“İlk hatamızı 2013'te aldığımız 9,5 milyon dolar gibi bir döviz kredisiyle yaşadık. Paritedeki durumun aleyhimize döneceğini aklımıza getirmedik.”
Bu sözlerin sahibi, Türkiye’de borçlarını ödeyemediği için konkordato ilan eden ünlü restoran zinciri Kaşıbeyaz’ın Yönetim Kurulu Başkan Vekili Murat Kaşıbeyaz’a ait.
DW Türkçe'den Aram Ekin Duran'ın haberine göre, bugün Türkiye’de yüzlerce şirket, bu ünlü restoran zinciri ile aynı kaderi paylaşıyor. Son 10 yılda dolar ile borçlanmanın cazibesine kapılan Türk şirketler, Türk Lirası’nın yaz sonunda Dolar karşısında hızla değer kaybetmesi sonrasında iflas seçeneği ile yüz yüze geldi. İflastan kaçmak isteyen şirketler için ise tek seçenek konkordato olmuş durumda.
İflas öncesi son seçenek
Türkiye’de iflas erteleme uygulamasının yerine getirilen konkordato sistemi, en basit anlatımıyla, borçlu ile alacaklı arasında yeni bir anlaşma yapılmasını öngören bir işlem. Bu yeni anlaşmanın sağlanabilmesi için ise, borçlu şirketin Asli Ticaret Mahkemeleri’ne başvurması gerekiyor.
Bu anlaşma ile alacaklılar bir oranda alacaklarından vazgeçerken, borçlu şirket de elindeki tüm mal varlığıyla borçlarını kabul edilen oranda ödemeyi taahhüt ediyor. Ancak mahkeme borçlu şirketin konkordato için gereken şartları taşımadığına hükmederse, konkordato başvurusu reddediliyor ve şirketin iflası isteniyor.
Son dönemde Hotiç, Yeşil Kundura, Beta, Keskinoğlu, Gilan, Remoil, Om-A Tekstil, Makro Market, Akel İnşaat gibi Türkiye’nin dört bir yanında faaliyet gösteren farklı sektörlerden pek çok şirket, konkordato ilan etti. Bu şirketler içerisinde Türkiye’nin en büyük tavuk üreticisinden yüzlerce mağazası bulunan perakende devlerine kadar iş dünyasının önemli markaları yer alıyor.
"Daha önce görmediğimiz bir yoğunluk”
Her geçen gün onlarca yeni şirket konkordato başvurusu için mahkemelerin kapısını çalmaya devam ediyor. Net bir rakam verilemese de, mahkemelere konkordato başvurusu yapan şirketlerin sayısının 3 bini aştığı tahmin ediliyor. Yılsonuna kadar bu sayının 7 bine kadar tırmanabileceği öngörülüyor.
Bünyesinde 24 bini aşkın iş insanı ve 40 bine yakın şirket bulunduran Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Başkanı Orhan Turan, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, yakın tarihte 2001 ve 2008 krizlerini yaşayan Türkiye’de ilk kez şirketlerin bu kadar yoğun konkordato talebinde bulunduğunu söylüyor.
Türkiye ekonomisini küçük şirketlerin sırtladığını, bu nedenle alınacak önlemler konusunda da küçük şirketlere öncelik verilmesinin daha doğru olacağını dile getiren Orhan Turan, “Türkiye’nin her yerinden üyelerimizle sürekli temas halindeyiz. Mevcut sıkıntı, en büyük şirketten mahalledeki bakkala kadar tüm ticareti etkiliyor. Konkordatoya başvuran şirket sayısının daha da artmasından endişe duyuyoruz” diye konuşuyor.
"Herkes birbirini risk olarak görüyor”
Avrupa Birliği ülkelerinde küçük şirketlerden alım yapan büyük şirketlerin borçlarını 30 gün içinde ödeme zorunluluğu bulunduğuna işaret eden Orhan Turan, “Türkiye’de ise bu süre 90 gün olarak belirlenmiş durumda. 90 günlük süre küçük şirketler açısından çok uzun bir zaman dilimi. Bu konuda kamu ve özel sektör bir araya gelerek yeni bir yöntem bulmalı” şeklinde konuşuyor.
Özellikle döviz ile borçlanan şirketlerin kurlardaki artış ile birlikte nakit akışlarında ağır tahribat oluştuğuna işaret eden TÜRKONFED Başkanı, “Şu anda iş dünyasında herkes birbirini risk olarak görüyor. Kimse satış yapmayı düşünmüyor. Şirketler yalnızca riskini yönetmeye çalışıyor” diyor.
“Yargı sistemi kilitlenebilir”
Şirketlerin konkordato uygulamasına gösterdiği aşırı talebin ekonomideki durgunluğun en önemli işareti olduğuna Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Üzeltürk, iflastan kaçan şirketlerin yargı sistemi üzerinde ciddi bir yük oluşturmaya başladığına dikkat çekiyor:
“Piyasadaki bu çok ciddi borç çevirme sıkıntısı, binlerce şirketin konkordatoya başvurmasına neden oluyor. Bu kadar talep yargı sistemini kilitleyebilir. Eğer başvurular giderek atıyorsa, daha pek çok şirketin domino etkisi ile mahkemelere başvurması olası. Bunca şirketin mahkemeye başvurması ise sistemi işlemez hale getirecektir. Türkiye yargı sisteminin şu anda, daha önce hiç olmadığı kadar büyük bir konkordato sorunu var.”