Kitabın adı: Kent İlişkileri
Yazar: Rasim Özdenören
Yayınevi: İz Yayıncılık
Sayfa: 200
Basım: 1998
22 Temmuz 2022 günü tedavi gördüğü hastanede vefat eden Rasim Özdenören Türk Edebiyatı’nda bilinen öykücü, yazar ve düşünür kimliğinin yanı sıra kalemiyle “Müslümanca düşünme ve yaşama” üzerine gayret sarf eden önemli bir kişilikti. Kendisi Türk öykücülüğünün ve deneme yazarlığının gelmiş geçmiş en usta kalemlerden biri olarak temayüz etti.
Yazarın 1998 yılında kaleme aldığı bu eser başlığından ötürü ilk etapta kentler dair sosyolojik ve ekonomik bir takım bilgiler ve istatistikler içeriyor gibi dursa da hakikatte bu şekilde olmadığını yazar kitabın giriş kısmında şu şekilde ifade etmiştir:
"Çünkü bu denemelerin anlatmak istediği husus değindiğim gibi teknik bir çalışmamın sonuçlarını sunmaktan uzak ve böyle bir amaçla ilgisiz bulunmaktadır. Bu denemeler, bütünüyle kent olgusunun, insanın varlık yapısının doğal bir yönsemesi olarak meydana geldiğini/getirildiğini anlatmaya çalışıyor."
Yazar eserinde, kent ve insan ikilemine, kent kurmanın insan için kaçınılmaz olduğuna değiniyor. Yine kent olgusuna bir bakıma eş anlamlı olarak el aldığı uygarlık olgusunun da insanın temel yönelimi olduğunu ifade ediyor. Yazara göre uygarlıkların yozlaşması ve yozlaştırılması o gerçeğin (uygarlık kurmak) reddini gerektirmez. Bedenini örten insan tabiatı da örterek kentleri ve uygarlıkları kurar.
Denemeler şeklinde yazılan kitapta Özdenören, kimi zaman mukayeseli olarak Doğu ülkeleri ile Batı ülkelerini ele alırken "Cahit’in Maraş'ı ya da ya Maraş yoksa" başlığıyla ele aldığı yazısında doğduğu kent olan Kahramanmaraş'tan da bahseder. Yazar yine denemelerinde pencere olgusuna, mabet olgusuna, yolcu ve yolculuk olgusuna, kentlerin kokularına ve seslerine, kentlerde ölüm olgusuna değinmiştir. Kentte var olan huzur anlamında Amasya ve Paris örneklerini ele alırken "kaçış ve hicret" kıyaslamasında Atinalı Timon’dan bahseder. Yazar -kendi düşünce yapısına göre- bir şehri terk edişin "kaçış ya da hicret" olmasının farklılıklarını ele alır.
Kitap, yoğun duygu içeren kimi cümleler ilk etapta zihni yorsa da "insana ait şeyler" bakımından "kenti ve kentlere ait şeyleri" ele alması açısından önem arz etmektedir.
Okura fikir vermesi açısından kitaptan birkaç alıntı:
"Çünkü insan yalın tabiat içinde yaşamaz.O, tabiatı yaşayabileceği hale dönüştürür, bu demektir ki kent kurar.Kentten kaçan ya geri kente döner veya gittiği yeri kentleştirir."
"Modern hayat,hiç bilmediğin bir kentte, dünyanın en büyük kentinde bile olsanız, hiç kimseyle hiçbir şey konuşmadan,size asla hiç kimseyle konuşma ihtiyacı hissettirmeden gündelik işinizi kendi kendinize yapmanız sağlıyor.Yeter ki sizin yerinize konuşmanın işlevini yerine getirebilecek parasal tedarikinizi hazırlamış olun."
"Kent hayatında zaman içinde bir kokuşmuşluk, sapkınlık, çarpıklık ve istenmeyen her şey görülüyorsa aynı durum kır hayatı için de söz konusudur. Kentte yaşayanlara kıra pastoral senfoniler düzebilir ama kırda yaşayanlar da kent hayatına girmeye can atar."
"Yeni kent kendisiyle ilk defa karşılaşılan kent değildir.Yeni kent ona yolu düşmüş olan yolcuya verecek hediyesi olan kent demektir."
Bu içerik Zehra Çamdalı tarafından Mepa News için hazırlanmıştır.