ABD ve İsrail karşıtlığını resmi devlet söylemi haline getiren İran'ın buna karşın yakın geçmişte özellikle Afganistan ve Irak'ta ABD ile girdiği yakın iş birliği oldukça dikkat çekiyor.
ABD 2001'de Afganistan'ı ve 2003'te Irak'ı işgal ederken İran ve desteklediği Şii unsurlarla iş birliği yapmıştı.
Bu iş birliği başta İran merkezli olmak üzere çeşitli kaynaklar tarafından yayınlanan haberlere, raporlara ve video kayıtlarına yansıdı.
İran'ın eski cumhurbaşkanlarından Mahmud Ahmedinejad da görevde olduğu dönemde bu iş birliğini ilk ağızdan doğrulamıştı. Ahmedinejad 2009 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yapılan bir münazarada şu ifadeleri kullanmıştı:
"Bay Bush, Afganistan'daki tüm iş birliğine rağmen, İran'ı şer ekseni olarak ilan etti."1
Ahmedinejad'ın İran'ın resmi haber ajansı IRNA'da yayınlanan söz konusu açıklamaları
Sonraki dönemde de bu yöndeki açıklamalarına devam eden Ahmedinejad, yine 2009 yılında benzeri bir söylemde bulunarak şu ifadeleri kullandı:
“Amerika İran'ın şer ekseni olduğunu söyledi. İran Afganistan ve Irak'ta kendileriyle en çok iş birliği yapan ülke olmasına rağmen böyle bir hakarette bulundular."2
Ahmedinejad'ın İran'ın resmi haber ajansı IRNA'da yayınlanan söz konusu açıklamaları
İran'ın Afganistan ve Irak'ta ABD ile yaptığı iş birliklerine dair delil niteliğindeki belge ve açıklamalar şu şekilde:
Afganistan'da İran-ABD iş birliği
İran, 1979'daki devrimin ardından Afganistan'daki en etkin taraflardan biri oldu. Afganistan'daki Şii ve Fars kökenli etnik unsurları destekleyen İran rejimi burada kendisine güçlü bir taban edindi. Özellikle Şii Hazaraların oluşturduğu Hizbi Vahdet, İran için Afganistan'da etkin bir vekil unsur haline geldi.
1990'larda Afganistan'da İslam Emirliği yönetiminin iktidara gelmesiyle birlikte İran'ın bölgedeki etkisi zayıflamaya başladı. Buna paralel olarak İran ile Afganistan arasında ilişkiler gerildi, iki ülke zaman zaman savaşın eşiğine geldi.
İran bölgede İslam Emirliği yönetimine karşı savaşan Kuzey İttifakı unsurlarını aktif olarak destekledi. Bu süreçte özellikle Kasım Süleymani aktif bir rol oynadı, birçok kez bölgeye gitti.
İran Kuzey İttifakı unsurlarına askeri eğitim verdi, silah ve teknik destek konusunda yardım yaptı. Bu güçler birçok kez İslam Emirliği kontrolündeki Kabil'i ele geçirmeye yönelik saldırılara yeltenseler de bunu başaramadılar
İranlı general Kasım Süleymani, Kuzey İttifakı güçlerine eğitim vermek üzere gittiği Kuzey Afganistan'da Ahmed Şah Mesud ile beraber, 1993
İran'ın ve Süleymani'nin bölgedeki Taliban karşıtı gruplara desteği, Taliban'ın Kabil'i ele geçirdiği 1996 yılından çok önce başladı. İranlı kaynaklar, Süleymani'nin bu konudaki düşüncesini ve İran'ın takındığı tavrı şöyle ifade ediyor:
"General Süleymani, Afganistan'a yönelik doğrudan askeri saldırıya karşı çıktı ve Sovyetler Birliği'nin Afganistan'la doğrudan savaşta 15 bin asker kaybettiğini belirtti. Ona göre İran, Sovyetler gibi kendisini tehlikeye atmamalıydı. Süleymani tam tersine gerilla tipi savaş yöntemini önerdi ve yerel Afgan direniş gruplarına destek olunmasını gündeme getirdi."3
İran rejimine yakın Mashregh News'in konuya ilişkin haberindeki ilgili kısım
İran'ın desteklediği, eğittiği ve donattığı bu unsurlar, ABD'nin 2001 yılında başlayan işgalinde kara gücü olarak görev yapacaktı. Kuzey İttifakı içerisindeki bileşenlerin tamamı işgal sürecinde ABD ile birlikte hareket etti ve İslam Emirliği yönetimine karşı savaştı.
