İsrail tarihinin en uzun süre başbakanlık koltuğunda oturan ismi olan Binyamin Netanyahu, 1 Kasım günü gerçekleştirilen seçimler neticesinde muhalefette geçirdiği kısa dönemin ardından tekrar ülkenin başına geçti. Seçimin asıl kazananı ise başta Itamar Ben-Gvir olmak üzere dinci aşırı sağcılar oldu.
Itamar Ben-Gvir ve Bezalel Smotrich’in liderlik ettiği aşırı sağcı Dindar Siyonizm partisi bu seçimlerde 14 milletvekili çıkartarak İsrail meclisindeki en büyük üçüncü parti haline geldi. Buna ilaveten partinin Netanyahu’nun liderliğinde kurulacak yeni koalisyon hükümetindeki en büyük ikinci parti olması beklenmektedir.
Ben-Gvir, Dindar Siyonizm bünyesine 2021 yılında katılan Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) isimli aşırıcı grubun lideridir. Başta Ben-Gvir'in kendisi olmak üzere bu grubun önde gelen liderlerinin hepsi meşhur kökten dinci haham Meir Kahane’nin ideolojik mirasçılarıdır.
Kahane, uzun yıllar boyunca hem ABD hem de İsrail devleti tarafından bir terörist oluşum olarak tanımlanan Kach partisinin lideriydi. Bu parti mensubu olan Baruch Goldstein Hebron’da 1994 yılında tarihe El-İbrahimi Camii katliamı olarak geçen saldırıda 29 Filistinliyi katletti.
Seçimlerin ardından daha önce hiç olmadığı kadar güçlenen Ben-Gvir, evinin oturma odasında yıllarca asılı duran Baruch Goldstein portresini 2019 yılındaki seçim çalışmalarına başlarken kaldırdı.
İşgal altındaki Batı Şeria’da bulunan en radikal Yahudi yerleşkelerinden birisi olan Kiryat Arba’da ikamet eden Ben Gvir’in sabıka kaydı evlere şenliktir. Hakkında bugüne kadar 53 iddianame hazırlanan Ben Gvir, ırkçılık, şahsi mala zarar verme ve terörist örgütleri destekleme gibi suçlardan 12 kez ceza aldı.
Ben Gvir’in seçim vaatleri arasında “siyasetçiler dahil devlete sadık olmayan İsrail vatandaşı Filistinlilerin sınırdışı edilmesi, Filistinlilere daha rahat ateş edebilmeleri için İsrail ordusu ve polisinin uyması gereken kuralların hafifletilmesi, hapis cezası almış Filistinlilerin idam edilmesi ve İsrail askerlerine genel olarak daha fazla dokunulmazlık verilmesi gibi başlıklar vardı.
Artan aşırı sağ eğilimi
Ne seviyede aşırıcı olduğu aşikar olan bu radikal ismin Netanyahu’nun kuracağı hükümet koalisyonunda önemli bir bakanlık koltuğuna oturmasına neredeyse kesin gözüyle bakılmaktadır. Asıl endişe verici nokta ise Ben-Gvir'in geçtiğimiz son iki yıl içinde Netanyahu’yu dahi gölgede bırakarak İsrail’deki en etkili sağcı isim haline gelmesidir.
Ben-Gvir ve liderliğini yaptığı Yahudi Gücü partisinin son seçimlerde kazanmış olduğu büyük başarı, İsrail’de her geçen gün daha da artan aşırıcılık ve ırkçılık ile ülkede yaşanan aşırı sağa yönelme eğiliminin en son göstergesidir.
Seçimlerin sonuçları ve aşırı sağcıların yükselişi bazı çevreler tarafından “şok edici” olarak tanımlansa da bu durumun şoke ettiği tek güruh İsrail’deki gerçekleri kabullenmek istemeyenler ile yıllardır yaşananları izlemeyenlerdir.
