Dünyada, teknoloji çağının ilerlemesiyle birlikte siyasi, askeri ve sosyal açıdan yeni bir çağa girildi. Bu çağ hiç şüphesiz devletlerin ve uyguladıkları stratejinin de yeni boyutlar kazanmasına yol açtı.
Bu kapsamda propaganda aygıtları çeşitlenir ve propagandanın kapsamı da derinleşirken, medya organları da devletlerin stratejilerinde ağırlık kazandı.
Beşinci kol faaliyetleri, etki ajanları ve sınır ötesi stratejiler, medya üzerinden kolaylıkla icra edilmeye başlandı. Özellikle sosyal medya kullanımının artmasıyla dezenformasyon faaliyetleri hızlandı.
Bu faaliyetler, bilhassa ABD, Rusya, İsrail ve Çin gibi devletler tarafından etkin şekilde kullanılırken, Ortadoğu'da dezenformasyon ve sosyal medya trollerini en efektif biçimde kullanan devletlerden biri ise İran.
İran'ın gözlerden uzakta ve profesyonelce icra ettiği siber faaliyetleri, tüm Ortadoğu'da İran'ın yayılmacı faaliyetlerinin önünü açarken, etkinlik sahasını da genişletiyor.
İran'ın propaganda geçmişinin özeti
İran, 1979 yılında gerçekleşen devrimin ardından Şii molla sınıfının yükselişine sahne oldu. Devrimin lideri Ruhullah Humeyni'nin 'Velayet-i Fakih' doktrini ise İran'ın ötesinde, Ortadoğu'da Şii nüfusun yaşadığı her bölgede yeni bir dönem başlatacaktı.
Tarihi ve teolojik olarak Şii inancında yer alan yoğun ritüeller, tasvir ve görsellik, tarihten gelen bir anlatı ve propaganda kültürü, İran'da Şii molla sınıfının öncülük ettiği devrimle beraber, siyasi bir sistem ve büyük bir devlet kültürüyle buluştu. İran'ın devlet ve medya kültürü ile yayılmacı Şii mantığın ve propaganda kültürünün buluşması, İran tarafından etkin bir biçimde kullanılacaktı.
Devrimden kısa bir süre sonra, 1980 yılının Eylül ayında başlayan savaşta ve sonrasında, İran propaganda gücünü dönemin imkanlarıyla etkin bir şekilde kullandı. Yaygın medya kültürünün ötesinde İran marşlar, afiş ve posterler, Humeyni gibi isimlerin resim ve fotoğrafları, cephede ölen isimlerin birer sembol haline getirilmesi gibi yöntemlerle, kendisine bir propaganda imparatorluğu inşa etmeye başladı.
Lübnan'da 1975 yılında başlayan iç savaşa 1980 yılından başlayarak müdahale eden ve 1985 yılında Hizbullah hareketinin kurulmasıyla bu müdahaleyi doruğa çıkaran İran için, propagandanın en önemli merkezlerinden birisi de Lübnan oldu. Afganistan'da Rus işgaline karşı savaşan Şii gruplara destek veren İran, burada da doğrudan kendisine bağlı yapılar inşa ederek propaganda için bir merkez elde etti.
Sovyet işgali döneminde Afganistan'daki İran etkisi. Sağdan sola: Seyid İsmail Balhi, Ayetullah Humeyni ve Şeyh Asıf Muhsini. Eylül 1988
Bu yıllarda bölgedeki Şiilerin askeri ve kültürel olarak organize edilmesiyle başlayan hamleler, İran'daki rejimin etkisinin bu bölgelere yayılmasında büyük rol oynadı. İran aynı zamanda, özellikle Filistin konusunda sert bir söylev geliştirerek, bölgede Şii halkların ötesinde, Sünni nüfusa da etki etmeye başladı.
Türkiye, Filistin, Suriye gibi birçok ülkede İran ve İran'a bağlı Hizbullah benzeri örgütler, Müslüman halkın basılı ve sözlü medya organlarında sıklıkla boy gösterdi. Bu durum Ortadoğu genelinde 2011 yılında Suriye savaşının başlamasına ve İran'ın bu savaştaki rolüne kadar genel itibariyle devam etti.
Humeyni'nin ölümü sonrası Türkiyeli İslamcıların çıkardığı bir derginin kapağı
Propagandanın teknolojiyle buluşması
İran'ın derin propaganda kültürü, internetin, özellikle de sosyal medyanın yayılmasıyla beraber, kendisine daha geniş bir etkinlik alanı bulmaya başladı.
ABD'nin Irak işgali sonrasında Irak'ı Şii milis güçler eliyle kontrol altına alan İran, yıllar içerisinde bölgenin genelinde bir Şii milis ağı kurarak, Batı Afrika'dan Orta Asya'ya dek uzanan bu milis ağına, siber bir propaganda ordusunu da ekleyecekti.