İran Devrim Muhafızları'nın eski kıdemli komutanlarından olan, uzun süredir Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi Sekreterliği görevini yürüten, İran siyasetinin üst düzey ismi Muhsin Rızai, 2005 yılında verdiği bir röportajda Afganistan'daki bu duruma dair şunları söyledi:
"İran'ın Afganistan ve Irak'taki müttefikleri Taliban ve Saddam Hüseyin'in devrilmesinde önemli rol oynamış ve İran bu ülkelere gerekli yardımı sağlamıştır. Kuzey İttifakı'na danışmanlık yapan bazı Devrim Muhafızları komutanları Kabil'in ele geçirilmesinde kilit rol oynamıştır. Bunlar şehir savaşı için özel eğitilmiş kuvvetlerdi ve İran-Irak savaşı sırasında bu alanda deneyim kazanmışlardı. Bu gruba tavsiyelerde bulunurken çok etkili ve aktiflerdi. Ancak Amerikan ordu propagandası bu başarıların çoğunu kısa sürede kendi sahiplendi."4
Hava Kuvvetleri muharebe kontrolörü Kurmay Çavuş Bart Decker, Kuzey İttifakı güçleriyle birlikte at sırtında. Afganistan, 2001
Amerikan askerleri Kuzey İttifakı birlikleriyle. Kunduz, Afganistan, 2001 sonları
Amerikan askerleri Kuzey İttifakı birlikleriyle birlikte. Tahar, Afganistan, 15 Kasım 2001.
Öte yandan İran'ın, 1996-2001 yılları arasında komşusu olan İslam Emirliği yönetiminin önemli askeri merkezlerinin konum bilgilerini de işgalin hemen öncesindeki dönemde ABD ile paylaştığı da aktarılıyor:
"İki ülke arasındaki iş birliği savaşın ilk aşaması boyunca sürdü. Bir noktada, İran'ın baş müzakerecisi, Crocker'a Taliban güçlerinin konumunu gösteren bir harita verdi. 'İşte tavsiyemiz: Önce burayı vurun, sonra da burayı vurun.' Şaşıran Crocker 'Not alabilir miyim?' diye sordu. Müzakereci 'Harita sende kalabilir.' diye cevap verdi. Bilgi akışı her iki yönde de devam etti."5
İran yönetimi yetkilileri de ilerleyen yıllarda ABD'ye harita verildiğini doğrulayacaktı. İranlı üst düzey diplomat Hüseyin Musaviyan, 2017 yılında bu durumu teyit etti ve ABD ile yapılan iş birliğinin sorumlusunun "reformist kesimler" olduğunu ileri sürdü. Ancak İran'ın bu iş birliğini Süleymani gibi askeri isimler üzerinden yürüttüğü ve askeri isimlerin doğrudan muhafazakar kesime ve İran lideri Ali Hamaney'e bağlı olduğu biliniyordu.
İran lideri Hamaney'e yakın Kayhan gazetesindeki haberde Musaviyan, ABD'ye Taliban merkezlerine dair haritaların verildiği bilgisini doğruluyor ve suçu "reformistlere" atıyor.6
1997-2005 yılları arasında İran Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan Muhammed Hatemi de Afganistan işgali sırasında ABD ile yapılan iş birliğini şu sözlerle ifade ediyordu:
"Taliban bizim düşmanımızdı. Amerika da Taliban'ı kendi düşmanları addediyordu. Eğer Taliban'ı devirirlerse bu İran'ın çıkarlarına hizmet edecekti."
Hatemi BBC tarafından 2009 yılında yayınlanan belgeselde konuşuyor7
İran'ın eski dışişleri bakanı olan aynı zamanda bir reformist olarak da anılan Cevad Zarif de 2001'deki Afganistan ve 2003'teki Irak işgalleri sırasında Süleymani ile yakından çalıştığını ve ABD ile de görüştüğünü belirtmişti:
"2001'de Amerika ile Afganistan müzakerelerinde, eğer Süleymani olmasaydı, hiçbir şey elde edemezdim. 2003 yılında Irak'la ilgili olarak, eğer Süleymani'nin verdiği bilgiler olmasaydı, hiçbir şey elde edemezdim."
Zarif'in İran'ın resmi haber ajansı IRNA'da yayınlanan söz konusu açıklamaları8
Afganistan'daki işgalle birlikte 2001 yılının sonlarında İslam Emirliği iktidarı yıkılırken, ABD ve bölge ülkeleri öncülüğünde Afganistan'da yeni bir hükümet kurulmasına yönelik çalışmalar başlatılmıştı. Söz konusu çalışmalarda ABD'nin ardından masaya en güçlü oturan taraf İran'dı. Sahada İslam Emirliği yönetiminin yıkılmasında ve Afganistan'ın işgal edilmesinde ABD ile aktif bir iş birliği yapan İran, çıkarlarını koruyabilmek adına yeni yönetimde de söz sahibi oldu.
