Kapsamlı bir araştırma, 16 ile 19. yüzyıllar arasında köle ticaretiyle Amerika kıtasına taşınan milyonlarca Afrikalının başına neler geldiği hakkında detaylı ve beklenmedik ve kimisi sarsıcı bulgular ortaya koydu.
50 binden fazla kişinin katıldığı araştırma, köle ticaretinin, bugün Amerika kıtasında yaşayanların genetik yapısına nasıl yansıdığına odaklıydı.
1515'ten 1850'lere kadar 12,5 milyon Afrikalı, köle olarak alınıp satıldı.
Afrika'dan köleleştirilerek yola çıkarılan Afrikalı erkek, kadın ve çocukların 2 milyon kadarı yollarda öldü.
Afrikalıların kaderi, tecavüz, kötü muamele, hastalık ve ırkçılıktan da derin bir şekilde etkilendi.
Tüketici genetiği şirketi 23andMe adlı şirketin girişimiyle yapılan ve Atlas Okyanusu'nun iki yakasından Afrika kökenli 30 bin kişinin de katıldığı DNA araştırmasının bulguları, genetik araştırmalara odaklı bir Amerikan dergisi olan American Journal of Human Genetics'te yayımlandı.
Araştırmanın amacı neydi?
Fransız Haber Ajansı'na konuşan 23andMe şirketinden nüfus genetiği uzmanı Steven Micheletti, araştırmanın amacının, Amerika kıtasındaki ülkelerin gen haritasına ilişkin bulgularla, köle ticareti yapan gemilerinin kayıtlarını karşılaştırmak, bu bilgilerin birbirini doğrulayıp doğrulamadığını görmek olduğunu söyledi.
İnsanların Afrika'nın hangi bölgesinden alınıp nereye götürüldükleri konusundaki tarihi bilgiler çoğunlukla bugünün genetik bulgularıyla örtüşüyordu.
Ama Micheletti, bulguların, bazı durumlarda şaşırtıcı derecede uyumsuz olduğunu da gördüklerini söylüyor.
Araştırma, Afrika kökenli Amerikalıların büyük çoğunluğunun, en büyük köle ticareti hattı üzerinden, yani bugünkü Angola ve Kongo Demokratik Cumhuriyeti'nin bulunduğu bölgelerden getirildiğini doğruladı.
Beklenmedik sonuçlar
Şaşırtıcı olan ise, günümüz Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika ülkelerindeki nüfus içinde, kökleri bugünkü Nijerya'ya dayananların sayısının, bu bölgeden getirildiği kayda geçen kölelerin sayısına oranla çok daha yüksek olmasıydı.
Araştırmacılar, bunun 1619 ile 1807 tarihleri arasında yapılan sömürgeler arası köle ticaretiyle açıklanabileceğini düşünüyor.
O dönemde İngiliz köle tüccarları tarafından Karayipler'e götürülmüş olan Nijerya kökenli Afrikalıların, kölecilik konusundaki yasakların etkisi arttıkça, buralardan, Amerika kıtasında köle emeği talebi olan diğer bölgelere nakledilmiş olabilecekleri düşünülüyor.
Araştırmacılar, benzer bir şekilde köle ticaretinin ilk hedeflediği bölgeler olan, Senegal ve Gambia'dan getirilenlerin, bugünün genetik haritasındaki oranının, gerektiğinden daha düşük olduğunu da fark etti.
Bunun iki korkunç sebebi olabileceği düşünülüyor: Bu bölgelerden getirilenlerin çoğu sıtma ve diğer tehlikeli hastalıkların çok yaygın olduğu pirinç tarlalarında çalıştırılmıştı. Ayrıca bir dönem çocuk kölelerin oranı çok yüksekti ve bunlar muhtemelen bir aydan uzun süren okyanus seyahatinden sağ çıkamadılar.
Köleleştirilen kadınlara yapılanları da sergiliyor
Bir başka tüyler ürpertici bulgu ise, köleleştirilen kadınların Amerika kıtasının bugünkü gen havuzuna etkisi ve bunun muhtemel sebepleriyle ilgili.
Araştırmacılar, köleleştirilerek Afrika'dan getirilenlerin çoğunun erkek olmasına karşın, günümüz gen havuzunda Afrikalı kadın etkisinin kuvvetle ağır basmasının, bu kadınlara köleciler tarafından yaygın bir şekilde tecavüz edilmesiyle ilgili olduğunu düşünüyor.
Latin Amerika'nın bugünkü gen havuzunda, her 1 Afrikalı erkeğe karşı 17 Afrikalı kadın var.
Araştırmacılar, bunun bir çok Latin Amerika ülkesinde "branqueamento" adı verilen bir "ırkı melezleştirerek beyazlaştırma" politikası çerçevesinde, Avrupa'dan beyaz erkeklerin bu ülkelere göçünün teşvik edilmesiyle ilişkili olduğunu düşünüyorlar.
Britanya'nın sömürgesi olan bölgelerin gen havuzunda Afrikalı kadınların erkeklere oranı ikiye bir gibi daha düşük bir oran ama yine de kadın ağırlığı aynı tarihi soruna dikkat çekiyor.
Okyanus ötesi köle ticaretinin yasaklandığı son dönemlerde, köleleştirilmiş insanların, yeni kuşak köleler edinmek amacıyla çocuk sahibi olmaya zorlandığı da yine bu çalışmanın ortaya çıkardığı bir başka bulgu oldu.
Amerika Birleşik Devletleri'nde, köleleştirilmiş Afrikalı kadınlara, çocuk sahibi olmaları karşılığında "özgürleştirme" vaat edilmesi köleciliğin son dönemlerinde yaygın bir politikaydı. Yine ABD'de farklı ırklardan insanların evlenmesini yasaklayan ırkçı yasalar da uzun süre gen havuzunu etkileyen bir faktör oldu.