoğu asker olmak üzere 158 kişinin öldüğünü açıkladı.

Rabah, "2006 yılı Lübnan ve İsrail arasındaki bir savaştan çok Hizbullah ve İsrail arasındaki bir savaştı" dedi.

2023: Yakın zamana kadar sınır nispeten sessizdi. Ara sıra ciddi bir gerilime yol açmadan Lübnan'dan İsrail'e roketler ya da insansız hava araçları gönderilse de İsrail 2007'den 2022'ye kadar Lübnan hava sahasını 22.000'den fazla kez ihlal etti.

Ancak bu göreceli istikrar geçen hafta değişti. İsrail ve Hizbullah karşılıklı saldırılar düzenledikçe ölümler de artmaya başladı. Ölenler arasında Reuters için çalışan Issam Abdallah isimli Lübnanlı bir gazeteci, yaşlı bir Lübnanlı çift ve bir İsrailli sivil de bulunuyor.

Kaynak: Mepa News, Al jazeera

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.

Haberler Haberleri