Lübnan'da çatışmalar ve halkın zor seçimi: Cezasızlık mı kaos mu?

Mohamad Bazzi

Lübnan halk ölümcül bir seçimle karşı karşıya: ya sorumlular cezasız kalacak ya da kaos gelecek

.

Beyrut’ta perşembe günü rakip militanlar arasında bir anda patlak veren çatışmalar, Lübnan’da 15 yıl devam eden iç savaşın anılarını hatırlattı: Çatılarda mevzilenen keskin nişancılar göstericilere ateş açtı, sokaklar aniden ağır makineli silahlar ve RPG’lerle donanmış maskeli kişilerle doldu ve çocuklar okullarında mahsur kaldı.

Taraflar arasındaki çatışmalar, Lübnan’daki en güçlü grup olan ve İran tarafından desteklenen Şii milis grup Hizbullah ile bu grubun müttefiki Şii Emel Hareketi’nin, sağcı bir parti olan Maruni Hristiyan partisini, keskin nişancılar kullanarak kendilerini kışkırtmakla suçlaması ile birlikte bir din savaşı havasına büründü. Bu üç grup da 1990’da sona eren iç savaşta yer almış büyük oyunculardı.

Genel af ve cezasızlık

Bunun haricinde, yedi kişinin ölümü ve onlarca insanın yaralanmasına neden olan çatışmaların geçmişte yaşanan iç savaşa benzetilmesinin tek nedeni katılan tarafların aynı olması değildi. İç savaşın sona ermesiyle birlikte ilan edilen ve Lübnanlı mezhepçi militanlar ile savaş ağalarının savaş sürecinde işlediği suçların yanına kalmasına neden olup bu insanların vekalet ağlarını genişletmesine ve kamu kurumlarını kendi aralarında pay etmelerine fırsat sağlayan genel af, ilerleyen yıllarda Lübnanlı siyasilerin yaptıklarının hesabını vermediği bir kültür ortamının zuhur etmesine de neden oldu. Savaşın bitmesinin üstünden 30 yıldan fazla geçmesine rağmen aynı liderler ve partiler hala gücü elinde tutmakta olup, bu aktörler, otoritelerini azaltmak için yapılan her girişimi mezhepçi söylemlere sığınarak ve çatışmaları tekrar başlatma tehditlerinde bulunarak bertaraf etmeyi başarmıştır.

Çatışmalar Lübnan devletinin halihazırda üç ayrı ancak birbiriyle bağlantılı krizin beraberinde getirdiği yükün altında çatırdadığı bir dönemde başladı: Dünya Bankası tarafından yapılan açıklamada 1850’li yıllardan bu yana dünyada yaşanan en sert üç ekonomik krizden birisi olmaya aday bir mali kriz; ülkedeki mezhepçi partilerin artık iflas ettiği açık olan bir sistemden geriye kalan ganimetleri kapmak için birbiriyle savaştığı bir ortamda zuhur eden siyasi felç; ve geçtiğimiz yılın ağustos ayında Beyrut limanında meydana gelen, 200 kişinin ölmesine ve milyarca dolarlık zarara yol açan devasa patlamanın soruşturmasının sürekli geciktirilmesi söz konusu krizlerdir.

Ekonomik sorunlar

2019’tan bu yana geçen süreçte Lübnan kurunun değerinin %90’ından fazlasını kaybetmesi, hayatta kalabilmek için ithal ürünlere bağımlı olan ülkede dolar kıtlığı ve hiperenflasyona yol açtı. Lübnanlılar geçtiğimiz yaz aylarında yakıt alabilmek için saatlerce kuyrukta bekledikleri için ülke çapında büyük çaplı trafiğe ve bazen de benzin istasyonlarında ölümle sonuçlanan kavgalara şahitlik etti. UNICEF’in haziran ayında yaptığı açıklamaya göre ülkedeki hanelerin %77’sinde yiyecek almaya yetecek para bulunmamaktadır. İlaveten, iki büyük güç santralinin yakıtının tükenmesi nedeniyle geçtiğimiz ay ülkenin elektriği de kesilmek zorunda kalındı.

Hakim Bitar'ın hamleleri

Sanılanın aksine üst düzey siyasetçilere yönelik bugünkü en büyük tehdit iki senedir zaman zaman alevlenip sönen ve ülkenin içinde bulunduğu mali çöküşü protesto eden gösteriler değil insan içine pek çıkmayan 40’lı yaşlarda Tarık Bitar isimli bir hakimdir. Bitar, Beyrut Limanında yıllar boyunca 2750 ton amonyum nitratın mevzuata uygun olmayan bir şekilde tutulduğuna dair yapılan uyarıların niçin Lübnanlı yetkililer tarafından sürekli görmezden gelindiğini ve sonuç olarak tarihin en büyük nükleer olmayan patlamalarından birinin yaşandığını soruşturmaktadır.

