İsrail istihbarat bakanlığından Chagai Tzuriel, İran Suriye’de kalıcı bir varlık inşa ettiği takdirde İsrail’in buna karşı harekete geçeceği, böyle bir çatışmanın da Amerikan birliklerinin orada kalması halinde önlenebileceği mesajını iletmek üzere Brüksel’e geldi.
Tzuriel, Brüksel’deki Alman Marshall Forum toplantısı arasında dedi ki “Şu an için bir numaralı hedefimiz, İran’ın askerî olarak Suriye’de üslenmesini engellemek. Eğer ki ABD sahada var olup Suriye’nin geleceğine ilişkin siyasi süreçte yer alırsa gidişatı etkileyebilir.”
Tzuriel, pazartesi günü Başkan Trump’ın sarf ettiği Suriye’den “çok çok kısa bir süre sonra” çekileceklerine dair sözlerine bir yorum yapmadı. Ancak eğer ki ABD İran’ı Suriye’de askerî üsler kurmaktan alıkoyacak bir yol bulamazsa İsrail’in Trump’ın bahsettiği “icabına bakacak başkaları” haline gelebileceği aşikâr.
İsrail (…) bir Şii milisler ağını destekleyen İran’ı gönülsüzce sineye çekti. (…)
Tzuriel dedi ki “Eğer ki onlar [İranlıları kastediyor] kendileri ve Şii milisler için -daha evvel tıpkı Lübnan’da Hizbullah için bir ileri üs kurdukları gibi- hava, deniz ve kara üsleri inşa etmeye başlarlarsa bu durumu kabul etmeyeceğimizi açıkça ortaya koyduk. Bunu bir kırmızı çizgi olarak ilan ettik.”
İsrail’in diğer kırmızı çizgileri ise şunlar: Suriye’ye gelişmiş silahlar aktarmayın, Golan Tepelerinde İsrail topraklarının egemenliğini ihlal etmeyin, kimyasal silah üretmeyin.
Bu giderek büyüyen endişeler listesi, İsrail’in Moskova’yla niçin görüştüğünü de kısmen açıklıyor.
Tzuriel şöyle devam etti: “Suriye’de müthiş başarılar elde eden Ruslar bunu sarsıntıya uğratmak istemiyor… İran’ın Suriye’de bulunan vekil kuvveti bir anlaşmazlık ve gerilim kaynağıysa ve potansiyel bir parlama noktasıysa kendilerinin de[Rusya’yı kastediyor] yapıcı bir oyuncu olabileceğini ve İran ile Hizbullah’a karşı sınırlayıcı ve dizginleyici bir rol oynayabileceğini biliyorlar.”
Tzuriel, Amerikalı muhataplarını Suriye’de kalmaya ikna etmek isteyecektir.
Müstakbel tehlikelerin izini sürmek
Tzuriel Washington’da mesaj iletiminin nasıl işlediğini biliyor. 27 yılını geçirdiği Mossad’da araştırma ve analiz birimi başkanı, ABD temsilcisi ve stratejik işler birimi başkan yardımcısı görevlerinde bulunmuş bir isim.
İsrail istihbarat bakanlığı, dış istihbarata odaklanan Mossad ve iç güvenlik servisi Şin-Bet’i yöneten başbakanlığa bağlı bir kurum. Askeri istihbarat teşkilatı olan Aman ise İsrail ordusunun idaresinde.
(…)
(İngiltere, ABD ve Singapur’da çalıştığı istihbarat paylaşım ağlarını kopyalamak suretiyle) İsrail’deki bahsi geçen istihbarat birimlerinin çabalarını bir araya getirmek, Tzuriel’in müstakbel tehditleri öngörme görevinin bir parçası. İstihbarat Bakanlığında “Ufuk/Horizan Forumu” veya Cav Ofek adını verdiği toplantıları başlatmaya yardımcı oldu. Bu platform, şimdiye kadar üç defa toplanan, İsrail’in güvenlik ve istihbarat kurumlarını sivil bakanlıklarla bir araya getiren gizliliği bulunmayan bir forum.
