Suriye eski Devlet Başkanı Hafız Esed’in Baas rejimi, Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin İran İslam Devrimi’ni tanıyan ve ona meşruiyet sağlayan ilk rejimdi. Ancak Esed, İran’ın daha sonraları Lübnan’da Hizbullah üzerinden yaptığına benzer bir şekilde Suriye’de nüfuzunu genişletmesine asla izin vermemekte oldukça dikkatliydi.
Oğlu ve halefi Beşşar Esed’in çaresizliği İran’ın yayılmacılarına imkân sağladı. On yıl evvel iç savaşın başlamasının hemen ardından İran kuvvetleri, genç Esed rejimini isyancılara karşı savunmaya yardımcı olmak için Suriye’ye girdi. Tahran, Lübnanlı vekil gücü Hizbullah ile birlikte, iç savaşta Suriye rejimini destekledi ve hatta davaya yardım için Afganistan, Irak ve Pakistan’dan Şii savaşçıları seferber etti. Zamanla İran, görünüşte Şii türbelerin muhafazası için milis güçlerindeki yerel Suriyeli savaşçıları devşirdi ve Suriye askeri aygıtının üst kademeleriyle, bilhassa Hafız Esed’in diğer oğlu Mahir Esed’in komutasındaki 4. Tümen’le ilişkilerini yoğunlaştırdı.
Bugün artık İran destekli milisler Şam’ın dış mahallelerini kontrol ediyor ve Suriye-Lübnan sınırındaki stratejik kasabalarda devriye geziyor. İsrail yakınındaki güney Suriye’de büyük miktarda mevcudiyeti ve Halep’te birden fazla üssü var ve IŞİD’in 2018’deki yenilgisinden bu yana Suriye-Irak sınırındaki kasaba ve köylerde kamp kurmuş durumda.
Ancak İran’ın Tahran’dan başlayıp Irak ve Suriye üzerinden Lübnan’a uzanan nüfuz yayını güvence altına alması sadece silahlar sayesinde değil. Son birkaç yıldır askeri çatışmalar yatışırken İran, Sünnileri Şiiliğe geçmeye teşvik etmek veya en azından mezhepçi rakiplerine karşı tutumlarını yumuşatmak için savaşın mahvettiği ülkede kültürel nüfuzunu genişletti. Foreign Policy dergisi olarak görüştüğümüz, rejimin kontrolündeki Suriye topraklarında yaşayan yakın zamanda mezhep değiştirenler ve arkadaşları, ülkedeki iktisadi çöküşün İran’ın sunduğu avantaları ve ilave gelirleri görmezden gelmeyi zorlaştırdığını söylüyor.
İran, mezhep değiştirmeyi teşvik için muhtaç Suriyelilere nakit para dağıtıyor, dini kurslarda yüksek dozda beyin yıkıyor, İran üniversitelerinde okumaları için gençlere burslar sunuyor, ücretsiz sağlık hizmetleri veriyor, gıda kolileri dağıtıyor ve turistik mekânlara ziyaretler düzenliyor. Bu tür küçük adımlar fazla maliyetli değil; ancak fakirleşen Suriyeliler arasında İran imajını etkilemede çok faydalı olabilir.
İran, çoğunluğu Sünni olan ve savaştan evvel çok küçük bir Şii nüfusu bulunan Suriye’nin dini tarihini adeta yeniden yazmaya çalışıyormuşçasına eski türbeleri restore ediyor ve itibar sahibi Şii şahsiyetler için yeni türbeler inşa ediyor. Yerel halktan, aktivistlerden ve Suriyeli uzmanlardan on kadarı Foreign Policy’ye dedi ki İran, nüfuz alanını koruma ve Lübnan ile Irak’ta olduğu gibi vekiller aracılığıyla kontrol kurma nihai hedefiyle Sünni Suriyeliler arasından uzun vadeli destek devşirmek için kendisini iyi huylu ve müşfik bir güç olarak sunmaya çalışıyor.
