Shahenda Naguib | Middle East Eye | Tercüme: Mepa News
İsrail'in Ekim ayında Gazze'ye saldırmasından bu yana Mısırlı asker Muhammed Ömer* kendini çaresiz hissediyor.
23 yaşındaki Ömer, geçtiğimiz yıl Mısır'ın Kuzey Sina bölgesinde, Gazze'nin Refah sınırı boyunca devriye subayı olarak görev yaptı. Bölge Mısır ve İsrail arasındaki güvenlik anlaşmalarına göre askerden arındırılmış bir bölgenin parçası ve burada sadece hafif silahlara sahip askerlerin konuşlanmasına izin veriliyor.
Askerlerin Kuzey Sina'daki birliklerine gitmeden önce dinlenmek için uğradıkları Port Said'de izinli olduğu sırada Middle East Eye'a verdiği demeçte "Yardım edebileceğinizi ama zincire vurulduğunuzu ve halkınızı katledilmekten kurtaramayacağınızı bilmek acı verici" dedi.
"Refah'taki İsrail bombardımanının ne kadar yoğun olduğunu izliyor ve duyuyoruz ve düzinelerce Filistinli ailenin sınırdan geçtiğini görüyoruz."
İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşı bugüne kadar çoğu kadın ve çocuk 37.000'den fazla Filistinlinin ölümüne neden oldu.
İsrail'in 1979'daki barış anlaşmasından bu yana müttefiki olan Mısır, çatışmaların başladığı Ekim ayından bu yana, İsrail ordusunun Mayıs ayında Mısır ile arasındaki stratejik Refah sınır kapısını ele geçirmesi ve bu ayın başlarında İsrail askerleriyle girdiği silahlı çatışmalarda en az iki askerinin ölmesine rağmen, İsrail'e karşı büyük ölçüde çatışmacı olmayan bir tutum sergiliyor.
MEE'ye konuşan Ömer, "Gece gündüz eğitim yapıyoruz, Siyonist düşmana karşı marşlar tekrarlıyoruz ve ordunun ne kadar hazır olduğuna dair övünen haber bültenleri duyuyoruz ama bu düşman binlerce kardeşimizi öldürürken biz boş boş oturuyoruz" diye konuştu.
Middle East Eye, aralarında Ömer'in de bulunduğu beş Mısırlı askerle görüştü. Bu askerlerin çoğu hükümetin Gazze'deki savaşı ele alış biçiminden ve İsrail sınırında arkadaşlarının öldürülmesinden duydukları memnuniyetsizliği dile getirdiler.
Genç asker kendisini ve meslektaşlarını zorlu koşullara dayanmak ve sofistike hedeflerle savaşmak üzere eğitilmiş "elit savaşçılar" olarak görüyor. Birliğinin Ekim ayından bu yana Kuzey ve Orta Sina'daki terörle mücadele biriminden daha seçkin ve iyi eğitimli birliklerle takviye edildiğini de sözlerine ekledi.
Ömer bu ayın başlarında İsrail askerleriyle girdikleri çatışmalarda iki yoldaşını kaybettiğini ancak ölümlerinin Mısır ordusu, üst düzey liderleri ve Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi tarafından neredeyse hiç takdir edilmediğini söyledi.
Mısırlı yetkililerin sessizliği arasında, Feyyum'dan iki asker geçen ay Refah sınırı yakınlarında İsrail güçleriyle girdikleri çatışmalarda öldükten sonra memleketlerinde toprağa verilmişti.
Her ikisi de 22 yaşında olan iki askerin kimlikleri Abdullah Ramazan ve İbrahim İslam Abdülrezzak olarak açıklandı.
Öldürülen askerler için yaygın bir sempati olmasına rağmen, askeri bir cenaze töreni ya da herhangi bir üst düzey tanıma yapılmadı ve devlete bağlı medya ölümlerini haberleştirmedi.
Ömer, yoldaşı Abdullah Ramazan'ın öldürülmesi nedeniyle birliğindeki moralin düşük olduğunu söyledi.
Ramazan'ın görev yaptığı müfrezeden farklı bir müfrezede görev yapan Ömer, hükümetin tepkisinin saygısızca olduğunu söyledi.
Ömer, "Nasıl olur da şehit Ramazan onurlandırılmaz, adı anılmaz ve cenazesinde üst rütbeliler bulunmaz?" diye sordu.
"En düşük rütbeli polis bir trafik kazasında öldüğünde askeri cenaze töreni düzenlenirken, Siyonistlerle savaşan Ramazan gizlice gömülüyor. Ne utanç verici!" diye ekledi.
"Kanım boşa gidecek"
Ömer, Ramazan'ın ölümünden sonra komutanlarının kendilerini sakinleştirmeye çalıştığını söyledi ve "düşman Filistinlilerin öldürülmesini haklı göstermek ve İsrail'in her taraftan saldırıya uğradığını dünyaya anlatmak için bunu propaganda olarak kullanmak amacıyla bizi bu işe bulaştırmaya çalışıyor" dedi.
Benzer gerekçeler 24 yaşındaki Ahmed Tevfik'in İsmailiye'de mekanize piyade olarak görev yaptığı birliğe de aktarıldı. "Manevi işler subayı bize Mısır'ın ateşkes için bastırdığını ama Netanyahu hükümetinin Araplara ve Müslümanlara yönelik saldırganlığını sürdürmek için Mısır'ı savaşa itmek istediğini söyledi."
