Uluslararası Af Örgütü'nün bugün yayınlanan raporuna göre, IŞİD kontrolündeki bölgelerden kaçan binlerce sivil, Şii milisler ve Irak ordusunun işlediği savaş suçlarına maruz kalıyor. Bunların arasında işkence, keyfi tutuklama, ortadan kaybolma ve infaz gibi suçlar da var.
Rapor, IŞİD hâkimiyetindeki bölgelerden kaçan sivillerin yüz yüze kaldığı korkutucu muameleyi gözler önüne seriyor. Musul operasyonunun devam ettiği şu günlerde böylesi insan hakları ihlallerinin ortaya çıkması geleceğe yönelik korkuyu artırıyor.
Rapor, 470 eski mahkûm, görgü şahitleri, öldürülen, kaybolan veya tutuklanan kişilerin yakınları, yetkililer, aktivistler, insani yardım çalışanları gibi kişilerle ile yapılan görüşmelere dayanıyor.
"Sünni Araplar ölümcül saldırılara hedef oluyor"
Uluslararası Af Örgütü Ortadoğu ve Kuzey Afrika Araştırmaları Şefi Philip Luther "IŞİD'den kaçmalarının ardından, Irak'taki Sünni Araplar Şii militanlar ve hükümet güçlerinin ölümcül intikam saldırılarına hedef oluyor ve IŞİD'in suçları nedeniyle cezalandırılıyor. Irak şu anda IŞİD sebebiyle gerçek bir güvenlik tehdidiyle karşı karşıya fakat bu yargısız infazları, kaybolmaları, keyfi tutuklamaları ve işkenceleri meşrulaştırmıyor. Musul'u ele geçirmek için savaşın başlatıldığı bu günlerde, Irak yetkililerinin böylesi olayların tekrarlanmaması için önlem alması hayati öneme sahip. IŞİD'e karşı savaşı destekleyen dünya devletleri bu tür ihlallere göz yummaya devam etmeyeceklerini göstermeli" şeklinde konuştu.
Rapor, Sünnilerin IŞİD'in suçları ve bu örgüte destek oldukları bahanesiyle gittikçe yayılan saldırılar ve ayrımcılıkla yüz yüze kaldığı belirtiliyor. Birçok Sünni Felluce (Anbar ili), El Şarkat (Selahaddin ili), Havice (Kerkük ili) ve Musul (Ninova ili) gibi bölgelerde 2016 yılında sürdürülen askeri harekâtlar sırasında yerlerinden oldu. Devlet destekli Şii militanlar birçok insan hakları ihlali gerçekleştirdi.
"643 kişi hala kayıp"
Uluslararası Af Örgütü, Şii militanlar ve hükümet güçleri tarafından yapılan ihlalleri ortaya çıkardı. Felluce'nin ele geçirilmesi esnasında birçok suç işlendi. Yaşları çocuktan yaşlıya değişen onlarca Sünni Arap kaçırılarak öldürüldü, birçoğunun akıbeti belli değil. 3 Haziran'da alıkonulan 1300 erkeğin 600'ü vücutlarında işkence izleriyle yerel hapishanelere sevk edildi. Alıkonulan kişilerden bazılarıyla yapılan görüşmeler bu kişilerin insanlık dışı muameleler gördüğünü, terk edilmiş bir çiftlik evinde tutulduklarını, sürekli olarak dövüldüklerini ve yeme içme ihtiyacını gidermekten alıkonulduklarını ortaya koydu. Bu muamelelerden sağ kurtulabilen tanıklar, birçok yakınlarının hala daha kayıp olduğunu ifade ediyor. Bir görgü tanığı şu dehşet verici ifadelerle durumu anlattı: "duvarlarda kan vardı. Bana ve diğer insanlara ellerine ne geçerse onunla vurdular. Kürekler, metal çubuklar, borular, kablolar... Postallarıyla üzerimizde yürüdüler. Bize küfür, hakaret ettiler ve bunun Speicher Üssü'nün (IŞİD'in 1700 Şii askeri öğrenci veya askeri öldürdüğü olay) intikamı olduğunu söylediler. İki insanın gözlerimin önünde öldüğünü gördüm."
Yerel yetkililer tarafından yapılan araştırmalar onlarca kişinin vurularak, yakılarak, işkenceyle öldürüldüğünü ortaya çıkardı. Bu araştırmalara göre 643 kişi hala kayıp.
