İsrail'in Gazze'deki savaşı sırasında hastaneler ve tıbbi tesisler hem gerçek anlamda hem de çatışmayla ilgili çatışan söylemlerde çapraz ateş altında kaldı.
Filistinli yetkililer, hava saldırıları ve İsrail'in 9 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'ne tüm yakıt ve elektrik tedarikini askıya alma kararı nedeniyle 22 hastane ve 49 tıp merkezinin tamamen durduğunu açıkladı.
Gazze'nin en büyük hastanesi olan Şifa'nın İsrail tankları tarafından kuşatılması ve içeride mahsur kalan binlerce insanın akıbetinin bilinmemesi, mevcut savaşta hastanelere daha önce görülmemiş bir şekilde odaklanılmasıyla ilgili soru işaretlerini de beraberinde getirdi.
İsrail'in ilk argümanları
Hamas'ın Ocak 2006'da Filistin yasama seçimlerini kazanmasından bu yana İsrail defalarca Gazze'deki üniversiteler, okullar ve en önemlisi hastaneler gibi sivil tesislerin Hamas ve silahları için saklanma alanları olduğunu iddia ediyor.
İsrail hükümeti bu iddialarını destekleyecek somut kanıtlar sunmamış olsa da sivil tesislere yönelik bombardımanlarını haklı göstermek için bu iddiaları defalarca kullandı.
Middle East Eye'a konuşan insan hakları avukatı Noura Erakat, "Bu iddialar gerçeklerle çelişiyor ve bu örnekte İsrail'in elinde bunun doğru olduğuna dair en ufak bir kanıt yok" dedi.
Erakat, İsrail'in 2006 yılında Lübnan'da Hizbullah ile yaptığı savaştan sonra şekillenen "Dahiya Doktrini"nden bahsetti.
Bu askeri strateji, düşmanlarını cezalandırmak için İsrail'e düşman olan bölgelerdeki sivil altyapıya orantısız güç kullanmayı içeriyor. İsrail'in o dönemde Beyrut'un Dahiya banliyösüne yaptığı da buydu.
Erakat "doktrin temelde sivil hedefleri askeri hedeflere dönüştürdü. 2006'dan günümüze kadar canlı kalkan söyleminin ortaya çıktığını görüyoruz" diyor. Bu da İsrail'in Hamas'ı Gazze'ye yönelik bombardımanlarında sivilleri canlı kalkan olarak kullanmakla suçlamasını akla getiriyor.
Doktrinin kendisi herhangi bir İsrailli yetkili tarafından dile getirilmese de, toplu cezalandırma çağrıları nadir değil.
Dikkat çekici bir şekilde, 13 Ekim'de İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Hamas'ın eylemlerinden "bütün bir ulusun" sorumlu olduğunu iddia etti ve Filistinlilerin gruba karşı ayaklanma ihtimali olduğunu (ve bunu yapmadıkları için suçlu olduklarını-editör) söyledi.
Herzog "Elbette bunu kabul etmeyen pek çok masum Filistinli var" dedi ve ekledi. "Ama ne yazık ki onların evlerinden bize, benim çocuklarıma füzeler atılıyor."
Herzog'un yorumları, İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant'ın 9 Ekim'de İsrail'in Gazze Şeridi'ne uyguladığı kuşatmayı sıkılaştırdığını açıkladığında, İsrail güçlerinin "hayvani insanlarla" uğraştığını iddia eden açıklamasının ardından geldi.
Daha yakın bir tarihte ise İsrail Tarım Bakanı Avi Dichter, ülkenin Gazze'deki operasyonlarının 1948'de İsrail'in kurulmasının ardından Filistinlilerin kitlesel olarak yerlerinden edilmesine atıfta bulunarak "bir tür Nekbe ile sonuçlanacağını" söyledi.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu o zamandan beri bakanlarına savaştan bahsederken kelimelerini daha dikkatli seçmeleri talimatını verdi.
Bu açıklamaların ortasında İsrailli yetkililer Hamas'ın hastanelerin altında tünelleri olduğuna dair iddialarını yinelemeye devam ettiler ve Şifa Hastanesi'nin altında Hamas'ın karargâhı olduğunu söyleyecek kadar ileri gittiler.
Şifa, Filistin'in en büyük hastanesi ve Gazze'nin geri kalanında bulunması zor olan geniş bir yelpazede hizmet sunuyor.
Sağlık Bakanlığı 7 Ekim'den bu yana bu binayı Filistinli ölü sayısıyla ilgili güncel bilgileri paylaştığı basın toplantıları düzenlemek için kullanıyor. Bakanlık, İsrail'in geçen hafta hastaneyi kuşatmaya başlamasından bu yana rakamları güncelleyemiyor.
İsrail hastaneyi ele geçirerek stratejik bir hedefe ulaşmayı umarken, tıbbi kompleksin kendisi, içindeki yerinden edilmiş insanlarla ve yaralılarla birlikte, bu savaşta çekilen acıların daha geniş bir sembolü haline geldi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü İsrail ve Filistin Direktörü Omar Shakir, "Hastaneler uluslararası insancıl hukuk kapsamında özel korumalara sahiptir" dedi ve ekledi: "Silahlı grupların hastaneleri askeri amaçlarla kullandığını söylemek yeterli değildir."
