Reuel Marc Gerecht, Ray Takeyh | Wall Street Journal | Tercüme: Mepa News
Hamas'ın siyasi lideri İsmail Haniye'nin 31 Temmuz'da Tahran'da öldürülmesine İran neden İsrail'e misilleme yapmadı? Biden yönetimi, İran'ın gözünü korkuttuğuna ve daha iyi davranmasını sağladığına inanmak istiyor. Buna göre, Nisan ayında İsrail'e atılan 300 İran füzesi ve insansız hava aracını durdurmak için Amerika'nın öncülüğünde yürütülen başarılı çaba, İran lider Ali Hamaney'in canını sıktı ve onu caydırdı. Fakat gerçek cevap, İran'ın daha uzun bir oyun oynaması ve nükleer emellerini ilerletmek için itidal göstermesi olabilir.
ABD'nin askeri gücünden duyulan korku her zaman İran rejimini frenleyen başlıca unsur olmuştur. Ama bu korku en önemli noktasında azalıyor: Tahran'ın nükleer programı son dört yılda hızla ilerledi. İran'ın vekilleri görmezden gelinmese de bu gruplara karşı koymada etkisiz kalındı. Yemen'deki Husiler Kızıldeniz'de ABD Donanması ile girdikleri çatışmada şu ana kadar üstünlüğü ele geçirmiş durumda. Husiler, İran tarafından tedarik edilen nispeten basit füzelerle, Amerika ve Avrupa'nın deniz yolunu koruma çabalarına rağmen Süveyş Kanalı üzerinden yapılan nakliyatı kısıtlamaya devam ediyor. Ve Kamala Harris'in başkanlığı, selefinin hatalarını daha da derinleştirecektir.
Demokrat Parti'nin Tahran'a yaklaşımı, ABD'nin İsrail'e yönelik politikasına ayrılmaz ve ters bir şekilde bağlanmış durumda: Washington, İsrail'in İran'ın en korkulan kolu olan Hizbullah'a karşı askeri harekatını sınırlamaya ve İran'ın nükleer tesislerine karşı askeri bir saldırı başlatma ihtimalini ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bu düşünce, ABD-İran çatışmasından duyulan derin korkudan ve Washington'daki pek çok kişinin Hamaney'in henüz bir bomba yapmaya karar vermediği yönündeki tahmininden kaynaklanıyor. Bu nedenle en iyi hareket tarzı, Hamaney'in kabul edilebilir bulduğu statükoyu korumaktır.
Fakat bu tahmin yanlış: İran şu anda nükleer silaha sahip olursa kaybettiğinden çok daha fazlasını kazanır. Gerçekten de Hamaney daha önce bir bomba geliştirmeyerek hata yaptı. Tahran'da nükleer silah geliştirmenin ne kadar kolay ve faydalı olacağına dair artan tartışmalar, İran rejiminin İsrail'in önemli taktik ve istihbarat avantajlarına sahip olduğunu (İran'ın üst düzey yetkililerinin birçoğu Mossad'ın erişim mesafesinde olabilir) ve Amerika'nın konvansiyonel kapasitesinin hala ezici olduğunu fark etmesinin bir yan ürünüdür. En azından İran'ın sahip olduğu bir nükleer bomba, İsrail ve Amerika'nın İran topraklarına yönelik saldırganlığını kontrol altında tutacaktır.
İran nükleer bomba yaptığında, ki askeri müdahale ya da rejim çöküşü nükleer programını bitirmezse eninde sonunda yapacaktır, İsrail ile Hizbullah arasındaki savaş İsrail için riskli bir oyun haline gelecektir. Tahran nükleer korumasını genişletme tehdidinde bulunursa İsrail'in Devrim Muhafızları komutanlarına ve Suriye'deki tesislere saldırıları riskli hale gelecektir. Amerika'nın İran rejimine karşı hareket etme özgürlüğü -İran nükleer silaha sahip değilken hiçbir Amerikan misillemesi olmadan defalarca Amerikan askerlerini öldürdü- daha da daralacaktır.
