İsrail'in işgal ettiği Lübnan yeniden inşa edilebilecek mi?

Cian Ward

İsrail'in Lübnan'a yönelik savaşının ilk ayı, ülkede bir nesildir görülmemiş ölçekte bir yıkıma yol açtı.

İsrail ordusu Lübnan'ın güneyindeki köylerin tamamını patlatırken ve Beyrut'un güneyindeki Dahiye iskelet halinde bir harabeye dönüşürken, insanların evleri, iş yerleri ve gelecekleri İsrail'in füze saldırıları altında küle dönüyor.

Peki savaştan sonra hayatlarını yeniden inşa edebilecekler mi?

Hükümetin tahminlerine göre, 2006 yılındaki savaş sırasında İsrail sadece 34 gün süren çatışmalarda Lübnan'da 2.8 milyar dolar hasara yol açtı.

Ancak BM Kalkınma Programı, "mevcut çatışmaların ölçeğinin, insani etkisinin ve 2024'teki ekonomik etkisinin 2006 savaşındakinden çok daha büyük olmasının beklendiğini" ifade ediyor.

Geçtiğimiz hafta, geçici Başbakan Necip Mikati uluslararası toplumu yeniden inşa çabalarına destek vermeye çağırdı.

Ancak ekonomik kayıpların 20 milyar doları bulduğu tahmin edildiğinde, Lübnan'ın kayıtsızlaşmış siyasi sınıfından bıkan küresel güçlerin de çökmüş bir ekonominin altında ezilen Lübnan halkının da bu faturayı ödemeye istekli olmaması yönünde ciddi bir risk var.

Hizbullah ve İran'ın rolü

LA Times'ın 2006 tarihli bir makalesi, "Arap hükümetleri siyasi nüfuz elde etmek ve tabanın sadakatini kazanmak için İran ve müttefiki Hizbullah'a karşı yarışırken" savaşın harap ettiği Lübnan'ı yeniden inşa etme "telaşını" anlatıyordu.

Atlantic Council araştırmacısı Nicholas Blanford, The New Arab'a verdiği demeçte, Hizbullah'ın yeniden yapılanma için 300 milyon dolar harcadığını iddia etmesine rağmen, "İran ve Hizbullah'ın rolü büyük ölçüde acil ihtiyaç sahiplerine nakit yardımı sağlamakla sınırlıydı" dedi.

Lübnan'daki kayıt merkezlerinde Hizbullah yetkilileri, çatışmalarda evlerini kaybedenlere, evlerini yeniden inşa edene kadar kiralarını karşılamaları için plastik ambalajlı 12 bin dolarlık paketler dağıttı.

İsrail, Hizbullah'a bağlı bir banka olan Karz-ı Hasen'in şubelerini vurarak Hizbullah'ın mali altyapısını hedef almış olsa da Blanford, "Hizbullah'ın burada çok fazla nakit para tutmasının olası olmadığını" ancak savaşın mali durumları üzerindeki etkisini "gerçekten bilmediğimizi" düşünüyor.

"Gerçek şu ki İran ekonomisi zor durumda ve bu nedenle Hizbullah ve İran tek başlarına yeniden yapılanma için ödeme yapamazlar." diye ekliyor.

Bununla birlikte, "Şii toplumunun sürekli desteği olmadan bir Hizbullah olmayacağı" için, Hizbullah'ın üzerinde seçmenlerinin sosyal refah ihtiyaçlarıyla ilgilenmesi yönünde büyük bir baskı olacaktır.

Körfez'deki isteksizlik

İsrail'le yaşanan bir önceki savaşta Arap bağışçılar, özellikle de Suudi Arabistan ve Katar, Lübnan'ın inşasında merkezi rol oynadı ve 1.3 milyar dolar bağışta bulundu. Katar 4 kasabayı yeniden inşa ederken Suudi Arabistan da güney Lübnan'da 25 köyü yeniden inşa etti.

Lübnanlı analist ve Lübnan Araştırma Merkezi yöneticisi Hassan Kotob'a göre pek çok Arap devleti "desteklerinin Şiilere Hizbullah ve İran ile aynı çizgide olmayan bir siyasi ve ekonomik gelecek olasılığını gösterebileceğini" umuyordu.

Ancak Kotob'a göre bu destek Hizbullah'ı "direnebileceklerini, evlerinin yeniden inşa edileceğini ve kayıplarının telafi edileceğini" göstererek güçlendirdi.

Kotob "Ancak Körfez ülkelerinin bu kez böyle bir değerlendirme yapmasını beklemeyin." diyor.

Geçtiğimiz hafta Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Lübnan'ı desteklemek için düzenlediği uluslararası konferansta insani yardım ve askeri destek için 1 milyar dolar toplandı ancak Körfez'den herhangi bir mali taahhüt gelmedi.

Körfez ile Lübnan arasındaki ilişkiler son yıllarda gerginleşti. Hizbullah, özellikle 2015'te Yemen'deki iç savaşa Suudi müdahalesi sırasında Hizbullah'ın Husilere verdiği destek nedeniyle Riyad ve Abu Dabi ile giderek daha fazla anlaşmazlığa düştü.

Bunun yanı sıra, ABD merkezli Orta Doğu Analisti Mohammed Al-Basha, "Körfez ülkelerinden koşulsuz milyarlarca dolarlık yardım paketleri gelmesi dönemi sona erdi" diyor.

Suudi Arabistan, ekonomisini petrole olan bağımlılığından uzaklaştırma çabasında ekonomik zorluklarla karşı karşıya. Haziran ayında, petrol gelirlerinin azalması ve Muhammed Bin Selman'ın "2030 Projesi"nin ekonomiyi fosil yakıtlardan uzaklaştırmakta başarısız olduğu yönündeki endişelerin artması üzerine Riyad, kamu harcamalarını önemli ölçüde azaltmayı planladığını açıkladı.

