Kızılay Başkanı Kerem Kınık ile Suriyeli sığınmacılarla ilgili tartışmaları ve Kızılay’a bağışlanan kanların yurtdışına satıldığına dair iddiaları Gazete Habertürk'ten Kübra Par'a değerlendirdi. Kerem Kınık röportajından ilgili bölümler şu şekilde:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “3.5 milyon Suriyeliyi ilanihaye burada tutamayız” diyerek dönmeleri gerektiğini işaret etti. Sizce giderler mi, gitmeliler mi?
Sivil bir insani yardım aktörü olarak, bir gün bu dönüş olacaksa, insanların gerçeklerle yüzleşmiş, yani gönüllü olarak bu dönüşü gerçekleştirmeleri gerektiğini düşünüyorum. Kesinlikle zorlamayla olmamalı, buna başta biz karşı çıkarız. Zaten uluslararası insancıl hukuk açısından da böyle olmalı. Dünyadaki 65 milyon mülteciye baktığımızda, bu mültecilerin kendi ülkeleri dışında geçirdikleri sürenin ortalama 17 yıla çıktığını görüyoruz. Çatışmaların uzaması göç hareketinin tersine gerçekleşmesini engelliyor. Türkiye’deki Suriyelilerin maruz kaldığı ihlaller, katliamlar unutulur gibi değil. En az 600 bin sivilin öldürüldüğü bir krizden bahsediyoruz. Ayrıca dönecek evlerinin olmaması dönüşü zorlaştırıyor. Zaman zaman araştırma yapıyoruz. “Güvenlik sağlanırsa, döndüğümde artık çoluğumun çocuğumun geleceğinden emin olabileceksem, hemen dönerim” diyen yüzde 60’lık bir kitle var.
Bu araştırmayı Kızılay olarak siz mi yaptırdınız?
Bu resmi bir araştırma değil. Toplum merkezlerimizdeki görüşmelerde aldığımız veriler sonucunda, Suriyelilerin yarısından fazlasının uygun şartlarda dönebileceğini i fade ettiğini söyleyebilirim.
Suriyeliler buraya geleli 7 yıl oldu. Bu 7 yılda yeni çocukları dünyaya geldi. 270 bin bebek doğdu, evlendiler, iş buldular. Bazıları yerleşti ve Suriye’deki kriz de kısa vadede çözülecek gibi durmuyor. Cumhurbaşkanı “İlanihaye kalamazlar” diyor ama sizce kaçı Türkiye’ye bu kadar yerleştikten sonra gönüllü olarak gidecek?
Gerçekçi bir perspektifle yarısının iyi şartlar altında dönmek isteyeceğini ama yarısının burada kalacağını düşünüyorum.
Peki Suriyeliler Türkiye’de olmaktan memnun mu?
Suriyeliler arasındaki suç oranlarına baktığımızda, Türkiye’de kendi toplumumuzdaki suç oranlarının aşağı yukarı yarısı olduğunu görüyoruz; bizde yüzde 3, Suriyeliler’de ise yüzde 1.3’e yakın bir oran var. Bu da burada dikkatli olmaya çalıştıklarını, bir otokontrol mekanizmasına sahip olduklarını gösteriyor. Sokaklarda, turizm alanlarında, insanları rahatsız edecek görüntüler oluşturmamaya gayret ediliyor. Türkiye’nin yüklendiği fedakârlığın farkındalar.
Türkiye’deki Suriyeliler hangi şartlarda yaşıyorlar? Nasıl ortamlarda çalışıyorlar?
Aslında önce, “Türkiye’de kimler kalıyor?” demek lazım. “3.5 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapıyoruz” ifadesi bazı gerçekleri örtüyor. Türkiye’de, yaklaşık yüzde 75’i kadın, çocuk ve 65 yaş üstü olan Suriyeliler yaşıyor. Yani bakıma muhtaç olan kesim. Bunların ailelerinin bir kısmı Suriye’de savaşıyor. 3 aile burada, başında ailesi reisi olarak bir erkek var. Diğer 2 ailenin erkeği Suriye’de savaşıyor. Bu erkek de kalanların geçimini sağlamak için burada duruyor. Bazen, “Erkek Suriyeliler gitsin, ülkelerinde savaşsın” deniliyor. Bu ifadeleri kullanmadan önce sosyal dokuyu iyi anlamak lazım. Türkiye’den Avrupa’ya giden Suriyeliler, seçilerek götürüldü. Mesleği olanlar, belirli etnik gruplar, belirli aileler ve belirli IQ seviyesindekiler gitti.
Peki, buna niye müsaade ettik?
Türkiye, bu hadiseye bir varlık olarak bakmadı; “Kimsin, mesleğin ne, kaç yabancı dil biliyorsun?” demedi. Ağlayanı içeriye aldı.
TOKİ’nin bölgede konutlar yapacağı ve Suriyelilerin dönüşünün sağlanacağı konuşuluyor. Kızılay olarak sizin bir çalışmanız var mı?
Hayatın normalleştirilmesine yönelik çok kapsamlı çalışmalar yapıyoruz. Fırat Kalkanı başarılı bir örnek oldu. Terör unsurlarından temizlenip Suriyeliler kendi güvenliklerini sağladıktan sonra, Cerablus’ta Sağlık Bakanlığı’mızla bir hastane açtık. El Bab’da 50 yataklı bir hastanemiz bitmek üzere. Bunun dışında okullar yapıyoruz. Cerablus operasyonu sonrasında ve 7 yıl boyunca Türkiye’ye gelip ardından Suriye’ye dönen insan sayısı yaklaşık yarım milyona ulaştı. Kızılay olarak şu an Fırat Kalkanı bölgesinde kalıcı bin adet konut yapıyoruz.
Bunu daha önce duyurdunuz mu?
“İdlib’de yapacağız” diye duyurduk. Ama İdlib’de güvenlik şartları kötüleşince bunu Fırat Kalkanı bölgesine aldık. Orada şimdi zemin hazırlıkları devam ediyor. Bunlar 2 oda, 1 mutfak ve banyodan oluşan 45’er metrekarelik konutlar. İnşaat başladıktan sonra sanırım 6 ay içinde bitebilecek bir proje. Buna benzer projelerle, çadırlarda yaşayan insanları normal hayata dahil etmeye gayret ediyoruz. Çünkü güvenliğin oluşması için şehirlerin kurulması, ticaretin canlanması gerekiyor.
Peki, Kızılay dışında TOKİ de orada kalıcı konut yapıyor mu?
TOKİ yapmıyor ama oradaki yerel unsurlara finansman sağlanıyor.