Başbakan Binyamin Netanyahu Pazartesi günü yaptığı boş konuşmada "Düşmana yaptıklarımız nesiller boyu yankılanacak" dedi. Bunun yerine Menachem Begin'in 1983'te söylediği ünlü "Devam edemem" sözünü benimsemeliydi. Begin de Birinci Lübnan Savaşı sırasında İsrail'in Lübnan'da yaptıklarının nesiller boyu yankılanacağını düşündükten sonra bu sözü söylemişti.
Menachem Begin bu savaş sırasında istifa etti ve yerine Yitzhak Shamir geçti. Onun ayrılmasıyla birlikte, savaş zamanında bir başbakanın değiştirilemeyeceğine dair uzlaşılmış yalan da çöktü.
İsrail şu anda yozlaşmış bir lider tarafından yönetiliyor. O, kısa bir zaman önce tüm çabasını bir yargı darbesi gerçekleştirmek için harcayan sabıkalı bir kişi. Batılı hükümetleri kendisine karşı kışkırttı ve ABD yönetimiyle ilişkileri baltaladı. Orduyu, Shin Bet güvenlik servisini ve halkın çoğunluğunu halk düşmanı olarak damgaladı. Ve şimdi ülkeyi, bırakın sonucunu, kimsenin kesin hedeflerini bile bilmediği bir savaşa sürüklüyor.
Bu başbakan ulusal bir olağanüstü hal hükümetine ihtiyaç olduğunu bile kabul etmiyor, çünkü kendisinin yerinin doldurulamayacağından emin. Şimdi kendisini, süper güç işgaline karşı cesurca savaşan gerçek bir lider olan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'ye benzetiyor. Oysa Netanyahu bu hafta İsrail'i işgal eden düşmanı kendi gözetiminde, kendi korkunç başarısızlıklarıyla, en ufak bir sorumluluk bile kabul etmeden yıllarca besledi.
Bu savaş başlamadan kısa bir süre önce, mahkeme salonunun sıcak ama klimalı tiyatrosunda Netanyahu'nun siyasi hayatta kalması için bir savaş yürütülüyordu. Yüksek Mahkeme, çıkar çatışması anlaşmasını ihlal ettiği için ehliyetsiz ilan edilmesinin mümkün olup olmadığını tartışıyordu. Netanyahu savunmasında, "Dilekçe esasen, herhangi bir yasal yetki olmaksızın, milyonlarca vatandaşın oy kullanma hakkını boşuna kullandığını ilan etmeyi amaçlıyor" dedi.
İktidar koalisyonuna 64 Knesset sandalyesi kazandıran aynı milyonlarca seçmen, o zamandan bu yana yüzlerce yakınını kaybetti. Binlerce arkadaşları yaralandı. Yakınları saatlerce sığınaklarda, felç edici bir dehşet içinde, hiçbir cevap alamadan sevdiklerine ne olduğunu öğrenmeye çalıştılar. Ve hala onları başka nelerin beklediğini bilmiyorlar.
Peki 11 ay önce, durum "harikayken" verdikleri oya sadık kalmak gibi bir yükümlülükleri var mı? Verdikleri oy Netanyahu'ya İsrail'i, sonunu kendisinin bile bilmediği, plansız ve hedefsiz bir savaşa sürükleme konusunda ayrıcalıklı, mutlak ve geri alınamaz bir hak mı veriyor?
Ne de olsa Netanyahu, aynı sabıkalı yalancı, seçmenlerinin çoğunun bile artık fark ettiği gibi tek bir ilke tarafından yönlendiriliyor: Kendi postunu kurtarmak. Birdenbire ülkenin iyiliğini de düşünmesine yol açan bir aydınlanma mı yaşadı? Ülkenin iyiliğinin neleri gerektirdiğini belirleyebilecek durumda mı? "Ulusal birlik" çağrısı, bu birliğe kimin ortak olabileceğine kendisi karar verirken ne kadar da saçma geliyor kulağa.
Bu kişi aynı zamanda 11 ay önce kazandığı toplumsal meşruiyeti, önce demokrasiye açtığı savaşla, şimdi de intikam savaşına doğru çılgınca bir yarışla devletin başına silah dayamak için kullanan aynı kişi. Silah hala masada ve bu silahın bedeli sadece demokrasimizi değil, İsraillilerin hayatlarını da mahvetmek.
Şu anda 100'den fazla İsrailli Gazze Şeridi'ndeki mahzenlerde ve tünellerde büyük bir korku içinde hapsedilmiş durumda. Ve belki de fanatik Sicarii Maliye Bakanı Bezalel Smotrich'in onları "bu kutsal savaş sırasında dikkate alınmaması gereken ikincil zararlar olarak" gören sözlerini çoktan duymuşlardır.
Böyle bir başbakan, görevden tamamen men edilir. Yasal olarak arkasına saklanabileceği bir yasa hükmü bulabilse ve mahkeme, başsavcının kendisini iş göremez ilan etmesini imkansız kılan yeni bir yasanın iyi bir mevzuat için örnek teşkil ettiğine karar verse bile.
Binyamin Netanyahu birdenbire sorumluluk almasını bekleyebileceğimiz bir lider haline gelmeyecek. O, savaş zamanında bile -ve belki de hassaten- sorumluluktan sıyrılması gereken bir çete lideri. Netanyahu "devam edemez".
Zvi Bar'el tarafından kaleme alınan ve Haaretz'de yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.