Hem Tevfik hem de Ömer, diplomatik açıdan karmaşık olan mevcut durumda çatışmada ölürlerse, ölümlerinin bir hiç uğruna olacağından endişe ediyor:
"Şehit olursam kanımın boşa gideceğinden endişe ediyorum. Ramazan öldü ve onu savunmak için tek bir kurşun bile atılmadı."
Tevfik, askerlerin benzer korkuları olduğu için birliklerinde moralin düşük olduğunu söyledi.
"Bu adamların [zorunlu] hizmete dayanmalarını sağlayan tek düşünce, şehit olarak ölme ya da vatanları için ölme olasılığı" dedi.
Tevfik, "Hükümet kayıtsız kalmaya devam ederse, askerler şehit Muhammed Salah gibi düşmana ateş etmekten kendilerini alıkoyamayacaklar" diye ekledi.
Geçtiğimiz Haziran ayında 23 yaşındaki Mısırlı polis Muhammed Salah üç İsrail askerini öldürmüş ve ikisini de yaralamıştı. Daha sonra İsrail güçleri tarafından vurularak hayatını kaybetmişti.
Ancak Sina'da sıhhiye eri olarak görev yapan ve askerliğinin son aylarında olan 25 yaşındaki Mostafa Mervan* Mısır'ın savaşa girmemesi için dua ettiğini söyledi:
"Televizyonda askeri geçit törenlerinde gördüğünüz binlerce asker, savaşacak olanlar değil. Ateş etmeyi ya da yaralı bir asker arkadaşına bakmayı bilmeyen binlerce asker var."
Mervan bu askerlerin temel kampta sadece 45 gün eğitim gördüklerini ve Sovyetler Birliği zamanından beri depolanan silahları kullandıklarını söyledi.
"Dünyanın en güçlü ve sofistike ordusu tarafından desteklenen bir ordu karşısında ne yapacaklar?" diye soran genç sıhhiye eri, ABD'nin İsrail'e verdiği desteğe atıfta bulundu. "Ben hain değilim ama gerçekçi olmak lazım."
Mervan, cerrah olmasına rağmen bir askeri sıhhiye olarak sadece temel ekipmanlara sahip olduğunu ve komutanlarının kötü niyetli ve yozlaşmış olduğunu da sözlerine ekledi.
"Filistinlilere yardım etmenin pek çok yolu var ama Mısır ordusunun savaşa girmesi çözüm değil” dedi ve ekledi:
"Cephedeki askerlerin kanının ucuz olmasına şaşırmadım ama tüm Mısırlıların kanı ucuzlayınca sonuç bu oldu.”
“Zorunlu askerlik”
Mervan ordunun hazır olmaması nedeniyle savaş karşıtıyken, Kahire'de bir hava savunma müfrezesinde görev yapan Tamer Samir* Mısır'ın Filistinlilere yardım etmek için müdahale etmesi gerektiğine, ancak kendisinin bu orduda yer almaması gerektiğine inanıyor.
Mısır anayasasına göre 18-30 yaş arası erkekler en az 18 ay orduda görev yapmak zorunda, ardından göreve çağrıldıkları takdirde dokuz yıl hizmet etme zorunluluğu var.
Uluslararası bir özel üniversiteden mezun olan ve varlıklı bir aileden gelen 22 yaşındaki Samir, zorunlu askerliğin mantıklı olmadığına inanıyor.
"Benim gibi iyi eğitim alma şansına sahip olan ve dil bilen kişiler hizmet etmeye ve savaşmaya zorlanmamalı çünkü iş veya ekonomi gibi başka yollarla ülkenin kalkınmasına yardımcı olabiliriz."
Güçlü bir bağlantı sayesinde Samir'in ailesi, her gece eve gidebileceği ve sadece idari işler yapabileceği daha sakin bir görev yeri bulmayı başardı.
"Savaş ve siyaset hakkında pek bir şey bilmiyorum ama askerliğimi bitirmek için sabırsızlanıyorum."
Samir gibi pek çok Mısırlı da ya askere gitmemek, askere gitmeyi ertelemek ya da büyük şehirlerde veya silahlı kuvvetlerin idari veya ticari kollarında görev almak için bağlantılar arıyor. Sonuç olarak pek çok yoksul ve eğitimsiz genç erkek cephede, sınırda ya da silahlı gruplarla karşı karşıya kalıyor.
Ramazan'ın cenazesine katılmak üzere Feyyum'a gelen ve Şeyh Zuveyd'de terörle mücadele görevlisi olan Mücahid Nasır* MEE'ye şunları söyledi: "Cephede ve sınırda sadece yoksul kökenli askerler bulursunuz; çiftçilerin, işçilerin, balıkçıların ve yoksul insanların çocukları."
Kendisi de Feyyumlu olan Nasır, "Abdullah Ramazan, İbrahim Abdülrezzak, Muhammed Salah, hepsi fakir insanların çocuklarıydı ve hayatlarını ulus için feda ettiler ve hükümet onların hakları için savaşmak ya da onları savunmak için bile kılını kıpırdatmadı" dedi.
"Askere alınanların çoğu hizmet etmeye zorlanıyor, yoksullar, başka alternatifleri yok ve bir bağlantıları da yok. Sina'ya gidiyorlar ve ya İsraillilerle ya da aşırı militanlarla savaşıyorlar."
*Güvenlik nedeniyle isimler değiştirilmiştir.
Kaynak: Mepa News