Demokratlar ve Amerikan solu, İran'ın bir zamanlar imkansız olarak gördüğü şeyi başardı: Tahran, Amerika ve İsrail arasında istismar edilebilir bölünmeler görüyor. Gazze savaşına karşı gösteriler, Demokrat Parti içinde yükselen İsrail karşıtı duygular ve elit Amerikan çevrelerindeki açık antisemitik dil, İran'ın Amerika'ya geleneksel bakışını bulandurdu. Bu bakış, Demokratlar ve Cumhuriyetçilerin her ikisinin de umutsuz Siyonist yardakçıları olduğu yönündeydi. Barack Obama'nın nükleer tavizleriyle açtığı ve Hamaney'in keşfedip istismar ettiği kapı Demokrat Parti'nin ortodoksisi haline geldi: "Bu rejimle ile ilişki kurmak başlı başına iyi bir şeydir."
Hamaney'in Washington'la nükleer müzakereleri yeniden başlatmaya istekli görünmesinin ardında yatan neden de kesinlikle bu. Biden ve daha da önemlisi Harris'in diplomasi yoluyla etkisiz hale getirilip getirilemeyeceğini araştırmak istiyor. Hamaney'in Amerika'ya olan düşmanlığı "bazı durumlarda aynı düşmanla etkileşime giremeyeceği" anlamına gelmiyor.
İran'ın diplomatları Demokratlarla iş yapmaya alışkın. Onlarla bir nükleer anlaşma müzakere ettiler ve hala çeşitli uluslararası forumlarda onlarla temas halindeler. Harris, Trump iktidarı dönemini "maksimum baskı" kampanyasını kötüleyerek geçirdi. Trump'ın Devrim Muhafızları komutanlarından Kasım Süleymani'yi öldürme kararını kınadı. 1970'lerde Sovyetler Birliği realist ve düzenci Cumhuriyetçileri tercih ediyordu. Bunun gibi İran'ın yönetici elitleri de Demokratları daha öngörülebilir görüyor.
Hamaney ve diplomatları Başkan Harris'i bekliyorlar. Demokratların İran'ın nükleer ikilemine diplomasi dışında tahammül edilebilir bir alternatif olmadığına inandıkları göz önüne alındığında, İran ne kadar ileri giderse gitsin muhtemelen masadan kalkmayacaklardır. Obama nükleer müzakereleri ilerletirken İran, Rusya ve Suriyeli müttefiklerinin on binlerce Suriyeli sivili katletmesini izledi. İran, İsraillileri dizginlemek için Demokratlara güvenebileceğini düşünüyor.
İran vekalet savaşı stratejisini zekice kullandı. Ancak bu başarı aynı zamanda rejimin zayıflıklarını da ortaya çıkardı. Bir nükleer bomba, İran'ın Ortadoğu'da saldırıya devam etmesine ve misilleme konusunda daha az endişe duymasına olanak sağlayacaktır. Uygulamada, karşılıklı güvenceli imha doktrini İsrail'in aleyhine işleyecek ve İran rejimine daha fazla manevra alanı sağlayacaktır.
İran rejimi şu anda nükleer bomba elde etmeye o kadar yakın ki (Mossad tarafından çalınan İran nükleer silah arşivlerinde görebildiklerimiz göz önüne alındığında) teknik açıdan ciddi bir engelin kalması pek olası değil. Ne diplomasi ne de yaptırımlar bu ilerlemeyi durdurabilir. Harris muhtemelen bunu biliyordur. ABD'nin Ortadoğu politikasında sık sık dile getirdiği barış ve bölgesel istikrar arayışı, Farsçaya çevrildiğinde artık Tahran'a bomba vermek anlamına geliyor.
Bu analizde yer alan ifadeler yazarların kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.