IŞİD, Irak ve Suriye'de elinde tuttuğu bölgeleri hızla kaybederken, grubun stratejisinde gözle görülür bir değişim yaşanıyor. ABD'nin bu değişime karşı bir politika değişikliğine gitmesi talebi, Batılı uzmanların birincil gündemlerinden biri konumunda. Bunlardan biri Michael P. Dempsey. Üst düzey bir istihbarat yetkilisi olan Dempsey, bu konuyu "How ISIS’ Strategy Is Evolving-What the U.S. Can Do to Counter the Group’s Shifting Tactics?" (IŞİD'in Stratejisi Nasıl Tekamül Ediyor-ABD Grubun Değişen Taktiklerini Karşılamak İçin Ne Yapabilir?) başlıklı analizinde ele aldı. Dempsey'in analizi Mepa News okurları için tercüme edildi. Analizde yer alan görüşler yazara aittir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir. (Not: Köşeli parantez içerisindeki kısımlar çevirmene aittir.)
2017 yılı süresince İslam Devleti (yahut IŞİD) Birleşik Devletler ve müttefikleri elinde yenilgi üstüne yıkıcı yenilgiye uğradı, [yenilgiler] geçtiğimiz Ekim ayında grubun başkenti kabul edilen Suriye'deki Rakka'da doruğa ulaştı. Bugün için, Irak'ta da Suriye'de de grup büyük nüfuslu bir merkezi kontrol etmiyor. Ancak bu, IŞİD'in artık ciddi bir tehdit teşkil etmediği anlamına gelmiyor. Fiziksel [olarak] hilafetin sona ermesiyle, IŞİD'in taktikleri günden güne değişiyor. Büyük savaş sahası karşılaşmalarından kaçınmak ve bunun yerine Ortadoğu'da, diğer çatışma bölgelerinde ve Batı'da terörist saldırılara başvurması daha da muhtemel. ABD politikası, bölgedeki operasyonlar ve anti-terör öncelikleri bağlamında, değişen tehdidi karşılamak için çabucak değişmek zorunda.
Askeri olarak faal ve etkili kalabilmek için, IŞİD artan şekilde izole intihar saldırıları ve vurkaç operasyonları düzenlemeyi tercih ediyor. Ocak ayının başında, grubun resmi medya kanadı, 2017 yılında bu tür yaklaşık 800 saldırıyı kutlayan bir liste yayınladı, bunun içinde Irak ordusuna (yaklaşık 500), Suriye'de Kürt güçlerine (136), Esed rejimi ve müttefiklerine (120), aynı zamanda da Suriye'deki ılımlı muhalif gruplara karşı düzenlenen birkaç düzine saldırı da bulunuyor. Her ne kadar bu saldırıların bir çoğu Musul ve Rakka'nın özgürleştirilmesi için düzenlenen operasyonlarda gerçekleşmiş olsa da, IŞİD liderlerinin bu tip saldırıları grubun görünür gelecekte en iyi savaş sahası seçeneği olarak gördüğü açık. Elbette, IŞİD'in Ocak ayı başında Rusya'nın Suriye'deki askeri tesislerine düzenlediği drone saldırısı da grubun geniş çaplı askeri karşılaşmadan kaçınarak düşmanlarına mümkün olduğu kadar çok zarar verme arzusunun en somut örneği. IŞİD'in kendisi bile şehirleri ele geçirme ve tutma günlerinin geride kaldığının farkında.