Bu son gerginlikten önce de Suriye ve Rus güçleri Suriye'deki hastaneleri ve diğer tıbbi tesisleri hedef almalarını haklı göstermek için benzer argümanlar kullanmışlardı.
Cenevre Sözleşmelerinin 19. maddesi tıbbi hizmet birimlerinin "hiçbir koşulda saldırıya uğramayacağını, ancak çatışmanın taraflarınca her zaman saygı göreceğini ve korunacağını" belirtmektedir.
Ayrıca İsrail, Batı Şeria ve Gazze'de işgalci güç olarak tanınmaktadır. Sözleşmelerin 56. Maddesi "İşgalci güç, elindeki imkanlar ölçüsünde, ulusal ve yerel makamların iş birliğiyle, işgal altındaki topraklarda tıbbi ve hastane kuruluşlarını ve hizmetlerini, halk sağlığını ve hijyeni sağlamak ve sürdürmekle yükümlüdür" der.
Shakir, hastanelerin düşmana karşı yasa dışı eylemlerde bulunmak için kullanıldıklarında güvenlik statülerini kaybettiklerini ifade etti. İnsan Hakları İzleme Örgütü şu ana kadar bu koşulların gerçekleştiğine dair bir kanıt bulamadı.
Shakir "Bu belirli standartlar yerine getirilmiş olsa bile, hastaneler serbest ateş bölgesi olamaz." diye ekleyerek, tahliye edilmeyen sivillerin uluslararası insancıl hukuk kapsamındaki korumalarının devam ettiğini kaydetti.
'En kötü kabuslarımızın ötesinde'
El Ehli Arap Hastanesi'nin 17 Ekim'de bombalanması Orta Doğu ve Arap dünyasında geniş çaplı bir tepkiye neden olmuştu.
O dönemde İsrail, saldırının Filistin İslami Cihad örgütünün başarısız bir roket saldırısından kaynaklandığını iddia ederek suçu üstünden atmakta gecikmedi.
Ancak o olaydan bu yana İsrail Gazze'deki tıbbi altyapıları defalarca bombaladı ve Filistin Sağlık Bakanlığının Cuma günü yaptığı son güncellemeye göre toplamda 198 sağlık çalışanını öldürdü.
Filistinliler için Tıbbi Yardım adlı sağlık sivil toplum kuruluşunun savunuculuk ve kampanyalar direktörü Rohan Talbot MEE'ye yaptığı açıklamada "Bugün gördüklerimiz en kötü kabuslarımızın ötesinde. Bu, Gazze Şehri ve kuzeyindeki sağlık sisteminin tamamen etkili bir şekilde ortadan kaldırılmasıdır." dedi.
İsrail'in kara harekatından önce, operasyonlarının büyük bir kısmının Gazze'nin kuzeyine odaklanacağı ve Gazze Şehri'nin yanı sıra şeridin ana hastanelerinin çoğunun burada bulunduğu belirtilmişti.
Vatandaşlara evlerini terk etmeleri ve güneye gitmeleri talimatı verilmişti.
İsrail güneyi bombalamaya devam ederken, kuzeyi tamamen kapatarak yardımları, kaynakları ve yakıtı kesti. Doktorlar genellikle anestezi olmadan ameliyat yapmak gibi aşırı önlemlere başvurdu.
Jeneratörleri çalıştıracak yeterli yakıt olmadığı için bazı hastaneler telefon fenerleriyle ameliyat yapmak zorunda kaldı. İsrail'in hastane koğuşlarına, sağlık personeline ve hastalara yönelik tekrarlayan hava saldırıları ve keskin nişancı atışları ağırlaşan baskıyı daha da artırdı.
Elektrik kesintisi, kuvözlerdeki bebeklerin ölümüne de neden oldu.
Talbot, konuya ilişkin "Bu, merkezi sağlık hizmetlerinin tümüyle engellenmesi, bazen de hizmetler doğrudan saldırıya uğradığında sağlık hizmetlerinin tamamen yok edilmesi anlamına geliyor." ifadelerini kullandı.
Talbot Gazze'de sadece bir tane işlevsel hastane kaldığını, bunun da El Ehli Arap Hastanesi olduğunu söyledi.
Shakir, hastanelere yönelik saldırıların kuşatma altındaki bölgede diğer sivil altyapının hedef alınmasıyla "bağlantılı" olduğunu da sözlerine ekleyerek şu ifadeleri kullandı: "Mülteci kamplarının, okulların, BM tesislerinin, konutların, camilerin de vurulduğunu biliyoruz. Hastanelere yönelik saldırıları, sivil altyapılara yönelik çok daha büyük ve oldukça metodik saldırılar bağlamında anlamanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bu saldırılar bundan bağımsız olarak gerçekleşmiyor."
Talbot ayrıca İsrail'in eylemlerinin "Gazze'nin kuzeyinde sivil yaşamın mümkün olmasını engelleme etkisi" olduğunu vurguladı.
Öte yandan Erakat, kuzey kesimdeki operasyonların arkasındaki nedenin bölgeyi "etnik olarak temizlemek" olduğuna inandığını söyledi: "Bu, güvenlik adına yerleşimci sömürgeci toprak genişlemesinin bir parçasıdır."
Middle East Eye'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News tarafından tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.