Katherine Hearst ve Lubna Masarwa | Middle East Eye | Tercüme: Mepa News
25 Haziran günü sabah saat 8.30'da Tamir Abu Iyşe'nin kapısına gelen yaklaşık 20 maskeli Yahudi yerleşimci, işgal altındaki Batı Şeria'nın El Halil kentinin kuzeyindeki tepelerde bulunan evinin yıkılacağını haber verdi.
İsrailliler ailenin telefonlarını aldılar ve eşyalarını sokağa fırlattılar. Buldozerler işe koyulup evlerini yerle bir etmeden önce eşyalarını toplayacak zamanları bile olmadı.
Tamir'in kardeşi Nadir Abu Iyşe Middle East Eye’a (MEE) yaptığı açıklamada, "Kızları sabah yalınayak ve pijamalarıyla ağlayarak yanıma geldi ve evlerini yıktıkları için gelmemi istediler" dedi. Nadir geldiğinde bebek yeğeninin yatağının sokağa atıldığını gördü .
Nadir MEE'ye "Genellikle ailelere tahliye için en az 20 gün süre verirler" dedi. Bu kez Tamir Ebu Iyşe'nin ailesine hiçbir uyarı yapılmadı.
İsrail uzun süredir konut yıkımlarını işgal altındaki Batı Şeria'nın Filistinli nüfusunu yerinden etmek için bir araç olarak kullanıyor. Ancak 7 Ekim'de Hamas'ın öncülüğünde gerçekleşen saldırı ve İsrail'in Gazze'ye açtığı savaştan bu yana, İsrail buldozerlerinin neredeyse her gün insanların evlerini yıkmasıyla bu uygulama hız kazandı.
BM verilerine göre İsrail güçleri Batı Şeria'da 1.000'den fazla yapıyı yıkarak yaklaşık 2.250 kişiyi yerinden etti.
İsrail'in radikal Yahudi Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Batı Şeria'daki yetkililer üzerinde de güç sahibi ve kendisi de bir yerleşimci.
Nadir Ebu Iyşe karara itiraz ettiğinde bir askeri yetkili ona şöyle dedi: "Smotrich artık yetkili ve istediği de bu. Bölgede 20 evi daha yıkacağız ve burayı Gazze'ye benzeteceğiz."
Şimdi bölgedeki herkes sıranın kendi evlerine gelmesini bekliyor.
Ebu Iyşe, "insanların yüzlerindeki şoku görebiliyorsunuz" diyor.
Meşru göstermek için bir tür 'kılıf'
Ekim ayından önce yıkımlar, Batı Şeria'nın yüzde 60'ının İsrail'in tam kontrolü altında olduğu C Bölgesi'nde yoğunlaşmış, çoğunlukla Ürdün Vadisi ve El Halil'in güneyindeki mevcut yerleşimlere yakın kırsal alanlar hedef alınmıştı.
Ancak 2023 ve 2024 yıllarında Filistin Yönetimi'nin yetki alanında bulunan A Bölgesi ile Filistin Yönetimi ve İsrail'in ortak güvenlik kontrolü altında bulunan B Bölgesi'ndeki yıkımlarda 29 yapıdan 265'e yükselen bir artış görüldü.
İşgal altındaki Doğu Kudüs'te ise 2023'ün ilk dokuz ayında 10 olan aylık ortalama yıkım oranı 7 Ekim'den bu yana 17'ye yükseldi.
İsrail ayrıca ev yıkımlarını uzun zamandır toplu cezalandırma yöntemi olarak kullanıyor ve İsraillilere "saldırı düzenlediğinden şüphelenilen" Filistinlilerin evlerini hedef alıyor.
Ekim ayından bu yana İsrail makamları 38 yapıyı ceza amaçlı olarak yıktı ya da mühürledi ve 170 kişiyi yerinden etti. Bu rakam 2023 yılında kaydedilenin iki katı.
Yıkım kararları genellikle binaların izinsiz inşa edildiği gerekçesiyle veriliyor, ancak bu izinleri Filistinlilerin çoğunun alması mümkün değil.
"Evleri yıkmak ve [Filistinlilere inşaat izni vermemek] Filistinlilere yayılma imkanı tanımıyor. Bu da Filistinlilerin sayısını azaltma amacının bir parçası," diyor işgal karşıtı kampanya Stop the Wall'un başkanı Cemal Cuma MEE'ye.
İsrail mahkemeleri, yasallık görüntüsünü korumak için, genellikle inşaat izni olmadığı bahanesiyle Filistinlilerin evlerine yıkım kararları çıkarıyor. Bu kararlar, uygulanmadan önce yıllarca ailelerin yakasını bırakmayabiliyor.
