İsrail ordusunun Lübnan'a yönelik saldırılarını yoğunlaştırmasının üzerinden bir ay geçti.
23 Eylül'den bu yana devam eden İsrail saldırıları sebebiyle Lübnan'da 2 bin 500'den fazla kişinin ölürken 11 binden fazla kişi de yaralandı.
Bir ay içinde bir milyondan fazla Lübnanlı yerinden edildi ve 3 binden fazla bina yıkıldı. İsrail sağlık ekiplerine, hastanelere, sınır kapılarına, sağlık görevlilerine, Kızılhaç ve sivil savunma ekiplerine, çiftçilere ve çobanlara, medya çalışanlarına ve BM güçlerine saldırılar düzenledi. Ayrıca su, elektrik ve iletişim de dahil olmak üzere sivil altyapıyı hedef aldı.
"Savaş suçlarını saymak imkansız"
New Arab'ın haberine göre Lübnanlı avukat ve araştırmacı Ghida Frangieh, İsrail'in Lübnan'da işlediği savaş suçlarını saymanın, özellikle de İsrail'in sürekli bombardımanı altındaki çeşitli bölgelerde sahada bulunmanın zorluğu nedeniyle imkansız olduğunu ifade etti:
"Bununla birlikte, devam eden saldırganlığın ortasında bir dizi savaş suçu ve insanlığa karşı suç teşkil eden tutarlı bir sistematik davranış var. Bu durum 17 Eylül'de ve 23 Eylül'de iletişim cihazlarının patlatılmasıyla genişledi ve bugüne kadar da devam etti."
İsrail güçleri kurtarma ve yardım ekiplerini doğrudan hedef alarak Lübnan'da birçok bölgede hedeflenen yerlere ulaşmalarını engelledi ve 130'dan fazla personelini öldürdü.
İsrail ayrıca uluslararası insancıl hukuku ve BM Güvenlik Konseyi'nin 2006 yılında aldığı 1701 sayılı kararı ciddi bir şekilde ihlal ederek uluslararası hukuk kapsamında özel korumaya sahip olan Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü'nü (UNIFIL) de hedef aldı.
İsrail ayrıca Nebatiye belediyesi ve kentin tarihi pazar yeri gibi resmi, kültürel ve tarihi alanlara da saldırdı ve antik Mıheybib kentindeki bir mahallenin tamamını yıktı.
Bunun yanı sıra Litani Nehri'nin ana su tedarik yolunu hedef alınarak kullanılamaz hale getirdi.
Frangieh ayrıca, genellikle sakinleri yerinden edilmiş olan sivillere ait binaların tamamen yıkılmasına da değindi.
Bu saldırılar Aytu, Maysira, Ayn el Delb, Badaran ve Karak'ın yanı sıra Beyrut'taki Basta ve Neveyri'de ve kuzey, güney, Bekaa ve Cebel Lübnan'daki diğer çeşitli bölgelerde meydana geldi. Frangieh ayrıca, askeri bir hedefe ulaşmak için bir binayı tamamen yok etmenin ve aileleri ortadan kaldırmanın hukuki olmadığına dikkat çekti.
Frangieh, askeri hedef kavramının uluslararası hukukta çok sınırlı olduğunu, ancak İsrail'in hem Gazze'de hem de Lübnan'da işlediği suçları meşrulaştırmak için tüm savaş kavramlarını ve ilkelerini kasıtlı olarak çarpıttığını belirtti.
İsrail'in sivillere yönelik zararı azaltmak için zorunlu önleyici tedbirleri de göz ardı ettiğini vurgulayan Frangieh, tahliye için yapılan uyarıların bile muğlak olduğunu ve yasal gereklilikleri karşılamadığını sözlerine ekledi.
Örneğin, bu uyarılar genellikle gece geç saatler gibi uygunsuz zamanlarda yapılıyor ve tahliye için bir zaman dilimi belirtilmiyor. Bazen saldırılar uyarıların yapılmasından 15 dakikadan daha kısa bir süre sonra gerçekleştiriliyor.
Lübnan, İsrail'in saldırılarıyla ilgili olarak BM Güvenlik Konseyi'ne çok sayıda şikayette bulunmuş olsa da Konsey tarafından henüz bir adım atılmadı.
Kaynak: Mepa News