Kusurlu doğum vakalarının sayısı sel gibi artmasına rağmen Felluceliler çekindikleri için Irak’taki protesto gösterilerinden uzak duruyor.
Şehirdeki tıbbi kaynak yetersizliğinin devam eden sağlık krizini daha da derinleştirmesine rağmen Sünniler seslerini çıkarttıkları halde “terörist” olarak yaftalanmaktan korkmakta.
Felluce Kadın-Çocuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Irak’ın Anbar bölgesinin en fazla rağbet gören doğum tesisine sahip.
Bölgedeki doğum sistemi olanaklarının kısıtlı olması nedeniyle hastane, bazıları 85 kilometre uzaklıktaki Kerbela’dan dahi gelen hastalar için halihazırda yetersiz imkanlarını seferber etmekte ve kapasitesinin üstünde çalışmakta.
Yakın geçmişte Irak’ta yaşanan savaşlarda Felluce birçok kez el değiştirmiş bir şehir. IŞİD burayı 2014 yılının Ocak ayında yani kuzey Irak’taki Musul’u dahi almadan önce ele geçirmişti.
Şehir 2016’nın Haziran ayında geri alındı ancak devamında gelen yeniden inşa süreci çok yavaş ilerledi ve yerel hizmetler hususunda çok az bir yol kat edildi.
Felluce'deki kusurlu doğumlar
Her şeyin üstüne bir de Felluce’deki bebeklerde yıllardır normalin çok üstünde oranlarda kusurlu doğum vakaları görülmekte. Yeni doğanlar, doğuştan gelen kalp hastalıkları, gastroschisis (sindirim sisteminin bebeğin vücudunun dışında olması) ve spinabifida (bebeğin omurunun ve omuriliğinin tam gelişmemesi) gibi rahatsızlıklarla birlikte dünyaya gelmekte.
Çocuk doktoru Samira Alani, bir ayda genellikle 30 civarında kusurlu doğum vakasına şahit olduklarını söylüyor.
Alani, 2009’dan bu yana vakaların belgelenmesi için verilen uğraşların başındaki isim.
Doktor Alani ve birkaç arkadaşı Facebook ve Twitter’da Felluce Doğum Bozuklukları isimli grup hesaplarından bölgedeki fetüslerin anne rahminde maruz kaldığı şok edici sorunların görüntülerini paylaşmakta.
Çocuk doktoru Samira Alani (sağda)
Alani, hastanedeki tesis yetersizliği nedeniyle vakaların direkt sebebinin tayin edilmesinin çok zor bir iş olduğunu söylüyor.
“Çevre kirliliği önemli bir sebep ancak hangi vakanın hangi sebebe bağlı geliştiğini kesin olarak söyleyemiyoruz.”
Felluce’deki çevre kirliliğini incelemek üzere yapılan son çalışma 2011’deydi. Londra’dan gelen bir analiz ekibi “ağaçlar, toprak ve sudaki” kirlilik seviyesini kayıt altına aldı.
Alani diyor ki; “Bu ziyaretten sonra mesele tamamen ihmal edildi ve unutuldu – ya şans eseri ya da kasten, orasını bilmiyorum.”
Uranyuma maruz kalma
Sebepler çok olmasına çok ancak bu sebepler arasında en fazla teyit edilen sebep, 2004 yılında Amerikan kuvvetlerinin şehri acımasızca bombaladığı dönemden kalan uranyumun yerel çevre üzerindeki etkisi.
Alani ve İngiliz meslektaşı Christopher Busby tarafından 2011 yılında neşredilen bir raporda varılan sonuca göre, Felluce’de görülen “doğuştan gelen kalp rahatsızlıkları ve kanser vakalarının artmasının ana veyahut yan sebebi zenginleştirilmiş uranyuma maruz kalınması.”
Alani, daha önce sağlıklı bir kayıt sistemi olmadığı için 2003 yılından önce görülmüş kusurlu doğum vakalarının sayısı hakkında resmi bir istatistiğin bulunmadığını ve gerekli tahminleri yaparken tek dayanağının kendi tecrübeleri olduğunu söylüyor.
