Arap diplomatlar arasında, ABD'nin Gazze'de ateşkes sağlama çabalarının başarıya ulaşması için bölgedeki hiçbir ülkenin İran'dan daha istekli olamayacağına dair kinayeli bir espri dolaşıyor.
Körfez'den bir Arap diplomat Middle East Eye’a (MEE) isminin açıklanmaması kaydıyla yaptığı açıklamada “İran umutsuzca bir çıkış yolu istiyor” dedi.
ABD'li ve Arap yetkililer ateşkesin sağlanması halinde bölgesel tansiyonun düşeceğine, İran ve müttefiklerine bölgeyi uçurumun kenarına getiren iki İsrail suikastının intikamını alma sözlerinden geri adım atmaları için alan açacağına inanıyor.
Hizbullah ve İran, Hamas lideri İsmail Heniye'nin Tahran'da ve Hizbullah'ın en üst düzey askeri yöneticilerinden Fuad Şükür'ün Beyrut'ta öldürülmesine misilleme yapma sözü verdi.
Ancak ateşkes görüşmelerinin tıkanması ve cinayetlerin üzerinden üç haftadan fazla zaman geçmesi nedeniyle İran'ın karşılık verip vermeyeceği merak ediliyor.
Beyrut'taki Carnegie Center'ın araştırma direktörü yardımcısı Muhenned Hacı Ali MEE'ye yaptığı açıklamada “İran'dan gelen açıklamalar bu konuyu geçiştirmeye çalıştığını gösteriyor” dedi.
Bugüne kadar her iki taraf da sert söylemlerini eyleme dökmedi. Yakın zamanda da bunu yapamayacaklarına dair işaretler var.
Devrim Muhafızları Sözcüsü Ali Muhammed Neyini Çarşamba günü yaptığı açıklamada “zaman bizden yana ve bu yanıt için bekleme süresi uzayabilir” dedi.
Sözcü ayrıca İran'ın misilleme yapmak için yeni yollar aradığını da öne sürdü: “İran'ın yanıtı önceki operasyonların bir tekrarı olmayacak. Yanıtın niteliği, senaryolar ve araçlar her zaman aynı değildir.”
Gecikme, İran'ın önceki tırmanma dönemlerinde sergilediği tutumdan bir sapma anlamına geliyor.
ABD 2020 yılında Devrim Muhafızları Komutanı Kasım Süleymani'yi öldürdüğünde İran beş gün içinde ABD'nin Irak'taki Ayn el Esad askeri üssüne füze atarak karşılık vermişti. İran'ın Nisan ayında İsrail'e yönelik yaptığı emsali görülmemiş doğrudan saldırı, Suriye'nin başkenti Şam'daki konsolosluğunun bombalanmasından 12 gün sonra gerçekleşti.
İran karşılık vermezse, bu durum Orta Doğu'yu yıllarca etkileyebilir.
ABD ve İsrail'deki İran karşıtları için Tahran'ın kararsızlığı, İran rejimi ve müttefiklerinin, Hamas'ın İsrail'in güneyine saldırmasının ardından Gazze'ye yönelik savaşın başladığı 7 Ekim'den önce sanıldığından daha zayıf olduklarının teyidi olarak yorumlanıyor.
Netanyahu'nun bu iki cüretkar suikastı gerçekleştirmiş olması, dikkatleri Gazze'deki kuşatma altındaki Filistinlilerden alıp, Hamas'ın yanı sıra Irak'taki milisler, Yemen'deki Husiler ve Hizbullah'ı da içeren ve “direniş ekseni” olarak adlandırılan İran’ın üzerine çekerek, Orta Doğu'daki dengeleri yeniden değiştirdi.
Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney yönetimindeki İran, İsrail'le mücadelesini ülke sınırları dışında tutmak için bu vekilleri silahlandırmaya öncelik verdi. Ancak İran'ın direniş eksenine verdiği destek, ekonomisi yaptırımlarla sarsılan ülkenin tamamı tarafından desteklenmiyor.
Ottawa Üniversitesi Kamu ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde İran uzmanı olan Thomas Juneau MEE'ye yaptığı açıklamada, “Heniye ve Şükür suikastlarından önce bildiklerimiz daha da netleşti. Hizbullah ve İran, ABD ve İsrail ile topyekün bir savaşı göze alamazlar çünkü daha zayıflar” dedi.