İran gerek sahada desteklediği askeri unsurlar, gerek bölgedeki kendi etkinliği, gerekse diplomatik olarak desteklediği Afgan siyasiler eliyle yeni yönetimde güçlü bir alan kazandı. İran destekli Şii Afganlardan Kerim Halili, Server Daniş, Muhammed Muhakkik gibi birçok isim sonraki süreçte yeni yönetimde önemli görevlere getirildi.
Afganistan'ın işgali devam ederken İran, ABD ve Batılı devletlerin organize ettiği 2001 Bonn Konferansı'nın da en önemli katılımcılarından biri oldu. Yeni Afgan yönetiminin dizayn edildiği bu konferansa İran'ın kendisi doğrudan katıldı. Aynı zamanda konferansta temsil edilen dört Afgan delegasyondan birisi İran tarafından desteklenen "Kıbrıs Grubu"ydu. Bu grubun temsilcisi de uzun yıllardır İran'da yaşayan Hümayun Cerir'di. Cerir, konferansın ardından varılan mutabakata imza koyanlar arasındaydı.
Konferans çıkmaza girdiğinde sorunu çözerek Hamid Karzai'nin başında olduğu bir yönetimin kurulmasını sağlayan da yine İran oldu. İran'ın konferanstaki temsilcisi Cevad Zarif, Afgan liderlerden Yunus Kanuni ile yaptığı özel görüşmenin ardından, Kuzey İttifakı bileşenlerini Karzai yönetimini kabul etmeye ikna etti:
"Sonunda Zarif ayağa kalktı ve Kanuni'yi konuşmak için odanın köşesine çağırdı. Bir dakikadan daha kısa süre fısıltıyla konuştular. Kanuni daha sonra masaya döndü ve iki bakanlıktan vazgeçmeyi, ayrıca diğer gruplara verilebilecek üç yeni bakanlık oluşturmayı da kabul etti. Bir anlaşmaya varmıştık. Önümüzdeki altı ay boyunca Afganistan 29 bakandan ve bir başkandan oluşan geçici bir yönetim tarafından yönetilecekti. Bu koltuklardan 16'sı, yani yarısından biraz fazlası Kuzey İttifakı'na verilecekti."
Zarif'in Kuzey İttifakı bileşenlerini ikna etmesi9
Konferansla birlikte Afganistan'da yeni bir rejim tesis edilirken, bu yeni rejimde aslan paylarından biri İran'a ait oldu. İran hem Kuzey İttifakı içerisinden hem de diğer Hazara gruplar içerisinden desteklediği birçok ismi hükümete dahil etti.
Bonn Konferansı neticesinde kurulan Afganistan Geçiş Hükümeti'nde İran bağlantılı isimlerin en önde gelenleri şu şekildeydi:
- Muhammed Muhakkik (Başkan Yardımcısı ve Planlama Bakanı)
- Seyyid Mustafa Kazımi (Ticaret Bakanı)
- Seyyid Hüseyin Enveri (Tarım Bakanı)
- Sultan Hamid Sultan (Ulaştırma Bakanı)
- Muhammed Fehmi (Başkan Yardımcısı ve Savunma Bakanı)
- Yunus Kanuni (İçişleri Bakanı)
- Mirveys Sadık (Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı)
Humayun Cerir, (en solda) İran destekli Afgan heyet adına Bonn Konferansı'nun sonuç bildirgesini imzalıyor. Aralık 2001.
Karzai başkanlığının ikinci döneminde görevine başlamadan önce yemin ediyor. Solunda Kuzey İttifakı komutanlarından Muhammed Fehim, sağında ise İran destekli isimlerden Kerim Halili bulunuyor. 2009.
İran destekli Şii Hazara siyasilerden Kerim Halili, Afganistan'da kurulan ABD destekli yeni yönetimin cumhurbaşkanı yardımcısı yapıldı. Fotoğrafta Halili, 2 Ağustos 2002'de Bamyan'daki misafirhanesinde, ABD'nin Afganistan Büyükelçisi Robert P. Finn ile bölgesel konuları görüşüyor.
ABD'nin 2001 işgalinin ardından İran ile yeni Afganistan yönetimi arasında temaslar devam etti. Bu kapsamda dönemin İran Cumhurbaşkanı Hatemi, Afganistan'daki ABD destekli yönetimin lideri Karzai ile birçok görüşme gerçekleştirdi.