"Yurt içi büyümeye öncelik vermesi nedeniyle Riyad'ın Lübnan'ın yeniden inşası için önceki dönemlerde olduğu gibi büyük fonlar ayırması pek olası değil" diyen Al-Basha, "özellikle Refik Hariri gibi güvenilir bir ortağın yokluğunda, süregelen yolsuzluk ve kötü yönetimle Lübnan'a yatırım yapmakta tereddüt edeceklerini" de sözlerine ekledi.

Lübnan'ın eski başbakanı Hariri, Körfez'den gelen sermaye için bir kanal olarak ülkenin iç savaş sonrası yeniden inşasında önemli bir oyuncuydu.

Ancak oğlu ve siyasi servetinin varisi Saad Hariri 2017 yılında dramatik bir şekilde siyasetten çekildi. Hizbullah'ın etkisine karşı koyamamasına kızan Suudiler tarafından ev hapsinde tutulduğu iddia ediliyor.

Batı'nın hayal kırıklığı

2006 yılındaki savaşın ardından uluslararası toplum ülkenin yeniden inşasını desteklemek için bir araya geldi ve Fransa'nın ev sahipliğinde düzenlenen bir konferansta 7.2 milyar dolar toplandı. Bu paranın büyük bir kısmı hükümetin uygulamadığı ekonomik reformlara bağlıydı.

Malcolm H. Kerr Carnegie Ortadoğu Merkezi'nin kıdemli editörlerinden Michael Young, çok talep edilen reformları uygulamadaki bu kasıtlı başarısızlığın Lübnan'ın siyasi sınıfının "karakteristik özelliği" olduğunu söylüyor.

Geçen haftaki konferans sırasında BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, Lübnan liderlerine "devlet kurumlarının düzgün işlemesini sağlamak için kararlı adımlar atmaları" çağrısında bulundu. Lübnan'ın iki yılı aşkın bir süredir cumhurbaşkanı yok.

Lübnan'ın bankacılık sektörünün 2019 yılında çökmesi -Dünya Bankası tarafından alaycı bir şekilde "devlet destekli saadet zinciri" olarak adlandırıldı- Lübnan lirasının yüzde 98 değer kaybetmesine ve GSYH'nin son 5 yılda yüzde 28 oranında küçülmesine neden oldu. Ancak o zaman bile Lübnan'ın siyasi sınıfı anlamlı reformları engellemeye devam etti.

IMF, 2022 yılında 3 milyar dolarlık bir kurtarma anlaşmasını kabul etti ancak Lübnan, anlaşmanın öngördüğü reformları yeterince uygulayamadığı için bu anlaşmaya erişemedi.

Young'a göre Lübnan'ın siyasi ve mali elitleri derinden iç içe geçmiş durumda ve "siyasi sınıfın geniş bir kesiminin bankalarda hissesi olduğu için finansal yeniden yapılandırma onların çıkarlarına yönelik bir tehdit olarak algılanıyor".

Bununla birlikte, Young'a göre uluslararası toplum muhtemelen "siyasi ve ekonomik reformları zorlamak için" yeniden inşa gerekliliğini kullanacağından, bu kez "Lübnan bedavaya kurtulamayacak".

O halde kritik soru şu: Yıllar süren siyasi çıkmaz, ekonomik çöküş, başarısız bir devrim ve yıkıcı bir liman patlamasının ardından Lübnan'ın siyasi elitleri nihayet reform gerekliliğinin farkına varacak mı?

Lübnan daha iyi şekilde yeniden inşa edilebilir mi?

Beyrut'un yedi kez yeniden inşa edildiği söylenir. Depremler, savaşlar, ekonomik çöküş ve yıkıcı patlamalarla Lübnanlılar fırtınayı atlatıyor ve ardından hayatlarını yeniden inşa etmeye çalışıyorlar.

Ancak Beyrut Amerikan Üniversitesi'nde Kentsel Çalışmalar ve Planlama Profesörü olan Mona Fawaz'a göre, "her afet sonrası toparlanma devletin kurumlarını daha da zayıflattı".

Fawaz, 2006 savaşının ardından devletin, uluslararası aktörler ve yerel örgütler karşısında ikincil bir rol oynadığını söylüyor. Bu olgu 2020'deki liman patlamasından sonra da tekrarlandı ve "kamu kurumlarının geri çekildiği ve STK'ların mahallelerin yeniden inşasını üstlendiği bir kez daha görüldü".

Siyasi gruplar bu kritik anlarda devletin yokluğunu, mahallelerin yeniden inşasında kendilerini "muhafız" olarak dayatmak için bir fırsat olarak kullandılar.

Fawaz, yeniden inşanın sadece felç olmuş bir devletin daha da parçalanmasına yol açan bir katalizör olacağı uyarısında bulunuyor.

Blanford, devlet felç olmuşken ve uluslararası toplum değişim için haykırırken reformun acil olduğunu ancak bunun siyasi elitler için "varoluşsal bir tehdit oluşturduğunu" söylüyor ve "devrim ve ekonomik çöküş onları değişime ikna edemediyse hiçbir şey edemez" diyor.

Fawaz da aynı derecede şüpheci:

"Bir dönüm noktasından gerçekten çok uzaktayız. İç savaşın sona ermesinden 34 yıl sonra, eski savaş ağaları ve sözde bankerlerden oluşan bir koalisyon tarafından yönetilen bir devletin reforme edilemeyeceğine dair çok sayıda kanıt var."


New Arab'da yayınlanan bu değerlendirme Mepa News okurları için Türkçeleştirilmiştir. Değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.