İsrail Ortadoğu'ya saldırırken ABD'yi geri plana itti

"Beyaz Saray son haftalarda İsrail'in aldığı kararlar karşısında defalarca gafil avlandı."

(Fotoğraf)

Lara Seligman, Vera Bergengruen | Wall Street Journal | Tercüme: Mepa News

İsrail, İran'a karşı bir misilleme saldırısına hazırlanırken, Biden yönetimi, Ortadoğu'daki en yakın müttefikinin ne planladığına dair sınırlı bir öngörüye sahip olan ve kararları üzerindeki etkisi azalan bir seyirciye benziyor.

Beyaz Saray yetkilileri İsrailli mevkidaşlarıyla yakın bir koordinasyon içinde olduklarını ve Başbakan Binyamin Netanyahu'nun Tahran'ın Salı günü İsrail'e yönelik füze yağmuruna karşılık olarak İran'a yönelik olası bir saldırıyı sınırlandıracağını umduklarını söylüyorlar.

İsrail'in hava savunması, hava üslerinden birinde sadece küçük bir hasara yol açan İran saldırısını savuşturmayı başardı. Beyaz Saray yetkililerine göre İsrailli yetkililer hemen ya da büyük bir misilleme yapma ihtiyacı hissetmediklerini ifade ettiler.

ABD ve İsrailli yetkililer İran'ın petrol tesisleri de dahil olmak üzere potansiyel hedefleri görüşüyorlar. Başkan Biden Cuma günü yaptığı açıklamada İsraillilerin misilleme saldırılarının ne şekilde olacağına henüz karar vermediklerini ancak ABD'li yetkililerin onları İran'ın petrol tesislerini hedef almaktan vazgeçirdiğini belirtti.

Beyaz Saray'da düzenlenen basın brifinginde Biden, "Onların yerinde olsaydım, petrol sahalarını vurmak yerine başka alternatifler düşünürdüm" dedi. Perşembe günü Biden, İsrail'in petrol altyapısına yönelik bir saldırısını destekleyebileceği kapısını açık bırakarak petrol piyasalarının yükselmesine neden olan açıklamalar yaptı.

Biden ayrıca İsrail'in ABD'nin tavsiyelerini dinleyip dinlemediği ve Netanyahu ile neden doğrudan konuşmadığı yönündeki soruları da yönetiminin İsrailli hükümet ve askeri yetkililerle "sürekli temas" halinde olduğunu söyleyerek reddetti.

Ancak Beyaz Saray son haftalarda İsrail'in aldığı kararlar karşısında defalarca gafil avlandı.

Netanyahu, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ı öldüren hava saldırısının emrini New York'taki bir otel odasından verirken, Biden yönetimi yetkilileri birkaç blok ötedeki Birleşmiş Milletler'de, yayılma ihtimali olan bir Ortadoğu savaşını önlemek için çabalıyordu.

Beyaz Saray'ı önceden uyarmadan 27 Eylül'deki saldırıyı ABD topraklarından onaylama kararı ve daha sonra emri verirken çekilmiş bir fotoğrafını kamuoyuna sunması, Netanyahu hükümeti ile Beyaz Saray arasında giderek artan ayrışmanın altını çizdi.

Tek taraflı kararlar

Kısa vadede, İsrail'in İran'ı vurma konusunda tek taraflı karar alması, Biden yönetimini bir başka halk desteği olmayan bölgesel çatışmaya sokma riski taşıyor. Uzun vadede ise ABD'nin İsrail'e çok fazla hareket alanı tanıdığını ve müttefikini dizginlemek için elindeki kozu kullanmadığını söyleyen eleştirmenler için yeni bir parlama noktası olabilir.

Eylül ayı başlarında Beyaz Saray temsilcisi Amos Hochstein İsrail ordusunun Tel Aviv'deki sığınağında İsrailli yetkililerle bir araya gelerek onları Lübnan'da Hizbullah'a karşı geniş çaplı bir operasyon başlatmamaya çağırdı. Hizbullah'ı İsrail'in kuzey sınırından geri püskürtecek bir anlaşmaya aracılık etme çabalarına bir şans vermeleri için yalvardı.