2002 yılındaki Hatemi-Karzai görüşmesine dair İran'ın resmi haber ajansı IRNA'da yayınlanan haber10
İran'ın ABD'ye Afganistan'ın işgali sürecinde verdiği açık desteğe karşın, İran lideri Ali Hamaney 2003 yılında yaptığı bir konuşmada bu durumun tam aksini öne sürdü. Hamaney "Taliban'ı İran'a karşı ABD'nin kurdurduğunu" iddia etti:
"Ülkemizin doğusunda Taliban bizzat Amerikalılar tarafından örgütlendi. Fikri olarak Selefi inançlara sahiptiler ve Şiilere, İran'a, İslam Devrimi'ne ve İmam'a şiddetle düşmandılar. Bunu biliyorduk, bu çok açıktı ve bu konuda çok sayıda raporumuz vardı. (...) Sonuç olarak Taliban bizzat Amerikalılar tarafından organize edildi ve beslendi."
Hamaney'in resmi internet sitesinde yayınlanan "Taliban'ın İran'a karşı Amerikalılar tarafından organize edilmesi" başlıklı konuşma.14
Fakat bu iddiaya rağmen Hamaney yönetimindeki İran, Afganistan'daki ABD'nin kurduğu yönetime olan desteğini sürdürdü.
Devam eden süreçte de Karzai yönetimi İran'dan çeşitli alanlardaki desteğin yanı sıra para almaya da devam etti. 2010 yılında Karzai, kendisine bağlı cumhurbaşkanlığı ofisinin İran'dan her yıl bir ya da iki defa 700 bin euro civarında para aldığını açıkladı. Karzai şunları söylemişti:
"Bu gizli saklı bir şey değil. İran'ın bu konudaki yardımları için minnettarız. Amerika Birleşik Devletleri de aynı şeyi yapıyor. Bazı ofislerimize nakit para sağlıyorlar."11
ABD destekli yönetimin lideri Karzai İran'ın kendilerine para yardımı yaptığını kabul ediyor.
İran'ın Kabil'deki ABD ve NATO destekli yönetime olan yardımları ilerleyen yıllarda da sürdü. Kerim Halili, Muhammed Muhakkik, Server Daniş, İsmail Han gibi üst düzey isimlerin yanı sıra, başta Şii Hazaralar olmak üzere birçok orta ve alt seviye idarecinin İran ile bağlantıları devam etti.
İran destekli isimlerden Muhammed Muhakkik, ABD'nin Afganistan Büyükelçisi John R. Bass ile görüşüyor, 2018.
İran'ın Afganistan'daki ABD tarafından kurulan rejime yönelik desteği, bu rejimin yıkıldığı Ağustos 2021 tarihine kadar devam etti. Rejim içerisindeki İran bağlantılı isimler de Taliban karşıtı açıklamalarını bu son dönemlere kadar sürdürdü. Örneğin bu isimlerden Server Daniş, Haziran 2021 tarihinde yaptığı açıklamada "Taliban'ın Afganistan'daki savaşının İslami açıdan gayrimeşru olduğunu" savunmuştu.12
ABD destekli Kabil yönetimi çökmeye yüz tutarken İran bölgeye ilişkin yaptığı açıklamalarda yeniden bir İslam Emirliği yönetimi görmek istemediklerini vurguluyordu. Bu doğrultuda İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Nisan 2021 tarihinde şu ifadeleri kullandı:
"Farklılıklarımızı bir kenara bırakmalı ve ortak noktalarımıza odaklanmalıyız; buna İslam Emirliği'nin Pakistan için varoluşsal bir tehdit, İran ve Hindistan için de ulusal güvenlik tehdidi olduğu gerçeği de dahildir."13
Irak'ta İran-ABD iş birliği
1979'daki devrimin ardından İran rejiminin en fazla destek verdiği İran dışı Şii topluluklar arasında Iraklı Şiiler geliyordu. 1979 devrimi öncesinde de Şiilerin İran-Irak hattında seyahat ederek farklı Şii havzalarında eğitim görmesi oldukça yaygın bir uygulamaydı. 1979'daki İran devrimi sonrasında özellikle Irak'taki birçok Şii grup İran'da organize oldu ve liderleri İran rejimiyle yakın ilişkiler kurdu. Hizbu'd Daveti'l İslamiyye ve Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi gibi oluşumlar İran'da güç kazandı.
Her ne kadar Irak'ta ABD ile İran arasındaki bağlantılar 2003 işgali sonrası dönemde daha fazla gün yüzüne çıkmış olsa da 2003 öncesinde de bu bağlantıları vurgulayan bir gelişme yaşandı.
