Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, partisinin il başkanlığı binasının açılışı için Trabzon’a geldi.
İnce, CHP’den partisine katılımın olup, olmadığına yönelik soruya “Hangi partiden kaç kişi geldi diye hesap tutmuyorum” cevabını verdi.
İnce, “Şunu söyleyeyim; geçmişte hemen hemen her siyasi partide üye olmuş ya da hiç siyasete bulaşmamış arkadaşlarım var. Seçimlere tek başımıza gireceğiz. Sloganımız belli; ne cumhur ne millet, tek yol memleket. 20 yıllık yorulmuş, bitkin bir iktidar var ama çözüm üretemeyen bir muhalefet de var” diye konuştu.
"Cumhurbaşkanı olursam; Esad’la masaya oturacağım"
Eski Türkiye'yi özlediğini ve hayalinin bu olduğunu kaydeden İnce, “Ecevit’in, Demirel’in, Türkeş’in, Erbakan’ın televizyonlara çıkarak sorunları tartışmalarını özlüyorum. Benim hayalim eski Türkiye, konuşan Türkiye. Trabzon’dan bir kez daha sesleniyorum. Bütün siyasi parti genel başkanlarıma çağrımdır; hangi konu olursa olsun, tartışmaya hazırım” ifadelerini kullandı.
Suriyeli sığınmacılara ilişkin bir soru üzerine de İnce, şöyle konuştu:
“Bu misafirlik fazla uzamıştır. Bu kadar misafirlik olmaz. Türkiye, büyük devlettir. Komşusunda bir problem olduğunda kendisine sığınanlara yardım etmelidir. Ama Türkiye Cumhuriyeti, bir hayır kuruluşu değildir. Biz geldiğimizde Suriyelileri göndereceğiz. Cumhurbaşkanı olursam; Esad’la masaya oturacağım. Mültecileri göndermek için Şam’a büyükelçi atayacağım. Yardım da edeceğim ama geri göndereceğim.”
"Atatürk demekten asla vazgeçmeyeceğiz"
“Siyasette her şey oy demek değildir” diyen İnce, sözlerine şöyle devam etti:
"Siyasetin duruşu ve omurgası önemlidir. 6 parti bir araya gelsin. Tek başımıza yenemiyoruz, altımız birlikte güreşe girelim. Olabilir, bu bir mantık. Ama insanın bir duruşu olacak. Metinde Atatürk yok, laiklik yok. Eğitimi tarikatlara bırakacak mısın, bırakmayacak mısın? İstanbul Sözleşmesi’ni ne yapacaksın? Kılıçdaroğlu, ‘İstanbul Sözleşmesi’ni tanıyacağım’ diyor. Temel Karamollaoğlu, ‘İstanbul Sözleşmesi’ni tanımayacağım’ diyor.
Suriyelileri ne yapacaksınız? Bunları konuşmadan, anlaşmadan ‘Kazandın’ diyelim, ne olacak? Ali Babacan, ‘Ergenekoncuları yargılayacağım’ diyor. Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Tazminat vereceğim’ diyor. ‘Hem yargılayacağım’ diyenlerin oyunu alalım, hem ‘Tazminat vereceğim’ diyenlerin oyunu alalım. İkisini de kaybedersin. Bizim duruşumuz belli. Çizgimiz net. İstanbul Sözleşmesi mi ? Tanıyacağız.
Atatürk demekten asla vazgeçmeyeceğiz. Laiklikte ısrar edeceğiz. Cemaatlere eğitimi bırakmayacağız. Diğer partilerle konuşur musun ? Konuşurum. HDP ile konuşur musun? Konuşurum. ‘PKK, bir terör örgütü değildir’ derse, ‘Teşekkürler, çayınızı içtiniz, hoşça kal’ diyerek İş birliği yapmam. Bu kadar tavrım net."