"Felaket derecesinde kötü"
Nisan ayında İran, caydırıcılığını yeniden tesis etmek ve İsrail ile topyekün bir savaştan kaçınmak arasında ince bir çizgi tutturmaya çalıştı.
İran, İsrail'e doğrudan saldırmaya istekli olduğunu gösterdi -İslam Cumhuriyeti'nin kurulduğu 1979'dan bu yana bir ilk- ancak Washington askeri varlıklarını harekete geçirirken, İran ABD'nin Arap ortaklarına saldırıyı önceden haber verdi.
"İran'ın Nisan ayında bir yanıt verme girişimi tamamen başarısız oldu. İsrail savunmasının çok güçlü olduğunu gösterdi.” dedi Juneau.
Analistler, Nisan ayında kartlarını gösteren İran'ın şimdi yeni bir yanıt için doğru formülü bulmakta zorlandığını söylüyor.
Uluslararası Kriz Grubu'nda İran uzmanı olan Ali Vaiz MEE'ye yaptığı açıklamada “Bu gecikme İran'ın misilleme seçeneklerinin kötü ile felaket kötü arasında değiştiği gerçeğini bir kez daha teyit ediyor” dedi.
“İran için sembolik eylemler riskli ve karşılığını vermeyeceği açıkken, somut eylemlerin daha yıkıcı bir İsrail ya da muhtemelen ABD karşı saldırısına davetiye çıkarması muhtemel.”
İstihbarat hataları ve ateş gücü
Heniye, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın yemin törenine katıldıktan sonra İran Devrim Muhafızları tarafından korunan bir misafirhanede öldürülürken, Şükür de Hizbullah'ın Beyrut'un güneyindeki kalesi Dahiye’de, bulunduğu binada suikasta kurban gitti.
Saldırılar sadece İran'ı utandırmakla kalmadı, aynı zamanda casuslara yönelik bir karşı istihbarat operasyonunu da tetikledi. İran misilleme yapmaya karar verirse, askeri varlıklarını konuşlandırmak, Lübnan, Yemen ve Irak'taki vekilleriyle iletişim kurmak gibi lojistik zorluklarla karşılaşması muhtemel.
İran uzmanı ve Shadow Commander kitabının yazarı Araş Azizi, “Bu iki suikast de İsrail'in ciddi bir istihbarat sızması gerçekleştirdiğini gösteriyor” diyor.
İran son yıllarda ABD'nin bölgedeki ortaklarına karşı darbeler vurdu ve çok az bedel ödedi. 2019'da İran destekli Husiler Suudi Arabistan'ın Aramco petrol tesislerine saldırdı. Analistlere göre bu saldırı ve ardından Husilerin Yemen'de BAE ve Suudi Arabistan'a yönelik saldırıları İran'da bir güvenlik hissi yarattı.
Şimdi ise gözlemciler Biden yönetiminin İsrail'e verdiği koşulsuz destek sayesinde İran'ın geri adım atmış olabileceğini söylüyor. Aynı şey 2006'da İsrail'le kanlı bir savaşa giren ve ABD'nin aktif savaşın dışında kaldığı Hizbullah için de geçerli.
7 Ekim'den bu yana ABD ve İsrail, savaş sonrası Gazze planları ve Filistinli kayıplar konusunda anlaşmazlık yaşıyor. Savaş aynı zamanda ABD başkanlık seçimleri öncesinde Demokrat Parti'yi de böldü. Ancak bu bölünmeler bölgedeki savaş sahalarını etkilemedi.
Nisan ayında ABD, İran tarafından ateşlenen 300'den fazla füze ve insansız hava aracına başarıyla karşı koymak için bir koalisyona liderlik ederek İsrail'i savunmak için ne kadar ileri gidebileceğini gösterdi. MEE, ABD'li yetkililerin Körfez ülkeleri arasındaki homurdanmalar üzerine Suudi Arabistan ve Katar'daki üsleri savaş uçaklarını havalandırmak için kullanmaya çalıştığını ortaya çıkardı.
Ortadoğu'nun yeniden bıçak sırtında olduğu bir dönemde Biden yönetimi de harekete geçti.
Geçen hafta İsrail'e havan topları, tank mühimmat füzeleri, askeri araçlar ve 2029'a kadar F-15 savaş uçaklarının teslimatını da kapsayan 20 milyar dolarlık silah satışı için harekete geçti.