Bu, "Irangate" olarak da bilinen İran-Kontra Skandalı'ydı. 1980 yılında İran'daki rejim ile Irak'taki Saddam Hüseyin rejimi arasında savaş patlak vermiş, bu savaş 1988 yılına kadar sürmüştü. Söz konusu savaş döneminde Saddam gibi İran da ABD ile ilişkileriyle anıldı. Özellikle 1986 yılında patlak veren skandal, İran'ın ABD'den silah satın aldığını ortaya koydu. ABD, ilişkilerinin oldukça kötü olduğu bir süreçte İran'a, üstelik de İsrail üzerinden silah satmıştı. Buradan elde ettiği gelirleri ise Nikaragua'daki gerillaları finanse etmekte kullandı.15
İran'ın ABD ile en yakın iş birliği ise 2003 işgaliyle birlikte başladı. Ahmedinejad ve Muhsin Rızai gibi üst düzey İranlı yetkililerin yukarıda yer verilen açıklamaları, ABD ile içerisine girilen iş birliğinin en önemli delilleri arasındaydı.
İran, bu açıklamalarla da gün yüzüne çıkan açık desteğinin yanı sıra, kendisine bağlı Iraklı Şiiler eliyle de Amerikan işgaline ciddi bir destek sağladı. Bu destek sayesinde uzun yıllardır İran'ın "baş belası" olarak gördüğü Saddam rejimi ortadan kalkacak, Amerikan işgali bir süre devam edecek, bunun ardından ise ülkede yegane örgütlü güç olarak kalan İran destekli Şiiler iktidarı ele alacaktı. Gerçekten de yaşanan sürecin sonunda İran'ın 2003'teki planları gerçekleşecek, ABD Irak'ı Şii gruplara bırakarak ülkeden çekilecekti.
ABD'nin Irak'ı işgal ettiği süreçte İran ile doğrudan bağlantılı olan ve İran'da yaşayan Şii din adamlarının tavrı sahayı gözle görülür biçimde şekillendirdi. Bunlardan biri, İran'ın desteklediği Muhammed Bakır el-Hakim'in fetvasıydı. Iraklılara "Saddam'dan da ABD'den de taraf olmayın" şeklinde seslenen El-Hakim, onlardan çatışmalara dahil olmamalarını istiyordu. Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi lideri El-Hakim, 2003 yılı Nisan ayı başında, işgalin ilk haftalarında şu ifadeleri kullanıyordu:
"Şimdi Iraklılar Saddam Hüseyin'in güçleri ile işgal güçleri arasında sıkışmış durumdalar. Bu nedenle tüm Iraklıları çağrım çatışmalara katılmama yönünde olacaktır. Saddam'ın güçlerinin de ABD liderliğindeki güçlerin de yanında yer almamalılar."
El-Hakim ifadelerinin devamında, "Irak halkının direnme hakkından" bahsetse de bunun, Saddam devrildikten sonra ABD güçlerinin Irak'ta kalmaya devam etmesi halinde gerçekleşebileceğini ifade ediyordu.
Yani yukarıda belirtildiği gibi söz konusu durum "ABD Saddam Hüseyin'i devirip, Irak'ı Şii gruplara bırakarak ülkeden çekilmesi" üzerine kuruluydu.
Muhammed Bakır el-Hakim'in verdiği röportaj.16
Bu yöndeki fetvalardan bir diğeri de Sistani'ye aitti. Sistani'ye ait olan ve Iraklıları "tarafsız kalmaya" çağıran fetva uzun yıllar boyunca tartışmalara konu oldu. Sistani'ye yakın isimler fetvanın verilip verilmediği konusunda ikiye ayrıldı. Ancak tartışmaların gölgesinde sahaya yansıyan durum Sistani'ye uyan yapıların çatışmalara katılmaması oldu.
4 Nisan 2003 tarihli haberde Sistani'nin Iraklı Şiilere yönelik "Amerikan güçlerine karşı savaşmama" fetvasından söz ediliyor17
Söz konusu haberde şu ifadeler yer alıyor:
"Ayetullah el-Uzma'nın yeni kararı, Irak dışındaki başlıca Şii kuruluşu olan Londra merkezli El Hoy Vakfı tarafından da doğrulandı. Bir sözcü 'Şimdiye kadar Iraklı Şiiler ve Sistani'nin takipçilerinin Amerikalılara karşı silahlanıp silahlanmama, savaşıp savaşmama konusunda kafaları karışıktı. Bu açıklama ise herkes için güven verici. Saddam rejim Iraklı Şiileri ve Sistani'yi kendisini destekliyor gibi göstermek istiyordu.' şeklinde konuştu."
