ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin İran'ın İsrail'e yönelik tarihi füze ve insansız hava aracı saldırısına tepkisi iki yönlü oldu: Washington bir yandan "demir gibi sağlam" müttefiki İsrail'in her zaman yanında olacağına dair taahhüdünü yinelerken, diğer yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümetine bölgeyi daha geniş çaplı bir savaşa sürükleyebilecek yeni adımlar atmaması çağrısında bulundu.
Analistlere göre önümüzdeki günler bu iki seçeneğin birbiriyle uyumlu olup olmadığını ya da iki hükümetin önceliklerinin çatışıp çatışmadığını gösterecek.
Kısa vadede 13-14 Nisan'daki İran saldırısı hem İsrail hem de ABD'deki destekçileri için bir darbe niteliğinde. Washington merkezli Quincy Institute for Responsible Statecraft'ın başkan yardımcısı Trita Parsi'ye göre bu saldırı İsrail'e askeri destek için yeni bir gerekçe sunarken dünyanın yedi ay süren savaşta Gazze'de işlendiği belirtilen ihlallere odaklanmasını da zayıflatıyor.
Parsi, Netanyahu'nun ABD'nin itidal çağrılarına kulak tıkamasının Biden yönetimini İsrail'e olan siyasi ve ideolojik bağlılıkları nedeniyle daha da zor durumda bırakabileceğini ve bunun da Washington'u daha büyük bir savaşa sürükleyebileceğini sözlerine ekledi.
Al Jazeera'ye konuşan Parsi, "İsraillilere Biden tarafından bunu bir zafer olarak kabul etmeleri ve burada durmaları söylendi. Bu her ne kadar faydalı olsa da, Netanyahu'nun son yedi ay boyunca Biden'ın tavsiyelerine ve uyarılarına sistematik olarak karşı çıktığı göz önünde bulundurulduğunda yeterince güçlü ve açık bir mesaj değil."
"Bölge açısından uçuruma doğru gittiğimiz göz önüne alındığında, Biden'ın İsrail ve Netanyahu'nun tüm bölgeyi bir savaşa sürüklememesi için kırmızı bir çizgi çizme konusunda çok daha net ve güçlü olması gereken bir andayız.”
'Gerçek Vaat' Operasyonu
Biden hafta sonu gezisini yarıda keserek Washington DC'ye dönerken, İran Cumartesi günü İsrail'e yüzlerce insansız hava aracı ve füze fırlattı ve Tahran operasyonu "Gerçek Vaat" olarak isimlendirdi.
Söz konusu saldırı İran'ın İsrail'e ilk kez doğrudan saldırısını temsil ediyordu ve İranlı yetkililer bunun "caydırıcılık" sağlama amacı taşıdığını söyledi. İsrail'in 1 Nisan'da Suriye'nin başkenti Şam'daki İran konsolosluğuna düzenlediği ve aralarında iki İranlı generalin de bulunduğu sekiz kişinin ölümüne neden olan saldırıya doğrudan bir yanıt niteliği taşıyan bu saldırı, diplomatik normları ihlal ettiği gerekçesiyle geniş çapta kınandı.
Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi uyarınca, ülkelerin büyükelçilikleri kendi egemenlik alanlarıyla eşit kabul edilir: Yasal olarak, Suriye'deki İran diplomatik misyonunun bombalanması İran topraklarına yapılan bir saldırıya eşdeğerdi.
Ancak bazı analistler Tahran'ın saldırılarının Washington'a bir sinyal niteliği taşıdığını öne sürdü. ABD ve İsrail, 300'den fazla fırlatmanın neredeyse tamamının önlendiğini ve sadece küçük çaplı hasar meydana geldiğini açıkladı.
Washington DC Arap Merkezi İcra Direktörü Halil Cahşan'a göre bu saldırı, Tahran'ın İsrail'in konsolosluğuna yönelik saldırısına kaçınılmaz bir yanıt vermesini sağlarken, daha sürpriz bir saldırıdan ya da vekil güçlerden kaynaklanabilecek ve daha az kontrol edilebilir bir çatışmayı tetikleyebilecek bazı değişkenleri ortadan kaldırdı.
Al Jazeera'ye konuşan Cahşan, "Komplo teorilerine pek meraklı değilim ama son birkaç gündür taraflar arasında bu konuda bir koordinasyon olduğunu hissediyorum" dedi ve bunun bölgedeki üçüncü taraflar aracılığıyla yapıldığına dikkat çekti.