Hâkim, liman faciasından bir hafta sonra kabinesi ile birlikte istifa eden eski Lübnan başbakanı Hassan Diab’ın ifadesine başvurmaya çalıştı ancak başarılı olamadı. Bitar bir sonraki hamlesi olarak, eski Ekonomi Bakanı Ali Hasan Halil, eski İçişleri Bakanı Nouhad Machnouk ve eski Ulaştırma Bakanı Gazi Zayter’in dokunulmazlıklarının kaldırılması için meclise başvurdu. Bunlara ek olarak hâkim ülkedeki en güçlü güvenlik şeflerinden ikisi olan Genel Güvenlik Direktörlüğü’nün başı General Abbas İbrahim ile Devlet Güvenliği kurumunun başı General Tony Saliba’nın da ifadelerini almak istemektedir.

Bitar, siyasi halkanın en üst düzeyindeki isimleri hedef alarak, Lübnan’daki sivil savaş sonrası unutkanlık ve genel af üzerine kurulu olarak zuhur eden nizama daha önce karşılaşmadığı büyüklükte bir tehdit arz etmektedir. Bitar, adalet sisteminin adeta içini boşaltan derecede etkili siyasi müdahalelerle zehirlenmiş bir ülkede, gerektiğinde hesap vermesi gerekenleri yaşananlardan sorumlu tutmaya çalışmaktadır.

Hakime karşı harekete geçildi

Lübnan’daki mezhepçi partilerin çoğu hâkime ve yürüttüğü soruşturmaya zarar vermek için harekete geçti. Hizbullah liderleri son birkaç haftadır Bitar’a yönelik eleştirilerine hız verdi ve kendisinin görevinden azledilmesi çağrısında bulundu. Bitar, 12 Ekim tarihinde, şu anda görevde olan parlamentonun bir üyesi ve Emel Hareketi’nin en üst düzey yetkililerinden birisi olan Halil hakkında ifade vermeye gelmediği için tutuklama emri çıkardı. Buna cevaben Hizbullah ve Emel taraftarlarına perşembe günü sokaklara çıkarak, ülkedeki en yetkili mahkemenin görevden azledilmesi taleplerini reddetmesine rağmen tekrardan hâkimin görevinden uzaklaştırılmasını talep etmeleri çağrısında bulundu.

Ne yazık ki, mezhepçi hayaletler ve Beyrut’ta bu hafta yaşanan yenilenmiş iç savaş provaları, ülkedeki siyasilere, liman soruşturmasının istikrara zarar verdiği ve Lübnan’ın karşı karşıya olduğu çok sayıdaki krizleri çözmeye odaklanılmasını engellediği argümanlarını öne sürme fırsatı tanıyarak Bitar’ın görevden alınma sürecini hızlandırabilir.

Ülkeyi yöneten kliklerin çoğu reform girişimini başarıyla engellemesini bir yana bırakalım. Lübnan’ın geçmişteki sömürgeci efendisi Fransa, 2018 yılında Dünya Bankası ve diğer bağışçıları ülkeye yaklaşık 11 milyar dolar değerinde kredi ve diğer yardımlar ulaştırılması hususunda ikna etmişti. Fakat Lübnanlı diğerler bugüne kadar Batılıların, uyguladığı politikalarla ülkedeki mali çöküşe zemin hazırlayan etkenlerden birisi olan Lübnan Merkez Bankasının daha şeffaf çalışması ve mali reformlar gerçekleştirmesi hususlarındaki taleplerini yerine getirmeyi reddetti.

Gelinen noktada Lübnan halkı ülkelerini mahveden eski savaş ağaları ve yönetimdeki partiler eliyle bir seçim yapmaya zorlanmaktadır: Liman patlaması meselesinde sorumluların ortaya çıkarılması işini unutun ya da sokaklarda tam teşekküllü çatışmalara hazır olun. Lübnanlılar geçmişte iç savaştan sonra benzer şekilde yanlış bir seçim yaptı. Lübnanlılar otuz yıl önce insanların yaptıklarından sorumlu tutulmamaları karşılığında istikrarı tercih etmişti fakat yöneticileri aradan geçen onca zamanda sürekli olarak getirmeleri gereken istikrarı bir türlü sağlayamadı.


Mohamad Bazzi tarafından kaleme alınan ve Washington Post'ta yayınlanan bu makale Mepa News okurları için tercüme edilmiştir. Makalede yer alan ifadeler yazarın kendi görüşleridir ve Mepa News'in editöryel politikasını yansıtmayabilir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Yorumların her türlü cezai ve hukuki sorumluluğu yazan kişiye aittir. Mepa News, yapılan yorumlardan sorumlu değildir. Her bir yorum 600 karakterle (boşluklu) sınırlıdır.