Bu sürecin ardından da Sistani'nin Amerikalı yetkililerle temasları devam etti. Yeni hükümetin kurulması sürecine fetvaları ve açıklamalarıyla yön veren Sistani, Amerikan işgal idaresinin başındaki isim olan Lewis Paul Bremer ile de temas halindeydi. Bremer anılarında Sistani ile olan temaslarını şöyle anlatıyor:
"Hem Arap hem de Batı medyası Ayetullah Sistani ile Koalisyon arasındaki sözde kopukluktan yakınırken, Koalisyon'un Irak'ta bulunduğu süre boyunca Sistani ve ben aracılar vasıtasıyla hayati konularda düzenli olarak iletişim kurduk.
Yaz başında Sistani bana, tutumunun 'Koalisyon'a karşı düşmanlıktan kaynaklanmadığını' bildirmişti. Ayetullah daha ziyade şuna inanıyordu: Koalisyon'la kamuoyu önünde temas kurmaktan kaçınmak kendisine 'ortak çıkarlarımızda' daha faydalı olma imkanı veriyordu. Ayrıca birçok laik Şii ve Sünni'nin yanı sıra dindar ama düşük rütbeli Şii din adamlarının da yaptığı gibi, Koalisyon yetkilileriyle açıkça iş birliği yapması halinde, kendisine inananlar arasındaki itibarının bir kısmını kaybedeceğine inanıyordu."18
Irak'ta işgal sonrası kurulan hükümette önemli etkisi olan Sistani'nin, ülkede kurulacak hükümete ve yapılacak seçimlere dair yaptığı Haziran 2004 tarihli bir açıklama.19
2003 yılındaki Amerikan işgalinin ardından Irak'ta 13 Haziran 2003 tarihinde ABD tarafından "Irak Yönetim Konseyi" kuruldu. Konseyin 25 üyesinin 13'ü Şiilerden oluşuyordu ve bunlar arasında İran ile yakın bağlantıları bulunan şu gibi isimler yer alıyordu:
- Muhammad Bahru'l Ulum
- İbrahim el Caferi
- Ahmed Çalabi
- İyad Allavi
- Abdulaziz el-Hakim
- İzzeddin Selim
İlerleyen süreçte de birbirini izleyen tüm hükümetlerde İran destekli Şiiler ağırlıkta olmaya devam etti.
Hükümet içerisindeki İran destekli üst düzey isimlerin ABD ile temasları ve ABD'ye yönelik ziyaretleri de sürdü. Bu ziyaretleriyle öne çıkan isimlerden biri, Irak'taki en önemli İran destekli isimler arasında yer alan Abdulaziz el-Hakim'di.
El Hakim, 1970'lerde Irak'taki Şii ayaklanmalarında yer aldı, bir süre hapis yattıktan sonra 1980 yılında İran'a gitti. Burada Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi isimli Şii grubun kurucularından biri oldu. İran tarafından kontrol edilen bu grup 1980-1988 İran-Irak Savaşı'nda da yer aldı. Abdulaziz el-Hakim, grubun silahlı kanadı olan Bedir Örgütü'nü yönetiyordu.
Abdulaziz el-Hakim, 2003 sonrasında Irak'ta kurulan ABD destekli yönetimin üst düzey isimlerinden biri oldu ve geçici yönetime bir dönem liderlik etti.
Abdulaziz el-Hakim Washington'da dönemin ABD Başkanı George Bush ile görüşüyor. 20 Ocak 2004.
Abdulaziz el-Hakim Washington'da dönemin ABD Başkanı George Bush ile poz verirken. 4 Aralık 2006.
Bu ziyaretlerden birinde Abdulaziz el-Hakim şu açıklamayı yaptı:
"Irak'ta demokratik ve çoğulcu bir toplum oluşturmak için uzun bir yol kat ettik. Bu hedefe ulaşmak için büyük fedakarlıklarda bulunduk. Irak'ın kurtuluşu ve özgürlüğü için yapılan tüm fedakarlıkları, Irak halkının ve dost ülkelerin fedakarlıklarını ve en önemlisi de Amerikalıların fedakarlıklarını takdirle anıyoruz. Artık Irak'ta seçilmiş bir hükümetimiz var. Hem şiddetle hem de terörle mücadele etmeye kararlı bir hükümet. Bu hükümetin, ülkenin ve toplumun birliğine yürekten inanan bir hükümet. Nereden gelirse gelsin terörün tüm kaynaklarıyla mücadele eden ve edecek olan bir hükümet."20
Irak'ta işgal sonrasında kurulan Amerikan destekli yönetimin önde gelen liderlerinden biri de Nuri el-Maliki'ydi. 2006-2014 yılları arasında başbakanlık yapan Maliki, işgal sonrası dönemde en uzun süre başbakanlık yapan isim oldu.
Irak doğumlu bir Şii olan Maliki 1979 yılında İran destekli Şii Hizbu'd Daveti'l İslamiyye'nin bir üyesi olduğu anlaşılınca ülkeden kaçarak uzun süre İran'da yaşamıştı. 2003 işgali sonrasında Irak'a geri dönen Maliki, ABD destekli Bağdat yönetiminin en etkili isimlerden biri oldu.