İranlı milisler, [4 Nisan 2018’de Esed tarafından imzalanarak yürürlüğe giren, Suriyelilerin 30 gün içinde bir kanıt ibraz etmemesi halinde mülklerine hükümet tarafından el konulmasına imkan tanıyan ve mültecilerin geri dönüşünü bir bakıma imkansızlaştıran] bednam 10 sayılı Kararname uyarınca, savaş sırasında başka yerlere göçmüş Suriyelilerin evlerini satın almaları için Suriye rejimi tarafından aktif olarak yardım gördü. Bazı milislerin de mülklere el koyduğu ve Suriye’ye yerleşmeleri için ailelerini Irak ve Lübnan’dan getirdiği haberleri var.
Suriyeli uzmanlar, bu demografik ve kültürel nüfuzun, -İran’ın onlar adına siyasi güç iddia edebilmesi için- Suriye’deki Şii sayısını artırmaya yönelik olduğunu söylüyorlar. Ülkede önemli sayıda Şii olduğu takdirde İran, Suriye krizi için nihai bir siyasi çözüm tartışılırken onların çıkarlarını temsil iddiasında bulunabilir ve hükümette, silahlı kuvvetlerde ve diğer kurumlarda onlara da makam verilmesini talep edebilir. Pek çok kişi, İran’ın sadece minnettar bir cumhurbaşkanıyla yetinmeyip aynı zamanda sistem içindeki destekçileri aracılığıyla da ülkede nüfuz kullanmak isteyeceğinden korkuyor; zira Esed’in, kendisini Arapların safına geri getirmeye çalışan Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri ile yaptığı anlaşmalara bağlı olarak İran’a desteği [önümüzdeki süreçte] duraksayabilir.
Ancak Lübnan ve Irak’ın aksine, Suriye ağırlıklı olarak Sünni bir nüfusa sahip ve bu da onu İran rejimi için zorlu bir görev kılıyor. Ancak zorluklara rağmen İran caymamış görünüyor.
İsminin açıklanmaması şartıyla Foreign Policy ile konuşan 24 yaşındaki Ahmed, Suriye’deki Şii cemaatinin en yeni üyelerinden biri. Suriye’nin doğusundaki Deyrezzor vilayetine bağlı Irak sınırındaki bir kasaba olan Meyadin’de yaşıyormuş; ancak çatışmalar sırasında ailesiyle birlikte Türkiye sınırına yakın el-Bab’a kaçmış. Bir arkadaşının kendisine İran milis gruplarından birine katılırsa tüm endişelerinin sona erebileceğini söylemesi üzerine 2018’de geri dönmüş. Bir Sünni olarak, Hz. Muhammed’in torunu ve Şiilerin atası İmam Ali’nin kızının adını taşıyan Seyyide Zeyneb Tugaylarına katılmış.
Ahmed, Şam’ın 9,6 km güneyindeki Seyyide Zeyneb Türbesi’ne ev sahipliği yapan ve tamamen İran destekli milislerin sıkı kontrolü altında bulunan Seyyide Zeyneb mahallesinden Foreign Policy’ye dedi ki “Meyadin’deki arkadaşım geri dönüp İranlılara katılabileceğimi ve kimsenin bana veya aileme zarar vermeyeceğini söyledi.”
Ahmed türbede koruma olarak çalışıyor ve ayda 100.000 Suriye lirası (yaklaşık 200 dolar) alıyormuş; ancak böbrek hastası olan babasının ayda iki kez girdiği diyaliz masraflarını ödemek için daha fazla paraya ihtiyacı varmış. Katıldığı milis grubunun lideri Şubat ayında Şiiliğe geçerse maaşını ikiye katlamayı teklif etmiş. Ahmed hemen kabul etmiş. Foreign Policy’e dedi ki “Geçenlerde milis liderimizle yaptığımız bir toplantıda bize Şiiliğe girersek terfi edeceğimizi ve para alacağımızı söyledi ve sadece Seyyide Zeyneb’de birkaç konferans dinledik… Diğer 20 kişiyle birlikte evet dedim; çünkü hepimizin paraya ihtiyacı var. Şii olursam 200.000 Suriye lirası alacağım. Babamın tedavisi nedeniyle paraya gerçekten ihtiyacım var. Din umurumda bile değil.”
