Türkiye siyasetinde en fazla tartışılan meselelerden biri de dinin siyasete alet edilmesi. Aslında laik bir cumhuriyet olan Türkiye'de dinin siyasete dahil edilmesine şiddetle karşı çıkılsa da, dinin siyasete alet edilmesine pek fazla ses çıkaran olmuyor.
Mevcut sistemin tüm siyasi partileri, halkın dini duygularını istismar ederek oy kazanma konusunda birbiriyle yarışıyor.
Bu geçmişten bugüne devam eden, Müslümanların ise hakkıyla tepki veremediği bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
***
Hz. Ömer, Fatih Sultan Mehmet, Mustafa Kemal Atatürk, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Muhsin Yazıcıoğlu, Bülent Ecevit...
"Şimdi bu isimlerin birbirleriyle ne ilgisi var?" demeyin. Bu isimler, bir siyasi partinin yaptığı afişte bir araya getirilmiş, buna da "Ömer'in yolu" denilmiş. Türkiye siyasetinde merkez sağcı partilerden alışkın olduğumuz bu tutum, aslında diğer ülkelerde de "big tent" olarak anılan geniş kapsamlı taraflar içeren partilerce sıklıkla uygulanmakta. Afişi yayınlayan parti de belki Türk siyasi tarihinde gerçekten "big tent" olarak nitelenebilecek birkaç oluşumdan biri.
Ömer'in yolunu demokraside aramak
Siyasi hesaplar ve seçim tartışmaları elbette kendilerini ilgilendirir. Ancak bu olayda ortaya çıkan mesele, Hz. Peygamber'in dua ve övgülerine mazhar olan, İslam'ın ikinci halifesi Hz. Ömer'in oturtulduğu pozisyon.
Hz. Ömer seküler miydi, demokrat mıydı, siyasi seçimlere katılıp, toplumu İslam'ın sadece kültürel yönlerini ciddiye alan kanunlarla mı yönetiyordu? Hiç sanmıyorum.
Ancak herkes, popülarite kazanmak için, oy almak için, İslam'ın değerlerini istediği gibi kullanma hürriyetini kendisinde görebiliyor. Müslümanlara ait kavramları, şahısları ve meseleleri istismar ederek oy toplayan kesimlerin, Türk siyasi tarihi boyunca, gücü elde ettiklerinde İslam ile ilgili neler yaptıklarını ve yapmadıklarını kısa bir okumayla kolayca görebiliriz.
Müslümanlar kendilerine ait kavramların, İslam'ın siyasi ve sosyal maksatları ile ilgisi olmayanlar tarafından bu cüretle kullanılmasına ses çıkarmadığı müddetçe, bu gibi istismarlar elbette sürecektir. Bu mesele herhangi bir partiyle ilgili değil, çok genel ve çağlar ötesi bir meseledir.
Elbette her siyasi parti, tarihte yer alan her siyasi ismi istediği gibi kullanabilir. Bunun doğruluğuna ve yanlışlığına söz konusu partinin tabanı ve kullandıkları ismin ekolünü sürdürenler karar verecektir.
Fakat konu İslam'ın ikinci halifesi olan Hz. Ömer gibi bir şahsiyet olduğu zaman, Müslümanların gerçek bir ciddiyetle, Ömer'in ismine ve yoluna sahip çıkması gerekir.
Zira Ömer'in yolunu, İslam'ın sadece kültürel bir öge olarak bulunduğu demokratik ve laik süreçlerde aramak bir seraptan başka bir şey değildir.
Bu yazıda yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.