Ev Yıkımlarına Karşı İsrail Komitesi (ICAHD) Başkanı Jeff Halper MEE'ye yaptığı açıklamada, "'Normal' olarak gerçekleşen yıkımlar Sivil İdare aracılığıyla yapılıyor ve İsrail bunu yasal bir süreç gibi göstermek için çok çalışıyor" dedi.
"Yıkım kararları çıkarıyorlar ve sonra itiraz edebiliyorsunuz. İtirazların hiçbiri kabul edilmiyor, sonra da yıkım kararları yürürlüğe giriyor ve ne zaman geleceklerini bilmiyorsunuz."
C Bölgesi'nde yaklaşık 22.000, Doğu Kudüs'te ise 20.000 Filistinlinin evi hakkında yıkım kararı bulunuyor.
Ekim ayından bu yana Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki Filistinliler sabah uyandıklarında evlerini yıkmaya hazırlanan askerlerle çevrili buldozerlerle karşılaşıyor ve bu yıkımın çok yakın olduğunu bilmiyorlar.
Örneğin Ebu Iyşe ailesi, evleri için tüm doğru belgelere sahip olmalarına rağmen geçen yıl bir tahliye emri aldı. Sürecin yıllar alacağını düşünerek bir avukat tuttular. Bunun yerine, hiçbir uyarı yapılmadan evsiz bırakıldılar.
Ateş hattında yaşayanlar
Gazze'ye yönelik savaş başlamadan önce bile en çok tehdit altında olan bölgelerden biri, güney El Halil tepelerindeki Filistinli toplulukların bir araya geldiği Mesafer Yatta'ydı.
İsrail buldozerlerinin Abu Iyşe ailesinin evini yerle bir etmesinden bir gün sonra, Masafer Yatta'nın Ummul Hayr bölgesinde 11 ev ve Bedevi mezrasının altyapısının üçte biri daha yerle bir edildi.
Elli kişi evsiz kaldı ve şu anda derme çatma çadırlarda artan yaz sıcaklarından korunmaya çalışıyorlar.
Ummul Hayr, Mesafer Yatta'da 1980'lerde bölgenin askeri tatbikatlar için "atış alanı" olarak belirlenmesinden bu yana yıkımla karşı karşıya olan 19 köyden biri.
Mayıs 2022'de, köy sakinlerinin çok sayıda temyiz başvurusuna rağmen, İsrail Yüksek Mahkemesi Filistinlilerin kalıcı sakin olmadıklarına karar verdi ve böylece zorla bölgeden çıkarılmalarının önündeki son yasal engelleri de kaldırmış oldu.
Filistin yanlısı bir İngiliz savunma grubu olan Balfour Projesi'nden Lara Bird-Leakey MEE'ye verdiği demeçte, "Bu arazide [askeri] eğitim yapılmadı, ancak yerleşimciler burada daha yaygın hale geldi" dedi.
İsrail buldozerleri, birkaç metre ötede yasadışı bir yerleşimin kurulduğu 2007 yılından bu yana Ummul Hayr’a gelip gidiyor. Gazze'ye yönelik savaşın ardından yıkımlar artarken bölge sakinleri en kötüsünü bekliyordu. 26 Haziran'da buldozerler nihayet geldi.
Bölge sakini ve aktivist Avdeh Hathaleen, komşu köylerdeki insanlardan gelen ve İsrail güçlerinin yolda olduğunu bildiren mesaj yağmuruyla uyandı.
Hathaleen, "Beş dakikadan kısa bir süre içinde sınır polisi, askerler ve Sivil İdare büyük buldozerlerle köye girdi" dedi.
İşe köyün toplum merkezi olarak kullanılan bir çadırı yıkarak başladılar. Askerler daha sonra köyün etrafında bir çember oluşturarak köy sakinlerinin köyü terk etmesini engellediler.
"Bir yıkım işlemi olduğunda köyü kapatıyorlar. Kimse dışarı çıkamıyor, kimse giremiyor." diye açıkladı Hathaleen.
İsrailliler daha sonra köyün elektrik jeneratörünü ve güneş panellerini imha etti.
Hathaleen, "Köyün en önemli iki yapısını yok ettikleri için işlerinin bittiğini düşündük" dedi. "Ama yanılmışız."
11 ev yıkıldı, sakinlerine tahliye için dakikalar verildi ve eşyalarını toplamaları için zaman tanınmadı.