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin bir güdümlü füze denizaltısı ve USS Theodore Roosevelt uçak gemisini çoktan bölgeye göndermişti. Çarşamba günü de ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı, F-35'lerle donatılmış ikinci bir uçak gemisi olan USS Abraham Lincoln'ün bölgeye ulaştığını duyurdu.
Beyrut'taki Carnegie Center'dan Hacı Ali MEE'ye yaptığı açıklamada “ABD'nin İsrail'e verdiği desteğin boyutu, 1973 savaşına kadar uzanan ilişki tarihinde görmediğimiz bir şey” dedi.
“Bu ateş gücü önemli. Bence Hizbullah, ABD'nin şu anda İsrail'e verdiği destek göz önüne alındığında, İsrail'le bir savaşın ABD'yi de beraberinde getireceğini anlıyor ve bunu riske atmak istemiyorlar.”
Uzmanlar misillemenin ABD'nin tepkisine yol açabileceği endişesinin İran içinde de geçerli olduğunu söylüyor.
Azizi MEE'ye verdiği demeçte “Gerçek şu ki İran'daki çok önemli isimler karşılık verilmesine karşı çıktılar” dedi. “Onların söylemine göre Netanyahu bölgeyi yakıp yıkmak ve ABD'yi daha büyük bir savaşın içine çekmek istiyor. İran neden bu tuzağa düşsün ki?”
İran'ın olmayan caydırıcılığı
İran ve Hizbullah, İsrail'e karşılık vereceklerine dair kamuoyuna verdikleri sözlerin yanı sıra misillemeden kaçma lüksüne sahip olmayabilir.
Eğer karşılık vermezlerse, sadece vekillerinin gözünde değil, güçlü Körfez ülkeleri ve Tahran'a karşı daha sert bir çizgi izlenmesini savunan ABD yetkilileri nezdinde de zayıf görünme riskiyle karşı karşıya kalırlar.
Çarşamba günü İsrail, Lübnan'ın kalbi Beka Vadisi'nde Hizbullah'a ait olduğunu söylediği silah depolama tesislerini vurdu. Hizbullah da İsrail'in kuzeyine insansız hava araçları gönderdi ve iki taraf 8 Ekim'den bu yana karşılıklı olarak birbirlerini vuruyor.
Hacı Ali, Beka Vadisi saldırılarındaki eşitsizliğin, Şükür'ün öldürülmesinin ardından Hizbullah'ın İsrail'i baskı altına almaktaki yetersizliğinin “semptomatik” bir göstergesi olduğunu söyledi.
“Hizbullah ve İran caydırıcılık konusunda kötü bir seviyede. İsrail istediği yere gidip onları öldürebileceğini gösterdi. Gerilim hakimiyetini ele geçirdiler ve bu çatışmada üstünlüğü ellerinde tutuyorlar."
Analistler ve diplomatlar için asıl soru, İsrail'in Hizbullah ve İran'ı istediği zaman bombalayabilmesinin bölge için bir paradigma değişikliğine işaret edip etmediği.
İsrail'in Şükür ve Heniye'yi öldürmesi Hamas'ı Gazze Şeridi'nden çıkarmadı ya da orada kalan rehineleri serbest bırakmadı. Hizbullah da mücadeleyi daha önce görülmemiş bir şekilde İsrail'e taşıdı ve neredeyse 90.000 İsrailli sivili İsrail'in kuzeyinden uzaklaştırdı.
İsrail ayrıca 7 Ekim öncesine kıyasla dünya sahnesinde daha da yalnızlaşmış durumda. Suudi Arabistan ile normalleşme askıya alınmış durumda ve Uluslararası Ceza Mahkemesi Netanyahu ve savunma bakanı için tutuklama emri çıkarıp çıkarmayacağını tartışıyor.
Bu arada İran, ABD askerlerini Suriye ve Irak'tan çıkarma yönündeki stratejik hedefini sürdürüyor. Rusya ile daha yakın bir askeri ortaklık kurdu, önemli bir silah ihracatçısı haline geldi ve nükleer programını ilerletiyor.
Juneau, “İsrail'in stratejik bir zafer elde ettiğini söyleyebileceğinizi sanmıyorum” dedi.
Kaynak: Mepa News