Tzuriel’e göre, “Güncelle irtibatta kalmak, sadece istihbarat teşkilatları değil, özel sektör için de stratejik bir meydan okuma. Son birkaç yıldır herkes istikrarsızlığın ve değişimin baş döndürücü hızıyla nasıl baş edeceğini konuşuyor.”
Bu da onun, görevi sırasında Mossad’da günlük taktik operasyonlardan ayrı olarak, geniş bir çerçevede müstakbel tehditleri çalışabileceği küçük bir stratejik öngörüler ofisi kurmasına yol açmış. (…)
Ufuk Forumu’nda bir sonraki adımı, yatırımları ve karar verme süreçlerini yönlendirecek trendleri ve mega-trendleri inceleyerek, verileri öğütüp paylaşmak için bir “ufuk tarama mekanizması” kurmak.
Önümüzdeki yıllar boyunca Tzuriel’in stratejik tehdit listesinin en başında neyin yer alacağını bilmek için bir foruma gerek yok. [Tabii ki] Tahran.
Müstakbel tehdit İran
İsrail, bölgedeki İran nüfuzundan neşet eden bir yığın muhtemel baş ağrısı görüyor ki bu ağrılar, ileride Amerikalı müttefikini de içine çekebilecek doğrudan çatışmalara yol açabilir.
Sözkonusu baş ağrıları şunlar: İran, Lübnan Hizbullah’ı ve Hamas arasında güçlenen bağlar; Suriye’den Lübnan’daki Hizbullah’a ileri teknoloji ve gelişmiş silah transferinin devam etmesi (ki şu an zaten tahminen 100.000’i aşkın füze güneyde yönü İsrail’e çevrilmiş halde bekliyor); Hizbullah ve Şii milislerin Golan Tepelerinin diğer tarafındaki varlığı; İran ve ona bağlı milislerin Suriye ve Irak sınırını kontrolü.
İsrailliler, Obama yönetiminin Suriye’de işi ağırdan alan yaklaşımından hayal kırıklığına uğrayarak ve Amerika’yı önceleyen mevcut başkanın da bir an evvel çekip gideceğini hesaba katarak çoktan Moskova’yla görüşmelere başladılar.
Tzuriel dedi ki “Rusya Suriye’de daha baskın. Savaşın başlarında ABD’nin hareketsizliği dolayısıyla [Ruslar] ortada bir boşluk ve bir fırsat gördüler. Onlar tamamen dost gibi görünen bir düşman; yaşananlar, mümkün oldukça işbirliği yapıp diğer alanlarda sürtüşmekten ibaret. ABD bizim stratejik müttefikimiz, Rusya ise hayatın bir gerçeği.”
Peki, tehlike nerede? Tzuriel’e göre, Suriye’nin kendisi “küresel ve bölgesel ilişkilerin bir küçük evreni: Rusya ve ABD, Türkiye ve İran, Araplar ve Arap olmayanlar, Şiiler ve Sünniler, IŞİD, el-Kaide ve biatlıları.” “Suriye çatışmasının beklenmedik yan ürünleri, hem terörizmin hem de mültecilerin ihracı oldu ve bunlar Ortadoğu ve Avrupa’nın iktisadi ve toplumsal dokusunu bozdu” diyerek sözlerine devam etti.
Dolayısıyla İsrail, ABD’nin sahada en azından küçük de olsa bir askerî birlikle çatışmada kalmasını isteyecektir. Tzuriel de dedi ki “Ümit ederim ki [ABD] çatışmaya müdahil olmaya ve [İsrail olarak bizim] endişelerimizi orada temsil etmeye devam eder. Bölgenin en büyük meselesi olan İran’a karşı koymak, öncelikle Suriye sahasında gerçekleştirilmeli. Az şeyle çok işler başarabilirsiniz. Nihayetinde orada var olmakla masada oturup Suriye’nin geleceğini şekillendiriyorsunuz.”