İsrail hapishanelerinde Filistinli olmak

İsrail'in hapishanelerdeki Filistinlilere yönelik kötü muamele ve işkenceleri artırdığı bildiriliyor.

Filistinli sivil toplum örgütleri, bir gün İsrail'den hesap sorulacağı umuduyla İsrail yönetimi ve güçlerinin ihlallerini belgeliyor.

Bunların arasında İsrail hapishanelerindeki Filistinlilere destek olmak için çalışan Filistinli Mahkumlar Derneği (PPS) de var.

PPS başkanı Abdullah el Zaghari, Al Jazeera'ye yaptığı açıklamada son aylarda insan hakları ve mahkumlara muamele konusunda uluslararası standartların daha da ciddi bir şekilde ihlal edildiğini söyledi.

El Zaghari, Hamas'ın silahlı kanadı Kassam Tugayları ve diğer silahlı Filistinli grupların 7 Ekim'de İsrail’e düzenlediği saldırıdan bu yana İsrail güçlerinin Filistinlilere karşı intikam duygusuyla hareket ettiğini düşündüğünü de sözlerine ekledi.

O tarihten bu yana İsrail Gazze Şeridi'ne amansız bir saldırı başlatarak 28.000'den fazla insanın ölümüne neden oldu.

İsrail, işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te, birçoğu hiçbir suçlama olmaksızın yaklaşık 7.000 kişiyi tutuklayarak toplam Filistinli mahkum sayısını yaklaşık 10.000'e çıkardı ve mahkumların karşılaştıkları zorluklara bir de aşırı kalabalık sorununu ekledi.

Gözaltına alınanların en az 250'si çocuk.

Bu tutukluların yarısından fazlası "idari gözetim" altında tutuluyor, idari gözetim demek İsrail’in bu kişileri herhangi bir hukuki süreç ya da suçlama olmaksızın aylarca alıkoyması anlamına geliyor.

İşkence hemen başlıyor

Beytüllahim'in Aida mülteci kampından Hanin el Masid Ekim 2023'te tutuklanmış ve Kasım ayındaki esir takası anlaşmalarının bir parçası olarak serbest bırakılmıştı.

Kendisi Al Jazeera'ye verdiği demeçte, 11 Ekim'de İsrail güçlerinin evine baskın düzenlediğini, ailesini bir odaya topladığını, cep telefonuna el koyduğunu ve hakkında arama emri olduğunu söylediğini anlattı. Kendisi bu baskının Aida kampında her gün yapılan rutin aramalardan biri olduğunu sanıyordu.

Gözleri bağlı bir şekilde bir İsrail polis arabasına bindirildi, bir kadın asker tarafından yüksek sesle İbranice şarkılar dinletilmeye maruz kalıyordu, kadın asker zaman zaman El Masid'i kışkırtmak için hoparlörü kulağına dayıyordu. Elleri dört saat boyunca sıkıca bağlandı.

Filistinli kadın, kadın gardiyanların mahkumları dövdüğü, sabah 6'da battaniye ve yataklarını aldığı ve günde sadece bir öğün yemek verdiği Şaron Cezaevi'ndeki gözaltı merkezinde dört gün kaldıktan sonra Damon Cezaevi'ne nakledildi.

El Zaghari Al Jazeera'ye yaptığı açıklamada serbest bırakılan mahkumların ifadelerinin dayak, hakaret ve tecavüz tehditlerini ortaya koyduğunu söyledi.

Filistinli kadın ve kız çocuklarının tutuklanmasının arttığını ve işkence, kötü muamele ve kasıtlı ihmalle karşı karşıya kaldıklarını da sözlerine ekledi.

Acımasızca dövüldüler

Megiddo Hapishanesi'nden 17 yıl sonra çıkan Cafer Obayat Al Jazeera'ye yaptığı açıklamada 7 Ekim'den sonraki günlerde mahkumların saldırıya uğradığını ve kıyafetlere, ihtiyaç malzemelerine, yiyeceklere, battaniyelere, televizyonlara, radyolara, masa ve sandalyelere el konulduğunu söyledi.

Mahkumların hücrelerinde bu tür eşyaların bulunması, mahkumların on yıllar boyunca verdikleri mücadelenin bir sonucuydu.

Adının açıklanmasını istemeyen serbest bırakılmış bir mahkum Al Jazeera'ye yaptığı açıklamada, Negev Cezaevi'nde mahkum Tayer Ebu Asab'ın sadece bir gardiyana ateşkes olup olmadığını sorduğu için öldürüldüğünü söyledi. Mahkumların neredeyse her gün hücrelerinde dövüldüğünü de sözlerine ekledi.

