Şarkul Evsat - Caroline Akoum
Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ın İsrail adına ajanlık yapmakla suçlanan eski asker Amir el-Fahuri'nin serbest bırakılması karşısındaki tutumu, bu meseleden dolayı maruz kaldığı baskının şiddetini ortaya koydu.
Nasrallah’ın müttefikleri kendisinden şüphe edecek bir dereceye gelirken, o ise eleştiri oklarını müttefik ve dost olarak nitelendirdiği kimselere yönlendirdi. Ayrıca Fahuri'nin serbest bırakılmasına ilişkin bazı soruların ve eleştirilerin gündeme geldiği kendi çevresine yönelik de güven mesajları gönderdi.
Fahuri'nin serbest bırakılmasının ardından, Hizbullah'a yakın politikacılar, medya mensupları ve din adamları tarafından yapılan konuşmalar göz önüne alındığında, Nasrallah'ın müttefikleri ve dostları hakkında yaptığı açıklamada kastettiği kişilerin kimler olduğu açıkça görülüyor.
"Müttefik olarak kabul etmiyoruz"
Bazıları, Nasrallah'ın müttefiki olan (Maruni Hristiyan) Özgür Yurtsever Hareketi (ÖYH) Genel Başkanı Cibran Basil’in de bu kimseler arasında yer aldığını düşünüyor. Fahuri'nin serbest bırakılmasından kimin sorumluğuna ilişkin sosyal medyada iki tarafın destekleri arasında meydana gelen ve karşılıklı suçlamalarla dolu olan şiddetli tartışmalar bunu gösteriyor.
Nasrallah konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “İtham eden, hakaret eden ve ihanet eden birini müttefik olarak kabul etmiyoruz. Buna saygı duymayan her kim varsa, bu ittifakı terk etmelidir.”
Eski Bakan Boutros Harb'ın Nasrallah’ın sözlerine yaklaşımı ile Hizbullah'a yakınlığıyla bilinen siyasi analist Kasım Kasir’in bakış açısı farklılık arz ediyor.
Nitekim Harb, Nasrallah’ın bu sözlerle müttefiki olan Özgür Yurtsever Hareketi’ni kastetmiş olmasının imkân dahilinde olduğunu ve şu anki aşamada cumhurbaşkanlığı ve iktidar ile ters düşmeme arzusundan dolayı net olmamaya çalıştığını ifade etti.
Nasrallah'ın Avn ile Basil’i ilgili meseleden dolayı sorumlu tutmadığını söyleyen Kasir ise ‘hâkimlerin, askeri kurumların ve bazı siyasi güçlerin ABD’nin baskına maruz kaldığı’ değerlendirmesinde bulundu.
Şarku’l Avsat’a konuşan Kasir, Nasrallah'ın konuşmasında kimleri kastettiğine ilişkin tartışmaya girmek istemediğini ifade ederek şunları söyledi:
“Mevcut zorlu koşullar altında yapmış olduğu bu konuşma oldukça gerçekçiydi. Fakat partiyi suistimal eden ve onu suçlayan müttefiklerine ve dostlarına karşı oldukça sertti. Gerilimin daha da yükseleceğine ihtimal vermiyorum. Zira halihazırda içerideki hassas durum bunu kaldıramaz. Çevresinde Hizbullah’a yönelik bir güven var.”
Şarku’l Avsat’a konuşan Bakan Harb, Nasrallah’ın sözlerinin, özellikle çevresinden ve müttefiklerinden gelen eleştiriler karşısında açıkça ‘Fahuri'nin serbest bırakılma sürecini haklı çıkarma’ anlamına geldiği değerlendirmesinde bulundu. Ayrıca bu sözlerin, hakkında konuşulan ve başkalarının da suçlandığı ilgili anlaşmadan dolayı kendini temize çıkarma gibi bir amacının olduğunu söyledi.