Suriye’nin güneybatısındaki Ürdün’e yakın bir şehir olan Deraa’dan Taim el-Ahmed de önce İran destekli bir milis grubuna katılan ve daha sonra Şiiliğe geçen bir arkadaşının benzer bir hikâyesini şöyle anlattı: “Terfi ettirdiler ve ona bir apartman dairesi verdiler. Suriye’deki iktisadi krize rağmen ücretsiz sağlık hizmeti ve her ay bedava bir tüp alıyor.” Taim el-Ahmed, bu arkadaşının “sıkıntıya ve tacize maruz kalmadan” ülkenin herhangi bir yerine seyahat edebilmesi için Suriye istihbaratından güvenlik izni de dahil olmak üzere diğer Suriyelilerin mahrum bırakıldığı çeşitli faydalar elde ettiğini de söyledi.
Deyrezzor vilayeti belki de bu operasyonların kilit bölgesi. Vilayetin Irak’la ana geçiş noktası olan Ebu Kemal ilçesi, yakın geçmişte İran’ın görünüşte zararsız ama manipülatif birçok faaliyetine tanık oldu. [Burası, İran’ın Suriye’ye ve oradan da Lübnan’a uzanan hava ve kara lojistik hattının geçtiği kritik önemde bir ilçedir.]
Mesela IŞİD tarafından yıkılan Ebu Kemal’daki Karamiş parkını restore etti ve ‘Dostlar Parkı’ adını verdi. (Suriye rejimi İran’ı ‘ülkenin dostu’ olarak tanıtıyor.) Her hafta İranlı milisler parkta başta çocuklar olmak üzere halkı Şii imamlar hakkında bilgilendirmek ve İran’ı İsrail ve emperyalizme meydan okuyan erdemli bir güç olarak tanıtmak üzere eğlenceli faaliyetler düzenliyor.
Bir aktivist olan Ebu Kemal’den Sayah Ebu Velid dedi ki “Tüm eğlence ve oyunlar, çocukların ve ebeveynlerinin zihinlerini yıkayıp Şiiliğe çekmek için bir tezgâh.” İlçedeki spor kulübü, İranlı milisler için bir mutfağa ve restorana dönüştürüldü. Ebu Velid’e göre, tüm futbol stadyumu artık İran’ın kontrolü ele geçirmesi için fiilen bir üs konumunda.
Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre İran, kısa süre önce Meyadin halkını Şii inancının ilkeleri ve doktrinleri konulu bir kursa katılmaları için Nur İran Kültür Merkezi’ne davet etti. Kursu geçen herkese yaklaşık 100.000 Suriye lirası ve bir gıda kolisi verilecek.
İran, Suriye’de bir dizi dini okul, türbe ve hayır kurumu açtı. Şam ve Halep’te daha az direnişle karşı karşıya kalırken, Deyrezzor’a yayılmak için İran, genellikle kendi bekalarıyla meşgul ve yükselen yıldız her kimse onu desteklemeye hazır olan yerel aşiret liderlerinin aklını çelmek zorundaydı. Bu türden bir kabile olan el-Bakara’nın bazı mensupları, yalakalıkla İran’ın gözüne girmekte avantajlar gören bir aşiret liderinin etkisiyle İranlılara olumlu yanıt verdi.
Sınırın diğer tarafında İran’ın menfaatleri, Tahran’ın desteklediği ancak Irak güvenlik servislerinin bir parçası olarak Haşd-i Şa’bi bayrağı altında faaliyet gösteren silahlı bir grup olan Asaib Ehlu’l-Hak gibi milisler tarafından iyi bir şekilde korunuyor. Dahası, Rusya’nın Deyrezzor’a ilgisizliği İran’ın orada karargâh kurmak için rekabet etmek zorunda olmadığı anlamına geliyor.