Hochstein'ın Netanyahu ile görüşmesinden saatler sonra, Hizbullah militanları tarafından kullanılan yüzlerce çağrı cihazı Lübnan'ın dört bir yanında patladı ve aralarında çocukların da bulunduğu onlarca kişinin ölümüne, binlercesinin de yaralanmasına yol açan benzeri görülmemiş bir saldırı gerçekleşti. Ertesi gün, telsizlere yerleştirilen bombalar ikinci bir patlama dalgasına yol açtı.

Bunu İsrail'in hava saldırıları izledi ve yaklaşık yirmi yıldır Lübnan'da yaşanan en ölümcül günde 500'den fazla kişi öldü.

ABD'li yetkililer çağrı cihazı operasyonu hakkında önceden bilgi sahibi olmadıklarını söyledi ve kendilerini saldırıdan uzak tutmaya çalıştı. Bu olay, İsrail ve Hizbullah'ın neredeyse bir yıldır sürdürdüğü sınırlı sınır saldırılarını daha tehlikeli bir düzeye taşıdı.

ABD seyirci konumunda

Başkanlık seçimlerine bir aydan biraz fazla bir süre kalmışken, Biden ve ekibi, siyasi olarak desteklemeye devam ettikleri ve kritik askeri destek sağladıkları bir müttefiki dizginlemekte isteksiz ya da yetersiz kalarak kendilerini sık sık seyirci konumunda buluyorlar.

Yaklaşık bir yıl önce Gazze savaşının başlamasından bu yana Biden defalarca ABD-İsrail bağının kopmaz olduğunu söyledi. Ancak Netanyahu ile yaklaşık 50 yıllık ilişkisi, çatışan siyasi gündemleri ve çatışan savaş hedefleri nedeniyle giderek kötüleşti. Biden 21 Ağustos'tan bu yana Netanyahu ile konuşmadı.

Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nde Ortadoğu programları direktörü olan Jon Alterman, "Biden ve Netanyahu birbirlerini tarttılar ve Netanyahu sürekli olarak Biden'ın düşündüğünden daha fazla alana sahip olduğuna karar veriyor gibi görünüyor" dedi. Ona göre ABD, İsrail liderliği tarafından "ya bir dırdırcı ya da mevcut gereksinimleri anlamayan, üzerine vazife olmadığı halde gereksiz tavsiyelerde bulunan bir taraf olarak görülüyor."

Analistler, ABD'nin Gazze'de İsrail'i dizginleme girişimlerinin sadece sınırlı sonuçlar verdiğini söylüyor. Lübnan'da Netanyahu daha da az kısıtlanmış görünüyor. Beyaz Saray yetkilileri İsrail'in ABD'nin terör örgütü olarak tanımladığı Hizbullah'a vurduğu darbelerden memnun değil. ABD başkanlık seçimlerine bir ay kala Tahran'a yönelik bir saldırıyı engellemiş olarak görülmek de istemiyorlar.

Üst düzey Biden yetkilileri neredeyse bir yıldır İsrail'in Hamas'a karşı yürüttüğü savaşın daha geniş çaplı bir çatışmaya dönüşmesini engellemek için bölgede mekik dokuyor. ABD'li yetkililer, Gazze'ye bazı insani yardımların girmesine izin veren bir anlaşma, bazı İsrail askerlerinin şeritten çekilmesi gibi aşamalı ilerlemeleri, İsraillilerin bölgesel bir savaş tehlikesi konusundaki uyarılarını dinlemeye istekli olduklarının kanıtı olarak gösterdiler.

Ancak İsrail, Hizbullah'ın kuzey sınırına yönelik saldırılarını sona erdirmek ve yerinden edilmiş on binlerce İsraillinin evlerine dönmesini sağlamak amacıyla Hizbullah'ı dağıtma fırsatını yakalamışken, Netanyahu ABD'nin itidal çağrılarını defalarca göz ardı etti.