İsrail devletinin kendisi ve ülkedeki siyasi sistem, Filistinlilerin sistematik şekilde baskılanması ve etnik temizliğe tabi tutulması temeli üzerine inşa edilmiştir. Bu gerçek var olmaya devam ettiği sürece siyasi arenada aşırıcı partilerin ılımlı partilere nazaran daha fazla rağbet görmesi normaldir ve bu durum on yıllardır ilk günkü gibi devam etmektedir.
Uluslararası kamuoyu bunca yıldır temeli olmayan ve abartılı suçlamalarla Filistinlilere yüklenip devam eden işgal hususunda ‘iki tarafa da oynamakla’ meşgul olmak yerine İsrail’in ırkçı devlet anlayışı ve gerçekleştirdiği etnik temizlik faaliyetlerini daha fazla gündem etmeliydi.
Son 30 yıldır İsrail medyası, resmi kurumları ve siyasi sistemi Filistinlilere yönelik devamlı ve şiddeti düzenli şekilde arttırılan bir ötekileştirme, canavarlaştırma ve suçlama kampanyası yürütmektedir.
Filistin halkı maruz kaldıkları bu muameleyi birçok kez uluslararası kamuoyunun dikkatine taşımasına rağmen yardım taleplerini duyan kimse olmadı. Ülkede gözlemlenen aşırı sağın yükselişi bu Filistin karşıtı atmosferin bir yan ürünü olup bu atmosfer İsrail devletinin saldırganlığını arttırmakta ve giderek daha aşırı sağcı bir kimliğe doğru kayması için mükemmel bir ortam sağlamaktadır.
Hatta ve hatta İsrail’de bugün artık kabul gören siyasi söylem Kahane taraftarlarının üstün ırka dayalı ve aşırıcı fikirleri ile son derece benzer olup Ben-Gvir'in sancaktarlığını yaptığı yabancı düşmanlığı yapan fikir ve tavırlar İsrail halkının büyük bir bölümü tarafından açıkça tasvip edilmektedir. Geçtiğimiz ağustos ayında yapılan bir anketin sonuçlarına göre İsraillilerin neredeyse üçte ikisinin Ben-Gvir'in ‘sadık olmayan’ İsrail vatandaşı Filistinlilerin sınırdışı edilmesi önerisini destekliyor olması bu durumun açık bir örneğidir.
İsrail üzerine çalışan çevrelerin büyük çoğunluğunun, ülkedeki seçimlerin sonucunun ekonomi, yaşam pahalılığı, din ve devlet ile alakalı meseleler üzerinden belirleneceği yönündeki yorumlarına rağmen İsrail’deki siyasi arenada oy toplamanın en kolay yolunun Filistin karşıtlığı yapmak olduğu gerçeğinin hala değişmediği ortadadır. Bu durum, Filistinlilere karşı en sert dili kullanan ve ağır suçlamaları yönelten Dindar Siyonizm hareketinin bir anda herkesin gündemine nasıl girdiğini de açıklamaktadır.
Üzerinde durulması gereken bir diğer nokta da İsrail her ne yaparsa yapsın başta ABD olmak üzere uluslararası kamuoyunun sürekli sessiz kalması ve harekete geçmemesidir.
Uluslararası kamuoyunun, İsrail’in devam eden işgali veya Filistin karşıtı sistematik ayrımcılığına dur dememesi ve hesap sorma hususunda gevşeklik göstermesi ülkenin kararlı bir şekilde aşırı sağ girdabına sürüklenmesine neden olmuştur.
Netanyahu’nun son on üç yılda kurduğu hükümetlerin hepsi bir öncekinden nitelik olarak daha sağcı kimliğe sahip olmasına rağmen ABD liderliğindeki uluslararası kamuoyu her seferinde başını diğer tarafa çevirmeyi seçmiştir.