Ummul Hayr'ın evsiz sakinleri halen orada. Bazı aileler evlerinin molozları üzerinde uyuyor. Muşambadan barınaklar yapmışlar ve elektriklerini yeniden bağlamayı başarmışlar.
Topluluk çadırı yeniden kuruldu, ancak bir buldozer tarafından anında tekrar dümdüz edildi.
Evsiz Filistinliler, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu çok sayıda kişinin yaralanmasına neden olan yerleşimci saldırılarından da muzdarip.
"Hukuki ilhak"
İsrail ordusu daha önce Gazze'ye saldırdığında yıkımların hızı kesilmiş, ordu güçlerini Ürdün Nehri kıyıları yerine Akdeniz kıyılarına yoğunlaştırmıştı.
Bu kez durum tam tersine döndü ve İsrail'in Batı Şeria'yı tamamen ilhak etmeye hazırlandığına dair korkuları ateşledi.
2020 yılında dönemin ABD Başkanı Donald Trump'ın "yüzyılın anlaşması"nı açıklamasının ardından İsrail Batı Şeria'nın yüzde 30'unu ele geçirmeye çok yaklaşmış ve bu bölgelerin İsrail olarak tanınmasını önermişti.
Başlangıçta İsrail'in toprakları ilhak etme planları Washington'un desteğini almış gibi görünürken, dönemin ABD'nin İsrail Büyükelçisi David Friedman İsrail'in "hiç beklemek zorunda olmadığını" söyledi.
Ancak planlar uluslararası baskı altında askıya alındı ve BAE, İsrail ile imzaladığı ABD aracılı normalleşme anlaşmasının bir parçası olarak ilhakı önlediğini iddia etti.
Yine de uygulamada İsrail'in ilhakı farklı bir şekil aldı. 2023 yılında Batı Şeria'yı yöneten İsrail yönetiminin büyük bir bölümü ordudan, Maliye Bakanlığının yanı sıra Savunma Bakanlığında da görev yapan Smotrich'e devredildi.
Smotrich'in yeni Yerleşimler İdaresi, hukuk uzmanlarının "hukuki ilhak" anlamına geldiğini söylediği bir hareketle, Batı Şeria'daki sivil konularda geniş yetkilerle donatıldı.
Yönetimin Filistin topraklarını kamulaştırma, yerleşimleri genişletme, Filistinlilerin inşaat yapmasını yasaklama ve kaçak yapılara izin verme yetkisi var.
29 Mayıs'ta ordu, Smotrich'e bağlı memurlara önemli yasal yetkiler devrederek yerleşimlerin genişletilmesine ilişkin düzenlemeleri daha da zayıflattı.
Haziran ayında Dini Siyonizm partisi konferansında yaptığı bir konuşmanın kaydında Smotrich, İsrail'in Batı Şeria'yı "hükümet ilhak etmekle suçlanmadan" ilhak etme planını ilerlettiğini itiraf etti.
Bu süreçte Batı Şeria'da iktidarın askeri yönetimden sivil yönetime geçmesinin etkili olduğunu belirtti.
Devlet destekli etnik temizlik
Yıkımlardaki artışa, güney El Halil tepeleri, Ürdün Vadisi ve Doğu Kudüs'teki Filistinli hayvancılık yapan toplulukların yerlerinden edilmesine ve yerleşimci ek binalarının güçlendirilmesine yardımcı olan yerleşimci saldırılarındaki artış eşlik etmekte ve uygulanmaktadır.
BM insan hakları ofisi geçtiğimiz günlerde çobanlık yapan toplulukların "yeni bir yerleşimci şiddeti dalgasının" hedefi olduğunu, kadın ve çocukların saldırıya uğradığını, mülk ve altyapının tahrip edildiğini ve hayvanların çalındığını bildirdi.
Mayıs ayında Haaretz, Filistinlilerin hayvanları için otlaklara erişimini engelleyen yerleşimci saldırılarının artması nedeniyle en az 18 Filistinli çoban topluluğunun "yok olduğunu" bildirdi.
ICAHD'den Halper, "Bu köylerin her biri küçük görünüyor ama aslında etraflarında yüzlerce dönüm otlak ve tarım arazisi var" dedi. "Yani 18 nokta alınıyor gibi değil. Bu 18 büyük otlak alanı. C Bölgesi'nin önemli bir kısmı."
Batı Şeria'da yıllardır yerleşimcilerin Filistinlileri hedef alan şiddet eylemlerinde artış görülüyor ve aşırı sağcı gruplar İsrail hükümetleri tarafından silahlandırılıyor.
