İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun iddialarını sunduğu Birleşmiş Milletler Kurulundaki konuşmasını 'şov' olarak niteleyen İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, nükleer silahlarla ilgili asıl İsrail'in kendini aklaması gerektiğini ifade etti.
Başbakan Netanyahu Tahran yakınlarındaki gizli bir depoda nükleer silah yapımında kullanılabilecek materyallerin anlaşmaya rağmen İran'ın nükleer programına devam ettiğinin kanıtı olduğunu öne sürmüştü.
"İsrail'in yasa dışı nükleer programını duyurmasının vakti geldi"
Zarif, Netanyahu'ya sosyal medyadan verdiği yanıtında; "Hiçbir şov, İsrail'in bölgemizde gizli ve açıklanmamış nükleer silah programı olan tek rejim olduğu gerçeğini kapatamaz. İsrail'in yasa dışı nükleer silah programını uluslararası denetmenlere açmasının vakti gelmiştir" ifadelerini kullandı.
İsrail'in iddialarına göre söz konusu depoda 300 tonluk nükleer malzeme saklanıyor. İsrail Başbakanı, dünya liderlerine hitabında "İran ne saklıyorsa, İsrail açığa çıkarır" demişti.
Netanyahu, nükleer silah yapımında kullanıldığını öne sürdüğü malzemeler hakkında ayrıntı vermedi. Başbakan, elde ettikleri istihbaratı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile paylaştıklarını ifade etti. Viyana merkezli kurum iddialarla ilgili henüz bir açıklamada bulunmadı.
İran'ın nükleer araştırma yapması ve belgelendirmesi P5+1 ülkeleri ile imzaladığı ve daha sonra ABD'nin tek taraflı çekildiği nükleer anlaşmayı ihlal etmiyor.
Nükleer anlaşma neleri kapsıyor?
12 yıl süren müzakereler sonucu 14 Temmuz 2015’te imzalanan anlaşmayla, İran'ın nükleer programını azaltması, bunun karşılığında da İran’a yönelik yaptırımların kaldırılarak Tahran'ın küresel ekonomiye dahil olması hedefleniyordu.
Tahran yönetiminin nükleer çalışmalarını 10 yıllığına kontrol altına alan tarihi anlaşma Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun (UAEA) yetkililerine, İran'ın nükleer güç tesislerinde denetim yapma hakkı sağlamıştı.
Netanyahu'nun BM Genel Kurulundaki suçlamalarının ardından İran cevap verme hakkını kullandı. BM'nin Tahran temsilcisi Netanyahu'ya işaret ederek, "Açıklamaları ve safsataları gerçeği çarpıtmaya ve korkunç yalanlar söylemeye olan patolojik eğilimini teyit ediyor" ifadelerini kullandı.