Ebu Asab sorusunu sorduğunda aldığı yanıt uğursuz bir "Sana göstereceğim" olmuş, ardından gardiyan bütün bir birliği Ebu Asab'ın hücresine çağırmış. Yüzü de dahil olmak üzere her yerini demir çubuklarla darp etmişler ve onu orada öylece bırakmışlar.

Mahkumlar tıbbi yardım istemeye korkmuşlar ama sonunda onun acı çekmesine seyirci kalamayarak bir hemşire gelip onu muayene edene kadar bağırmışlar. İki gün sonra onlara öldüğü söylendi.

İsmi açıklanmayan mahkumun söylediğine göre Ebu Asab'ın hücresindeki herkes o günden sonra demir çubuklarla dövülmüş.

PPS, tedavi edilmeyen tutuklu Filistinliler arasında binlerce yaralanma -kırıklar, çürükler ve daha kötüsü- olduğunu kaydetti. Son dört ay içinde, 8 Şubat'ta Ofer Hapishanesinde hayatını kaybeden Muhammed el Sabar gibi sekiz mahkum dövülüp tedavi edilmediği için hayatını kaybetti.

İnsanlık dışı koşullar ve aşağılanma

Aşırı kalabalık, hijyen eksikliği, açlık ve soğuk mahkumlar arasında hastalıkların yayılmasına neden oldu.

Beytüllahim'in doğusundaki El Ubeydiye'den 18 yıllık tutukluluğun ardından 11 Ocak'ta serbest bırakılan Cemil El Deravi, saldırıların, kısıtlamaların ve tıbbi bakımın engellenmesinin mahkumlar için hayatı çekilmez hale getirdiğini söyledi.

Kronik hastalıkları olan mahkumların savaştan önce de ihmal edildiğini ancak daha sonra cezaevi yetkililerinin ilaçlarını ve tedavilerini kestiğini ekledi. Yürüteç baston ve diğer tıbbi cihazlar da mahkumların ellerinden alındı.

Cezaevinde mahkumlar duş alamıyor ve diğer kıyafetlerine el konulduğu için çoğu zaman kıyafetlerini yıkayıp ıslak giymek zorunda kalıyorlar, bu da hastalıkların yayılmasına neden oluyor. Hücreleri aşırı kalabalık, mahkumlar battaniye olmadan yerde uyuyor.

PPS ayrıca İsrailli hapishane yetkililerinin mahkumlara ne yeterli ne de düzgün hazırlanmış yemek vermediğine dikkat çekti.

İsrailli yetkililer ayrıca Filistinlileri nakil için soyundurmaya ve onları aşağılamak amacıyla isim yerine numara vermeye başladı - İsrailli askerler mahkumlara saldırırken çektikleri videoları dahi sosyal ağlarda dolaşıma sokmaktan çekinmiyor.

PPS ayrıca özel birliklerin mahkumların hücrelerine girerek mahkumlara saldırdığı ve kafalarını çiğnediği saldırıları da belgeledi. Bir örnekte, mahkumlar yere yatırılmış ve kadın askerlere kafalarına basmaları söylenmiştir.

Eski mahkum Kemal Ebu Arab, "İşgal insanlığımıza saygı göstermiyor ve mahkumlar kendilerini unutulmuş hissediyor. Kimse onlardan bahsetmiyor, avukatlar ziyaret etmiyor, Kızıl Haç ziyaret etmiyor.

Haberler yasak, dualar ve ezan yasak, tıbbi tedaviler yasak ve istekler yasak" dedi. Cezaevi yönetimine göre insan olarak hiçbir hakkımız yok.

Bu dünyada bizi hatırlayan var mı?"

7 Ekim'den bu yana Kızılhaç tarafından İsrail'deki cezaevlerine yapılan ziyaretler durduruldu ve hesap verme sorumluluğu askıya alındı.

Örgüt her cezaevini ayda en az bir kez ziyaret ediyor ve İsrail cezaevi servisi tarafından tüm tutuklamalar resmi olarak bildiriliyordu. Bu sayede Kızılhaç tutukluların ailelerini bilgilendirebiliyordu ancak artık bu mümkün değil.

"Kızılhaç İsrail’e baskı yapmıyor"

El Zaghari, Kızılhaç'ın İsrail'in uluslararası standartlara uymasını sağlamak için yeterince baskı yapmadığını söylüyor.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi resmi sözcüsü Ziyad Ebu Laban ise 7 Ekim'den bu yana hapishane ziyaretlerinin yapılmadığını doğruladı ve ziyaretlerin yeniden başlatılmasının en önemli öncelikleri olduğunu söyledi.

Bugün pek çok Filistinli İsrail'in neden hesap vermekten kaçtığını merak ediyor, sözleşmelerin ve uluslararası anlaşmaların ne işe yaradığını sorguluyor.

Kaynak: Mepa News, Al Jazeera

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.

Hak İhlalleri Haberleri