Ancak Haaretz'e göre Ekim ayından bu yana saldırılar yoğunlaştı ve giderek daha açık bir devlet desteği aldı.
Son yıllarda yerleşimci saldırıları, şiddet yanlısı aşırı sağcı yerleşimci grup Hill-Top Youth'un üyelerini bünyesine katan İsrail ordusunun Desert Frontier biriminin kurulmasıyla giderek daha resmi bir hal aldı.
MEE'ye konuşan Halper, "[Hükümet] bu şiddet yanlısı yerleşimcileri sadece serbest bırakmakla kalmıyor, aslında etnik temizliği kurumsallaştırıyor... aslında hükümetin emri altında İsrail ordusunda asker olarak hareket ediyorlar" dedi.
"Etkili bir yöntem"
Yıkımların artması ve Filistinlilerin yerlerinden edilmesi yerleşimlerin genişlemesiyle daha da pekişiyor.
Halper, İsrail'in Filistinlilerin zorla çıkarıldıkları topraklara geri dönmelerini istemediğini söyledi. "Yerleşimlerin devreye girdiği yer de burası, üzerine hemen inşaat yaparak toprağı ele geçirmek. Bu da elde ettiğiniz kazanımları yerle bir ediyor."
Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki İsrail yerleşimleri uluslararası hukuka göre yasadışıdır.
Buna rağmen Filistin topraklarında 200'den fazla yerleşim yeri ve karakolda 700.000'den fazla yerleşimci yaşıyor.
Stop the Wall'dan Cuma'ya göre, İsraillilerin kullandığı "etkili araçlardan" biri de sözde otlak yerleşimleri.
Filistinli çoban topluluklarını çevreleyen ve onları otlaklardan mahrum bırakan İsrail ağılları, büyük ölçüde Trump yönetiminin desteği sayesinde İsrail üzerindeki uluslararası baskının azalmasının ardından gelişerek 2017'den bu yana hız kazandı.
Cuma'ya göre 2018'den bu yana yaklaşık 105 pastoral yerleşim kuruldu.
Cuma, "C Bölgesi'ndeki tüm Filistin tarım alanlarına el koyuyorlar" dedi.
"Filistinlilerin hareketlerini ve genişlemelerini sadece A ve B bölgelerindeki köyler ve şehirlerle sınırlamak istiyorlar."
Haziran ayında İsrail hükümeti, Smotrich tarafından önerilen ve Batı Şeria'da yeni kurulan beş yerleşim yerini yasallaştıran ve B Bölgesi'nin büyük bir kısmında yürütme yetkisini Filistin Yönetimi'nden İsrail'e devreden tedbirleri onayladı.
Halper, "İsrail şimdi ilk kez... B Bölgesi içinde yerleşim yerleri inşa edebilecek, evleri yıkabilecek ve arazileri kamulaştırabilecek" dedi.
"Şimdi, bir anlamda, Filistin nüfusunun yarısını barındıran B Bölgesi, bir sonraki C Bölgesi oldu."
Halper'e göre amaç tüm Filistin nüfusunu sadece A bölgesine sürmek.
"B bölgesi alınıp yerleştirildiği için yüz binlerce Filistinlinin ülkeyi terk etmek zorunda kalacağı bir durum yaratıyorsunuz" diye uyarıyor.
Apartheid'ı soykırımın altına çivilemek
Halper'e göre İsrail'in Gazze'ye açtığı savaş, Batı Şeria'daki yıkımların ve yerleşimlerin genişletilmesinin hızlandırılmasına kılıf hazırlıyor ve Filistinlileri siyasi bir güç olmaktan çıkaracak Suudi Arabistan'ın İsrail ile normalleşme anlaşmasına zemin hazırlıyor.
"Bu apartheid'ı soykırımın altına çivilemektir" dedi.
Suudi Arabistan ve İsrail 7 Ekim'den önce resmi ilişkiler kurmaya yakın görünüyordu, ancak savaştan ve Arap dünyasındaki öfkeden bu yana Riyad, anlaşmanın bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına yol açması gerektiğinde ısrar ediyor.
Halper, "İsrail Gazze'yi yaşanmaz hale getirerek bir ya da iki milyon Filistinliyi Gazze'den çıkarmaya çalışıyor." dedi.
"Batı Şeria'da da aynı süreç evleri yıkarak, insanları topraklarından sürerek yaşandı" diye ekledi.
"Altı ay içinde Suudi Arabistan ile normalleştik ve her şey bitti. İsrail rejimi Filistin'in yüzde 90'ına hakim oldu ve Filistinliler yok oldu."
Kaynak: Mepa News