Amerikan Başkanı George W. Bush ve Nuri el-Maliki. 14 Aralık 2008.
Nuri el-Maliki Bush'u Iraklı bir gazetecinin attığı ayakkabıdan korumaya çalışıyor. 14 Aralık 2008.
Maliki, İran lideri Ali Hamaney ile beraber. 4 Aralık 2013.
İran destekli Şii gruplar yeni yönetim içerisinde sadece idari boyutta değil askeri alanda da görevler aldılar. Birçok Şii grup ABD tarafından tesis edilen yeni ordunun içerisine dahil oldu.
Özellikle yeni kurulan hükümetin önemli bir parçası haline getirilen Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi ve bu yapının silahlı kanadı olan Bedir Örgütü, ordunun bir kısmını teşkil etti. Bedir Örgütü, İçişleri Bakanlığı ve emniyet teşkilatı içerisinde de büyük bir güce sahipti. İçişleri Bakanlığı'nın tamamen bu gruba verildiği belirtiliyordu.
Bu güçler ABD'nin 2004 yılında gerçekleştirdiği Felluce saldırısı da dahil olmak üzere çeşitli saldırılara katıldılar ve Irak'taki direnişi hedef alan saldırıların bir parçası haline geldiler. Direnişi çoğunlukla bağımsız Sünni gruplar yürütürken, Şii grupların etkisi sınırlı kaldı. 21, 22, 23
Irak'ta 2003-2006 arası çatışma kaynaklı ölümlerin haritası (solda) ve Irak etnik ve dini yapı haritası (sağda). Çatışma ve ölümlerin Sünnilerin yaşadığı bölgelerde yoğunlaştığı, diğer bölgelerde ise oldukça düşük bir seviyede olduğu görülebiliyor.
Nihayetinde Irak'ın askeri ve siyasi yönetimi, 2003'teki Amerikan işgalinin ardından, İran destekli Şii gruplara bırakıldı. Çeşitli Şii kesimlerden oluşan bu gruplar Irak hükümetini, ordusunu ve kolluk güçlerini idare etmeyi sürdürdüler. Ebu Mehdi el Mühendis (2006-2007 milletvekilliği), Hadi el-Amiri (2010-2014 Ulaştırma Bakanlığı), Falih el Feyyad (2009-2020 Ulusal Güvenlik Danışmanlığı) gibi öne çıkan birçok Şii lider bu dönemde ABD'nin kurduğu hükümetin bir parçasıydı.
2011 yılın ABD'nin Irak'tan çekilmesinin ardından bu gruplar ülkeyi yönetmeye devam etti.
2014 yılı sonrasında Irak'ta "IŞİD'e karşı savaş" gerekçesiyle, Sistani imzalı bir fetvayla İran destekli tüm Şii milis gruplar "Haşdi Şabi" çatısı altında bir araya getirildi.
Sistani'nin Kerbela'da görevli Cuma imamı Abdulmehdi Kerbelai, Haşdi Şabi'yi kuran "cihat fetvası"nı Sistani adına okuyor. 13 Haziran 2014.
Bunun ardından gelen süreçte Irak'taki Sünnilerin maruz kaldığı saldırılar daha da arttı. ABD de 2014 yılında Irak'a yeniden asker gönderirken, Irak'ta Haşdi Şabi'nin düzenlediği operasyonlara doğrudan katılarak hava desteği sağladı.
ABD'nin yanı sıra İngiltere, Fransa, Avustralya ve Kanada da Haşdi Şabi saldırılarına hava desteği verdiler.
Bu saldırılarda Irak'ta Sünnilerin yaşadığı şehirler "IŞİD'den geri alınma" bahanesiyle yerle bir edildi.
Ramadi, Felluce ve Musul gibi kentlere gerçekleştirilen saldırılarda ABD havadan, İran'ın desteklediği Şii milis gruplar da karadan olmak üzere ortak harekatlar gerçekleştirildi. Yalnızca Musul'da en az 40 bin sivilin "IŞİD ile savaşma" bahanesiyle katledildiği ifade ediliyor.