"Anlaşma sonlandırılsın"
Nasrallah'a yönelik müttefiklerinden gelen eleştirilerden en göze çarpanı, Müslüman Alimler Birliği’nin kurucuları arasında yer alan Şeyh Mahir Hammud’un eleştirisiydi. Fahuri'nin serbest bırakılmasından dolayı Basil’i suçlayan Hammud, Nasrallah'tan anlaşmayı sonlandırmasını talep etti.
Milletvekili Cemil es-Sayed ise eski Başbakan Refik Hariri suikastıyla ilgili olarak tutuklanmasını ima ederek 8 Mart Cephesi’ne yüklendi ve “Onların, yanlış bir şekilde tutuklandığımız günkü başarısızlıklarını hatırladım” ifadesini kullandı.
Hizbullah’a yönelik eleştirilerde bulunan bir diğer isim, eski milletvekillerinden Viam Vehhab’dı. Bu meselede tek sorumlunun Tuğgeneral Abdullah olmadığını belirten Vehhab, Komünist Parti ve Suriye Ulusal Sosyal Partisi’nin de aynı şekilde sorumlu olduğunu dile getirdi.
Hizbullah'a bağlı olan el-Ahbar gazetesi başyazarı İbrahim el-Emin, daha önce benzeri görülmemiş bir şekilde Nasrallah'a yüklendi. “Seyyid Hasan: Bu Bir Utanç” başlıklı bir yazı yazan el-Emin, Nasrallah'ı suç karşısında sessiz kalmakla itham etti.
Harb, Nasrallah’ın sözlerinde dolaylı da olsa esas müttefiklerini kastetmiş olduğunu düşünüyor. Onun Özgür Yurtsever Hareketi’ni de kastetmiş olmasının mümkün olduğunu belirten Harb, “Fakat sözlerinde belirsizliği korudu. Bu aşamada otorite ile bir çatışmaya sürüklenmek istemiyor” ifadelerini kullandı. Nasrallah’ın mesajının belirli kimselere değil, belli bir seviyedeki müttefiklere yönelik olduğunun açık bir şekilde göründüğü değerlendirmesinde bulunan Harb, çünkü ABD Başkanı’nın Fahuri meselesiyle ilgili olarak Lübnan hükümetine teşekkür ettiğinde kimi kastettiğinin açık olduğunu söyledi.
"Hizbullah olmadan böyle bir adım atılamazdı"
Ayrıca Harb, Lübnan'daki hiçbir partinin Hizbullah'ı görmezden gelerek Fahuri’yi serbest bırakmak gibi bir adım atamayacağını veya böyle bir karar alamayacağını belirterek, Nasrallah'ın sözlerinin amacının sadece kendisini ve partisini, özellikle de halkın önünde temize çıkarma amacı güttüğünü ifade etti. Harb bundan dolayı onun Özgür Yurtsever Hareketi’yle olan ilişkinin bu meseleden dolayı etkilenmeyeceğini dile getirdi.
Her iki tarafın birbirine olan ihtiyacının, ‘içerisinde hayal kırıklığın yer aldığı herhangi bir açıklamadan uzak durarak evin içinde düzenlemeler yapmayı gerektirdiğini’ belirten Harb, aksi bir durumun partinin çıkarına olmayacağını ifade etti.
2003 yılından bu yana ABD vatandaşlığına sahip olan İsrail ajanı Amer el-Fahuri beraat ettirildi. Fahuri ardından 19 Mart Perşembe günü Beyrut’un kuzeyindeki Avkar bölgesindeki ABD Büyükelçiliğinden (Güney) Kıbrıs’a, oradan da bir ABD helikopteri aracılığıyla ABD’ye kaçırıldı.
1982-2000 yılları arasında 18 yıl süren İsrail işgali boyunca Güney Lübnan’da işgalcilerle işbirliği yapan, daha sonra İsrail’e ve oradan da ABD’ye kaçan Fahuri Amerikan vatandaşlığı aldıktan sonra Lübnan’a dönmüş ancak Beyrut’ta tutuklu yargılanmaktaydı. Fahuri hakkındaki cezaları düşüren yargı kararı ise skandal olarak nitelendirildi.