ABD-İsrail ilişkilerindeki değişimin ardında, Hamas'ın terör saldırısıyla sarsılan ve düşmanlarını kalıcı yenilgilere uğratmak için agresif askeri hamlelerden yana olan İsrailliler arasındaki desteğini güçlendirmeye kararlı bir başbakan tarafından yönetilen İsrail'deki dönüşüm yatıyor.

"Yeni bir İsrail"

Trump döneminde Yakın Doğu işlerinden sorumlu dışişleri bakan yardımcısı olarak görev yapan David Schenker, "7 Ekim her şeyi değiştirdi" diyor. "ABD'nin hassasiyetlerini daha az dikkate alarak güvenlik hedeflerini acımasızca takip edecek yeni bir İsrail'le karşı karşıyayız."

Aynı zamanda ABD'deki siyasi manzara da değişti. ABD siyasetinin keskin bir gözlemcisi olan Netanyahu, Biden yetkililerinin yaklaşan başkanlık seçimleri nedeniyle zor durumda olduğunu biliyor.

Eski bir Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu yetkilisi olan Aaron David Miller, "Modern Amerikan tarihinin en önemli seçimlerinden birine haftalar kala İsraillileri, özellikle de İran'ı içeren bir cephede zorlayan ve baskı yapan bir Amerikalı müzakereci bulamazsınız" diyor.

ABD'li yetkililer aylardır Lübnan'daki İsrail-Hizbullah çatışmasının tırmanmasını engellemeye çalışıyor, bunun İran'ı da içine çekeceğinden ve ABD'yi askeri olarak daha derin bir müdahaleye zorlayacağından korkuyor.

Geçen ay İsrail hava saldırıları Lübnan'ı vururken, yıllık BM Genel Kurulu için New York'ta bulunan Amerikalı ve Fransız diplomatlar şiddeti durdurmanın bir yolunu bulmak için yarıştı.

ABD'li yetkililere göre İsrailli yetkililer ABD, Fransa ve diğer ülkelerin İsrail ve Hizbullah arasında müzakerelere olanak sağlamak için 21 günlük ateşkes çağrısı yapan açıklamasını destekledi. Ancak Netanyahu, Nasrallah'ı hedef alma fırsatı doğduktan sonra ABD ara buluculuğundaki ateşkes planından geri adım attı ve ofisinden 26 Eylül'de yapılan açıklamada İsrail güçlerine "tam güçle savaşmaya devam etme" talimatı verdiği bildirildi.

Öfkeli bir Beyaz Saray sözcüsü gazetecilere yaptığı açıklamada İsrail'in ateşkes teklifindeki "her kelimeden tamamen haberdar olduğunu ve tam olarak bilgilendirildiğini" söyledi. Cuma günü Beyrut'ta Nasrallah'ın öldürüldüğü hava saldırısının ardından ABD'li yetkililer İsrail'in kendilerini ancak uçaklar havadayken saldırının yakın olduğu konusunda bilgilendirdiğini belirtti.

Biden'ın üst düzey yetkilileri ise kısa sürede durumu düzeltti ve Nasrallah'ın ölümünü memnuniyetle karşıladıklarını söyledi. İsrail Lübnan sınırına kara birlikleri göndermeye hazırlanırken, yönetim saldırının sınırlı kalacağından emin olduğunu kaydetti.

Pazartesi günü kendisine İsrail'in Lübnan'a sınırlı bir kara harekatı başlatacağının farkında olup olmadığı sorulan Biden, "Durmaları konusunda içim rahat" dedi.

Saatler sonra İsrail zırhlı tankları Lübnan'ın güney sınırından geçerken, İsrail Savunma Kuvvetleri Hizbullah militanları tarafından tutulan mevzileri dağıtmak için "sınırlı" ve "yerelleştirilmiş" olarak adlandırdığı baskınlara başladı. Perşembe günü İsrail güçleri Lübnan'ın derinliklerine doğru ilerliyordu.

Yorum Yap
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Analiz Haberleri