Son zamanlarda gündemin ana maddelerinden biri de Afganistan'daki İslam Emirliği yönetiminin ülkedeki Afgan Şiilerle olan ilişkileri.
Bu ilişkilere göz atmadan önce Afganistan'daki Şii nüfusun dinamiklerini anlamak ve bazı verileri incelemek gerekiyor.
Afganistan'da Şiiler
İstatistiklere göre -küçük çaplı Budist, Sih ve diğer topluluklar haricinde- Afganistan'ın nüfusunun yüzde 99'undan fazlası kendisini Müslüman olarak tanımlıyor. Yine bunların yaklaşık yüzde 7-10'u kendisini "Müslüman Şii", yüzde 90-93'ü ise "Müslüman Sünni" olarak tanımlıyor. Yani Afganistan'daki Şii nüfusun oranı yaklaşık olarak yüzde 7-10 bandında ki bu da 40 milyon nüfusa sahip ülkedeki Şii nüfusun yaklaşık 4 milyon olduğu anlamına geliyor.
Afganistan'daki Şiilerin tamamına yakını Oniki İmamcı olan, yani İmamiye mezhebini benimseyen Şiilerden oluşuyor. Bunun yanı sıra ülkede çok küçük olmakla birlikte İsmailiye mezhebinden Şiiler de mevcut.
Afganistan Şiilerinin coğrafi ve etnik dağılımına gelecek olursak... Ülkedeki Şiiler belli başlı nüfus merkezlerinde yoğunlaşmış vaziyette. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
- Ülkenin merkezindeki "Hazarajat" olarak anılan Hazara nüfusa ev sahipliği yapan bölgeler. Burada yaşayan Şiilerin tamamı Hazara etnik grubuna mensup ve İmamiye mezhebindenler. Hazaralar arasında az da olsa Sünniler de mevcut ki Hazaralara yakın bir etnik grup olan Aymakların tamamı Sünni.
- Ülkenin batısındaki Herat ve Ferah'ta yaşayan ve Farsça konuşan bazı Tacikler de İmamiye mezhebine mensup Şiiler. Nüfusları pek yoğun değil.
- Başkent Kabil'deki Hazara bölgelerinde yaşayan Şii Hazaralar.
- Ülkenin kuzeyindeki çeşitli kırsal bölgelere dağılmış olan ve sayısı on binlerle ifade edilen Kızılbaş (Türkmen) ve Arap kökenli oldukları belirtilen İmamiye mezhebine mensup küçük aile ve aşiretler. Bunların bazıları da İsmailiye mezhebine mensuptur.
- Ülkenin kuzeydoğusundaki Badahşan ve çevresinde yaşayan, Pamir etnik grubuna mensup İsmaili Şiiler. Bunlar da İsmailiye mezhebinin Nizari kolundandır.
Bunlar dışında Afganistan'da kendisini Şii inancına nispet eden küçük topluluklar bulunsa da bunlar incelenmesi gerekmeyecek kadar küçük ve dar kesimlerdir.
İslam Emirliği yönetimiyle ilişkiler
Afganistan'daki İslam Emirliği yönetiminin ülkedeki Şii nüfusla olan ilişkilerini üç ana faktörün şekillendirdiğini söylemek yanlış olmaz. Bunlardan şöyle bahsedebiliriz:
- Geleneksel olarak Ehli Sünnet ile Şia arasındaki tarihi ve dini çatışmalar
- Tarihi olarak Afganistan ile İran, hususen de Taliban ile Şii Tahran rejimi arasındaki çatışmalar
- Siyasi olarak Şii toplulukların 2001'deki ABD işgali sürecinde oynadığı rol
İlk iki husus genel olarak Afganistan ile ilgilenen herkesin malumu olduğundan bunları detaylıca ele almaya gerek görmüyorum. Üçüncü meseleyi ise biraz açmak gerekiyor. ABD'nin 2001 yılındaki Afganistan işgali sürecinde en büyük iki yerel müttefiki Kuzey İttifakı bileşenleri ve Afgan Şiileri'ydi.