“Daha önce hiç görmediğimiz çok ama çok sayıda vaka olduğunu anladık. Ben bu hastanede 1997’den beri çalışıyorum -- geçmişte ayda en fazla bir veya iki vakamız ya olurdu ya olmazdı.”
Alani, geçtiğimiz ay 33, ondan önceki ayda ise 35 kusurlu doğum vakasını bizzat kayıt altına aldığını anlattı.
En son vakalardan birisi, bir kadının prematüre ikiz bebeklerinde görülmüş.
“Bebeklerden birisi bir deniz kızınınki gibi bacaklara sahipti, bu rahatsızlığa tıpta sirenomelia denir. Diğer bebekte ise aynı anda gastroschisis, spinabifida ve doğuştan gelen kalp hastalığı görüldü.”
Alani bebeklerin anne ve babasının doğum gerçekleştiğinde endişeli olduğunu anlatıyor.
“Baba bağırmaya başladı”
Doktor Alani’nin bölümündeki ciddi eksiklikler ve sorunlara rağmen devletten hastaneye neredeyse hiç yardım ulaşmamakta.
“Devletin bütçesinde yerimiz yok. Hastanedeki en önemli iki teçhizattan ultrason makinesi Fransız bir hayır kurumu tarafından, ekokardiyogram makinesi de Japon ve İsveçli bir grup aktivist tarafından bağışlandı."
Felluce Kadın-Çocuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Erbil’de geçtiğimiz Haziran ayında gerçekleştirilmesi planlanan konferansta Felluce’deki hastaneye yapılan bağışların artırılması öngörülüyordu ancak söz konusu konferans süresiz olarak ertelendi.
“Buradaki hiçbir şeyi devlet vermedi – belki masalarla sandalyeler hariç!” diyen Alani sıkıntılarla boğuşanın sadece Felluce olmadığını da sözlerine ekledi.
“Diğer yerlerde durum farklı olsa bu protestolar neden yapılsın ki? Vaziyet her yerde aynı.”
Sünniler evlerinden çıkmaya çekiniyor
Devletin en temel hizmetleri dahi insanlara ulaştırmaktan aciz olması nedeniyle patlak veren gösteriler Irak’ın birçok bölgesinde bir aydan uzun süredir hala devam etmekte.
Felluce’deki anne ve bebek hastanesinin boğuştuğu aynı sorunlar ülkenin her tarafında etkili oluyor. Gösterilerin başını çeken aktivistler, siyasi sınıfları Irak’ın zengin petrol yataklarından gelen parayı ceplerine indirmekle ve ülkenin altyapısını çökmeye terk etmekle suçluyor.
Rüşvet, fakirlik, işsizlik ve hizmet eksikliği Bağdat, Kerbela, Basra, Nasıriye ve Irak’ın diğer birçok şehrinde sokak gösterileriyle protesto edilirken, tıpkı Sünni çoğunluğun yaşadığı birçok şehirde olduğu gibi, Felluce’de de insanlar evlerinden çıkmadı.
Göstericilerle güvenlik güçleri arasında devam eden çatışmalarda şimdiye kadar 330 kişi ölürken binlerce insan da yaralandı.
Gösterici grup liderleri kaçırıldı, işkenceye tabi tutuldu. Bir şekilde ulaşılamayanlar ise gösterilere katılmamaları için tekrar tekrar tehdit edildi.
Neredeyse tamamı Şii olan göstericilerin önünde bunun gibi birçok engel var ancak Sünnilerin çok daha büyük endişeleri mevcut.
Felluce'de kalp rahatsızlığıyla doğan bir çocuk
Middle East Eye (MEE) muhabiri, Felluce’deki bir araba tamircisinin önünde oturan bir grup adamla protesto hareketine dair endişelerini konuştu.
Dükkânın sahibi Yasir diyor ki; “Bu protestolar insanların hayrına değil.”
“Bu gösteriler yüzünden ekonomik hayat kötü etkileniyor ve bir sürü insan ölüyor ya da kaçırılıyor.”
Yasir, Anbar bölgesinde, 2012’de yaşanan son büyük protesto hareketlerinin IŞİD’in yükselişinin önünü açtığını ve böyle bir şeyi bir daha kimsenin yaşamak istediğini de ekledi.