"Tahran ve Washington arasında pek çok bilgi paylaşıldı. Dolayısıyla [saldırı] sürpriz değildi... Bu başka yollarla yapılan bir tür siyasi tiyatro.”
Pazar günü Reuters haber ajansı, Biden yönetiminden bir yetkiliye dayandırdığı haberinde ABD'nin saldırı öncesinde ve sonrasında İsviçreli aracılar vasıtasıyla İran ile temas kurduğunu bildirdi. Ancak yetkili, İran'ın "imha etmeyi ve zayiat vermeyi " amaçladığını savunduğu fırlatmalardan önce "bildirim" yaptığını reddetti.
"Kundakçı ve itfaiyeci"
Saldırının ardından İran'ın BM misyonu yaptığı açıklamada İsrail'e karşı başka bir misilleme planı olmadığının sinyalini vererek "mesele sonuçlanmış sayılabilir" ifadesini kullandı.
"Ancak İsrail yönetimi başka bir hata yaparsa İran'ın yanıtı çok daha sert olacaktır" denilen açıklamada ABD'ye "uzak durması" uyarısında bulunuldu.
ABD'li ve İsrailli üst düzey yetkililer saldırıdan sonraki saatleri telefon trafiğiyle geçirirken, Biden'ın Netanyahu'ya Washington'un İran'a yönelik bir İsrail saldırısını desteklemeyeceğini söylediği bildirildi.
ABD yönetimi yetkilileri, Biden'ın İsrail'in saldırıya karşı savunmada gösterdiği gücü vurgularken, daha fazla çatışmayı yatıştırmaya çalıştığını söyledi.
Kriz Grubu'nun ABD programı kıdemli danışmanı Brian Finucane'e göre, Biden yönetiminin tepkisi "7 Ekim'den bu yana genel yaklaşımlarının bir örneğini" teşkil ediyor.
Finucane bu yaklaşımın "İsrail-Filistin'de ve daha geniş anlamda Orta Doğu'da hem kundakçı hem de itfaiyeci rollerini oynamak" olduğunu söyledi.
Biden yönetimi, Gazze'deki savaş sırasında İsrail'e maddi ve siyasi destek sağlamaya devam ederken, İsrail'in bölgedeki ihlallerine ilişkin yaygın iddialar nedeniyle yardımın şarta bağlanması yönünde artan bir iç baskı ile karşı karşıya kaldı.
Gazze yetkililerine göre savaşın başlamasından bu yana en az 33.729 Filistinli -ABD’nin desteklediği İsrail tarafından- katledildi.
ABD yönetimi son haftalarda Netanyahu hükümeti üzerinde daha çok retorik baskı uygulamakla ve maddi koz kullanmayı reddetmekle eleştiriliyor. Ancak 1 Nisan'da İsrail'in Gazze'ye düzenlediği ve aralarında ABD ve müttefiklerinin vatandaşlarının da bulunduğu yedi World Central Kitchen yardım görevlisinin ölümüne yol açan saldırı, Biden yönetiminin İsrail'e karşı bugüne kadarki en sert tutumunu takınmasına neden oldu.
Yine de Finucane, ABD silahlarının yıllardır İsrail'in bölgedeki saldırılarına "tartışmalı bir şekilde ABD yasalarını ihlal ederek" olanak sağladığını açıkladı.
"İsrail'in Suriye'deki saldırıları, bu krizi tetikleyen 1 Nisan'daki Şam saldırısı da dahil olmak üzere, ABD tarafından tedarik edilen savaş uçaklarıyla gerçekleştirildi" diyen Finucane, bu kullanımın ABD silahlarının sadece meşru müdafaa için kullanılmasını öngören Silah İhracatı Kontrol Yasası'nı ihlal edebileceğine dikkat çekti.
Oklahoma Üniversitesi Orta Doğu Çalışmaları Merkezi Direktörü Joshua Landis, Nisan ayı başında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin İsrail'in İran konsolosluğuna yönelik saldırısını kınayan açıklamasına ABD, İngiltere ve Fransa'nın karşı çıkmasına dikkat çekerek bunu "normal diplomatik kuralların tırmandırıcı bir ihlali" olarak nitelendirdi.
"Landis verdiği demeçte "ABD bu tırmanışı durdurmanın zamanının geldiğini iddia etti. "Ama aslında İsrail'in tarafını tutarak ve uluslararası normları ihlal ederek yangına körükle gidiyor.”
