2013 yılında Mısır'ın seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye yönelik askeri darbeyle yönetimi ele geçiren Abdulfettah el Sisi, ilerleyen yıllarda İsrail ile oldukça yakın ilişkiler kurdu.
Sisi döneminde iki ülkenin kurduğu ilişkiler sürekli olarak gündemdeki yerini korudu.
İsraiili gazeteci yazar Lily Galili, İsrail'in Sisi'ye yönelik desteğini değerlendirdi.
Galili'nin analizi Mepa News okurları için tercüme edildi.
*
Eski istihbarat yetkililerine göre, İsrail hali hazırda Mısır’da devam eden protesto dalgasından sağ çıkabilmesi için Sisi’yi destekliyor ama bu desteğin ortaya çıkması halinde Sisi’nin karşılaşacağı tepkiden korktuğu için bunu gizlice yapıyor.
Sisi, kendi aleyhinde devam eden gösterileri geçiştirmek için uğraşan tek taraf değil, Mısır’ın komşusu İsrail’deki siyasetçiler ve medya da bunun için çalışıyor.
Geçtiğimiz günlerde Kahire ve diğer şehirlerde birden parlayan gösterilerin İsrail medyasında neredeyse hiç yer bulmamasının sebebi olarak, medyanın iç siyaset ve yeni hükümet kurulması süreci ile meşgul olduğu öne sürülebilir.
Uluslararası medya da benzer şekilde İran ve Körfez bölgesinde devam eden gerginliklere odaklandı.
Ancak geçmişte hiç düşündüklerinin bilinmesinden rahatsız olmayan bazı İsrail meclisi üyeleri, “gelmiş geçmiş en İsrail yanlısı Mısır lideri” olarak görülen Sisi’nin geleceği hakkında derin endişeleri olduğunu kapalı kapılar ardında dile getiriyor.
Bu isimler, zaten Arap dünyasında ismi ayyuka çıkmış olan Sisi lehine bu endişelerini dile getirdikleri anda Sisi’ye faydadan çok zarar vereceklerinin gayet farkındalar.
Açık işbirliği
Sisi’nin 2013’te iktidarı ele geçirmesinin ardından geçen yıllarda, İsrail ve Mısır hükümetleri gözlerden uzak bir şekilde birlikte çalışma safhasından açık işbirliği safhasına geçti. Bu durum sadece Sisi’nin Binyamin Netanyahu ile olan fotoğrafları incelendiğinde dahi görülebilir.
Şu anda Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsünde (INSS) araştırmacı olarak çalışan ancak geçmişte İsrail ordusu bünyesinde askeri istihbarat subayı olarak görev yapan Zvi Magen “Umarım Sisi bu protesto dalgasından sağ çıkar” dedi.
Magen, Middle East Eye'a (MEE) yaptığı açıklamada: “Bazıları Sisi’yi güç kullanarak iktidara gelen bir diktatör olarak tanımlasa da ben onun kendinden öncekilerden çok daha olumlu bir aktör olduğu kanaatindeyim.” ifadesini kullandı.
“Kendisi, Mübarek’in aksine 2011’de Tahrir Meydanı'nın kendisine neler yapabileceğini farkında olan bir diktatör olduğu için çok daha dikkatli davranması gayet doğaldır.”
Magen, Mısır’daki vaziyetin “topyekun şiddet olaylarına” evrilecek gibi görünmediğini, İsrail askeri istihbaratının ve hükümetin meselenin nasıl gelişeceğini bekleyip izleyeceğini söyledi.
İstihbarat paylaşımı
Ancak Magen ayrıca, İsrail’in Sisi’ye el altından istihbarat sağlayarak yardım edebileceğini de ekledi.
“Mısır rejiminin nasıl olması gerektiğine dair bizim bir fikrimiz yok ancak bulanık ahval iki taraf içinde kötüdür. İsrail, Sisi’ye istihbarat sağlayarak ona yardım edebilir ancak bence hiç müdahale etmemelidir.”
Eski Mossad başkan yardımcılarından Amiram Levin, MEE’ye yaptığı açıklamada Sisi’nin İsrail ile açıktan ilişki kurmanın bedelini ödediğini söyledi.
“Mesela, İran onu bir düşman olarak görmektedir. Genel olarak bu onun aleyhinde bir propaganda faktörüdür. Netanyahu Sisi ile iyi arkadaş olduğunu haberini bağıra bağıra anlatarak hata etmektedir.”
Sisi ile Netanyahu arasındaki ilişki karşılıklı elektrik almaları değil, ortak çıkarları üzerine kuruludur.
Sis döneminde, Mısır ile İsrail’in Sina’daki askeri işbirliği hiç görülmemiş seviyelere ulaştı. İki devlet de, bölgedeki IŞİD ve El Kaide bağlantılı militanları ortak bir tehdit olarak algılamaktadır.
Ortak çıkarlar
Mısır ordusu karada savaş verirken, İsrail de devam eden harekat için hayati öneme sahip istihbarat sağlamaktadır.
Sisi ayrıca, İsrail ve Hamas arasında Gazze’de de bir arabulucu görevi üstlendi.