Suriye'deki savaş ve sonrasında görünürlüğünü artıran bu siber ordu, İran'ın bölgedeki sorunlu müttefiki olan Rusya ile de benzerlikler taşıyordu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in kendisine internette ve sosyal medyada kurduğu büyük siber ordunun bir benzerini de İran teşkil etti. Rusya'nın siber ordu yapılanması konusunda Avrupa, Ortadoğu ve Asya'da birçok odakla iş birliği yaptığı bilinirken, İran'ın da bunlar arasında olduğu tahmin ediliyor.
Sosyal medya ve teknolojiyle buluşan İran propagandası, kendisine geçmişte olduğu gibi yalnızca Şii kitleleri hedef seçmeyecekti. İran özellikle Sünni nüfusa, bunun da ötesinde İslami olmayan diğer kesimlere de hitap etmeye başladı. Bu kesimlerin tepki ve argümanlarına yön vererek, sahada faaliyet gösteren Şii milis gruplara ve etki ajanlarına alan açtı. Bunu da çoğunlukla "anti emperyalizm" ve "Filistin" mefhumlarını kullanarak başardı. İran, Afganistan ve Irak gibi birçok bölgede ABD ile doğrudan iş birliğine gitse de, kendisine yönelik bir "anti emperyalist" algısı kurmayı başardı.
Nijerya'dan Afganistan'a İran'ın propaganda aygıtı
Günümüzde İran başta Irak, Lübnan, Suriye, Yemen ve Filistin olmak üzere, Ortadoğu'da onlarca milis örgütü kontrol ediyor. İran aynı zamanda faaliyet gösterdiği bölgelerde kendisine etkinlik alanı açmak için propaganda ile kitleleri yönlendirdi. Dezenformasyon faaliyetleriyle de rakip gördüğü grup ve oluşumları da bertaraf etti.
İran, silah ve parayla desteklediği gruplara yönelik üçüncü tarafların müdahalelerini ise belirli söylemler kullanarak saf dışı bırakmaya çalıştı. İran etkinliğine karşı çıkan grupları, dini anlayış ve ideolojisine bakmaksızın "Vahhabi" olarak lanse eden İran destekli sosyal medya trolleri, bu yönde algı yaratmaya çalıştı. Bunun da ötesinde İran karşıtlığı, ABD ve İsrail destekçisi olmakla eşit olarak gösterilirken, "insan hakları" söylemi de etkin biçimde istismar edildi.
Bu propaganda faaliyetleri yalnızca Şii inancı benimseyen yahut İran'a sempati duyduğu izlenimi veren hesap ve kişilerce yapılmadı. Seküler görünüme sahip, yahut diğer mezhep ve azınlıklara ait isimler de İran'ın propagandasına yoğun biçimde destek oldu. Bu yönüyle İran'ın propaganda faaliyetleri, Türkiye'de uzun süre konuşulan Gülen Cemaati yapılanmasının Seküler, İslamcı, Solcu, Milliyetçi gibi görünümlere sahip kişi ve kurumları kullanma tarzına benzetiliyor.
Örneğin İran'ın etkisinde faaliyet gösteren sosyal medya hesapları, birbirine benzer hashtag ve sloganlarla Nijerya, Suriye ve Afganistan'da yaşanan gelişmelere dair aynı yönde propaganda faaliyetleri gerçekleştirdi. Bununla, bu sahalarda İran etkisine darbe vuracak gelişmelerin önüne askeri hamlelerle geçilme gücü bulunmuyorken, kamuoyu 'insan hakları' kisvesi altında mobilize edilerek, İran'ın kayıpları kısmen önlenebildi.
İran halen Suriye, Irak, Lübnan, Yemen, Afganistan, Filistin, Bahreyn, Kuveyt, Türkiye, Nijerya, Azerbaycan gibi çok sayıda ülkede doğrudan propaganda faaliyetleri yürütüyor.
Sonuç
ABD, İngiltere, Rusya, İsrail ve Fransa gibi ülkelerin medya faaliyetleri ve emperyalist amaçları ile uzun süredir meşgul olan Ortadoğu için İran'ın propaganda faaliyetleri alışılmadık ve 'içeriden'.
Bu durum da kitleleri İran propagandası karşısında daha bilinçsiz kıldığı için, bölgedeki çoğu ülkede İran'ın dezenformasyon faaliyetleri insanları derinden etkilemiş durumda.
Bu dezenformasyonun özellikle daha İslami ve 'anti emperyal' bir tonda yapılması, yerel halkların tepkisinin daha az çıkmasına ve gösterilen tepkilerin de etkisiz olmasına yol açıyor. İran'ın çoğu kez bir dost görülmesi ve Şii yayılmacılığının anlaşılamaması, İran propagandasını daha efektif kılıyor.
Suriye savaşının ardından daha çok yayılan ancak niteliği kısmen anlaşılmaya başlayan İran propagandası ve sosyal medya trolleri, halen bölgedeki dezenformasyon ve medya faaliyetlerinde zirveye oynuyor.
İran ile birlikte ABD, Rusya, İsrail ve yeni dönemin süper gücü olarak görülen Çin de, Ortadoğu'da çıkarları paralelinde etkin bir propaganda stratejisi yürüten ülkeler arasında.
Kaynak: Mepa News