IŞİD artan şekilde izole intihar saldırıları ve vurkaç operasyonları düzenlemeyi tercih ediyor. Denizaşırı bölgelerde, IŞİD'in sekiz küresel kolu benzer taktikleri benimsiyor. Afganistan'da -özellike Kabil'de- IŞİD savaşçıları son zamanlarda birkaç yıkıcı intihar saldırısı düzenledi. Mısır'da geçtiğimiz ay, Sina Yarımadası'nda iki düzine militandan oluşan, IŞİD bayrağı dalgalandıran küçük bir grup, bir Sufi camiine vurkaç tarzı bir saldırı düzenledi. 300'den fazla insanın canını alan bu saldırının modern Mısır tarihinde, tek seferde en öldürücü saldırı olduğu düşünülüyor. Bu tür saldırılarda, grubun kapsayıcı amacı sabittir: IŞİD'in devam eden operasyonel hünerini vurgulamak ve kendini imanın gerçek müdafii olarak konumlandırıp diğer dini grupları hedef almak.
Taktiklerdeki bu değişikliklerle, aynı zamanda IŞİD'in umuma mesaj verme stratejisinde de göze çarpan bir değişim yaşandı. Geçtiğimiz üç yılın çoğunda grup, umumi anlatı şeklini somut olarak hilafetin tarihi önemi ve Müslümanların onu desteklemesinin dini mecburiyeti çevresinde şekillendirmişti. Ancak geçtiğimiz yıl Rakka ve Musul'un düşmesinden bu yana, propaganda kampanyası tatmin yaratmaya çabaladı ve mesajı kesinlikle daha karamsar bir ton kazandı. Charlie Winter'ın geçtiğimiz ay Wired UK'de yazdığı gibi, grubun 40'a yakın medya kuruluşundan yaklaşık 4'te 3'ü son aylarda suskun vaziyette ve "grubun propagandasının yüzde 92'si savaş ve sadece savaş etrafında dönüyor." Bir diğer ifadeyle, İslam Devleti'nin bölgesel güvenli limanlarını kaybedişi medya kolunu sakat bıraktı ve grup şimdi takipçilerini Irak ve Suriye'de yeni bir hayat için saflarına toplamaya, idrak edilen düşmanlarına saldırmaktan daha az odaklanıyor. İnternet ortamındaki küçülme pozitif bir gelişme olmasına rağmen, ayrım yapmayan küresel çapta şiddete teşvik etme konusunda mevcut odaklanma endişe verici.
Birleşik Devletler ve müttefiklerinin, gelişen tehdide karşı koymak için izleyebileceği birkaç yaratıcı politika bulunuyor. İlk olarak, Washington partner milletlerin askeri ve istihbari kapasitelerini geliştirmek için çabalarını büyük ölçüde artırmalı, özellikle IŞİD'in genişlemek için hedef aldığı ülkeleri, Mısır ve Libya gibi. ABD desteği, ev sahibi hükümetin yeterli insan hakları garantileri verme istekliliğine bağlı olarak, gelişmiş anti-terör eğitimini, bilinen IŞİD konumlarına dair havadan görüntülere potansiyel erişim de dahil ciddi iletişim ve toplama ekipmanı tedariğini ve ABD yahut partner milletin güvenlik servisleri tarafından edinilmiş bilgi de dahil olmak üzere genişletilmiş bilgi paylaşımını da içerebilir.
Denizaşırı operasyonlar planladığı Rakka'daki harekat merkezi olmadan, IŞİD'in (2016 yılında Brüksel'de, 2015 yılında Paris'te olduğu gibi) merkezce yönlendirilen ve koordine edilen saldırılar düzenleme ihtimali daha az, ve bunun yerine, geçtiğimiz yıl New York şehrinde gerçekleşenlere benzer bir dizi "ilhamı verilmiş" saldırıya teşvik etmeye ve bunları üstlenmeye odaklanmaları muhtemel. Bu değişim göz önünde tutulursa, Birleşik Devletler radikalizasyon karşıtı çabalarını, online radikalizasyonun artan önemini tamamen ihata edecek şekle değiştirmek ve bu alanda yerel topluluklar ile federal otoriteler arasında işbirliğini önemli ölçüde artırmak isteyebilir. Radikalizasyonun erken uyarı işaretlerini en iyi şekilde saptamak için özellikle online eğitime odaklanabilir. Bazı özel sektör organizasyonları bu alanda halihazırda harika iş yapıyorlar. Örneğin Google'ın Jigsaw birimi, online profilleri temelinde, aşırıcılığı destekleyici görünen ancak henüz benimsemeyen bireylerin kimliğini tespit etmeye çalışıyor. Ve daha sonra onları anti-cihadist içeriğe yönlendiriyor. ABD devlet politikasına yön verenler, alternatif içeriğin ılımlı İslami liderlerin çalışmalarını etkili bir şekilde temayüz etmesini sağlayarak, IŞİD'in şiddet içeren söylemini ve sözde şikayetlerini ustalıkla çürüterek, bu çabaları potansiyel olarak kullanabilir.
