Bugün, Cammu ve Keşmir'in mazlum halkı, dünyanın dört bir yanından haklı mücadelemizi destekleyenlerle birlikte, yiğit şehit Burhan Muzaffer Vani'ye en içten saygılarını sunmak üzere bir araya gelmektedir. Allah ve aziz vatanları uğruna değerli hayatlarını feda eden binlerce şehit arasında Burhan Muzaffer'in yıldızı parlamaktadır. Bu büyük şehitleri onurlandırmak için, onların mukaddes özgürlük arayışını, bedeli ve koşulları ne olursa olsun, işgalci Hint güçleri bölgeden tamamen çekilene kadar sarsılmaz bir kararlılıkla sürdürmeliyiz. Bu güçlerin tamamen çekilmesinden başka hiçbir şey işgal altındaki bölgenin direnişçi halkı için kabul edilemez olacaktır.
Mevcut kanlı ateşkes hattını kalıcı bir sınır haline getirmeye çalışan bazı fırsatçı ve çıkarcı unsurların yanı sıra çıkar çevrelerinin temsilcileri de vardır. Böylece mazlum milletimiz Hindistan'ın acımasız askeri işgali altında acı çekmeye devam ederken, bu kiralık piyonlar hayatlarını savurgan bir şekilde geçirebilecekleri özgür bir ortama sahip olacaklardır. Ancak şundan emin olabilirsiniz ki bu tür basiretsiz kişiler ne ilahi adaletin sonuçlarından kaçabilecek ne de mücahitlerin gazabından kendilerini kurtarabileceklerdir.
Bu tarihi vesileyle, etkin küresel güçlerin ve kurumların dikkatini adalet, insan hakları ve demokratik haklar konusundaki son derece karmaşık ve kritik duruma çekmek istiyoruz. İşgal altındaki ülkenin halkı büyük bir direnç ve kararlılıkla zorluklara karşı cesurca mücadele etmektedir. Sadece ata topraklarından ve ekonomik kaynaklarından mahrum bırakılmakla kalmamakta, aynı zamanda sistematik olarak marjinalleştirilimekte ve istihdam fırsatlarından dışlanmaktadırlar. Devlet dışı yerleşimcilerin bölgeye iskanını teşvik eden politikalar, Müslüman çoğunluğu giderek azınlığa dönüştürmektedir.
Genç nesil farklı bahanelerle, acımasızca öldürülmektedir. Binlerce aktivist ve lider, Keşmir ve Hindistan'daki farklı hapishanelerde, temel olanaklardan mahrum ve sıkı zincirlerle bağlı olarak mücadele etmektedir. Hayatta kalma mücadelesi vermektedir ve sayısız zorlukla karşı karşıyadır. Dini kuruluşlar sınırlamalar getirilerek kısıtlanmakta, kurum ve vakıflarına el konulmaktadır. Dahası, iletişim kanalları ve eğitim sistemleri aracılığıyla Hint söylemini dayatmak için amansız çabalar devam etmektedir. Küresel barışın ve insan haklarının koruyucularının, bilerek ya da bilmeyerek Keşmir halkını yüzüstü bıraktıkları ve onları binlerce işgalci gücün insafına terk ettikleri açıktır.
Bu kritik noktada, Pakistan milletine ve liderliğine, özellikle de iktidar koltuklarında bulunanlara, Keşmir meselesine iç çatışmalardan daha fazla öncelik vermeleri çağrısında bulunuyoruz. Topraklarımızın ve halkımızın varlığı büyük bir tehlike altındadır ve konuya büyük bir ilgiyle odaklanmamız önemlidir. Sadece söylemler, içi boş protestolar ve sembolik davranışların ötesine geçmeli ve bunun yerine ahlaki ve anayasal sorumluluklarımızı yerine getirecek somut ve fayda getirecek eylemlerde bulunmalıyız. Bunu yapmamak sadece tarihin sayfalarında kınanmaya yol açmakla kalmayacak, aynı zamanda yüce Allah'ın gazabından kaçma ihtimalini de ortadan kaldıracaktır. Yüce Allah bizlere yükümlülüklerimizi idrak etme ve yerine getirmek için hikmet, kuvvet ve cesaret ihsan etsin.
Bu değerlendirmede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.