2015 yılı başlarında İranlı general Kasım Süleymani Tikrit cephesinde.24 Arka planda ABD tarafından verilen askeri araçların yanı sıra ABD tarafından eğitilip donatılan Bağdat hükümeti güçleri görülüyor. Bir Sünni kenti olan Tikrit, "IŞİD ile savaş" gerekçesiyle İran, Şii milisler, ABD ve müttefikleri tarafından hedef alınmış, saldırılarda birçok sivil hayatını kaybetmişti.25, 26, 27
Amerikan savaş uçakları Tikrit çevresinde hava saldırıları düzenliyor. 26 Mart 2015.28
Bir başka Sünni kenti olan Felluce'de ilerleyen İran destekli Haşdi Şabi unsurları. 28 Haziran 2016.29
Amerikan savaş uçakları Felluce çevresinde "IŞİD üyesi" olduğunu iddia ettiği kişilere hava saldırıları düzenliyor. Temmuz 2016.30
Amerikan özel harekat güçleri Musul'a saldırı düzenleyen İran destekli hükümet güçlerine ve Şii milislere destek sağlıyor. Şubat 2017.31
Amerikan güçleri Musul yakınlarındaki hava üssünde Musul'a yönelik saldırıya hazırlanıyor. Ekim 2016.32
Amerikan güçleri Musul'a bombardıman düzenliyor. Eylül 2016.33
İran destekli Şii milis güçler Musul'da ilerliyor. Milis güçler ABD tarafından İran destekli Bağdat hükümetine verilen Amerikan yapımı askeri araçları kullanıyor. Ekim 2016.34
Amerikan güçleri İran destekli Şii milislerin saldırdığı Musul'daki sivil alanları fosfor bombalarıyla vuruyor. Haziran 2017.35, 36
Fransız özel harekat güçleri Musul'da. Ocak 2017.37
Fransız topçusu İran destekli Şii milislerin kara saldırısı esnasında Musul'u bombalıyor. Mart 2017.38
İran, Şii milisler, ABD, İngiltere ve Fransa'nın saldırılarının ardından harabeye dönen Musul kenti.39
Irak'taki İran destekli Şii liderlerden biri de Hadi el-Amiri. 1980'lerden itibaren İran'a bağlı bir isim olan Amiri 1980-1988 İran-Irak Savaşı'nda da yer aldı. Kendisi, Haşdi Şabi'nin en önemli bileşenlerinden Bedir Örgütü'nün liderliğini yapıyor. Buradaki röportajında Amiri, ABD'nin kendilerine hava desteği sağladığını doğruluyor. Amiri bölgedeki savaşta Kasım Süleymani ile birlikte yaklaşık 50 İranlı askeri danışman bulunduğunu, bunun yanı sıra 7 ila 8 bin Amerikalı danışmanın da bölgede bulunduğunu, bunların Süleymani'nin bölgedeki varlığına karşı çıkmadığını belirtiyor.
Kaynak: Mepa News
Dipnotlar:
5 https://www.newyorker.com/magazine/2013/09/30/the-shadow-commander
7 https://www.bbc.co.uk/programmes/b00hydcg
9 https://www.tandfonline.com/doi/pdf/10.1080/01636600903424833
11 https://www.theguardian.com/world/2010/oct/25/hamid-karzai-office-cash-iran
12 https://8am.media/eng/the-taliban-will-drown-in-the-turbulent-wave-it-has-created-sarwar-danish/
14 https://farsi.khamenei.ir/newspart-index?id=3167&nt=2&year=1382&tid=1562
15 https://web.archive.org/web/20150320063803/http://www2.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB210/
16 https://web.archive.org/web/20030602162226/http://weekly.ahram.org.eg/2003/632/sc4.htm
17 https://www.theguardian.com/world/2003/apr/04/iraq.ewenmacaskill1
18 L. Paul Bremer, "My Year in Iraq: The Struggle to Build a Future of Hope", sayfa 166.
19 https://www.sistani.org/arabic/archive/289/
20 https://georgewbush-whitehouse.archives.gov/news/releases/2006/12/20061204-7.html#
21 https://www.cfr.org/backgrounder/iraq-security-forces
23 https://irp.fas.org/agency/dod/socom/2007history.pdf
26 https://www.gov.uk/government/news/latest-iraq-air-strikes#March-26
27 https://www.iraqinews.com/iraq-war/france-launchs-first-air-strike-isis-tikrit/
28 https://www.youtube.com/watch?v=g1CpHRzIcI0
30 https://www.youtube.com/watch?v=i6ICSplGAsM
31 https://www.youtube.com/watch?v=iPhoaibldM0
32 https://www.youtube.com/watch?v=eaw_bZymgQ8
33 https://www.youtube.com/watch?v=cfxH_Duyi_Y
34 https://www.youtube.com/watch?v=B6UvXRBJSFk
35 https://www.youtube.com/watch?v=JaEs-PSvMGA
36 https://www.hrw.org/news/2017/06/14/iraq/syria-danger-us-white-phosphorus
37 https://www.youtube.com/watch?v=O0PpAFWPCRQ
38 https://www.youtube.com/watch?v=0ujXCh_k1Mw