"Olaylar tek bir bölgeyle sınırlı değil"
Felluce'de yaşanan bu olaylar hususi değil. Ülkenin dört bir yanında IŞİD bölgelerinden kaçan binlerce Sünni, Şii milisler ve Irak hükümet güçlerince kaçırıldı. Bunların arasında hükümet güçlerine teslim olarak sığınan kişiler olduğu gibi evlerinden, kamplardan, kontrol noktalarından kaçırılan siviller de yer alıyor. Bir meclis üyesine göre Hizbullah Tugayları 2014 yılının sonuna kadar 2000 Sünni’yi, Anbar ve Kerbela illerini ayıran El Rezzeza kontrol noktasında zorla alıkoydu. Bu olayda eşi ve iki kuzeni kaçırılan Iraklı bir kadın şu ifadeleri kullandı: "Şii militanlar erkeklerimizi 'bu IŞİD'in yaptıklarının intikamı' diyerek götürdü."
15 ila 65 yaş arasındaki erkekler, IŞİD mensubu olarak savaştıkları şüphesiyle Irak hükümeti, Şii militanlar veya Peşmerge tarafından alıkonuluyor. Bu süreç birkaç gün sürebildiği gibi korkunç koşullarda aylarca sürebiliyor ve şeffaflık söz konusu değil.
Rapor, Şii militanlara bağlı resmi olmayan cezaevlerinde ve Anbar, Diyala, Selahaddin ve Bağdat'ta Irak hükümetine bağlı cezaevlerinde tutukluların rutin olarak işkence ve kötü muameleye maruz bırakıldığını gösteriyor. Tutuklular uzun süre stres pozisyonlarında tutulduklarını, elektrik şoklarıyla işkence gördüklerini, acımasızca dövüldüklerini ve kadın akrabalarına tecavüzle tehdit edildiklerini belirtiyor. Kürt güvenlik güçleri tarafından Dibis, Mahmur ve Duhok'da tutulan mahkûmlar da işkence ve kötü muamele gördüklerini ifade ediyor. Irak ordusu ve istihbaratı tarafından Hacı Ali kasabasında 2016 yılının Haziran ayında alıkonulan bir sivil durumu şöyle açıklıyor: "tek bir odada 50'den fazla kişi tutuluyor ve sürekli dövülüyordu. Benim ayak tabanlarıma kalın bir kabloyla defalarca vurdular. Bir başka mahkûmun üzerinde sigara söndürüldüğünü gördüm. 15 yaşlarındaki bir çocuğun üzerine eritilmiş sıcak balmumu döktüler. Bizi IŞİD mensubu olmakla suçluyorlardı."
"3 bin kişi idamı bekliyor"
Irak mahkemeleri adaletsiz yargılama geçmişleriyle tanınıyor. Birçok kişiye adaletsiz şekilde uzun hapis cezaları verilirken tutuklular sıklıkla ölüme mahkûm ediliyor. 2016 yılında şimdiye kadar en az 88 kişi terör suçlamasıyla idam edildi. 3 bin kişinin idamı beklediği ifade ediliyor.
Raporun bulguları 21 Eylül'de Irak ve Kürt yönetimi makamlarıyla paylaşıldı fakat Irak yetkililerinden bir dönüş olmazken Kürt makamları iddiaları yalanlamakla yetindi.
2014 yılından bu yana Irak'taki Sünni Araplar geniş çaplı insan hakları ihlalleri ile karşılaşıyor. Bilhassa Şii militanların vahşete varan ihlalleri, 1,5 milyonluk Musul'a yönelik saldırının başlamasıyla birlikte akıllarda ciddi soru işaretleri oluşturuyor. Musul'un Irak hükümeti ve Şii militanların eline geçmesiyle, şehirde yaşayan Sünni halkın akıbetinin ne olacağına dair tahminler pek iç açıcı değil. İnsan hakları ihlalleri ile anılan bir geçmişi olan Amerika ve Batı'nın, Irak'ta ve Suriye'de her gün yaşanan insan hakları ihlallerine karşı sessiz bir tavır takınması ve katliam boyutuna varan bu ihlalleri gerçekleştiren güçlerle hala daha iş birliği içerisinde bulunması, böylesi olayların ihmal veya güvenlik boşluğu sebebiyle değil, sistematik bir biçimde demografik yapıyı ve güç dengelerini değiştirmeyi hedef alan bir proje dolayısıyla olduğu ihtimaline ağrılık kazandırıyor.
Kaynak: Amnesty International ve Mepa News