Yasir, IŞİD’e karşı yürütülen savaş esnasında dükkanına bir varil bombasının isabet ettiğini ve dükkanının yıkıldığını söylüyor. Tazminat için devlete başvurmuş ama bir cevap dahi alamamış.
"En son protesto düzenlediğimizde bize çok çektirdiler"
Yasir konuşmasına devam ederken orada oturan adamlardan birisi araya girip Felluce halkının 2012’deki protestolardan “dersini aldığını” söyledi. Bu gösteriler, işsizlik ve o dönemki başbakan Maliki liderliğindeki hükümetin Sünni karşıtı ayrımcılık politikalarını protesto etmek amacıyla başlamış ancak bir süre sonra milis gruplar hareketin kontrolünü ele geçirmişti.
“İnsanların gidip gösteri yapma hakkı var, bunun içinde çok sebep de var ama politikacılar, hiçbir şey umurlarında değil. Onlar makamına oturmuş, başka bir şey umurlarında değil.”
"Bizler de çıkıp protesto etmek istiyoruz çünkü insanlar acı içinde -- ama gidip gösterilere katılamayız çünkü en son protesto ettiğimizde bize çok çektirdiler. Bu yüzden biz burada hiç protesto yapmayacağız.”
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Anbar bölgesinde yaşayan vatandaşların sadece sosyal medyada son protesto hareketinin haklı olduğunu dile getirdikleri için dahi hedef alındığı vakalar olduğunu tespit etti.
Örgütün belgelediği hadiselerden birinde, genç bir erkek 26 Ekim tarihinde Facebook’taki profil fotoğrafı etrafına gösterilere destek amacıyla bir çerçeve yerleştirdi.
Kurbanın bir akrabasının anlattıklarına göre kısa bir süre sonra dört polis aracı şahsın evini bastı, bir yandan onu dövüp bir yandan da “protesto başlatmakla” suçlayan polis, adamı kelepçeleyip götürdü.
31 Ekim tarihine kadar kurbandan herhangi bir haber alınamadı ancak şahıs daha sonra kendisine hiçbir resmi suçlama yöneltilmeksizin serbest bırakıldı.
24 Ekim’de yani büyük protesto gösterilerinin yapılması planlanan tarihten bir gün önce Anbar Polis Teşkilatından yapılan açıklama ile bölge sakinlerinin gösterilere katılım göstermemesi hususunda ikazlar yapıldı.
“Anbar valiliği, vatandaşlarına işlerine gitmeleri ve inşaatlara devam etmeleri, güvenliği muhafaza etmeleri, güvenlik güçlerini desteklemeleri ve sadece yıkım, ölüm ve göç getiren geçmişteki dersleri unutmamalarını belirtir.”
‘Nehirler de zehirli’
Felluce görece kısa bir zaman zarfı içinde çok büyük acılara maruz kaldı. Yeniden inşa süreci için verilen yatırım sözlerine rağmen şehirde devam eden sağlık krizi hakkında tek bir adım dahi atılmadı.
Yasir’in kardeşi Nadir ABD’nin Irak işgali sırasında kullandığı beyaz fosfor bombaları neticesinde meydana gelen çok ciddi sağlık sorunları olduğunu ancak şehirdeki sağlık tesislerinin harabeden farkı olmadığını söylüyor.
“IŞİD gelmeden önce şehrin hemen dışında çok iyi hizmet veren Ürdünlü bir hastane vardı ama şimdi orası kapatıldı.”
“Nehirler de zehirli – bir iki yıl önce balıklar toplu şekilde öldü. Ben o zaman birilerinin sabotaj yaptığından şüphelenmiştim.”
Bütün bunlara ve büyük çaplı diğer sorunlara rağmen Iraklı Sünnilerin topluca protesto hareketlerine destek vererek üzerlerine daha fazla şiddet ve ötekileştirme çekme niyeti olduğuna işaret eden herhangi bir vaziyet söz konusu değil.
IŞİD’in kontrolünden henüz yeni kurtulan bu insanların durumu hala ziyadesiyle kırılgan.
Nadir diyor ki; “Biz protesto etmeye çıkarsak bizi teröristlikle suçlarlar, IŞİD’çisiniz derler.”
“Sünni bölgelerde yaşayanlar olarak, en fazla acı çekenler biziz.”