Şii Hazaraların ileri gelenleri Taliban'a karşı ABD ve İran ile iş birliği içerisindeydi. Bu iş birliğinin birçok geleneksel, tarihi ve siyasi sebebi bulunuyor. Taliban'ın siyasi ve dini duruşları, ABD ve diğer dış faktörlerle ilişkileri sebebiyle Hazaralara güvenememesi bunun bir sebebi. Hazaraların, özellikle 1996-2001 sürecindeki ilk iktidar döneminde Taliban tarafından dışlanmış hissetmesi de bir diğer sebep.
Özetle, ABD ile Hazaralar arasındaki bu iş birliği birçok çevre açısından ABD'nin Afganistan'dan çekildiği döneme dek sürse de Şii Hazaraların gözle görülür bir bölümü bundan çok daha önce ABD ve desteklediği Kabil yönetimine desteğini çekmişti ve Taliban ile ilişkiler kurmaya başlamıştı.
2021 sonrası süreç
2021 Ağustos sonrası dönemde de ilişkiler bu yönde şekillenmeye devam etti.
İslam Emirliği yönetimi, başta Hazaralar olmak üzere Afgan Şiileri "Ehl-i Teşeyyu" olarak niteliyor, yani sözlük anlamıyla "Şia mezhebi taraftarları" olarak. İslam Emirliği, Şii nüfusun tamamını genel olarak "tekfir" etmiyor, yani İslam dışı olarak nitelemiyor.
Yönetim, siyasi yönden ve dini yönden, Afgan Şiilerini iki ana kutba ayırıyor:
- Siyasi olarak: İslam Emirliği yönetimine muhalefet edenler ve etmeyenler.
- Şii Hazaraların bazıları, özellikle diasporada olanlar ABD, Avrupa ülkeleri veya İran ile yakın ilişkilere sahip. Özellikle İran ile olan bu ilişkiler 1979 ve öncesine dek uzanıyor ki ülkede İran'a bağlı olan ve oldukça serbest hareket eden birçok lider ve grup mevcuttu.
- Bir kısım Şii Hazara ise Afganistan'daki İslam Emirliği yönetimi ile olan bağını gizlemiyor. Yönetime açıkça destek oluyor, toplantılarına katılıyor ve Hazaralar içinde İslam Emirliği'ne yönelik desteği artırıyor. Örneğin Hazara lider Cafer Mehdavi gibi.
- Dini olarak: Geleneksel Şii/İmamiye inancına sahip olanlar ve olmayanlar:
- Afgan Şiilerin bir kısmı İran ve diğer bölgelerdekine benzer dini inançlara ve İslam'ın Ehl-i Sünnet görüşünden ciddi şekilde uzaklaşan inanışlara sahip.
- Bir kısım Afgan Şiiler açısından ise Şiiliğin kültürel kodlardan, geleneklerden veya etnik aidiyetle bağlantılı bir yaklaşımdan ibaret kaldığı söylenebilir. Bunlar içerisinden Şii olmakla beraber Sünni gibi inanan yahut zaman içerisinde Sünnileşenler bulunuyor.
İslam Emirliği yönetimi Şiilere yaklaşımını da bu doğrultuda şekillendiriyor.
Şii nüfusun dışlanmış hissetmemesi ve merkezi yönetime olan aidiyetini kaybetmemesi, böylece ABD ve İran başta olmak üzere dış ülkelerin etkisi altında kalmaması hedefleniyor. Zira Şii nüfus, özellikle Hazaralar konusu, Afganistan'daki merkezi yönetimler açısından 1800'lerden bu yana istikrarsızlaştırıcı bir mesele olageldi. Özellikle 1989'da Sovyetler Birliği'nin çekilmesi sonrasında ve 1996-2001 döneminde İran'ın etkisi altında kalan Şii hareketlerin ülkedeki istikrarsızlığa olan etkisi oldukça açık. İslam Emirliği yönetimi bir kez daha böyle bir durumu tecrübe etmek istemiyor.