Sisi, bir yandan İsrail’in orantısız güç kullanmasını ve sivil ölümlerini eleştirirken, bir yandan da Hamas liderlerini Kahire’de ağırlarken ve hatta Gazze’nin yeniden inşası için bir bağış kampanyası düzenlerken dahi Hamas’ı Mısır’ın en büyük düşmanlarından birisi olarak görüyor.
Dikkatle yaptığı bu hamleler Sisi’yi bölgedeki önemli bir aktör haline getirdi ancak aynı zamanda İran ve Türkiye gibi başka çıkarları olan devletlerin hedefi de yaptı.
Analistlere göre, bu noktada da İsrail’den gelen istihbarat Sisi’nin çok işine yaradı.
İsrail ve Mısır arasındaki bağlar ne kadar sıkı olursa olsun her zaman karşılıklı bir şüphe içerir.
O günlerde önemli görevler yapan İsrailliler, Enver Sedat’ın 77’deki İsrail ziyareti ve 79’daki barış anlaşmasının tehlikeli bir tuzak olduğu kanaatindeydiler.
2001 yılına gelindiğinde ise, Avigdor Lieberman, Mısır ordusunun Sina’daki askeri varlığını artırmaya devam etmesi halinde İsrail’in Asvan Barajını bombalamasını önermiş, daha sonra Savunma Bakanlığı yaptığı dönemde de Mısırlıların İsrail’e saldırmak için gizlice hazırlık yaptığına dair inancını asla kaybetmemişti.
"Mısır'ın istikrarı İsrail için önemli"
1998-2002 arasında Mossad’ın liderliğini yapan Efraim Halevy, MEE’ye yaptığı açıklamada, Mısır’da istikrar olmasının İsrail için çok önemli olduğunu vurguladı.
“Mısır’ın ve ülkenin siyasi sisteminin güvenliği –Cumhurbaşkanı Sisi’nin güvenliği– İsrail için hayati bir güvenlik çıkarıdır. Arap dünyası içindeki en büyük nüfusa sahip olan Mısır’ın İsrail ve Sina ile uzun bir sınırı vardır.”
Halevy, sınırın öteki tarafında İslamcı militanların Sisi’ye ve Mısır liderliğine karşı sürekli bir savaş yürüttüğünü ekledi.
“Mısır konusu, Ürdün’ün barış ve istikrarı ile birlikte İsrail için kaybedilmesi halinde telafisi mümkün olmayan güvenlik mekanizmaları sağlamaktadır.”
Halevy, İsrail’in Sisi’ye yardım etmesinin en kolay yollarından birisinin, İsrail’in Sisi’nin liderliğinin kendileri için ne derece önemli olduğunu Washington’un anladığından emin olduğunu savundu.
Mursi’den çıkarılan dersler
Levin ise, İsrail’in komşularının iç siyasetine müdahale ettiği dönemlerde elde ettikleri derslere kulak vermesi gerektiğini, bu tür müdahalelerin öngörülemez ve tehlikeli sonuçlar meydana getirdiğini söyledi.
2012 yılında Müslüman Kardeşler’in adayı Muhammed Mursi’nin demokratik seçimle Mısır Cumhurbaşkanı olması İsrail’in kabuslarının gerçek olması olarak görülmüştü. Ancak Mursi liderlik koltuğunda oturduğu süre boyunca, Sisi’nin kendisini devirdiği güne kadar beklenilenden çok daha pragmatik bir tavır sergiledi.
Mursi, İsrail’in ilk başlardaki endişelerinin aksine, belki de ABD’den gelen yardımları kaybetmemek için İsrail ile Mısır arasındaki barış anlaşmasını bitirmek için herhangi bir girişimde bulunmadığı gibi, güvenlik alanındaki işbirliği de devam etti.
Mursi hükümeti Hamas ile olan bağlarını güçlendirirken bir yandan da Hamas ile İsrail arasında dönem dönem cereyan eden çatışmalardan uzak durmayı tercih etti. Bunun yerine, Gazze’de ateşkeş sağlanması için arabuluculuk yaptı.
Levin Mursi vakası hakkında şunları söyledi: “Bu iyi bellenmesi gereken bir dersti. İsrail asla Mursi’ye karşı bu kadar korku ve memnuniyetsizlik içinde olmamalıydı.”
Levin ayrıca, 82’de Lübnan Başkanı olarak seçildikten sonra suikaste uğrayan Hristiyan milis lider Beşir Cemayil’e İsrail tarafından destek verilmesi misalini de hatırlattı.
Bu suikast sonrasında Lübnan’daki iç savaş daha da derinleşerek 1990’a kadar devam etmiş, İsrail ordusu ülkenin güney kesimini işgal ederek 2000 yılına kadar buradan çıkmamıştı.
Levin, İsrail’in komşu ülkelerde neler olduğunu “fantastik bir şekilde iyi okuyabildiğini” ancak yüzyıllardır devam eden karmaşık geleneklere ve tarihe sahip toplumları yönlendirebilme hususundaki kabiliyetlerinin sınırlarını iyi anlaması gerektiğini söyledi.
“İsrail’in komşu ülkelerdeki diktatörlükleri veya etrafındaki rejimleri desteklemesi çıkarlarına zarar vermektedir. Bu ülkelerde yapılan her müdahale her seferinde korkunç bir hata olarak bize geri dönmektedir.”