Hâlihazırda ABD’de sürgünde yaşayan eski bir Suriyeli diplomat olan Bassam Barabandi, İran’ın varlığının ve faaliyetlerinin ülkesinde müstakbel bir isyanın tohumlarını attığını söyledi. Barabandi, “Fars işgaline karşı çatışmaların çıkması kaçınılmaz” dedi ve şöyle devam etti: “Önce İranlılar ve Hizbullah Nusayrilerin çoğunlukta olduğu Lazkiye’ye gittiler. Ancak Nusayriler, din ve sosyal normlar söz konusu olduğunda serbest bir topluluktur. Mesela içkilerini severler. Nusayriler İranlılara ‘hoşça kalın ve size iyi şanslar’ dediler. İranlılar, savaştan en kötü etkilenen Suriyelileri manipüle etmeyi ve dolayısıyla daha evvel IŞİD’in elinde tuttuğu bölgelerde yayılmayı daha kolay buldular.”
Suriye-İran ilişkilerinde uzmanlaşmış, Omran Stratejik Araştırmalar Merkezi çatışma uzmanı Navvar Saban, İran’ın her arka plandan Suriyeliyle yavaş yavaş ama istikrarlı bir şekilde bağlar geliştirdiğini anlattı. “İran, Deyrezzor’da ve Kürtlerin elindeki bölgelerde yerel halk aracılığıyla gayrimenkuller satın aldı. Suriye’de bir örümcek ağı ördü ve adamları her yerde; orduda, hükümette, hatta Sünni ve Hristiyan işadamları arasında bile.”
Eski Amerikan Başkanı Donald Trump, ‘maksimum baskı’ seferberliği altında İran rejimine sarsıcı yaptırımlar uygulamıştı; ancak İran, Esed rejimine yönelik açıklanmayan kredi hattıyla Suriye’deki faaliyetlerini finanse etmeyi sürdürdü. Ağustos 2017’de haber yapmak üzere Suriye’ye gittiğimde, ülkenin altı yıldır ilk defa gerçekleşen Şam’daki ticaret fuarına katılmıştım. Stantların çoğu (31 tanesi), jeneratörden bisküviye ve sabuna kadar her türlü ürünü satan İran şirketlerine aitti. İki sene sonra Suriye-İran Ortak Ticaret Odası kuruldu ve daha geçen ay bir İran heyeti Suriye’deki iktisadi varlığını artırma çabalarını güçlendirmek için Şam’a gitti.
Gözlemciler, Trump’ın yaptırımlarına rağmen Suriye’ye müdahalesini hiçbir şekilde dizginlemeyen İran’ın, yeni Amerikan Başkanı Joe Biden nükleer anlaşmaya yeniden dahil olduğu takdirde [yaptırımlar kalkacağından veya hafifleyeceğinden] Suriye’de mezhep değişimini teşvik eden silahlı milislerini ve hayır kurumlarını paraya boğmasından endişeli. Geçmişte İran’la nükleer anlaşmanın imzalanmasından iki yıl sonra [2017’de] Tahran’ın Hizbullah’a finansmanını dört kat artırdığına dair haberler var.
İran’ın kaç Suriyeliyi Şiileştirdiğine veya fikirlerini yumuşattığına dair elimizde hiçbir veri yok. Ancak onun askeri, kültürel ve iktisadi genişlemesi, zaten tüm cephelerde kırılgan olan Suriye’de yeni yeni fay hatları oluşturuyor. İran’ın genişlemesinin bölgedeki mezhepsel gerilimleri nasıl şiddetlendirebileceğini görmek zor değil.
Foreign Policy için Anchal Vohra tarafından kaleme alınan bu analiz, Zahide Tuba Kor tarafından Türkçeleştirilmiştir. Analizde yer alan ifadeler Mepa News'in editoryal politikasını yansıtmayabilir.