Bir başka politika seçeneği de, Ortadoğu'nun dört bir yanındaki mülteci kamplarında bulunan genç nüfusu zehirleme tehlikesi olan göze çarpan eğitim eksiğini azaltmak için ABD'nin insani desteğine hız vermek.En son veriler ortaya koyuyor ki yerlerinden olan mültecilerin ortalama yaşı on, ve bu kamplarda eğitime erişim çok sınırlı. Bu konuyla mücadele etmede Washington'un yapabileceği herhangi bir gelişme, artık Ortadoğu'da kayıp bir çocuk neslinin oluşumunu önlemeye çok yardım edecek, ki bu çocukların çoğu çok az eğitim görmüştür ve yetersiz iş imkanları nihayetinde terörist devşirmesine uygun zemin hazırlayabilir. Ve bu zorlukla tek başına mücadele etmeye çalışmaktansa, Birleşik Devletler bu bölgede BM öncülüğündeki çabalara desteğini genişletmeyi düşünebilir. Gerçekten de BM halihazırda, beş ile 17 yaş arasında olan, küresel çapta milyonlarca mülteci çocuğun eğitiminde kaliteyi sağlamak için, hırçın bir şekilde diğer hükümetler ve uluslararası organizasyonlarla beraber çalışıyor.
Son olarak, aşırıcılar tarafından istismar edilmeye biçilmiş kaftan olan açıklamalarda dikkatli davranmak da Washington için akıllıca olacaktır. Örneğin, son haftalarda IŞİD sözcüleri diğer Müslümanları, Filistinlilerin haklarını güçlü şekilde savunma konusunda IŞİD gibi davranmadıkları için ağır şekilde eleştirdi. IŞİD'in, bu hakların Batı tarafından şu an saldırı altında olduğu iddiası, insanları kendilerine katma yolunun duygusal bileşenlerinden biri.
Biz 2018'e girerken, Washington ve koalisyon ortaklarının IŞİD'e karşı başardıklarında kutlanacak çok şey var. Bir çok yoldan, grubun teşkil ettiği tehdide öylesine etkili şekilde karşı koyuldu ki, bu artık kalabalık bir ulusal güvenlik listesi içinde dikkat çekmek için [diğer tehditlerle] çabalamakta. Ancak geçtiğimiz on yılın tarihi gösterdi ki, IŞİD dirençli, kendini çabuk toparlayan ve uyum sağlayan, eğer fırsat verilirse ABD çıkarlarına ağır zarar verme kapasitesi olan bir düşman. Bu nedenle, ABD devlet politikasını belirleyenlerin, grubun gelişimindeki ileri safhayı anlaması, savaş sahasındaki son kazanımların sağladığı fırsatlar penceresini kullanması, grubun fiziksel ve sanal faaliyetlerini ileride kısıtlayacak yaratıcı karşı politikaları formüle etmesi, Ortadoğu'daki ve Batı'daki ılımlı hükümetleri tehdit etme kapasitelerini sarsması ve halihazırda lekelenmiş ideolojik cazibelerinin temelini çürütmesi; Washington ve müttefiklerinin çıkarına olacaktır.