Yine Şii nüfusun dini olarak ülkenin yüzde 90'lık kesimine uyum sağlaması, İran'daki aşırı (Gulat) Şii inançlarına benzer uygulamalara gitmemesi isteniyor. Bu açıdan bir hususu vurgulamakta fayda var ki bu da Afgan Şiilerin inanç esaslarına dair.
İslam Emirliği yönetimi, ülkenin fiilen temelindeki Ehl-i Sünnet anlayışına ve Hanefi mezhebine yakın olan Şiileri kendisine yakın tutmaya ve bunları kısmen de olsa Sünnileştirmeye dair bir yaklaşıma sahip. Keza ülkede kendisini Şiiliğe nispet eden Afganların mühim bir bölümünün pratikte Sünnilerle neredeyse hiçbir farkı kalmamış ki Taliban mensupları bu kişilerden söz ederken "o iyi biri, İmam Sahib'in (Ebu Hanife) mezhebinden" ifadesiyle durumu özetliyor.
Hal böyleyken Afganistan'daki Şiilerin büyük bir bölümünün, özellikle kırsal bölgelerde yaşayanların, İran gibi diğer ülkelerde gördüğümüz Şiiler gibi olmadığını vurgulamak gerekiyor. Bunlar genel olarak ne Şiilikle ne de İslami uygulamalarla pek yakın ilgileri olmayan, ciddi bir eğitim almamış, kültürel-etnik açıdan "Şii" olarak anılan kesimler.
Şii inancının uygulamalarını tatbik eden ve hatta İran'dakiler gibi aşırı pratiklerde bulunan kesimler ise daha ziyade Kabil ve Gazni gibi şehir merkezlerinde yaşayan Şiiler. Bunlar arasında Muharrem ayinleri gerçekleştirenler hatta kendisini zincirlerle dövenler bulunuyor. Geçmişte daha yaygın olan bu uygulamalara İslam Emirliği yönetimi bir süredir kısıtlamalar getiriliyor. Son olarak başkent Kabil'de Şiilerin kendilerini zincirlerle dövdüğü bir Muharrem ayinine müdahale edildi.
İslam Emirliği yönetimi Şiilerin yürüyüşlerini ve matem törenlerini tamamen yasaklamamakla beraber bu törenlerde sahabelere hakaret edilmesi, insanların zincirlerle kendilerini dövmesi gibi uygulamaları ise yasaklamış durumda. Zaman içerisinde söz konusu kısıtlamaların artırılması da muhtemel. Ancak Şiilerin merkezi yönetim tarafından belirli kısıtlamalar getirilerek izin verilen Muharrem ayinleri olası saldırılardan da korunuyor. Bu korumada yukarıda bahsettiğimiz siyasi ve dini kaygılar rol oynuyor.
Nihai olarak söylememiz gerekir ki nüfusları 4 milyonu bulan Afganistan Şiileri ülke realitesinin bir parçası. Afganistan'daki İslam Emirliği yönetimi de bu realitenin farkında olarak, Şiilerin yönetime karşı arz edebileceği dini ve siyasi tehdidi kuşatmaya çalışarak ve de dış bağlantılarını engellemeyi hedefleyerek hareket ediyor. Elbette yönetimin bu siyasetinin zaman zaman dini, fikri, siyasi açıdan eleştirilere maruz kaldığını da belirtmek gerekiyor. Bu siyasetin zaman içerisinde değişikliklere uğrayarak nihai halini alacağını söyleyebiliriz.
Tüm bu uygulamaların merkezi yönetim açısından başarıyla mı başarısızlıkla mı sonuçlanacağını ise zaman gösterecek.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.