Netanyahu 2009’dan bu yana dünyanın gözleri önünde İsrail’deki aşırı sağcı figürlerin en azılılarının elinden tutup onları ana akım haline getirmekte ve normalleştirmektedir. Netanyahu bu çerçevede, sürekli İsrail vatandaşı Filistinlilere saldıran ve Filistinlilerin zorla sadakat testine tabi tutulup başarılı olamayanların vatandaşlıktan çıkarılmasını savunan aşırı milliyetçi Avigdor Liberman’ı 2009 yılında koalisyon hükümetinin bir parçası yaptı.
2013’te ise Batı Şeria’nın bazı bölgelerinin ilhak edilmesini savunan meşhur aşırı sağcı Naftali Bennet’i koalisyonuna dahil etti.
İzlediği yola uluslararası arenadan herhangi bir itiraz gelmeyen ve düzenli olarak aşırı sağcıları kendi safına eklemeye devam edip iktidarının ömrünü uzatan Netanyahu en son olarak yargılanıp ceza almış Kahane taraftarı teröristleri kanatları altına aldı.
Ben-Gvir'in liderliğini yaptığı Yahudi Gücü, Bezalel Smotrich liderliğindeki Milli Birlik partisi ile birleşip Dindar Siyonizm partisi adı altında İsrail meclisine girmeyi başardı. Netanyahu bu hamleyi 2021 seçimleri öncesinde bizzat planladı ve yönetti zira bir sonraki koalisyon hükümeti kurulma sürecinde tüm sağ cenah oylarını aynı çatı altında toplamayı amaçlamaktaydı.
Netanyahu her ne kadar 2021 seçimlerinde hükümet kurmayı başaramasa da kendisinin bu hamlesi daha düne kadar dış kapının mandalı olarak görülen Ben-Gvir ve partisini ana akım haline getirdi.
Başta ABD ve AB olmak üzere uluslararası toplum, Netanyahu ve her seferinde nitelik olarak daha fazla aşırı milliyetçi ve ırkçı koalisyonlarına zamanda ses çıkarmış olsaydı İsrail’in aşırı sağa yönelimi engellenebilirdi.
İsrail’deki sağ cenah ile göz göre göre ittifak eden Biden hükümeti ise Ben-Gvir'in grubunun seçimlerden önce ana akım bir hareket haline gelmesinin önünü açmak için seçimlerden yaklaşık altı ay kadar önce yıllardır ABD’nin terör listesinde bulunan Kahane taraftarı grupları affederek yabancı terörist örgüt listesinden çıkardı.
Neresinden bakarsanız bakın İsrail’deki son seçim sonuçları ülkenin ne derece umutsuz bir şekilde sağ cenahın kölesi olduğu gerçeğini haykıran bir gelişmedir.
Daha önce İsraillilerin dahi terörist bir partinin siyasi arenanın tam ortasına oturmasına müsaade etmemiş olması düşünüldüğünde kurulacak Netanyahu hükümetinin İsrail siyasetinde yeni bir dönem başlatacağı gayet açıktır. Netanyahu kuracağı bu koalisyon hükümetinde Ben-Gvir ve grubuna yer vermese dahi bu güruh, çoktan ana akım haline gelmesi bir yana İsrail siyasi arenasına artık geri dönüşü olmayacak şekilde kendini yerleştirdi.
Birçok açıdan değerlendirildiğinde Ben Gvir’in partisinin ülkedeki en fazla nüfuza sahip siyasi güç olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Özellikle İsrailli genç neslin büyüklerine nazaran daha dindar ve sağcı olduğu göz önünde alındığında ise bu grubun nüfuzunun gittikçe artacağı kesindir.
73 yaşındaki Netanyahu gelecek yıllarda siyaset arenasından çekilmek zorunda kaldığında büyük ihtimalle Ben-Gvir ve partisi meydana gelen boşluğu doldurarak Netanyahu’nun destekçilerinin kontrolünü ele geçirecek ve belki de bu seçmenleri Netanyahu’nun elinden kendisi henüz siyaseti bırakmadan önce çalacaktır.
Ali Adem tarafından kaleme alınan ve New Arab'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.