Netanyahu kulak verecek mi?
Al Jazeera'ye konuşan bazı analistler, mevcut durumun bir sonraki hamleyi tamamen İsrail'in ellerine bıraktığını söylüyor.
Netanyahu ve diğer İsrailli yetkililer henüz yanıt verip vermeyecekleri ve nasıl yanıt verecekleri konusunda bir işaret vermedi, ancak hükümetin bazı üyeleri kesin bir yanıt verilmesi çağrısında bulundu.
"Bence Washington ve Tahran'ın ironik bir şekilde hedeflerinin birbirine yakın olduğu çok açık. Her ikisi de kendi nedenleriyle gerilimin tırmanmasını istemiyor" diyor Ortadoğu Enstitüsü'nde kıdemli araştırmacı olan Firas Maksad
"Netanyahu burada joker oyuncu. Ve ABD için tehlike şu ki, [İsrail] sükunet çağrılarına kulak asmazsa, kendilerini sürüklenmiş ve belki de istemeyerek de olsa İsrail'in yardımına koşmak zorunda kalmış bulabilirler" dedi.
King's College London Güvenlik Çalışmaları Okulu'nda kıdemli öğretim görevlisi olan Andreas Krieg'e göre hem ABD'de hem de İsrail'de bundan sonra ne olacağına muhtemelen iç siyaset yön verecek.
Al Jazeera'ye konuşan Krieg, "Netanyahu'nun acilen bir zafer anlatısına ihtiyacı var, acilen kendi seçmenlerine bir tür güç gösterisi yapması gerekiyor" dedi.
Krieg, "Bu da onu gerilimi tırmandırmaya en yatkın aday haline getiriyor" şeklinde konuştu ve şöyle devam etti:
"Siyasi bekası söz konusu olduğunda kesinlikle her zaman oldukça riskli olmuştur... Yani bu gerçekten İsrail'in güvenlik çıkarlarıyla ilgili değil, kendi siyasi bekasıyla ilgili.”
İsrail Başbakanı, İsrail içinde düzenli ve büyük protestoların hedefi oldu ve pek çok kişi istifasını istedi. Bazı analistler Netanyahu'nun iktidarda kalmak için en iyi şansının savaşı sürdürmek olduğunu öne sürüyor.
Bu arada İran'ın saldırısı, Biden yönetimine Orta Doğulu müttefikine yardım konusunda koşullar koyması için haftalardır yapılan baskıların ardından İsrail'e daha fazla askeri yardım sağlama çabalarını yeniden hızlandırdı.
Pazar günü ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson, bu hafta içinde İsrail'e daha fazla yardım yapılmasını oylamaya sunacağını söyledi.
"[Saldırı] konuyu değiştirdi. Bugün İsrail'in İran'dan eşi benzeri görülmemiş bir saldırı altında olduğunu tartışıyoruz, Gazze'de açlıktan ölen çocukları konuşmuyoruz." diyor Kriz Grubu'ndan Finucane.
"Bir hafta önce tartışma konusu olan Gazze'deki yardım görevlilerine yönelik insansız hava aracı saldırılarından da bahsetmiyoruz."
Oklahoma Üniversitesi'nden Landis, Biden'ın savaşı sona erdirmesi için siyasi baskıyı sürdüreceğini ancak Netanyahu'nun da Biden'ın seçim yılında İsrail'le ters düşmenin siyasi maliyetinin daha da büyük olacağını düşündüğünün farkında olduğunu ekledi.
"Nihayetinde bundan çıkan kötü haber de bu: İsrail kendisini Gazze'de çok uzun sürecek bir savaşa hazırlamış durumda" dedi.
Arap Merkezi'nden Cahşan, ABD'nin uzun süredir devam eden politikası nedeniyle, İsrailli lider nasıl bir yol izlerse izlesin ve bunun bölgesel sonuçları ne olursa olsun, Biden'ın Netanyahu'dan kopacağı bir senaryo düşünemediğini söyledi.
"[Biden] hakkındaki kişisel bilgilerime dayanarak -on yıllar boyunca onu gözlemlemiş ve onunla muhatap olmuş biri olarak- İsrail ile bir anlaşmazlığı nihai sonuca götürebilecek kapasitede olmadığını düşünüyorum" dedi.
"Belki daha fazla laf kalabalığı ve iki taraflı konuşma, ama ciddi bir politika değişikliği? Ben bunu öngörmüyorum."
Kaynak: Mepa News